Sayfa Yükleniyor...
Enerji Hukuku Komisyonu Sekreteri Av. Arsin Demir, temiz enerji yatırımlarına karşı açılan davaların yılları bulduğunu ve bu yatırımların yapılamadığı için dünyanın büyük zararlara maruz kaldığını belirtti
NİHAT AK
Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsünün düzenlediği Enerji Davaları Sempozyumunun ikincisi İzmir Hilton Otelde gerçekleşti. Yargıya Konu Edilen Davaların ve Yargıların Değerlendirilmesi ve Çevre Davaları ve Kararların Değerlendirilmesi başlığı altında iki oturum halinde gerçekleştirilen sempozyuma alanında uzman çok sayıda isim katıldı. Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü Başkanı Süleyman Boşça, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Üyesi Hikmet Kanık, Av.Dr. Zuhal Bereket Baş, Av.Mehmet Suat Kayıkçı, Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd.Doç. Mustafa Yavuz, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Süheyla Suzan Alıca, Av. Süleyman Çetin, Av. Arsin Demir ve Av. Dr. Özlem Döğerlioğlunun konuşmacı olarak yer aldığı sempozyumda enerji davalarında yaşanan sorunlar ve yapılması gerekenler masaya yatırıldı.
DAVA SAYISI 42 BİNİ GEÇTİ
Sempozyumun açılışında konuşan Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü Başkanı Süleyman Boşça, 2001 yılından bu zamana sadece sektörün düzenleyici kurumu olan EPDKya karşı açılan davaların sayısının 42 bini geçtiğini belirterek, son birkaç yıldır gündemde olan ve yasa değişikliği ile de gündemden düşen elektrik kayıp kaçakları konusunda açılan davalarının sayısının ise 5 binden fazla olduğunu vurguladı. Milli bir enerji politikasının oluşturulabilmesinin en temel unsurlarından birinin öngörülebilir ve güçlü bir piyasa yapısının sağlanabilmesi olduğuna da dikkat çeken Boşça, Bu anlamda en önemli unsur likit bir piyasa yapısının oluşturulmasıdır. Sadece elektrik için değil, doğalgaz ve akaryakıt piyasaları açısından da enerji borsaları kurulmalı ve bu piyasaların çok alıcı ve satıcının işlem yaptığı, derin ve güçlü piyasalar olması sağlanmalıdır dedi.
ÇOK SAYIDA DAVA AÇILIYOR
İzmir Barosu Enerji Hukuku Komisyonu Sekreteri de olan Av. Arsin Demir ise toplumun tüm kesimlerinin enerji üretiminin öneminin farkında olduğunu ancak kimsenin enerjinin yakınında üretilmesini istemediğine dikkat çekti. İnsanların teknolojinin nimetlerinden sınırsız bir şekilde faydalanmak istemesine rağmen teknolojiyi kullanmak için gerekli olan enerji üretimine destek olmadığının da altını çizen Demir, Bu yüzden çok sayıda dava açılıyor. Dava süreçleri ise idari yapının yoğunluğundan kaynaklı yavaş işliyor ifadesini kullandı.
GELECEĞİMİZE KATKI KOYMALIYIZ
Küresel ısınmadan kaynaklı olarak iklimlerin değiştiğini ve artık dünyanın yazı yaz, kışı da kış gibi yaşamadığını vurgulayan Demir, insanın en temel hakkı olan yaşam hakkının içerisine temiz enerjinin de katılması ve evrensel kamu yararı olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Fosil yakıtların bir an önce terk edilerek yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilmesinin insanlığın en ivedi önceliği olduğunu aktaran Demir, sözlerine sözlerini şöyle sonlandırdı: Temiz enerji yatırımlarına karşı açılan davalar yılları buluyor ve bu yatırımlar yapılamadığı için dünyamız büyük zararlara maruz kalıyor. Davaların daha hızlı sonuçlanması için çevre ve ihtisas mahkemelerine ihtiyaç duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti yenilenebilir enerjiyi sanayi kalkınması kapsamında değerlendirerek yeni bir kalkınma hamlesi yapmaya çalışıyor. Bu hamleyi yaparken kullanabilecek büyük rüzgar, güneş, biyogaz ve jeotermal kaynaklarımız mevcut. Ancak bu durumda bile çok sayıda engelle karşı karşıya kalınıyor. Yatırımcılar, finansörler korkutuluyor. İdari yargının yoğunluğu da açılan davaların sonuçlanmasını uzatıyor. Bir an önce bu soruna bir çözüm üreterek bağımsız enerji politikamıza ve geleceğimize katkı koymalıyız.
FOTOALTI: Arsin Demir, insanların teknolojinin nimetlerinden sınırsız bir şekilde faydalanmak istemesine rağmen teknolojiyi kullanmak için gerekli olan enerji üretimine destek olmadığını söyledi.
Haber Merkezi