- Gündem
- 22.04.2025 00:45
Müslüme Bebek, Elif Ada Bebek ve 28 yaşındaki Başak Cengiz… Onlar, bozulan sistemin kurbanları. Çocuklarımız ve kadınlarımız her geçen gün yok olurken, şiddet yine şiddet ile çözülmek isteniyor
SULTAN GÜMÜŞ KAYA / RÖPORTAJ
Yaklaşık 2 yıldır uluslararası mücadele edilen bir konu olan Kovid-19 pandemisi yurt genelinde ciddi sorunları beraberinde getirirken, karantina, yasaklar ve yeni normal ile vatandaşların ruh sağlığı problemleri daha da derinleşti… Fakat derinleşen bir sorun daha var ki toplumu özellikle kadınları ve çocukları tehdit etmeye devam ediyor. Dedesi tarafından önce cinsel istismara uğrayan ardından yaşamını kaybeden Müslüme bebek, ailesi tarafından dövüldüğü anların videosu çekilen ve gördüğü ağır şiddet sonrası yoğun bakıma alınan Elif Ada bebek, sokak ortasında tanımadığı bir kişi tarafından samuray kılıcı ile öldürülen 28 yaşındaki Başak Cengiz bozulan sistemin kurbanları… Peki, tüm bunlar yaşanırken geride kalan, sağ kalmayı şimdilik başarabilmiş bizler yaşamlarımıza nasıl devam edeceğiz? Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Uzman Klinik Psikolog ve Avrupa Birliği Uzmanı Metin Olataş, özellikle pedofili konusunun tam bir devlet sorunu olarak çok çeşitli açılardan ele alınması gerektiğini vurguladı.
CEZA SİSTEMİ YETERLİ DEĞİLDİR
Uzman bir psikolog olarak toplumun ulaştığı bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü durum oldukça vahim? Öyle bir aşamadayız ki katiller ölümü şekillendirmeye başladı. Samuray kılıcıyla öldürülen bir genç kızdan bahsediyoruz… Bebeğini döverken videoya alan bir ebeveynden bahsediyoruz. Bu bizim aslında büyük kıyametimiz.
Kesinlikle size katılıyorum. Hatta bu küçük değil oldukça büyük bir kıyamet. Çünkü esasında ateş gerçekten düştüğü yeri yakar. Bütün saydığınız ve sayamadığımız kadar çok olan olaylar ailelerin ve toplumun kıyameti. Artık hepimizde aynı korku hakim: ‘Acaba benim de başıma bir şey gelecek mi?’ Çünkü bütün bu vahşetler hem en yakınlarca hem de hiç ama hiç tanımadığımız kişilerce gerçekleştirilmekteler. Minik Müslüme bebeğin yaşadığı durum bir yandan aslında bir pedofili örneği. Bu tarz kişilerin hem ceza sisteminde en ağır şekilde cezalandırılması hem de mümkün olan en etkili şekilde sağlık açısından ele alınması gerekmektedir. Pedofilinin hem psikolojik gelişimsel hem toplumsal bir yanı olduğu bir gerçek. Ancak hiçbir gerçek yapılan eylemi haklı kılamaz ya da cezasız bırakamaz. Onun için pedofili konusunun tam bir devlet sorunu olarak çok çeşitli açılardan ele alınması ve ona göre ciddi düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu ve benzeri durumların yaşanmasının önüne geçebilmek için sadece ceza sistemi yeterli değildir. Kişilerin bebeklikten itibaren sağlıklı ve güvenli ortamlarda yetişmesini ve yaşamasını sağlayarak bu tarz olayların önüne geçmek mümkündür. Yani cezanın yanı sıra koruyucu önleyici önlemler alınmalıdır. Bu da toplumun her kesiminin biyolojik ve psikolojik gelişiminin sistemli bir şekilde sağlanması ile mümkün olabilir. Bir başka yakınlarca yapılan şiddet ise bahsini ettiğiniz cani ebeveyn örneği. Bunun hiçbir şekilde bir izahı olamaz. Sorsanız bir sürü sebep sayabilir. Ancak hiçbir sebep, hiçbir gerekçe minicik ve savunmasız bir canın işkence görmesini açıklamaya yetmez.
Suçluların sonrasında ‘psikolojik rahatsızlık’ bahanesinin arkasına sığınmasına ne diyorsunuz peki?
Demin bahsettiklerimiz yakınlardan gelen şiddet örnekleri idi. Bir de resmen ‘şansa yaşıyoruz’ dedirten olaylardan samuray kılıcı ile öldürülen genç kızımız var. Yanlış ya da eksik bilmiyorsam bu iki kişinin birbiri ile bir bağlantısı yok. Sadece savunmasız gördüğü için gerçekleşen bir vahşet durumu. Daha sonrasında da arkasına sığınmaya çalışılan bir psikolojik rahatsızlık bahanesi. Bu durumun da bir bahanesi olamaz, olmamalı. Yapılan canice bir hareket ve mutlaka bunun da bir cezası olmalı. Verilen cezanın yanı sıra eğer gerçekten psikiyatrik bir rahatsızlık varsa da bunun devlet eli ile rehabilitasyonunun sağlanması gerekir. Ayrıca burada bu cani kişilerin ailelerine de görev düşmekte. Çünkü bu tarz tehlikeli bir rahatsızlık durumundan haberdar olup önlem almamak bir sorun; ayrıca böyle bir tehlikeli ruh halinin farkında olmamak başka bir sorun. Bireyleri, özelliklede çocukları en yakından gözlemleyip; onları takip edip gerekli desteği sağlayabilecek olan kişiler ailelerdir. Bunun yapılmaması da ayrıca ciddi bir ihmal konusudur. Yapılan bu ihmaller de buradaki gibi masum başka canların hayatlarına sebep olmaktadır.
ŞİDDET YENİ MAĞDURLARI YARATIR
Yukarıda bahsini ettiğim tüm olayları sosyal medya aracılığıyla öğrendik. Sosyal medya bu noktada bir araç mı yoksa silah mı? Çünkü doğru kullanımı sağlanmadığı takdirde insanları canavar hale getiren unsurlardan biri de sosyal medya.
Sosyal medya ile ilgili bu çelişkili yaklaşım konusunda oldukça haklısınız. Sosyal medya artık her şeyimiz olmuş durumda. Bahsi edilen olayları ve daha fazlasını sosyal medyadan öğrenirken; zaman zaman aslında adaletin de sosyal medya üzerinden sağlanan farkındalıkla sağlanmasına katkıda
bulunulduğuna şahit oluyoruz. Aynı zamanda sosyal medya üzerinden de insanların hayatları ile oynamak mümkün oluyor. Kısacası sorunuza cevap olarak iki tane ‘evet’ diyorum. Sosyal medya hem bir araç hem de bir silah. Silah kısmından bahsedecek olursak; sosyal medyada gördüğümüz her şeyi teyit etmeden doğru kabul etmek bizleri bilgisiz ve sığ yaparken; sosyal medyanın sağladığı anonim olabilme imkanı da insanları kolayca ‘canavar’laştırabilmektedir. Anonimliğin vermiş olduğu sağlıksız öz güven ile insanlar birbirlerinin hayatlarına olumsuz anlamda müdahale etme imkanı bulmaktadırlar. Araç olma yönünden bahsedecek de pek de parlak şeyler söylemek ne yazık ki mümkün değil. Çünkü her şeyi sosyal medyadan elde etmeye çalışan bir toplum haline geldik ne yazık ki. Alışverişi de, eğitimi de, sağlığı da, bilgiyi de ve aklıma gelmeyen pek çok şeyi sosyal medya üzerinden kısa yoldan elde etmeye çalışıyoruz. Bu da hayatlarımızın yüzeyselleşmesine sebep oluyor. Bir şey ne kadar hap bilgi şeklinde olursa o kadar derinlikten yoksun olur. Bu da kişilerin de aynı şekilde derinliklerini kaybetmesine ve yüzeysel-sıradan kişiler olmasına sebep oluyor.
Geride kalan bizler dedim… Sahi bizler ne yapmalıyız? Artık insanlar sakin kalamıyor. ‘İdam’ diye hashtagler açıldı. Sayfalar karartıldı. Olumlu bir toplumsal dönüşüme nasıl geçebiliriz?
Şiddetin şiddetle çözüldüğü bugüne kadar görülmüş bir şey değil. Çünkü her yeni şiddet kendi yeni mağdurlarını yaratır. Bu mağdurlar da kendi mağdurlarını yaratacaklardır. O yüzden bahsini ettiğiniz (adını ağzıma bile almak istemediğim bir kelime) hashtag’lerin ne bireysel ne de toplumsal huzur, sağlık, barış ortamına bir katkısı olamaz. İnsanlar doğal olarak sinirlenirler ancak bu sinirle baş etmenin sağlıklı ve faydalı yolları vardır. Kendisi için ve toplumu için iyi işlerde bulunmak bu iyi oluşun bir adımı olabilir. Keşke ülkemizdeki sağlık sistemi bütün bireylere psikolojik destek hizmetlerini ücretsiz olarak sunabilse. Bu olana kadar bizler birbirimize destek olarak başlayabiliriz.
Daha sağlıklı ve sığ olmayan bir toplum olmanın tek yolu internet ile aramıza sınır koymaktan geçmektedir. Daha çok okuyan, araştıran ve sorgulayan bir toplum olmadıkça bu ve benzeri olaylardan kurtulmamız ne yazık ki pek de mümkün değil. Bunu yapabilirsek o zaman şiddete karşı da büyük bir zafer elde edebilmek mümkün olacaktır… Yaşayacağımız bir hayatımız var ve onu anlamlı kılmak büyük ölçüde bizim elimizde. Lütfen bunu unutmayalım ve insana yakışır şekilde insanca yaşamak ve yaşatmak için gayret gösterelim.