“Çocuklarımın kahramanı oldum”

1 aydır grevde olan İZBAN işçilerinin bir hikayesi, bir de ortak talepleri vardı; insanca yaşamak! Fakat Resmi Gazete’de yayımlanan kararla 60 gün ertelendi. İşçilerden Mehmet Gül, “Ben ailem için mücadele verdim, kimsenin siyaseti için değil. Çocuklarımın kahramanı oldum” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 08.01.2019 06:55
  • Güncelleme Tarihi : 08.01.2019 06:55
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Çocuklarımın kahramanı oldum”

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Amerika’nın Massachusetts eyaletinde 1912 Ocağında başlayan bir grevde kadın dokuma işçileri şöyle haykırıyorlardı: Ekmek istiyoruz, gül de! ‘Ekmek’, talep edilen insani ücretleri; ‘güller’ ise insan onuruna yakışan bir çalışma ortamı ve hayatı simgeliyordu. İşçiler bu sloganla, sadece karınlarını doyurmak istemediklerini, hayatı tüm güzellikleriyle birlikte yaşamak için daha fazla hakka sahip olmayı istediklerini duyuruyorlardı. Tıpkı; Mehmet, Serkan, Canip ve Özlem gibi. Onlar, 1 aydır grevde olan 342 İZBAN işçilerinden bazılarıydı. Hepsinin bir hikayesi vardı. Bir de ortak talepleri; insanca yaşamak! Fakat bugün, işlerinin başına geri döndüler. Çünkü işçilerin aynı maaşı alabilmek için sürdürdüğü grev, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla 60 gün ertelendi. Grev devam etmiş olsaydı işçiler, dün akşam verilen son teklif olan yüzde 30 zam için oylama yapacaktı.
 
SABRETTİK AMA YILLARDIR DÜZELMEDİ
Mehmet Gül, 38 yaşında. 9 yıldır İZBAN’da teknisyen olarak çalışıyor. Evli ve iki çocuk babası. Gül, “Yıllardır şartlarımız hep düzelecek diye sabrettik ama düzelen hiçbir şey olmadı. 725 TL ile işe girdim 9 yıl önce, o zaman asgari ücret ile yarı yarıya fark ediyordu maaşlarımız. Ama şu an geldiğimiz noktada maaşımız asgari ücretin altında. Benim net maaşım 1770 TL. Elime geçen sosyal haklarla birlikte 2470 TL. Her ay 1000 TL kiraya veriyorum. 500 TL elektrik, su, doğalgaz. Geri kalan ise ev ve çocukların okul masrafları. Çocuklarımıza muzu, sadece yılbaşlarında alabilirsek yedirebiliyoruz. Ben çocuğumun cebine harçlık koyamıyorum. Birçok şeyi yapamıyorum, lükse giriyor. Sinemaya en son ne zaman gittiğimi hatırlamıyorum. Kitap alıp okuyamıyoruz. Çocuğuma bir kitap alacaktım. Okuldan istemişler. 35 TL. Hadi alma? Nasıl almayacaksın? Ama bizim için çok büyük bir para o. Okul gezi düzenliyor. 25 TL. Nasıl yok diyeceksin? Grevdeyiz, şu an maaş alamıyoruz. Hani biz birilerinin maşasıymışız ya neden ben o zaman 25 TL’yi veremiyorum?” diye sordu.

‘SEN BENİM KAHRAMANIMSIN’
Gül, “Üç vardiya şeklinde çalışıyoruz. Gece vardiyasını çalışmayan bilemez. Monoton bir hayat bu. Bazen hayattan bezdiğim anlar oluyor. Hepimiz öyleyiz, insanlar empati yapamıyor. Her gün trene binip İzmir’in bir ucundan diğer ucuna gitmek kolay değil. İnsanların kafası dolu olunca kendini işine veremiyor. Ben insanca yaşam istiyordum. Açlık sınırının altında maaş alıyorum. Benim çocuğum hiç mi hastalanmayacak? Geçen gün hastalandı. Deri dökülmesi diye bir hastalığa yakalandı. Reçeteyi eczaneye götürdüm. İlaçların birini devlet ödüyor diğerini ödemiyor. Param yok ama almak zorundayım. Ne yapacağım ben? Ben çocuğumu kolejde okutacağım bana bu parayı ver demiyorum ki. İnsanca yaşamak için istiyordum. İnsan kendi değerini kendi belirler. Yarın, öbür gün elektriğe, ekmeğe zam geldiğinde ağzını açmayacaksın o zaman. Sen bunu kabul edebilirsin ama ben etmedim. Hakkını aramazsan nasıl başaracaksın bir şeyleri? Ben çocuklarımın kahramanıyım. Oğlum, ‘Baba, ben seninle gurur duyuyorum. Çünkü sen günlerdir bıkmadan greve devam ettin ve hakkını almak için çabaladın’ dedi. Ben ailem için mücadele verdim, kimsenin siyaseti için değil” ifadelerini kullandı.

EKMEK ALIRKEN ŞÜKÜR İLE VERMİYORLAR
Gül, “Biz burada hiçbir zaman seçim propagandası yapmadık. Kani Beko, bizim için mecliste açıklamada bulundu, ‘Düşük ücret alıyorlar, haklılar’ dedi. Biz çok bir şey istemiyorduk. ‘Bunu bulamayanlar var’ diyorlar. Herkes hak ettiğini alsın. Ama bize hep fakirleşmek ile susmayı öğretiyorlar. Şükret diyorlar. Ama kusura bakmasın kimse; çocuğum hastalandığı zaman kimse şükür deyince bana ilaç vermiyor. Ekmek alırken şükür ile vermiyorlar. Herkes istediği hayatı kendisi belirler. Ben bu paraya çalışmak istemediğimi belirttim. Bu benim insanca yaşamam için yeterli değildi. Bunun için de mücadele etmem gerekiyordu. Ama söylenmedik hakaret kalmadı. İnsanları mağdur etmekten mutlu değildik. Ama bu mağduriyeti yaratan sadece biz miyiz? Ben hakkımı ve emeğimin karşılığı istiyordum. En büyük destekçimiz ailelerimiz oldu. Bizler 1 aydır maaş alamıyorduk. Kredi taksitlerimi, kiramı ödeyemedim bu ay. Çamura dahi batsak mücadeleyi sonuna kadar sürdürecektik. Ben 1 aydır, her akşam evime gururla gittim. Çocuklarımın yüzüne gururla baktım.”

CEBİMDE BEŞ KURUŞ YOK
Serkan Şentüzel, 31 yaşında. 8 yıldır makinistlik yapıyor. Eşi ev hanımı, çocukları yok. Şentüzel, “Kirada oturuyoruz. Aylık 1000 TL kira ödüyorum. En son bankadan çektiğim maaş 2350 TL. Elbette bu maaş yetmiyor. Hesaplarımız her ay ekside. Borçlarımız var. Maaşım yattıktan bir gün sonra içerisinde bitiyor. Ay içinde bana harcayacak bir para kalmıyor. Eşim çalışmıyor. Tek maaşla geçiniyoruz. Ekmek alacak para dahi kalmıyor. Sinema, tiyatro, gezmek gibi bir aktivitemiz yok. Ayın 7’sinde maaşın yatmış, 8’inde işe geliyorsun hesabın ekside. Sonra 1 ay boyunca zulüm geliyor o işi yapmak. Çünkü çalışıyorsun ama cebinde para yok. İmkansızlıklar nedeniyle evde de tartışmalar oluyor zaman zaman. Şöyle düşünün; ben 31 yaşındayım, çalışıyorum, evliyim. Ama telefonum bozulduğunda bana annem telefon aldı. Bu yaşa gelmişim, bir işim var ama telefonumu annem alıyor. Halk bu greve işverenin gözünden baktı. İşverenmiş gibi davrandı halk. 1 aydır maaş alamıyorum. Bu ayki kiramı annem ödedi. Cebimizde şu an para yok” dedi.



BEN ÇALIŞMAK İSTEMİYORUM
Canip Kuşkapan, 47 yaşında. 9 yıldır İZBAN’da mekanik bakım işiyle uğraşıyor. 12 yaşında bir kızı var. 20 yıllık evliliği, ekonomik sorunlar yüzünden yaşanan tartışmalar nedeniyle bitti. Kuşkapan, “Yaşadığımız ekonomik sorunlar benim 20 yıllık evliliğimin bitmesine neden oldu. Yaşamını idame ettirebilmek ve ihtiyaçlarını giderebilmek için paraya ihtiyacın var. Bunları sağlayamıyorsan huzur olmuyor. Hakkımızı aradığımız için suçlandık. Sabah buraya birisi geldi, güzel bir laf etti. ‘Şu anda sistem öyle bir şey yapıyor ki; bu toplumu fakirlikte eşitlemeye çalışıyor’ dedi. Çok hoşuma gitti bu laf. Düşündüğün zaman hakikaten fakirlikte eşitlenmeye çalışıyoruz. Ben, 1100 TL kira ödüyorum, Buca’da oturuyorum. Dört bankaya kredi borcu ödüyorum. Ben buranın ilk personellerinden biriyim. Kasım ayında 2450 TL maaş aldım. Bu rakam bekar kimseye yetmez ki. Bırak çoluk çocuk sahibi işçiyi… Ayın 6’sında gece 12’de maaş yatar, sabah kimsenin hesabında bir şey kalmaz. Bir masa kuralım, arkadaşlarla eğlenmeye gidelim diye bir lüksümüz yok. İZBAN’a geldiğimiz günden beri bunları unuttuk. Kimse bilmiyor ki cebimizde para var mı yok mu, karnımız tok mu? Ayakta kalmak istiyoruz. Bir ahbabımız şehrimize geldiğinde açtığı telefona cevap vermek istiyoruz. Çocuklarımıza daha güzel imkanlar sunmak istiyoruz, iyi bir eğitim alsınlar istiyoruz. Demiyoruz ki İZBAN’ın kar ortağı olalım. Bizim aldığımız paralar komik rakamlardı. Ülke şartları ortada ama ben çalışmak istemedim o rakamlara. Sen çalışabilirsin ama ben bu rakamlara çalışmak istemedim” diye konuştu.



EKMEK İSTİYORUZ GÜL DE
Özlem Bekin, 32 yaşında. İZBAN’da çalışan 42 kadından biri olan Özlem, 3 yıldan beri istasyon operatörü olarak görev yapıyor. Görevi, istasyonda yolcuların güvenliğini sağlamak. Bekin, “42 kadınız burada çalışan; bunların 6’sı makinist. Her birimin kendine göre zorlukları var. Gişeciler, çok sayıda insanla birebir temas halindeler. Ücretsiz basmak isteyenler, para yüklemek istemeyenler… Bizse, aklınıza gelebilecek her feci durumda; intihar da dahil; olay yeri sorumlusu olarak müdahale etmek zorundayız. Makinist arkadaşlarımızın da yaşadığı zorluklar var. Treni son istasyona çektiklerinde tuvalete dahi gidecek vakitleri kalmıyor. Doğru düzgün beslenmelerini yapamıyorlar. Emeğimizin karşılığını zaten alamıyoruz ama değer de göremiyoruz. Vardiyalı çalışıyoruz. Sosyal hayatımız allak bullak oluyor. İstediğimiz zam talebi, biraz daha yaşam kaygısı olmadan mutlu yaşayalım diyeydi. Ben ailemle yaşıyorum ama birçok arkadaşım evli. Çocukları var. Ben onlar için sağlam duruyordum. Çünkü o insanlar buraya yıllardır emek vermişler. Kadın olarak küfür, hakaret her şeyi duyuyoruz. Defalarca mahkemeye çıktık, davalara gittik. Kadınlar ücret zammının yanı sıra daha güvenli bir ortamda çalışmak istiyoruz. Kadınsan ve çalışma hayatındaysan elbette zorluklar olacak ama burada zorluklar iki kat daha fazla. Yüzdelik karmaşasında bizim aldığımız net parayı göremiyorlar. En son aldığım maaş 2002 TL. Bu benim giydirilmiş ücretim” dedi.

Haber Merkezi