Çocuğa şiddet hastalıktır!

Uzman Psikolog Öznur Ulaş Köseoğlu, Ceylin’in öldürülmesinin ardından çocuğa şiddet ve pedofiliyi gazetemize değerlendirdi. Köseoğlu, okuyuculara tavsiyelerde bulundu


  • Oluşturulma Tarihi : 19.06.2017 08:13
  • Güncelleme Tarihi : 19.06.2017 08:13
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çocuğa şiddet hastalıktır!

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL RÖPORTAJ

Geçtiğimiz günlerde Ceylin Atik isimli küçük kız çocuğunun komşuları tarafından kaçırılıp, feci bir şekilde öldürülmesiyle tüm Türkiye deyim yerindeyse ayağa kalktı. İzmir’in Ödemiş İlçesi’nde parkta kaybolan küçük Ceylin, olaydan dört gün sonra komşularının evinde cesedi bulundu. 10 yaşındaki çocuğun feci şekilde öldürüldüğü ortaya çıkarken, ailesi gelen kötü haberle kahroldu. Bu olaydan sonra çocuğa şiddet ve pedofili hastalıkları tekrar gündeme geldi. Biz de çocuklara uygulanan şiddeti ve pedofili rahatsızlıkları hakkında okuyucularımızı daha iyi bilgilendirmek için Uzman Psikolog Öznur Ulaş Köseoğlu ile bir röportaj gerçekleştirdik. Konuyla ilgili ilginç tespitler ortaya koyan Köseoğlu, okuyucularımız için tavsiyelerde bulundu. Röportajın birinci bölümünü bugün sizlerle paylaşıyoruz…

Şiddetin gün geçtikçe gerek toplumumuzda gerekse diğer toplumlarda arttığını gözlemlemekteyiz. Bunun sebepleri nelerdir? Bahsedebilir misiniz?

Biz aslında bu sene şiddetle ilgili ‘şiddeti önleme planları’ ya da aile içi şiddeti önlemek adına TÜSİAD’la projeler yaptık. Bu projelerde de çok fazla iletişim eğitimi verdik. Çünkü şiddetin ana kaynağı gerçekten artık iletişim problemleri. İnsanlar birbiriyle konuşma konusunda negatif enerji dolular. Trafikte bile herkes birbirine saldırmak üzere. İnsanlar ailede birbiriyle iletişim kurmayı öğrenemezlerse, onlardan gelecek nesillerinde bunu iyi öğrenmesi çok mümkün gözükmüyor. Karikatürlerde de görürsünüz; patron babaya bağırır, babalar annelere, anne çocuğa, çocuk da oyuncağına ya da arkadaşlarına bağırır. Bu bir biriyle etkileşen ve kısır döngü oluşturan bir durumdur. Bunun için en önemli sebep iletişim eksikliği ya da iletişimin niteliğinin artık değişmesi. Tabi bunu değiştiren unsurlara da iyi bakmak lazım. Nedir bunlar? İzlediğimiz programlar, televizyondaki dünyanın değişmesi, diziler, şiddet içerikli programlar, fiziksel gücü her şeyin üzerinde tutan mafya dizileri. Bunun yanında insanlarda oluşturulan kadın erkek algısındaki bozulma. Örnek verecek olursak kadın çıkıyor bir programa ve diyor ki erkek maço olmalı ve masaya yumruğunu vurmalı! Ama masaya bugün yumruğunu vuran insan yarın sana da vurur. Sosyal medyada videolar paylaşılıyor. Anne erkek çocuğuna ablasına vurmasına izin veriyor. Burada cinsiyetçi olarak çocukları yetiştirmeye devam ederek de şiddetin oluşmasına izin veriyoruz. Bir de insanlar artık çok yoğun. Komşumuza bile gidip gelemiyoruz ve tanımıyoruz. Bu noktada komşunuz kapınızı çaldığında korkuyorsunuz. Başınıza bir şey gelebilir diye. Ya da birinin kapısını çalmaya korkuyorsunuz. İçimizdeki güvensizlik agresyonu da arttırıyor. Yani biz güvenmedikçe öfkeleniyoruz. Yani genel olarak toparlarsak şiddetin sebepleri; iletişim eksikliği, dünyadaki algıların değişmesi, bize medya kanalı ile sunulan yapının da değişmesiyle alakalı görüyoruz.

“ŞİDDET MEŞRULAŞIYOR”

Çocuğa uygulanan şiddetin sakıncaları nelerdir? İleride o çocuk üzerinde bu şiddetin ne gibi etkileri olabilir?

Neyi ekerseniz onu biçersiniz. Çocuğa neyi öğretirseniz, onunla karşı karşıya kalırsınız. Yani siz şiddeti çocuğa normalleştirdiğiniz zaman, artık onun hayatında şiddeti engellemeniz mümkün değil. Özellikle anaokulu çağındaki çocukların velileri şunu söylüyorlar. Arkadaşı oğluna vurmuşsa sen de ona vur diyorlar. Bunu neden yaptığını sorduğumuzda veliler, çocuklarının kendilerini korumayı öğrenmesi için söylediklerini anlatıyorlar. Fakat ne yapıyorlar, çocuk için şiddeti meşru bir hale getiriyorlar. Bu seferde çocuk kendinde güçlü olmayanlara vurabilirim diye düşünmeye başlıyor. Kendinden güçlüler de ona vurabilir diyor. Çocuklara arkadaşı ile problem çözmeyi öğretmiyorsunuz orada. Şiddet meşrulaşıyor. Yarın bu daha farklı alanlara da sirayet ediyor. İş arkadaşlarına, trafikteki birine bir kasiyere ya da doktora bu şiddeti uygulamasına neden oluyorlar. Çocuğa şiddeti öğretmek; komple bir nesli tamamen birbiriyle kavgacı hale getirmektir. Çocuğa şiddet uygulandığı zaman kendiyle ilgili benlik saygında ciddi bir düşüş olur. Kendini daha değersiz hisseder. Her şeyin yapılabileceğine inanır. Çünkü ailede bunu görüyor. Bu dünya da ilk gördüğümüz insanlar anne ve babalarımız. İlk karı-koca, ilk kadın-erkek. Onların yapmış olduğu her şey normal. Anne ve babalarımızın bize öğrettiklerini değiştirmek, bir din değiştirmekten daha zordur. Yani siz çocuğa bunu öğretirseniz çocuğun bunu kendi fikriyle, algısıyla değiştirmesi uzun bir terapi gerektirir. Şiddeti öğrettiğiniz zaman, çocuk ailede problemin şiddetle çözülebileceğini normal karşıladı, sonra büyüdü ve çok naif bir insanla evlendi. Sonra onların birbiriyle çatışmasına sebep olabilirsiniz. Başka bir insanın da mutsuz bir evlilik yapmasına neden olabilirsiniz. Bu yüzden şiddeti meşrulaştırmak çocuğa verilebilecek en büyük zarar. Onun haricinde kendisini sevmesini engeller, gücü yetemediği yerlerde şiddete başvuracak, şiddete maruz kaldığında da değersiz, anlamsız ve yetersiz hissedecek. Bir de şiddet sadece çocuğa vurmak değildir. Bazen çocuğa vurmazsınız ama o kadar ihmal edersiniz ki. Orada şiddetin farklı boyutları ortaya çıkar. Ruhsal, duygusal, maddi şiddet de olabilir. Yani bir çocuğu çok erken yaşlarda çalıştırmak da şiddettir.

Sizce Ceylin Atik olayının toplumumuz üzerinde oluşturabileceği muhtemel etkiler nelerdir? Yani çocuğumuzu kolayca sokağa salabilecek miyiz?

Aileler tabi ki doğal olarak çok şüpheci. Sürekli bize gelip, ‘Mahremiyet eğitimi nasıl vereceğiz?’, ‘Bir yabancıdan korunmasını nasıl öğreteceğiz?’ gibi sorular yöneltiyorlar. Ama tabi bunlar artık paranoya seviyesine geldiği için, çocuğa yine de zarar veriyor. Burada olaya iki yönlü bakmak gerekiyor. Birincisi paranoyaya dönüştü, ikincisi de aslında normalleşti. Yani biz artık bunu normal görmeye başladık. Bu tarz olayları ne kadar fazla insanlara lanse ederseniz, görmelerini sağlarsanız, bir süre sonra gözümüz, kalbimiz beynimiz buna alışıyor. Örneğin askerlerimiz şehit oluyor. Üzülüyoruz ama o kadar hızlı alışabiliyoruz ki. Burada çok hızlı bir alışma süreci tehlikesi doğuyor. Bu bizim için var olan bir şeye dönüştü. Şaşırmıyoruz, onu bırakın hatta bence kolaylaştırıyoruz insanların işini. Yani sapkın olan insanlar için bu daha da yaşanılması muhtemel şeylere dönüşüyor. Aileler paranoyak oldu, çocukları korkutmaya başladılar. Güvensiz bir nesil oluştu. 13 yaşında bir kız geliyor, erkekler çok kötü diyebiliyor ya da 5 yaşındaki bir çocuk geliyor buraya kendini çöp kutusunda çiziyor. Nedenini sorduğumuzda annesi çocuğu alışveriş merkezinde elini bırakırsa onu alıp öldürür ve çöpe atarlar diye korkutuyor. Bu da senin çocuğa inanılmaz bir şüphe vermene sebebiyet veriyor.

“AİLELER EĞİTİLMELİ”

Bir başka konuşulması gereken konu da pedofili rahatsızlığı. Bu konu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Cinsel bozuklukların içerisinde ele aldığımız bir rahatsızlıktır. Herkesinde bildiği üzere yetişkin olan erkek ya da kadınların küçük yaşlardaki çocuklara karşı cinsel istek ve arzu duymalarıdır. Bir kişiye pedofili dememiz için en az 18 yaşın üzerinde olması gerekiyor. Bu hastalık hakkında en çok merak edilen konu ise bu rahatsızlığı nasıl anlayabileceğimizdir. Maalesef çok üzücü bir şey ama kendisi cinsel istismara maruz kalan kişilerde, özellikle bizim toplumumuzda erkeklerde yaşadıklarının aynısını başkalarında uygulama veya ona yapma eğilimi oluyor. Özellikle erkek çocukların eşcinsel eğilimlerinde bu maalesef ki var. Pedofili de çok cinsel istismara maruz kalma, aile tutumlarında çok ihmalkârlıklar, baskıcı, eziyete uğramış çocuklar görülebilir. Fakat hiç kötü muameleye maruz kalmamış ise de olabilir. Bazen çocuğun cinsellikle çok yanlış bir şekilde tanıştırılması da buna sebep olabiliyor. Biz mahremiyet eğitimi verdiğimizde anne ve babaların yatak odalarının da mahrem olduğunu ve çocuğun istediği zaman girememesi gerektiğini söylüyoruz. Bunula ilgili birçok sebep sayılabilir fakat hepsi pedofiliye kadar yol almayabilir de bir taraftan. Bu yüzden pedofiliye tam olarak neler neden olabilir bilemeyiz. Sadece birçok neden olabilir diyebiliriz. En bilinmesi gerekenler ise kötü bir çocukluk. Bu cinsel istismar ya da fiziksel istismar, herhangi bir cinsel anlamda sapkınlığa maruz kalmak olabilir, ihmal ya da anti-sosyal kişilik bozukluğu olabilir. Bunların hepsi bir öfke doğuruyor çünkü insanlarda. Peki, pedofiliyi nasıl tanıyabiliriz? Yakın çevreden daha çok çıktığını gözlemliyoruz. Bunu tabi insanlara söylediğimizde daha şüpheci yapıyor insanları fakat bunu bilmeleri lazım. Ailelerin ciddi manada eğitilmesi gerekiyor. Ruh sağlığı problemi kesinleşmiş bireylerin kısırlaştırılması lazım. Bu insanların anne ve baba olma ehliyetleri yok ama en çok da bunlar ürüyorlar. Buna bir önlem alınması gerekiyor.

ÖNELEMEK MÜMKÜN

Peki, pedofili rahatsızlığının tedavisi var mı? Varsa nedir söyler misiniz?

Hiçbir hastalık için tam manasıyla tedavi edilemez diyemeyiz. Fakat ek rahatsızlıklarına bakarak tedavi edilebilirliğine bakmak lazım. Pedofiliye sadece yönelimi olanların da kendi içinde de getirdiği bir sürü travma var. Fakat bunların ciddi düzeyde olanlarının hastane ortamında yatışlı tedavi görmesi gerekiyor. Tamamen iyileşebilmesini söylemek için hastanın ek rahatsızlıklarını iyi bilmemiz gerekiyor. Fakat önlemek daha uygun. Baştan sağlıklı yetişen nesiller ile bunu aşabiliriz. Önleyici ruh sağlığı hizmetleri diyoruz buna. Maruz kalan çocukları da çocuk hallerinde iyi rehabilite etmemiz gerekir. Üstünü kapatmamak lazım. Tedavisini geciktirmemek gerekiyor.

Pedofili denince akla ilk gelen erkek pedofili, fakat kadın pedofililerin de var olduğunu biliyoruz. Bu konudan da bahsedebilir miyiz?

Kadın pedofililer de en az erkek pedofiller kadar var. Hatta Amerika’da pedofili vakalarının yüzde 20’si kadın. Fakat Türkiye’de durumu biraz farklı değerlendiriyoruz. Çünkü Türkiye’de kadın tecavüz etmez. Tecavüz kadına yapılır. Bakış açımızla da alakalı. Türkiye’de cinselliği kadının algılayışı ile erkeğin algılayışı çok farklı. Türkiye’de kendi yaşından büyüklerle birlikte olmak da farklı bir mana taşıyor. Bu bir başarı ve tatmin ediş gibi görülüyor. İnsanlar burada 16 yaşında olgun kadınlarla birlikte olduğunu gururla anlatıyor. Bunun da pedofiliye girdiğini bilmiyorlar.

4-6 YAŞ ÇOK ÖNEMLİ

Pedofili hastalığı ile ilgili bir önlem alabilir miyiz? Alınabiliyorsa ne tür önlemler alınabilir bahsedebilir miyiz?

Bununla ilgili fark edebilme şansımız çok düşük. Çünkü görebilmemiz zor oluyor. Sadece çok abartılı fiziksel ilgilenen, ya da fiziksel temasta bulunmayı çok önemseyen, ya da hani severken pipisine dokunmaya çalışan, poposunu ısırmaya çalışan insanlardan biraz uzak durmalıyız. Fakat babaannelerin çoğu da böyle sever. Bunun için tam olarak ayırt edemeyiz. Ne yapabiliriz? Çocuklara 4 yaştan sonra mahremiyet eğitimi vermeliyiz. Çocuğu herkesin içinde giydirip, soymamalıyız. Odasında giydirmeliyiz. Herkesin içinde üzerinin açık bir şekilde gezmesine izin vermemeliyiz. Banyo yaptırırken çocuğu, banyonun kapısı kapatılmalı. Tuvaletini salonun ortasında lazımlığa yapmasına izin vermemeliyiz. Farklı cinsiyetteki kardeşleri mümkünse ayrı banyo yatıracaksın. 6 yaşında bir kız çocuğu giyinirken de babası arkasını dönecek ve kızına rahat rahat giyinmesi gerektiğini söylemesi gerekiyor. Dışarıda da başkasından bir şey almaması gerektiğini söyleyeceğiz ama bunu ona dayatarak panik yapmasına sebebiyet vermeden yapacağız. Çocuğa kendisinin değerli olduğunu, ona saygı gösterdiğimizi göstermemiz gerekiyor. 4-6 yaş toplumsal cinsiyet rollerinin oluştuğu yaşlardır. Çocuğun nasıl bir adam ya da kadın olacağını belirliyor aileler. Çocukların insan olarak eşit oldukları bilinci verilmeli. Kadın erkek eşitliği o yaşta aşılanmalı. Çocuklar anne babalarını rol model alıyorlar. Çocuğunun yalan söylemesini istemiyorsan sen de yalan söylememelisin. Adam terapide telefon geliyor, yoldayım diyor. Şimdi bu adam evde de yalan söylerse, çocuk bunu doğal bir şey olarak görür ve o da yalan söyler. Bu yüzden çok dikkatli olmalıyız. Çocuklarımızı istediğimiz şekilde yetiştirmek için, onların karşısında o şekilde davranmalıyız.

Türkiye’de pedofili ile ilgili cezai yaptırımların fazla olmaması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Evet cezai yaptırımlar çok fazla yok ve ihtiyaç duyuluyor. Mahkeme süreçleri de çok uzun sürüyor. Bu yüzden aileler illallah ediyor ve mücadele etmeyi bırakıyor. Bu yüzden sürecin çok daha hızlı işlemesi gerekiyor ve tecavüzü kanıtlanmış kişinin çok ağır cezalar ile yargılanması gerekiyor. Türkiye’de cezadan çok bu dava süreçlerinin hızlandırılması daha uygun olacağını düşünüyorum. Süreç zaten çirkin, uzadıkça atlatmak daha zor oluyor.

HAKLARIMIZI ARAYALIM

Son dönemlerde tepkilerimizi sadece sosyal medya üzerinden vermeye başladık.Son olarak bu konu hakkında da fikirleriniz alabilir miyiz?

Bu da normalleştiriyor. Örneğin bugün bir olay oldu ve ben ne yaptım Instagram da ya da Twitter’da tepkimi gösterdim diyor insanlar. Evimizden çıkıp bir cümle bile kurmuyoruz. İnternete girip bir fotoğraf bulup, etkileyici bir yazıyla paylaşınca iş bitiyor. Sonra da unutuyoruz. Ne anladım ben bu işten! Oturduğum yerden, koltuktan yazdın ve kapattın, Survivor’a geçtin. Hiçbir anlamı yok. Bu bizim duyarsızlaşmamıza daha çok katkı sağlıyor. Bununla ilgili sivil toplum örgütlerinin adamakıllı harekete geçmeleri gerekiyor. Ben Amerika’da yaşarken eşcinsellik literatürde ruh hastalığı olmaktan çıkarıldı. Sebebi ise oradaki insanlar o kadar çok eylem yapıyorlar ki. O da etkili oluyor. Yani insanlar gerçekten haklarını ararlarsa ulaşırlar. Hep birlikte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına gidelim, belediyeler daha fazla bu konuda eğitim verelim, okullarda bu konularda aileleri daha fazla eğitime gelmeye mecbur bırakalım. Bu şekilde davranırsak başarıya ulaşabiliriz.

Haber Merkezi