Dere yatakları çöp yuvası oldu!

İzmir’in yıllardır çözülemeyen kötü koku sorunun bir nedeni de dere yataklarına atılan ve orada kalan çöp ve atıklar. Bilinçsizce atılan çöpler sıcak hava ile buluşunca haliyle İzmirlinin genzine yerleşen o koku kaldı


  • Oluşturulma Tarihi : 11.07.2019 08:36
  • Güncelleme Tarihi : 11.07.2019 08:36
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Dere yatakları çöp yuvası oldu! haberinin görseli

BURCU YANAR/ÖZEL HABER
İzmir’in yıllardır bitmek bilmeyen koku sorunu bir türlü çözülemiyor. Islah edildiği söylenen dere yatakları adeta birer çöp konteynırı gibi kullanıldığından sıcak havanın da etkisiyle dere yataklarına atılan çöpler, nefes almayı zorlaştıran ve insan sağlığını tehdit eden kokulara neden oluyor. Çevre konusunda yarattıkları farkındalıkla bilinen ve daha temiz çevre alanlarının yaratılması için toplumda ‘yere çöp atma’ davranışının değiştirilmesini ve çöpün azaltılmasını ana hedef olarak gören Çöpüne Sahip Çık Vakfı Genel Müdürü Emrah Bilge, konu ile ilgili şu açıklamaları yaptı: “Vakıf olarak İzmir Swisotel büyük Efes’te bir çevre çalıştayı düzenledik. Çöpüne Sahip Çık Vakfı olarak kuruluşumuzdan bu yana söylediğimiz tek şey ‘önce çöpünü çöpe at’ demek oldu. Bu işin ilk adımı aslına bakarsanız çöpünü çöpe atmak da değil, çöp oluşumunu azaltmaktan geçiyor. Ondan sonra da er ya da geç elimizde bir çöp oluşuyorsa onu da doğru yere atmak olarak tanımlıyoruz. Tabi ki bu doğru yer kesinlikle çevre değil. Dolayısıyla büyükşehirlerin çevresindeki özellikle kırsal alanlarda ‘nasıl olsa dere alır götürür’ gibi bir algıyla çöpler buralara atılıyor. Dere alıp götürüyor ama denize götürüyor. Denizlerde oluşan çöplerin yüzde 80’i karadan atılan çöplerden oluşuyor. Karada atılanlar denizde son buluyor.”



“İHTİYACIMIZ KADAR TÜKETMELİYİZ”
Bilge, vakıf yetkililerinin, toplumumuzun evini temiz ve pak tutmaya özen gösteren bir millet olduğunu ancak eşiğin dışarısının bu ölçüde sahiplenilmediğini ve bu sebeple de aynı özenin kamusal alanlarda, sokaklarda, parklarda, derelerde gösterilmediğini ifade ettiklerini belirterek “Denizlerdeki atıkların yüzde 80’i aslında karada gelişi güzel çevreye atılan atıklardan oluşuyor. Oksijen kaynağımız olan okyanuslar hızla tükeniyor. Yine denizlerdeki atıkların yüzde 70’i tek kullanımlık ürünlerden oluşuyor. Birkaç dakikalığına düşünmeden kullandığımız plastik veya kağıt bir pipet, bardak, poşet doğada yüzlerce hatta binlerce yıl kalabiliyor. Bunun için vakıf yetkilileri önce tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirerek ilk adımdan başlamayı öneriyor. İhtiyacımız kadar tüketmeye odaklanmalıyız. Böylelikle önce çöp üretimini azaltmalı, sonra eşyaları çöp olmadan mümkün olduğu kadar yeniden kullanmalı yine e çöp ürettiğimizde ise bunu doğru yere atmalı ve geri dönüşüme yönlendirmeliyiz” açıklamalarına yer verdi.



TEMEL ÇÖZÜM…
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay ise “İzmir kenti yerleşim alanında irili ufaklı 200 civarında dere bulunmaktadır. İzmir kenti içerisinde bulunan derelerin bakım çalışmaları İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir” diyerek bu kapsamda derelerde gerçekleştirilen ıslah temizlik ve bakım çalışmaları ile kent içerisinde yüzey ve yağmur sularını taşıyarak körfeze ulaştıran derelerin sağlıklı işleyişinin sağlanması amacı ile rutin bakım çalışmalarının yapıldığını belirti. İZSU Genel Müdürlüğü tarafından www.izsu.gov.tr adresinde de yer alan faaliyet raporlarında 2017 yılı boyunca 670 km uzunluğunda dere temizliği yapıldığı ve bu temizlik faaliyetleri sonucu derelerden 330 bin 514 ton malzeme çıkarıldığı belirtilmektedir. Aynı raporda dere ağızlarında bulunan yüzeysel çöpleri tutan bariyerler üzerinden 651 top malzemenin İzmir Körfezi’ne ulaşmadan ekiplerce temizlendiği ifade edilmektedir. İZSU Genel Müdürlüğünün resmi açıklamalarında belirtilen bu miktarlar çok yüksek rakamlar olup büyük çoğunluğu derelere atılan atıklardan kaynaklanmaktadır. İnay Kınay, “Bu kapsamda; kent içerisinde bulunan derelerin sağlıklı işleyişini sürdürebilmesi amacı ile yapılan ıslah, bakım ve temizlik çalışmaları devam etse de derelere atılan her türlü atık, kaçak deşarjlar ile ilgili sorunlar çözülmeden yapılan temizlik ve bakım çalışmaları tek başına yeterli çözüm olamamaktadır. İzmir’de tüm dereler körfeze dökülüyor. Derelerin körfezle buluştuğu kesimlerde derinliğin çok düşük olduğu, sığlaşmış bölgeler bulunmakta. Özellikle yaz aylarında sıcaklıkların artması ile birlikte durgun suyun olduğu bölgelerde mikrobiyolojik faaliyetlerin artması ile birlikte yosunlaşma ve koku problemi ortaya çıkıyor. Bu süreç derelere atılan çöpler ve atıklarla birlikte hızlanmakta ve sorun büyümektedir. Derelere atılan atıklar, kontrolsüz kaçak deşarjlar, ıslah ve bakım çalışmalarındaki aksaklıklar bu sorunun büyümesine neden olmaktadır” açıklamalarında bulundu. İnay Kınay, “Kentsel altyapı süreçlerinde yağış ve yüzey sularının sağlıklı şekilde körfezle buluşmasını sağlayan derelerin vatandaşlar, tesisler, tarafından atılan çöp vb. atıklarla kirletilmemesi, kaçak atık dökümü, atık su deşarjı vb. kirleticilerin önlenmesi, ilgili idareler tarafından bakım ve temizlik çalışmalarının düzenli yapılması, sürece ilişkin denetimlerin de gerçekleştirilmesi ile ancak sağlıklı bir kent yaşamına sahip olacağımız, bu süreçlerden herhangi birinin eksik ya da yetersiz olmasının sorunu büyüteceği gerçeği unutulmamalıdır” dedi.



“İSTAHDAM ARTTIRILMALI”
2019 yılı Haziran ayında Çevre Mühendisleri Odası tarafından yayınlanan Dünya Çevre Günü Türkiye Raporu’na da değinen Kınay, rapora ilişkin kesitleri aktararak şunları söyledi: “TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Olarak, genel kurulumuzda alınan karar doğrultusunda, Dünya Çevre Günü ‘Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası’ olarak ele alınmakta, ekolojik yıkımın etkileri ve bu yıkıma karşı çözüm önerileri topluma aktarılmaktadır. 36 yıllık çevre kanununa ve 28 yıllık Çevre Bakanlığı geçmişine sahip ülkemizin, çevre kalitesinin korunup geliştirildiğini, ülke yönetiminde ekonomik kalkınma ile doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim politikalarının etkin hale geldiğini söylemek mümkün değildir. Sağlıklı çevrede yaşama yönelik çalışmaların en önemli parçası olan çevresel altyapı süreçleri ve çevre yönetimi; kentlerin planlanması ve yönetimi süreçlerinin tüm aşamalarında çevre boyutunun değerlendirilmesi, doğru yönetilmesi ile mümkündür. Bu noktada da konu ile ilgili uzman meslek disiplini olan çevre mühendislerinin bakış açısı ve yaklaşımı önemlidir.” İnay Kınay, “Merkezi ve Yerel Yönetimlere baktığımızda ise; su temini, atık su, atık yönetimi, hava kalitesi, iklim değişikliği, gürültü, enerji ve planlamanın diğer çevresel süreçlerini yürütecek çevre mühendisi istihdamının yetersiz olduğunu, çevre mühendisi istihdamı arttırmak yerine ise çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından çevre mühendisliği diplomasının çevre görevlisi gibi tanımlar ile farklı disiplinlere birkaç günlük eğitim ve uygulamalar altında verildiği uygulamalar ile ve çevre mühendisliği diplomasının yok sayıldığı, çevre mühendisliği çalışma alanlarında ise çevre yönetim süreçlerinin içinin boşaltıldığını görüyoruz. Bir yüzü ile kentsel altyapı tesisleri ile ülkemizin diğer kentlerinden önde ve öncü konumda olan İzmir; Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) ‘Belediye Atık Su İstatistik Anketi’ sonuçlarına göre, Avrupa Birliği standartlarında arıtma sayısı, kişi başına düşen atık su arıtma miktarı ve AB standartlarında arıtım oranı ile Türkiye’de ilk sırada yer alıyor. Diğer taraftan kentleşme ve yapılaşmanın getirdiği altyapı yetersizlikleri, su kayıpları, körfezde koku problemi olarak karşımıza çıkıyor. Kentleşme ve Sanayileşme sorunlarından birisi olan Hava Kalitesi ve Atık Yönetimi’nde de karnemiz iyi değil. İzmir Kenti bir taraftan Aliağa ve Sanayi tesislerinden kaynaklanan, plansız kentleşmesinin de getirdiği hava kalitesi problemleri ile boğuşurken, bölgemizde termik santral projeleri bütünsel yaklaşımdan uzak planlama süreçleri ile devam ediyor” şeklinde konuştu.