Dirençli kent için topyekun iş birliği çağrısı: Kaybedecek vakit yok!

İklim değişikliği eylem planlarının kağıt üzerinde kalmaması ve iklim direngen kentler konusunda acilen harekete geçilmesi gerektiğini söyleyen Prof.Dr. Türkeş, “Kaybedecek vaktimiz uzun zamandır yok” dedi. Türkeş, kamu kurumları ve yerel yönetimlere iş birliği çağrısı yaptı


  • Oluşturulma Tarihi : 28.11.2023 05:52
  • Güncelleme Tarihi : 28.11.2023 06:07
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Dirençli kent için topyekun iş birliği çağrısı: Kaybedecek vakit yok! haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

İzmir, sağanak yağış ve şiddetli fırtınanın ardından yaşanan deniz kabarmasıyla kabus gibi bir hafta sonu geçirdi. Geçen pazar günü sabaha karşı başlayan deniz kabarması nedeniyle kıyı bölgelerde çok sayıda apartman ve dükkanı su bastı. Yaşanan felaketin fırtına, rüzgar, deniz meteorolojisi, kıyı jeomorfolojisi ve iklim krizi olmak üzere beş ana nedeni olduğunu belirten İklim Bilimci Prof. Dr. Murat Türkeş, alçak kıyı ve delta ovalarının yakınlarındaki yerleşimlerin önümüzdeki süreçte deniz kabarmalarından daha fazla etkilenebileceğini vurguladı. İklim değişikliği eylem planlarının kağıt üzerinde kalmaması ve iklim direngen kentler konusunda acilen harekete geçilmesi gerektiğini dile getiren Türkeş, “Afetten önceki risk yönetimi bir yandan devam etmeli; planlamalar, altyapılar… Ama afet olduğunda da ne yapacağımızı bilmemiz gerekiyor hem kamu kurum ve kuruluşlar hem de yerel yönetimler açısından. Çünkü bu ortaklaşa yapılabilecek bir iş ve bir mücadele. Kaybedecek vaktimiz çok uzun zamandır yok” uyarısında bulundu.

murat türkeş

DENİZ KABARMASININ BEŞ NEDENİ VAR

Meydana gelen deniz taşmasının beş ana nedeni olduğunun altını çizen İklim Bilimci Prof.Dr. Murat Türkeş, “Konunun doğrudan şiddetli hava fırtınalara ilişkin bir boyutu var. İkincisi şiddetli hava ve fırtınaların ürettiği kuvvetli rüzgarlar. Kuvvetli rüzgarlar uzun süre belli bir alanda estiklerinde yüksekliği daha fazla olan dalgalar üretirler. Yani ikincisi deniz meteorolojisiyle ilişkili. Üçüncüsü jeomorfoloji ile yani kıyının şekli ve yüksekliği ile ilgili. Dördüncüsü de yerleşmeler ve altyapı ile ilgili. Yani dört boyutu olan bir konu. Biz buna şimdi bir de iklim değişikliğini ekliyoruz. Arka planda bir yandan da küresel ortalama deniz seviyesi yükseliyor. Dünyanın pek çok bölgesinde daha şimdiden farklılıklar var. Yaklaşık 25-30 cm kadar deniz seviyesi yükseldi. Öncelikle kuvvetli fırtınalar, kuvvetli rüzgarlar üretirler ve bu rüzgarlar kısa sürede deniz üzerinde uzun yol kat etmeseler bile yüksek dalgalar oluşturtabilirler. İzmir’de derin cephesel orta enlem siklonunun etkisiyle oldu bunlar. Çok kısa sürede yaklaşık 4-5 metre ve belki de daha yüksek fırtına dalgası üretmiş olmalı. Dolayısıyla hem fırtınanın ürettiği yüksek kuvvetli fırtına dalgaları hem de derin alçak basıncın varlığı nedeniyle deniz seviyesinin yükselme eğiliminde olması İzmir’in bu fırtına dalgalarına maruz olan alçak kıyı şeridinde deniz taşkınına yol açtı. Bu bugünün bir olayı değil. Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarında, kuvvetli lodos olduğunda bu anlattığım nedenlerle fırtına kabarmaları olur. Karadeniz bölgesinde ise bunun tersi olur. Bu kez kuvvetli karayel ve yıldız fırtınaları Karadeniz kıyılarında, Güney Marmara ve Kuzey Ege’de kıyılarında fırtına kabarmalarına yani kıyı taşkınlarına yol açabilir” dedi.

izmir sel

GELECEKTE DAHA FAZLA ETKİLENECEK

Fırtınaların şiddetlenmesi ve küresel ortalama deniz seviyesinin yükselme eğiliminde olması nedeniyle gelecekte alçak kıyı ve taşkın delta ovalarında kıyı taşkınlarının daha fazla olacağına dikkat çeken Türkeş, “Türkiye uzun bir kıyı şeridine sahiptir, bu kıyı şeridinde kıyı ovaları yani alçak kıyılarımız da var. Bunlar kıyı ovaları, taşkın delta ovaları ve büyük kentlerde kıyı şeridinde kıyının doldurularak elde edildiği alçak kıyılar söz konusu. Bunların özellikle büyük kentlerde olanları, alçak kıyı şeritlerinin hemen yanında İzmir’de olduğu gibi hem Akdeniz hem de orta enlem siklonlarının yarattığı fırtınaların ürettiği kuvvetli fırtına dalgaları ve alçak basıncın kendisi nedeniyle deniz seviyesinin yükselme eğiliminde olur. Bunlar deniz taşkınlarına yol açar. İklim değişikliği ile birlikte fırtınaların şiddetlenmesi ve küresel ortalama deniz seviyesinin yükselme eğiliminde olması nedeniyle gelecekte alçak kıyı ovalarında, taşkın delta ovalarının yakınlarında bulunan kentlerde, özellikle denizden kazanılmış alçak kıyı şeritleri ve buralardaki insan yapılarının, yerleşmelerin giderek daha fazla bu fırtına kabarmalarından, deniz seviyesinin yükselmesinden, kıyı taşkınlarından daha fazla etkilenebileceğini söylemek lazım. Dolayısıyla iklim değişikliğine karşı daha direngen kentler aynı zamanda bir yandan kuraklık bir yandan yağışlara bağlı kentsel seller, sıcak hava dalgaları hatta orman yangınları ama bir yandan da denize kıyısı bulunan büyük kentler, diğer insan yerleşmeleri, tarihsel ve kültürel yapılar, antik kentler… Hepsinin deniz seviyesi yükselmesi ve fırtına kabarmalarından gelecekte daha fazla etkilenebileceğini düşünerek daha direngen, bunlara karşı daha iyi korunmuş, daha az etkilenebilir yapılara dönüştürülmesi gerekiyor. Bunların da planlanması mutlaka gerekiyor” ifadelerini kullandı.

izmir kordon

İKLİM KRİZİ DİYE GEÇİŞTİREMEYİZ

İklim değişikliği eylem planlarının kağıt üzerinde kalmaması gerektiğini ve iklim direngen kentler konusunda acilen harekete geçilmesi gerektiğini kaydeden Türkeş, “Bu yaşananları iklim krizi diyerek geçiştiremeyiz. Doğa hatırlatıyor, bunlar bize görev. Geçmişte de yaşıyorduk. Bu alanlardaki insan yerleşmeleri, yapıları, sanayi kuruluşları, tarımsal alanlar, var olan tarihsel ve kültürel yerleşmeler ve sit alanlarını da koruyacak, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden koruyacak iklim direngen kentler oluşturulması gerekiyor. Bunun altyapısı, planlaması çok disiplinli ve aynı zamanda etkin, demokratik ve katılımlı süreçlerle hazırlanmak zorunda. Hazırladığımız iklim değişikliği eylem planları kağıt üstünde kalmamalı. Bunlar aynı zamanda ülkenin, kentin, coğrafyanın özel koşullarına göre düzenlenmeli. Ayrıca bunlar dinamik ve etkin sistemler olmalı. Yani uyarı yapabilmeli. Önceden belirlenmiş önlemler hemen duyurulmalı. Erken uyarı sistemiyle birlikte şiddete uygun önlemler de hemen alınmalı. Yani afetten önce afete hazırlık! Afetten önceki risk yönetimi bir yandan devam etmeli; planlamalar, altyapılar… Ama afet olduğunda da ne yapacağımızı bilmemiz gerekiyor hem kamu kurum ve kuruluşlar hem de yerel yönetimler açısından. Çünkü bu ortaklaşa yapılabilecek bir iş ve bir mücadele. Kaybedecek vaktimiz çok zamandır yok. Bunları yıllardır söylüyoruz. İklim direngen kentler konusu çok acil ve öncelikli konulardan biri” açıklamasını yaptı.

Bu haber de ilginizi çekebilir: İzmir haber: Alsancak esnafı normale dönmeye çalışıyor