- Gündem
- 16.06.2025 21:24
Giderek yaygınlaşan şiddet vakalarının temelinde öfke duygusunun yattığını belirten uzmanlar, öfkenin kontrol edilebilir bir duygu olduğunun önemini vurguladı
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Evde, okulda, sokakta, iş yerinde; şiddet ve öfke hayatımızın artık her yerinde boy gösteriyor. Gittikçe daha tahammülsüz ve birbirini dinlemeyen, düşüncelerine saygı duymayan bir topluma doğru maalesef ki evriliyoruz. Bunu yapılan araştırmalar, yayınlanan gazete ve televizyon haberleri, izlediğimiz dizi ve filmler de gözler önüne seriyor. Sokaklarda birbirini yumruklayan, sırf siyasi veya dini düşüncesinden ötürü kendisine nefret duyulan insanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Öfke ile ilgili olarak bireysel silahlanmaya karşı mücadele veren Umut Vafkı’nın 2019 Ocak ayında yayınladığı, Türkiye Silahlı Şiddet Haritası 2018 yılı raporuna göre; ‘Ülkemiz adeta bir şiddet sarmalı içerisinde ve şiddet okullara kadar yayılmış durumda. 14-15 yaşındaki çocuklar acımasızca tartışıyor ve birbirlerini öldürüyor, öğretmenlerini öldürüyor. Silahları okullara kadar sokabiliyor. Sonuç olarak, internetten bir tıkla ulaşılabilen ve önlenemeyen silahlanma, ortalıkta umursamazca bırakılan silahlar, arabanın bagajında ya da belde taşınan silahlar bir anda ölüm kusabiliyor. Basında yansıyan haberlerden oluşturduğumuz istatistiklere göre; 2015 yılında 2 bin 175 silahlı olay basına yansımışken geçtiğimiz yıl yani 2018 yılında basına 3 bin 679 olay yansımış bulunuyor. Yani sonu yaralama ve öldürmeye varan silahlı şiddette son 4 yılda yüzde 69 artış dikkat çekiyor. 2018’de bin 32 silahlı şiddet olayının basına yansıdığı Marmara Bölgesi’ni, 646 olayla Orta Anadolu, 503 olayla Akdeniz, 483 olayla Karadeniz, 442 olayla Ege, 357 olayla Güney Doğu Anadolu ve 216 olayla Doğu Anadolu izliyor.’
“ROL MODELLER KESKİNLEŞTİRİYOR”
Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan, giderek yaygınlaşan toplumsal şiddet ve öfke ile ilgili öfkenin zaten insanın doğasında var olduğunu söyleyerek “Öfkenin kontrol edilmesi, devamlılığı, dışa veya içe yansıması tarzında biçimleri var. Bunlardan içe yansıması durumu yani kendine zarar verme, intihar etme vakaları son zamanlarda büyük bir artış gösterdi. Türkiye’de intiharların yüzde 30’u öldürücü aletlerle yapılıyor. Bu duruma yaş grupları olarak baktığımızda özellikle 20 yaşın altındaki gençlerde sıklıkla silaha rastlanıyor. Öfkenin ikinci boyutuna yani dışarı yansımasına baktığımızda da maalesef trafikte, yolda ya da stadyumda en ufak bir olayda kavgalar çıkıp bunlar cinayetlere dönüşebiliyor” dedi. “Burada bir de şöyle bir faktör var” diyen Akcan, “Bu tür hadiselerin çoğunda bir maddenin etkisinde olma durumu da gözleniyor. Alkol, esrar, bonzai tarzı madde kullanımları kişiyi ilkelleştirip içinde bulunan öfkenin de tamamen açığa çıkmasını sağlıyor. Öfkenin üçüncü boyutu da kişi eğer öfkesini kontrol edemiyorsa ve her şeye zarar veriyorsa, bir kitleyi etkiliyorsa kişisel bir tedavi ya da terapi almasında yarar var. Toplumda rol model alınan insanların özellikle sanatçıların ve siyasetçilerin öfkeli söylemleri ve bunun davranışa yansıyış biçimini kontrol edememeleri toplumdaki öfkeyi daha da keskinleştiriyor. Nefret söylemi öne çıktığı zaman maalesef bu bir devamlılık arz ediyor. O zaman da psikopatlar veya öfke problemi olanlar çok çabuk harekete geçiyor” ifadelerini kullandı.
“KONTROL EDİLEBİLEN BİR DUYGU”
Konu hakkında açıklamalarda bulunan ve görüşlerine yer verdiğimiz bir diğer kişi ise İSMER Öfke Kontrolü Merkezi kurucusu olan Psikolog Pınar Ersöz Tezer’ de öfkenin doğuştan gelen bir duygu olduğunu ve hayatımızın merkezinde yer aldığını yineleyerek “Öfke aslında sağlıklı bir duygudur. Sağlıksız olan şey, bizim öfkeyi tehlikeli olarak var sayarak bastırmamızdan ileri geliyor. Aslına bakarsanız öfke bizi korur, kızgınlık duygusu bizi harekete geçirir örneğin yolda birisi size çarptığında içinizde bir öfke oluşur ve o kişiye daha dikkatli olmasını söylersiniz bu sizi olumsuzluklara karşı korur. Bir çeşit savunma mekanizması gibi düşünebiliriz. Aksi takdirde öfke duygumuz olmasa bize kötülük yapan insanlara dahi gülümseriz” şeklinde açıklamalarda bulundu. “Öfkeyi doğru yönettiğimiz zaman aslında koruyucu bir duygudur” diyen Ersöz Tezer, “Öfkeyi yok sayıp bastırdığımızda ise zararlı boyutlara ulaşabilir. İnsanların birbirine olan tahammülsüzlüğü ve bu sebepten yaşanan olaylar bastırılmış öfkenin dışa vurumudur. Biz buna yansıtılmış öfke diyoruz. Yine örnek verecek olursak evinde eşiyle kavga edip trafiğe çıkmış bir adam yaşadığı en ufak olumsuzlukta trafikte hiç tanımadığı bir insana küfür edebiliyor ya da iş yerinde patronu ile tartışan bir insan eve gelip çocuğuna bağırıyor veya aile içi şiddet olayları yaşanabiliyor. Öfkenin aşırı derecede bastırılmasıyla birlikte kişi terörize olur. Yani karşısındakine zarar verme durumu ortaya koyabilir. Bastırılmış bir öfke, delirmiş ve binicisine zarar veren bir ata benzer” dedi. Ersöz Tezer, “Bizler öfkeden korkarsak ve onun sonuçlarını yok sayarsak o giderek daha da büyür ve bunun farkında olamayız. Böylelikle önemsiz şeylere bile öfkelenir hale geliriz” diye belirterek, “Öfkenin belirtilerini önce vücudumuzda hissetmeye başlarız. Kalbimiz daha hızlı çarpar. Salgılanan hormon yükselir ve bu da bizi harekete geçirir. Harekete geçtiğimiz noktada yapacağımız tek şey rahatsızlığımızı belli etmek olur. Küçük gerilimleri bastırdığınızda öfke büyük depremlere sebep oluyor. Öfke aslında çok kolay yönetilebilen bir duygudur. Karşımızdaki kişi sinirlendiğimiz bir şey yaptığında o anda bir karar vermeliyiz. O kişiyi ikna etmeye çalışmamalıyız. Ona alternatif bir davranış şekli geliştirebiliriz. Örneğin bulunduğumuz yeri terk etmek, cevap vermemek gibi” şeklinde konuştu.
ÖFKENİ CEBİNDE TAŞI
İSMER olarak öfke konusunda ‘Öfkene dur de’ isimli bir cep kitapçığı oluşturduklarını da vurgulayan Ersöz Tezer, “Bu cep kitapçığı bir kendi kendine yardım niteliği taşıyor. Toplumsal öfkeyi de aslında bir kaygı olarak nitelendirebiliriz. Çözümlenemeyen bir kaygı tepkiye tepki de kutuplaşmaya sebebiyet verebilir. Kişinin çözemediği kaygıları varsa kaygıların içinde belirsizlikler çok fazla gezer. Şuanda toplumdaki düzende de belirsizlikler olduğu gibi bu belirsizlikler kaygıları, kaygılar tepkileri, tepkiler de sonrasında bu tarz kutuplaşmaları yaratabilir. Öfke cep kitapçığı sayesinde bu duygumuzu kontrol etmeyi ve toplumda doğabilecek felaketleri önleyebiliriz” açıklamasını yaptı. Ersöz Tezer, yakın zamanda da panik atakla ilgili olarak ikinci bir cep kitapçığı çıkartacaklarının altını çizdi.
Depremler mezarlıkları da tahrip etti
LGS heyecanı İzmir’de de yaşandı