- Gündem
- 20.06.2025 00:58
Deprem dolayısıyla Türkiye’de yaşanan ortamı ve süreci rehavetten ziyade bir çılgınlık olarak değerlendiren Uzman Klinik Psikolog Olataş, “Çocukların fotoğraflarını paylaşmaya bir son verelim” dedi
SULTAN GÜMÜŞ KAYA / RÖPORTAJ
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen ve beraberinde 10 şehri yıkıma sürükleyen deprem, toplum üzerinde maddi ve manevi yaralar açmaya devam ediyor. Deprem sırasında ve sonrasında yaşanan ruh sağlığı problemlerini gündeme getiren Uzman Klinik Psikolog ve Avrupa Birliği Uzmanı Metin Olataş, “Fizyolojik, güvenlik ve sosyal ihtiyaçları gidermeden psikolojik ihtiyaçların giderilmesi oldukça zor olacaktır. Depremden etkilenen resmi bölge nüfusunun yaklaşık 13 milyon olduğunu hesaba katacak olursak buradaki kişilerin ruhsal iyileştirme işi için geniş çaplı kamusal çalışmalar gerekecektir” dedi. Öte yandan, yaşanan süreci ve ortamı rehavetten ziyade bir çılgınlık olarak değerlendiren Olataş, kontrolsüz bir şekilde fotoğraf, bilgi(!) ve haber paylaşanları da uyardı: “Lütfen enkaz bölgesinden çıkan kişilerin özellikle de çocukların fotoğraflarını paylaşmaya bir son verelim. Evet, iyi niyetle yardım amaçlı bunu yapıyor pek çok kişi. Ancak bunu yaparken ne yazık ki önünü ardını düşünmeden –panik içinde ve kontrolsüzce- yapıyoruz.”
BİR ARPA BOYU YOL ALAMADIK
Ülke olarak olağanüstü bir süreçteyiz. 10 şehir enkaz altında. Ölü ve yaralı sayısı her saat artıyor. Kış şartları dolayısıyla halen enkaz altında bulunan vatandaşların donarak öldüğü bildiriliyor… Şu an öncelik yaralıların ve ölenlerin kaldırılması ardından temel ihtiyaçların hız kesmeden sağlanması… Ve tabi bir de bölgedeki vatandaşların ruh sağlığını iyileştirme boyutu var. Travma yaşayan bireylere yönelik neler yapılmalı?
Sizinle 01 Şubat 2020 tarihinde Elazığ depreminden sonra, 17 Kasım 2020 ve 23 Kasım 2020 tarihlerinde İzmir depreminden sonra bu konularla alakalı haberler yapmıştık. Okuyucularımız da dilerlerse vermiş olduğumuz tarihli haberlere ulaşabilirler. Baktıkları zaman o günden bu yana ne yazık ki bir arpa boyu yol almadığımızı görecekler. Burada bu bir arpa boyu yol almayanlardan kastım idareciler, yöneticiler ya da benzeri kişiler değil; bizler birey olarak, vatandaş olarak, zihniyet olarak bir arpa boyu yol almadık ve alacağımıza dair olan umudum ne yazık ki azalmakta. Umarım günün sonunda yanılan ben olurum. Öncelikle böyle bir girizgâh yaptığım için sizin ve okurlarımızın anlayışına sığınıyorum. Sorunuza gelecek olursak eğer; ilk 72 saat normal koşullarda arama-kurtarma çalışmaları için elzemdir. Bu süreçte tek odak enkazdan canlı kurtarmaktır. Kurtarılan canların hızlı bir şekilde biyolojik sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi önceliktir. Bunun yanı sıra depremden kurtulan bütün bireylerin öncelikle güvenli bir yere taşınması ayrıca önemlidir. Bu anlarda bunun dışında kalan her şey ikincil plandadır.
Detaylandırabilir misiniz?
İnsanları sağ kurtaramadıktan sonra, sağ kurtulanları güvenli yere sevk etmedikten sonra geri kalan her şey anlamsızdır. Bu süreçten sonra kurtulan kişilerin öncelikli olarak fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması, yeme-içme-giyinme-barınma gerekir. Bunlar yapıldıktan sonra o kişilerin –eğer varsa- yanlarında olmayan yakınlarına ulaşmaları sağlanmalıdır. Bütün bu süreçler tamamlandıktan sonra ancak psikolojik destekten bahsetmek mümkün olabilir. Bahsetmiş olduğum bu hiyerarşiyi 1940’lı yıllarda Amerikalı psikolog Abraham Maslow tarafından geliştirilen Maslow İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde görebiliriz. Buna göre fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, sosyal ihtiyaçlar, değer verilme/saygınlık ihtiyacı ve son olarak kendini gerçekleştirme ihtiyacı olmak üzere 5 kategori yer alır. Sözün özü öncelikle fizyolojik, güvenlik ve sosyal ihtiyaçları gidermeden psikolojik ihtiyaçların giderilmesi oldukça zor olacaktır. Depremden etkilenen resmi bölge nüfusunun yaklaşık 13 milyon olduğunu hesaba katacak olursak buradaki kişilerin ruhsal iyileştirme işi için geniş çaplı kamusal çalışmalar gerekecektir.
PSİKOLOJİK ÇÖKÜŞ YAŞANACAKTIR
Deprem bölgelerine çocuk gelişimcisi, psikolog desteği sağlanmalı mı? Çocuk gelişimcisi ve psikologlar tarafından sahada nasıl bir hizmet sunulmalı?
Kesinlikle evet. Ancak bu demin söylediğim hususlar sağlandıktan sonra yapılmalıdır. Çünkü bölgeyi terk etme imkânı olmayan milyonlar aynı yerlerde yaşamaya devam edeceklerdir. Ve aynı alanda yaşamak durumunda kalacakları için yaşanan olayın hatıralarında taze kalması da oldukça uzun olacaktır. Çocuklar özelinde konuşacak olursak; çocuklar hem en kırılgan gruplardan biri hem de en hızlı iyileşme sağlayan gruplardan biridir. Bu çocuk olmanın bir nevi ödülü diyebiliriz. Çünkü çocuklardan daha hızlı içinde bulunduğu duruma adapte olabilen başka bir canlıya denk gelmedim desem yanlış olmaz. Çocuklara doğru yaklaşıldığı takdirde –yetişkinlere nazaran- bu olumsuz durumun üstesinden geleceklerdir. Demin de dediğim gibi burada nasıl bir yöntem uygulanacağı mağdur olan nüfus çok büyük olması sebebi ile kamu yetkililerinin yönlendirilmesi ile yapılacaktır.
Sadece depreme maruz kalan vatandaşlar değil, Türkiye’de yaşayan neredeyse tüm vatandaşlar gördükleri, duydukları haberler, paylaşımlar karşısında rehavete kapılmış durumda… Uzman bir psikolog olarak hangi uyarılarda ve önerilerde bulunuyorsunuz?
Hali hazırda bir rehavetten ziyade bir çılgınlık olduğunu gözlemlemekteyim. Herkes kontrolsüz bir şekilde resim, fotoğraf, bilgi(!) ve haber paylaşmakta. Bu konuda uzman olarak naçizane tavsiyem “DURMANIZ”. Önce lütfen bir duralım, nefes alalım, sakinleşmeyi deneyelim ve ondan sonra teyit edelim ve öyle hareket edelim. Bunu başaramazsak eğer hem kendi iç dünyamızda hem de etrafımızda kargaşa hâkim olacaktır. Bu kargaşanın ne bize ne de karşımızdakine bir faydası olmayacak; aksine hem kendimize hem de herkese farkında olmadan zarar vereceğiz. Sonrasında da yapılandan pişmanlık duyma gelecek ve bu sebeple de başka bir psikolojik çöküş yaşanacaktır. Sakinlik ve sükûnet ile hareket etmek hayat kurtarır. Kontrolsüzlük ve panik ise hayatlara mal olur. Lütfen bunu sürekli aklımızda tutalım, hatırlayalım ve hatırlatalım.
ÇOCUKLARIN FOTOĞRAFLARINI PAYLAŞMAYIN!
Depremzedelerin özellikle de çocukların fotoğraflarının paylaşılmasını etik çerçeveler dahilinde doğru buluyor musunuz?
Lütfen enkaz bölgesinden çıkan kişilerin özellikle de çocukların fotoğraflarını paylaşmaya bir son verelim. Evet, iyi niyetle yardım amaçlı bunu yapıyor pek çok kişi. Ancak bunu yaparken ne yazık ki önünü ardını düşünmeden –panik içinde ve kontrolsüzce- yapıyoruz. Kısa ve orta vade o kişilere, özellikle de çocuklara, verdiğimiz ve vereceğimiz sosyal ve psikolojik zararın farkına varalım. O çocukların savunmasızlıklarını paylaşarak onların hem bugün hem de yarın başka travmalara, dışlanmalara ya da etiketlenmelerine sebep oluyoruz. Hatta depremin yarattığı etkiden daha büyük bir psikolojik ve sosyal yıkıntıyı bu sayede onlara yaşatıyor olabiliriz. Eğer depremzedeleri ve özellikle çocukları çeşitli travmalardan korumak istiyorsak yapabileceklerimiz bu kadar basit ve güçlü.
Konuya dair son olarak neler söylemek istersiniz?
Lütfen ama lütfen ekranda, sosyal medyada ya da benzer mecralarda gördüğünüz her paylaşımı güvenilir(!) kabul etmeyelim. Şu anda güvenilir(!) diye atfedilen yardım, yönlendirme vb. paylaşımların çoğu ya hatalı ya da eksik bilgiler içermekte. Bu sebeple de alanda ya da ülkenin genelinde çalışmalarını sürdürmeye çalışan kurum ve kişilerin çalışmaları sekteye uğramakta. Hali hazırda iş yükü ve sorumluluğu ağır olan bu kurumlar, özellikle böyle acil durumlarda daha ağır bir iş yükü ile uğraşırken bir de bu tarz hatalı ve yanlış haber ve paylaşımların yarattığı yoğunluk sebebi ile işlerini yapamamaktadır. Bu şekilde aslında yardıma ihtiyaç duyan herkesi mağdur ettiğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız. Öncelikle o bilgiyi kontrol edelim; daha sonra ona göre hareket edelim.