Dersimiz ‘şiddet’ olmasın!

Bilgi teknolojisinin kötü kullanımı ve daha birçok etken nedeniyle öğrenci, öğretmen ve veliler arasında yaşanan şiddet, tehlikeli bir hal almaya devam ediyor


  • Oluşturulma Tarihi : 15.08.2019 07:47
  • Güncelleme Tarihi : 15.08.2019 07:47
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Dersimiz ‘şiddet’ olmasın! haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / RÖPORTAJ
İzmir’in Ödemiş İlçesi’nde16 Aralık 2017 tarihinde öğrencisi tarafından vurularak öldürülen okul müdürü Ayhan Kökmen… Diyarbakır’da bir kız öğrenciye tükürdüğü gerekçesiyle öğretmeni tarafından sınıfta dövüldüğü iddia edilen 7’nci sınıf öğrencisi U.O. , Sinop’ta bir öğretmen ile veli arasında çıkan ‘düşük not verme’ kavgası… Hatay’da babası tarafından dövülerek ağır yaralanan Mertcan Y.’nin tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesi… 26 Eylül 2012 yılında İzmir’in Karabağlar İlçesi’nde öğrencisi tarafından öldürülen öğretmen Rabia Sevilay Durukan… Türkiye’nin birçok şehrinde yaşanan ‘eğitimde şiddet’, sadece sayısal bir veri olarak karşımıza çıkmıyor; soru işaretleriyle mesleklerini devam ettirmeye çalışan eğitimcilerin endişesini, gelecek kaygısı yaşayan öğrencilerin eğitimcilere duyduğu korkuyu ve çocukların gelişimi için en önemli faktörlerden biri olan ebeveynlerin de ‘sorumsuzluğunu’ gözler önüne seriyor. Eğitimde şiddetin gün geçtikçe arttığını kaydeden Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş ile konuya ilişkin detaylı bir röportaj gerçekleştirerek öğrenci, öğretmen ve velilerin yaşanan şiddet karşısındaki tutumunu ve sonuçlarını değerlendirdik. Önemli mesajlar veren Olataş, “Okullara silahla, bıçakla giden öğrencilerin sayıları her geçen gün artmakta. En ufak olayda öğrenciler ya birbirlerini ya da öğretmenlerini elindeki silah veya bıçakla tehdit etmekte. Bazı vakalarda ise olay tehditten yaralamaya hatta öldürmeye kadar gidebilmekte” diyerek durumun ehemmiyetini vurguladı. Önlemler alınmazsa, iyileştirmeler yapılmazsa ne yazık ki daha karanlık zamanların hiç de uzakta olmadığını belirten Olataş, “Bir bozulma başladığı zaman çorap söküğü gibi daha beterleri hızlıca meydana çıkar. Bozulanı tamir etmek zaman alabilir ama sorunun çözümünü yarına ertelemek çok geç kalmak demektir” dedi.



‘Sağlıkta şiddet’ kadar Türkiye gündeminde olan bir başka konu daha var. ‘Eğitimde şiddet’… Sadece öğretmenin öğrenciye uyguladığı bir şiddet değil bu. Öğrencinin öğretmene uyguladığı şiddet ya da velinin öğrenciye veyahut öğretmene uyguladığı şiddette söz konusu... Eğitimde şiddet neden yaşanıyor?
Şiddet artık ne yazık ki hayatımızın gündelik ve normal bir parçası olmuş durumda. Bunu her gün televizyonlarımızda görüyoruz. Ebeveynlerin kontrolü eline alamaması ya da kendilerinin de şiddet uygulayan olmaları potansiyel şiddet ortamını daha da kötü hale getiriyor. Çocuk-genç için evde şiddete, televizyonda şiddete maruz kalmak durumu iyice karmaşık ve tehlikeli bir hale getiriyor. Örneğin ben artık televizyonu açmaya çekinir oldum. Özellikle ana akım medyada hangi kanalı açarsam açayım mutlaka şiddeti normalleştiren çeşitli programlarla karşılaşıyorum. Gerek gündüz kuşağında, gerek ana haber bültenlerinde, gerekse dizilerde şiddet artık kanıksanır bir hal almış durumda. Sanırsınız ki şiddet = reyting gibi bir denklem var. Bütün gençlik dizilerinde ya da gençlerin ilgisini çeken dizilerde şiddet en üst seviyede. Bu dizilerde okullarda, bahçelerde ve birçok yerde bu dizi karakterleri mutlaka birbirine silah çekmekteler. Bunları izleyen gençler de zamanla bu izlediklerini kanıksamaktalar. Bu yüzden de şiddet, yaralama ve öldürme olayları artmakta. Bu durum okullarda da çok sık görülmekte. Okullara silahla, bıçakla giden öğrencilerin sayıları her geçen gün artmakta. En ufak olayda öğrenciler ya birbirlerini ya da öğretmenlerini elindeki silah veya bıçakla tehdit etmekte. Bazı vakalarda ise olay tehditten yaralamaya hatta öldürmeye kadar gidebilmekte.



Eğitim sisteminde sık sık yaşanan değişimler ve düzenlemeler bu tarz olayların meydana gelmesinde etkili mi ya da tetikliyor mu?
Şiddet olgusunu bu denkleme oturtmayı doğru bulmuyorum. Evet ne yazık ki birçok konuda olduğu eğitim politikalarında da stabilizasyon problemimiz var. Bir akşam bir eğitim sistemi ile yatıp ertesi sabah bambaşka bir eğitim sistemi ile uyanabiliyoruz. Bu durum doğal olarak yıllarını belli bir eğitim sistemine göre adapte etmiş bir kişi için sinir bozucu ve hatta öfkelendirici bir şey; ancak bu durum ya da bu durum değişikliği şiddetin ortaya çıkmasına neden olmamalı. Çünkü hayatta her şey değişim halinde ve bütün değişimlere de en hızlı uyum sağlayabilen varlık olarak insan gösterilmektedir. Var olan duruma göre kendini organize ederken demin de dediğim gibi olumsuz duygular hissedebiliriz bu oldukça doğal bir tepkidir ama bu duyguyu dışarıya zarar verecek bir şekilde ortaya çıkartmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu düşünce şekli bir de şu açıdan da tehlikelidir: ‘Bana yanlış yapılıyorsa ben de onlara yanlış yapabilirim’ gibi bir normalleştirmeye bizi sürükler. Bunun için özellikle toplumda etkili olan kişilerin bu ve benzeri düşünce sistemlerinden uzak durması toplumun refahı için daha fazla bir öneme sahiptir.

Geleneksel hale getirilen bazı ceza yöntemleri… Sıra dayağı, tek ayak üzerinde durdurma ya da cetvelle parmak ucuna vurma… Bu gibi küçük cezalar ileride öğrencinin psikolojisini kötü etkileyebiliyor mu ya da bunlar öğretmenin şiddet duygusunu daha da arttırıyor mu?
Tabi ki şiddet her zaman şiddeti doğurur. Geçenlerde gördüğüm güzel bir görsel vardı. Görselin kendisi değil ama mesajı oldukça güzeldi. Film şeridi halinde olan görselde baba patronundan şiddet görüyor, o eve gelince karısına şiddet uyguluyor, anne de çocuğuna şiddet uyguluyor, çocuk da oyuncak ayısına elindeki sert cisimle vurup ona şiddet uyguluyor. Bu aslında şiddet döngüsünü oldukça güzel bir şekilde anlatıyor. Eğer süreç içerisinde iyi örneklerle karşılaşmazsa o çocuk da büyüdüğü zaman ayısına uyguladığı bu şiddeti önce akranlarına sonra sevgilisine daha sonra eşine ve çocuğuna yaşatacak. Bir yerde de bu döngü kırılmazsa şiddet kısır bir döngü halinde devam edecektir. Bu durum okullar için de geçerli. Okulda, sınıfta disiplini sağlamak pek tabi önemli bir konu. Düzen olmazsa kaos olur ama bu düzeni sağlamanın yolu şiddet değildir. Öğretmenlerimiz çocuklarla baş edebilmeleri için çeşitli pedagojik eğitimler almaktalar. Bu eğitimlerdeki müfredatta da demin sorunuzdaki gibi küçük cezalara denk gelecek az ya da çok diye derecelendirilmiş bir şiddet yöntemi yok. Aksine bu uygulamalar o kişinin yetersizliğini göstermektedir. Zaten dış dünyada yeterince şiddete doğrudan ya da dolaylı olarak tanık olan çocuk eğitileceği yer olan okulda da şiddete uğrarsa ona iyi örnek olabilecek başka bir ortam kalmaz. Bu da var olan olumsuz durumun pekişmesine katkı sağlar sadece.

Ödevini yapamadığı için çocuğunu döverek öldüren bir babaya ülke olarak şahidiz ya da çocuğuna düşük not verdiği için öğretmene saldıran bir veliye. Hepsini geçtim ‘hoca bana kafayı taktı’ deyip öğretmenini öldüren öğrenciye dahi şahidiz. Peki, böylesine önemli bir sorun nasıl çözülebilir?
Bu olayları yaratan psikolojik durum tek günde oluşmadı. Sistemli bir şekilde şiddete maruz kalmanın ve toplumsal dejenerasyonun sonucu olarak bahsettiğiniz olayları yaşıyoruz. Böylesine büyük bir sorunu çok yönlü bir yaklaşımla çözmek mümkün olabilir. Anne-babaların eğitimi, okul ortamlarının iyileştirilmesi ve eğitim sisteminin iyileştirilmesi. Bunlardan biri daha öncelikli ya da biri daha önemli diyemeyiz. Bu iyileştirmeler yapılırken de bir yandan her gün yayınlanan TV programlarının da aynı şekilde düzenlenmesi ve daha barışçıl içeriklerin üretilmesi gerekmektedir. Ev, okul ve çevreden gelecek çoklu olumlu uyaranlarla kişilerin olumsuz duygu durumlarından kurtulmaları ve toplumsal huzurun inşası sağlanabilir. Demin dediğim gibi bu olayların yaşanması nasıl bir günlük gelişmenin sonucu değilse aynı şekilde düzelme de zaman alacaktır. Ancak bu bizleri yıldırmamalıdır. Bozulanı tamir etmek zaman alabilir ama sorunun çözümünü yarına ertelemek çok geç kalmak demektir.

Çözülemediği takdirde bizleri nasıl bir toplum ya da eğitim ortamı bekliyor?
Eğer bu ve benzeri şekilde önlemler alınmazsa, iyileştirmeler yapılmazsa ne yazık ki daha karanlık zamanlar hiç de uzakta değil. Bir bozulma başladığı zaman çorap söküğü gibi daha beterleri hızlıca meydana çıkar. Onun için eğer hızlı bir şekilde önlem alınmazsa, yapıcı adımlar atılmazsa bugün olumsuz olarak tanımladığımız olaylar iyice gündelik hayatımızın bir parçası haline gelir. Olumsuz bir yaşantının kanıksanması kadar da kötü bir şeyi düşünemiyorum. Kanıksama durumu insanı iyice çaresizliğe iter ve iyi şeylerin olabileceğine dair umudu kaybettirir. Böyle bir ortamda da, hem eğitim ortamında hem de toplumsal yaşamda, şiddet ve buna bağlı çeşitli bozulmalar olağan bir hal alır. Bütün bunların sonucunda da toplumsal huzurdan, bireysel huzurdan bahsetmek hiç mi hiç mümkün olmaz.

Belirlenen müfredatın dışında öğrenciye ve öğretmene tüm bunların aşılabilmesi için ne gibi alanlar oluşturulmalı ya da hangi imkanlar verilmeli?
Şiddet kendi içerisinde çok büyük enerji barındırır. Bu enerji birikiminin doğru yönlendirilmesi de şiddet yanlısı davranışların azalmasına katkı sağlar. Bunun için okullardaki beden eğitimi derslerinin hedef ve amacına uygun haline getirilmesi, her düzeydeki okullarda spor kulüplerinin kurulmasının sağlanması ya da var olan kulüplerin etkin hale getirilmesi öğrencilerin hem boş zamanlarını daha verimli değerlendirmelerine hem de sağlıklı bireyler olabilmelerine katkı sağlar. Eğer bir insanın vücut sağlığı yerindeyse akıl ve zihin sağlığı da bir o kadar yerinde olur. Çünkü o vücut sağlığını elde etmek için yapılan spor belli bir disiplin gerektirir. Vücudun disipline sokulması zihni de belirli bir disipline sokar. Yetişecek sağlıklı bireyler de sağlıklı bir toplumun zeminini sağlam bir şekilde hazırlar.

Eylül ayında yeni bir eğitim-öğretim yılına başlayacağız. Neler tavsiye etmek istersiniz?
Her yeni eğitim-öğretim yılı yeni heyecanları da beraberinde getirir. Her yeni yıla, her yeni döneme başlarken her türlü olumsuz duyguyu sıfırlayıp o döneme ait yeni bir başlangıç yapmayı hedeflerim. Bu sayede yenilenmiş bir şekilde ve daha enerjik bir şekilde önüme bakabilirim. Sizlere de aynısını tavsiye ederim. Evet, geçen eğitim-öğretim yılında bir sürü aksilikler yaşanmış olabilir; ancak hepsi geride kaldı. Dünü değiştiremeyiz ama bugünümüze doğru ve sağlıklı bir şekilde yön vererek yarınımızı daha iyi yapmak için çaba gösterebiliriz. Bunun için hem öğrencilere hem velilere hem de öğretmenlere tavsiyem; alınacak dersleri aldıktan sonra dünü dünde bırakıp edinilen deneyim ve alınan derslerle bugünlerini ona göre daha iyi bir şekilde organize etmeleridir. Bu sayede hem kendilerine hem de çevrelerindeki kişilere yararlı olabilirler. Bu duygu ve düşünce durumu sağlandıktan sonra gerisi zaten gelir.

Benim sormayı unuttuğum ancak sizlerin eklemek istediği noktalar var mı? Son olarak neler söylemek istersiniz?
Son olarak şunu yinelemek isterim. Bir toplumun iyi olmasının temel yolu evde huzurun ve barışın olmasıdır. Eğer bireyler evlerinde iyi örneklerle yetişirlerse kendileri de dış dünyaya açıldıkları zaman daha iyi bireyler olabilirler. Bu şekilde iyi bireylerin artması ile de sağlıklı bir topluma ulaşmak mümkün olur. Bunun için öncelikle evlerimizde nitelikli şekilde zaman geçirebilirsek çocuklarımız da nitelikli birer birey olabilirler. Bu nitelikli zaman barışçıl TV programları izlemek olabilir, dergi/gazete/kitap okumak olabilir, evde sohbet etmek olabilir. Evde başlayan bu nitelikli zamanlar okullarda da enerjinin doğru yönlendirilmesi ile daha etkin bir hale gelebilir. Bu şekilde oldukça kısa bir zaman diliminde bugün konuştuğumuz bütün bu olumsuz olaylar tarihin tozlu sayfalarında yerini alır.