Dalgın’dan ekonomide önemli mesajlar

DEVA Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, “İktidara gelmemiz halinde 6 ay içinde Türk ekonomisini stabil hale getiririz, 2 sene içinde enflasyonu tek haneye düşürürüz” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 23.06.2022 13:54
  • Güncelleme Tarihi : 23.06.2022 13:54
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Dalgın’dan ekonomide önemli mesajlar haberinin görseli

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, partisinin İzmir İl Başkanlığına yaptığı ziyarette Türkiye’nin ekonomik ve siyasi gündemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu. “Türkiye’nin durumunu anlatmamıza gerek yok; dört yıl önce 4,5 lira olan dolar bugün neredeyse 19 lira” ifadeleriyle açıklamalarına başlayan Dalgın, “Bir sene önce 7,5 lira olan mazot bugün 30 lira. 7,5 lira ile 30 lira arasındaki fark şu anda Türkiye’nin kötü yönetilmesinin bedeli. Tıpkı dövizde, faizde, kur korumalı mevduatta olduğu gibi gelinen nokta bu. Bunu artık birbirimize anlatmaya bile gerek yok. Fakat bunlar dahi suyun görünen yüzü; adeta yüzeydeki sıkıntılar… Hepimizin televizyon ekranlarında sağ alt köşeye bakıp, ‘Döviz, altın, faiz ne olmuş?’ diye endişeyle bakması… Bugün düğüne giden bir insanın bir çeyrek altın takmasını 10 kere düşünmesi, gram altının ortaya çıkması, yarım gram altın diye bir şeyin hayatımıza girmesi gibi… Bugün bir asgari ücretli vatandaşımızın bir aylık maaşıyla üç çeyrek altın alamaması ekonomimizin genel çerçevesiyle alakalı” dedi.

İSTİHDAM, ÜRETİM, İHRACAT ARTMALI

Suyun hemen altında başka meselelerin olduğunun altını çizen Dalgın, “Üretim, yatırım, ihracat. Bizim ekonomiye bakışımız güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir kalkınmadır. Yani büyümeniz hem güçlü olacak hem kapsayıcı olacak hem de sürdürülebilir olacak. ‘Bir sene yüzde 5 büyüdüm, bir sene yüzde 5 küçüldüm’ olmayacak. Bizim istihdamı, üretimi, ihracatı artırmamız gerekiyor. Bir de suyun temeli var, ülkemizin bir kilo ihracat bedeli aşağı yukarı 1 dolar. Kore için bu 3 dolar, Almanya ve Japonya için 4 dolar. Bizim bunu refaha geçebilmemiz için daha fazla markalaşmayı ve teknolojiyi bu işin içine katmamız lazım” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE’NİN KAYBEDECEK VAKTİ YOK

Ülkenin ekonomik gelirine bakıldığında görülen tabloyu da değerlendiren DEVA Partili Dalgın, şunları aktardı: “83 milyon kişilik ülkede 24 milyon özel sektör çalışanı, 5 milyon kamuda çalışan, 13 milyon emekli var. Bizimle aynı nüfusta olan Almanya’da 43 milyon kişi çalışıyor. Bizim bunu bir an önce aşmamız gerekiyor. Bunun da yolu yatırım. Özetle bizim güçlü, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomi modelimizin temel çerçevesi bu olmalı. Biz ekonomi programımızı yazarken de bu şekilde oluşturduk. O yüzden bu çerçevede bir tane makro ekonomik tabloya bakan ekonomi ve finans politikaları başkanlığımız var. Türkiye’de hiçbir siyasi partide olmayan şekilde eylem planı yapıyoruz. Diğer partilerden en büyük farkımız, bir şeyi sadece eleştirmek yerine nasıl çözüleceğini anlatıyoruz. Göreve geldikten sonra ilk 90 günde ve ilk bir yılda yapacağımız çalışmalar belli. İnşallah bir sene sonra bugün Türkiye’de seçimler yapılmış, hükümet değişmiş ve yeni kadrolar göreve gelmiş olacak. DEVA Partisi olarak uygulayacağımız politikaların 10 tanesini yayınladık, önümüzdeki günlerde 12 tanesini daha yayınlayacağız. Bir şeyi eleştirmek yerine nasıl çözüleceğini anlatıyoruz. Atıp tutmak yok. Türkiye’nin kaybedecek vakti yok. 22 fasikülde Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi anlatacağız.”

BAŞKANLIK YAPMAK ZORLAŞIYOR

Bir basın mensubunun “Türkiye’deki ekonomik tablo karşısında TOBB bağlı Oda ve Borsalar yeterli ses çıkarabiliyor mu?” sorusunu yanıtlayan İl Başkanı Seda Kaya Ösen, “Oda ve Borsaların yarı kamu olduğunu unutmamalıyız, önemli bir nüans. Bu açıdan onları diğer derneklerden ve STK’lardan ayırmamız gerekiyor. STK’lar aslında tam bağımsız olanlardır. Oda ve Borsalar biraz daha yarı kamu gibi devlete aslında bir yerden bağlı olan kuruluşlar. STK’ların modern toplumlarda en büyük görevi hükümetlere iş dünyasının bakış açısını anlatmaları, doğru gördükleri şeyleri söylemeleri, yanlış gördükleriyle ilgili uyarılarda bulunmaları, kanun teklifleriyle ilgili önerilerinde bulunmaları ve temsil ettikleri grupların çıkarlarını daha doğrusu toplumun çıkarlarını savunmaları. Tabi bu konjonktürde istenilen durumda değil. Aslında hiçbir zamanda değildi. Özellikle son 10 senedir hükümetin baskısıyla beraber STK’lar konuşamaz, çıkan kanunlarla derneklere kayyum atamanın yolunun açıldığı bir baskı ortamının altında faaliyet göstermeye çalışıyor. Her geçen gün bu kurumlara başkan olmak kendim de zamanında başkanlık yaptığım için gün geçtikçe artan baskıyı daha net görebiliyorum, gittikçe zorlaşıyor. Ancak günün sonunda siz bir irade beyan ediyorsanız, büyük kurumların başında olmak için adım atıyorsanız hayatınıza öncelik olarak koyuyorsanız ve bu iddiadır. Ben vatandaşın, iş insanın sesi olacağım ve çıkarlarını savunacağım diye bir iddia koyuyorsunuz. Eğer bu iddiayı koyuyorsanız da bu iddiayı savunmanız gerekiyor. Öbür türlü kendi koltuğunuzu düşünüyor olduğunuz akıllara gelir. Hükümet ve belirli odaklarla çalışacaksanız. Bu tarz kurumlarda başkan olmanın bir irade olduğunu, kolay bir şey olmadığını ve bir liderlik olduğunu düşünüyorum. Ama bu liderliği savunan insanların da bunu göze almaları gerektiğini düşünüyorum öbür türlü sadece hükümeti alkışlayan insanlar konumuna gelirler” dedi.

KADIN İSTİHDAMINI ARTIRMALIYIZ

Ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtarmak ve normal ekonomik değerleri ulaşması yapacakları çalışmaları konusunda bilgi veren Dalgın, “Güven olmadan oluşma ihtimali yok. Eylem planı yayınlamamızın ana sebeplerinden bir tanesi kadrolarımıza güveniyoruz. Ama politikalarda ortada olacak. Bunlar hukuki normlar çerçevesinde işleyecek. Bu olunca Türkiye’ye çok hızlı bir para gelmeye başlar. 6 ay içinde Türk ekonomisi stabil hale getiririz, 2 sene içinde enflasyon tek haneye düşer. Sonra bir inşa hareketinin başlaması lazım. Eylem planları bunun için lazım. 29 milyondan 40 küsur milyona istihdamı artırırken en büyük isteğimiz kadın istihdamını artırmak. Kadın istihdamını ikiye katlamamız lazım. Türkiye uzun vadeli kalıcı yatırım çekmesi lazım. Türkiye geçen yıl tarihinde ilk defa aldığından daha çok yurtdışına sermaye yolladı. Bu gelişmekte olan ülke için bir faciadır. Eğitim sisteminin yeniden ele alınması lazım. Türkiye’de girişimciliğin ayağındaki prangaların kırılması gerekiyor. İstihdam oldukça ekonomik refah olur” diye konuştu.

ASGARİ ÜCRETİMİZ ÇİN’DEN DÜŞÜK

Türkiye’de asgari ücret ile ortanca ücretin birbirine çok yaklaştığını ifade eden Dalgın, “Asgari ücret yükseltilmesi lazım. Vatandaşlarımızın belli bir refah seviyesinde yaşaması gerekiyor. Asgari ücretle ilgili 2 problem var. İzmir, İstanbul’daki asgari üret Şangay veya Pekin’dekinden daha düşük. Çin ucuzcu deniliyor ya, Çin ucuzcu değil. Çin’den daha düşük, bizim geldiğimi nokta bu. Asgari ücret Türkiye’de neredeyse norm ücret haline gelmiş durumda. Ortanca ücret 6 bin 200 TL civarında asgari ücretin bir buçuk katı bile değil. Normal bir ülkede asgari ücretin yüzde 10-15’i geçildiği en alt kesimi koruyan bir rakam olması lazım. Vatandaşların büyük bir çoğunluğu da bunu çok üzerinde ücret alması lazım. Türkiye’de nüfusun yarısı asgari ücrette çalışıyor. Bir kısmı kayıt dışı olarak asgari ücretin altında çalışıyor. Ortanca ücret de asgari ücrete çok yakınlaşmış durumda. Yani bir gün hepimiz asgari ücretli olacağız noktasına gidiyoruz. Bu da başarısız ekonomi politikalarının en büyük göstergelerinden biri. Enflasyonun düşürülmesi için 2 şey var. Bir tanesi güven ve elit kadrolar. Diğeri de Türkiye’de kur enflasyonu geçişkenliği çok yüksek. Geçen yıl kuru patlatırsanız bu maliyetelre yansır, maliyetlere yansıyan şey enflasyonla vatandaşın cebine yansır. Kur yükseldiği için mazot 30 lira, ekmek 5 lira. Türkiye kendi üretimini artırıyor olması lazım ki daha katma değerli şeyler satsın. Kısa vade yapılacak şeyler bir güven iki kurun kontrol altına alınmasıdır” dedi.