Çöpü çöpe atma kültürü yok!

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç.Dr. M. Özgür Seydibeyoğlu, insanların plastikte dahil olmak üzere çöplerini çöp kutularına atmadıklarına değinerek, “Her tür atıkla mücadelenin ilk aşaması çöpü çöpe atmaktır. İkinci aşaması ise çöpü ayrıştırmaktır” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 21.10.2016 07:32
  • Güncelleme Tarihi : 21.10.2016 07:32
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çöpü çöpe atma kültürü yok!

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL RÖPORTAJ

Plastik malzemeler gündelik hayatımızda A’dan Z’ye her üründe karşımıza çıkıyor. Gündelik yaşamın vazgeçilmezi olan plastik malzemelerin üretiminden kullanımına, kullanımından geri dönüşümüne kadar pek çok konuda dikkatli ve hassas davranılması gerekiyor. Günümüzde gündelik kullanımda neredeyse girmediği yer kalmayan plastik malzemeler ve ürünler ile ilgili İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Koordinatörü ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç.Dr. M. Özgür Seydibeyoğlu’na plastik malzemelerin bilinmeyenlerini, kullanımını ve geri dönüşümünün nasıl olması gerektiğini sorduk.

Öncelikle çevremizde her gün gördüğümüz plastik atıkların çevreye zararlı etkisi var mıdır ve plastik atıkların çevreye etkisi ile ilgili olarak nasıl bir çalışma yürütülebilir?

Plastikleri öncelikle 3 ana grupta topluyoruz. Gündelik hayatta daha çok karşılaştığımız termoplastik dediğimiz maddelerin geri dönüşümü konusunda aslında bir hayli yol alındı. Özellikle Avrupa’da İsveç’te çöp bitti. İsveç, Norveç’teki çöpü ithal eder konuma geldi. 90’lı yılların başından beri Avrupa’da çöp ayrıştırma teknikleri bilinçli bir şekilde yapılıyor. Çocuklar 2-3 yaşından itibaren plastik, metal, kağıt ve camı ayrıştırıyor. Bu tekniğe yerinde ayrıştırma deniyor. Yerinde ayrıştırma ile çöpler çok rahat bir şekilde ayrıştırılıyor. Plastik, cam, seramik ve kağıt yerinde ayrıştırıldığı vakit çok kolay geri dönüştürülebilen malzemelerdir. Evimden sabahın 6’sında dışarıya çıktığımda her yerde çöpe rastlıyorum. İnsanlarımızda çöpü çöp kutusuna atma kültürü yok. Yerinde ayrıştırmayı geçtim insanlarımız daha çöplerini çöp kutusuna atmıyorlar. Türkiye’de bu kültür olmadığı için ayrıştırma konusunda daha çok yol almamız gerekir. Çalıştığım üniversitede evden pil getiriyorum pil atık kutusuna atabilmek için. Ama pil atık kutusunun içinde pil haricinde kağıt, plastik ne ararsanız var. O kadar acı ki… Bizim topluma medya yoluyla bunu çok iyi anlatmamız gerekiyor. Ailelerin evlerde çocuklarına bu konuları iyi örnek olarak göstermeleri gerekiyor. Basit seviyede de olsa temel çöp ayrıştırma tekniklerini kurmak gerekiyor. Bu işin ilk aşaması çöpü çöpe atmaktır. İkinci aşaması ise çöpü ayrıştırmaktır.

DOĞADAN ELDE EDİLEN PLASTİKLER

Geri dönüşüm konusunda dünyada ve Türkiye’de uygulanan değişik çalışmalar ve uygulamalar var mı?

Geriye dönüştürülmüş plastiklerin kullanımına yönelik TÜBİTAK ile ortak bir proje yürütüyoruz. Dünya üzerinde yeni keşfedilmiş bir şey var. 30 yıl önce keşfedildi ama realiteye geçmesi 5-10 yıl öncesine ancak dayanıyor. Biyolojik kökenli doğadan elde edilen plastikler var. Bunlar bioplastikler deniyor. Bitkisel kaynaklardan elde edilen plastikler doğada yok oluyor. Belli bir zaman ve şartlar içerisinde bu plastikler bozunuyor. Biobozunur diye tarif ediyoruz bu tür plastikleri. İnsanlarda şöyle yanlış bir algı da söz konusu; market çöplerinin yüzde yüz çözünür olduğu söyleniyor. Market poşetlerinde tehlikeli kimyasallar var. O poşetleri doğaya attığınız zaman bu ağır metalleri doğaya atmış oluyorsunuz. Bu poşetleri geri dönüşüme kazandırırsak 4-5 kez daha kullanma şansımız olabilir. İşin en temizi bakterilerden ve bitkilerden yapılan bioplastiklerdir. Orada hiçbir toksit madde yok. Burada maliyeti ile ilgili sorular olabiliyor. Çok uzun dönemde de gıdadan elde edilen plastikler ne kadar sürdürülebilir gibi sorular olabilir. Bunlara zamanla bakmak gerekir.

“HİÇBİR ŞEY DEĞERSİZ BİR KÖŞEDE KALMIYOR”

Plastik maddelere ve ürünlere sizce nasıl yaklaşmalıyız? Plastik maddeler insan sağlığına zararlı mıdır?

Plastikler sanıldığı kadar zararlı değildir. Sadece plastiğin sentezlenmeden önceki hali tehlikelidir. Polimer dediğimiz malzemeden üretilen plastikler reaksiyonunu tamamlamış ürünlerdir. Geri dönüşüme gittiği müddetçe tekrar kullanımlarında hiçbir sıkıntı yok. Sonuç itibariyle plastik maddeler sanıldığı gibi tehlikeli değil. Tekne, otomotiv sektöründe kullanılan kompozit maddelerde çıkan atık madde miktarı daha azdır. Yapılan bir rüzgar türbini 20 seneden fazla kullanılıyor. Mesela kauçuk doğal bir şey ama küllendiği için geri dönüşümü olmuyor. Fakat yine onu da asfaltlarda ve halı sahalarda kullanılıyoruz. Küresel ekonomik şartlarda liberal ekonomik şartların olduğu bir dünyada hiçbir şey öyle değersiz olarak bir köşede kalmıyor.

“MISIRIN PÜSKÜLÜNDEN ÜZÜMÜN SAPINDAN KOMPOZİT YAPIYORUZ”

Temiz enerji konusunda dünyada ve ülkemizde ciddi arayışlar var, bu arayışların temel noktasında ise çevreye en az etkiyle en fazla enerjiyi üretmek geliyor. Sizce bu mümkün müdür?

En temiz enerji olarak bioenerji deniliyor ama orada bile bir atık çıkıyor. Biz onunla ilgili bir proje yaptık. Biz o çıkan atıktan bir ürün yaptık ve patent başvurusunda bulunduk. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunduk. Büyük ihtimalle İzmir’de bununla ilgili bir fabrika kurulacak. O üründen ısı yalıtım malzemesi elde ettik. Güzel ve başarılı bir çalışma oldu. Bioenerji çok güzel deniyor ama orada bile bir atık çıkıyor. Ortalıkta bir sürü bu ve bunun benzeri atıklar var kimse bunları konuşmuyor ama plastik atıklar sürekli gündeme getiriliyor. Üniversitemizde biokompozit yüksek lisans ve doktora programı açtık. Türkiye’de ilk olarak biz artık kompozitleri doğadan yapıyoruz. Mısırın püskülünden üzümün sapından, ketenden otomotiv sektöründe ürün haline dönen projelerimiz var.

“DAMACANALAR IŞIK VE GÜNEŞTEN UZAK TUTULMALI”

İçme suyu sektöründe evlerde ve işyerlerinde kullandığımız damacanaları kullanırken nelere dikkat etmeliyiz? Toplum olarak her ürünü kullanırken veya üretirken bilinçli davranıyor muyuz?

Damacana dediğimiz şey polikarbondan üretiliyor. Polikarbonlar, petten daha sağlıklıdır. Plastiklerin en büyük handikapı şudur; güneşe ve ışığa tuttuğunuz zaman çok kolay bozulabiliyorlar. Bu bir tehlikedir fakat bunu engellemek için çeşitli katkılar kullanılıyor. Birçok firma Türkiye’de pvc profil üretiyor. Bunun da içine baktığınız zaman klor olduğunu görüyorsunuz. Fakat o gazın yayılmasını engelleyecek maddeler pvc’nin içine konuyor. Dışarıda konuşsanız bunun çok zararlı olduğu söyleniyor. Ama kimyacılar ve malzemeciler de bunlara çözüm üretiyorlar. Pet şişelerin kullanımını çok iyi yapmak lazım. Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği kuralları daha yeni yeni gelişiyor. Türkiye’de her sene bin 500 ile 2 bin kişi iş kazaları sonucunda hayatını kaybediyor. Gemi tersanelerinde ortalama her ay bir kişi yaşamını yitiriyor. Bunları kimse konuşmuyor. Medyada da bunlar çok fazla konuşulmuyor. Ancak toplumda infial yaratan maden kazaları gündeme geliyor. Onlar da belli bir süre sonra gündemden düşüyor. Bu senenin rakamlarına baktığımda 2016 yılında İSG’den bin 90 kişinin hayatını kaybettiğini gördüm. Bayram tatillerinde en az 100 kişiyi kaybediyoruz. Ben Türkiye’de insan hayatına çok fazla değer verildiğini görmedim. Kaç tane iş yerinde çalıştım ve işverenler tarafından ne eldiven ne kimyasal maddeler hiç kimsenin umurunda olmuyor. Gerçekten de bu yaşadıklarımız daha sonra su taşımaya kadar varıyor. Bu yüzden damacanaların da belli kurallar nezdinde taşınması gerekiyor. Ne yazık ki bu konuda da eksiğiz…

“PLASTİĞİN İŞLEMESİ VE TAŞIMASI KOLAY”

Son dönemde campetler üretilerek yaşamımıza girmeye başladı. İçi cam dışı plastik olduğu söylenen campetleri siz nasıl görüyorsunuz?

Dürüst konuşmak gerekirse cam denilen şey binlerce yıldır yapılan bir şeydir. Camlar seramik türü malzeme grubuna giriyor. Binlerce yıldır kullanılan bir malzeme olduğu için yüzde yüz sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Buna hiçbir itirazım yok. Ama sonuçta plastiğin işlemesi ve taşıması kolay. Kırılmayan özelliği var fakat cam kırıldığı zaman kesici özelliği var. Campet güzel ve inovatif bir fikir. Yaratıcı bir çözüm. Pet kadar zararının olup olmadığını bilmiyorum. Bu yüzden bu konuda pek fazla bilgim yok. Peti de uygun şartlarda saklarsanız çok da zararlı değil.

“TOPLUM OLARAK UCUZ OLANI SEÇMEYE EĞİLİMLİYİZ”

Plastik sektörünün güvenirliliği ve geleceği üniversite-sanayi işbirliği ile nasıl sağlanabilir?

Zor bir soru. Çünkü onun ciddi sivil toplum örgütleri tarafından planlanması gerekiyor. İşin en önemli tarafı medyadadır. Çöple ilgili bilgilendirme yapmamız gerektiği gibi aynı zamanda plastiğin geri dönüştürülme tesislerine gönderildiği sürece iyi olduğunu vurgulamak lazım. İstanbul’da Plastik Araştırma Geliştirme Vakfı (PAGEV) ile görüşüyoruz. Bir takım bilinçlendirme projeleri yapıyoruz. Ama insanlarda sonuçta plastik ürünleri kullanıyor. Son yıllarda insanlar pvc pencereden alüminyum pencereye doğru geçiş yapmaya başladı. Bunu çevremde gözlemliyorum. Hangisinin daha iyi olduğu konusunda yetkinliğim yok ve detaylı analizini de yapmadım. Sadece gözlemlerimden yola çıkıyorum. Aman pet şişe kullanmayayım cam şişe kullanayım diyeni de görmedim. Toplum olarak da ucuz olanı yapmaya ve kullanmaya eğilimli olduğumuz plastik bize daha ucuz geliyor. Sorunun ikinci kısmında ise sanayici açısından maliyet maalesef ön planda tutuluyor. Pet şişelerin kapağı eskiden daha sık kapanırdı. Artık onun kapağını incelttiler. Açmak ve kapatmak zor oluyor. Kapağın yüksekliği azaltıldı. Eskiden kapak 3-4 tur dönerken artık 2 tur dönüyor. Sonuçta sanayiciler ile ortak çalışma yapmak için masaya oturduğumuzda proje yapalım dediğimizde ilk soruları hocam bunu nasıl ucuza yaparız oluyor. Yepyeni buluşlar var diyoruz. Bize ucuza neler var neler yapabiliriz diye soruyorlar. Sonuçta tek kaygım gerçekten plastik haricinde çöpleri nasıl ayrıştırırız ve çöpleri nasıl düzgün bir şekilde çöpe atarız diye düşünüyorum. Bunun için ayrı bir propaganda ve nasıl bir çalışma yapılacaksa her türlü yardıma ve işbirliğine de hazırım.

Son zamanlarda çevreci Organize Sanayi Bölgeleri ve ihtisas bölgelerinin kurulma çalışmalarını nasıl karşılıyorsunuz?

Konunun iki boyutu var. İhtisaslaşma açısından kümelenmeye kadar gidebilen durumlar söz konusu olabiliyor. Ekonomi Bakanlığı’nın da URGE destekleri de bu konuda devreye girebiliyor. Dünyaya baktığımızda Çin’de bir şehir kadar ihtisaslaşmış organize bölgeleri var. Türkiye’de de savunma sanayi konusunda ciddi bir kümelenme başladı. Menemen’de plastik organize sanayi kuruluyor. Çandarlı Limanı ve İzmir-İstanbul otoyolu projesi ile birlikte şehir gelişiyor. Çanakkale’ye otoyol projesi yine gündemdekini yerini koruyor.  İstanbul’dan İzmir’e çok ciddi sayıda bir talep var. İzmir hızla göçle beraber büyüyor. Birçok firma Aliağa’ya yatırım yapıyor. Aliağa’da ciddi petrokimya ve demir-çelik tesisleri var. Odaklanma ve kümelenme ister istemez yapılacaktır.  Avrupa’da bu konuya çok önem veriliyor. Kümelenmeyi takdir etmemek elde değil. Birlikten de güç doğar. Çevreci olmak kısmına gelirsek eğer Türkiye’de AB’ye uyum sürecinde güzel şeyler oldu. Lojistik yakınlıktan ve Çin mallarından daha kaliteli mallarımız olduğu için birçok Avrupalı firma Türkiye’ye geliyor. Kauçukta Avrupa’nın bir numarasıyız. İhracat yapan firmalar karbon ayak izi testi yaptırtıyorlar. Küresel ısınma diye bir gerçek var. Şu anda İskoçya’da tamamen petrole bağımlı kalmadan yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji üretildiği söyleniyor. Güneç pilleri ve rüzgar türbinleri hızla gelişiyor. İnsanoğlu çevre sorununu anlamaya başladı. AB, ABD’nin bir adım önünde yer alıyor. Bizim AB ile çok daha sıkı bağlarımız var. AB, Çin’den ithal etmektense bizden almayı daha uygun görüyor.

Haber Merkezi