- Gündem
- 26.06.2025 20:46
Pandemi sürecinde evlere hapsolan yaşlıların, aileleri tarafından huzurevlerine bırakılma riskini göz önüne alan Uzman Klinik Psikolog Olataş, “Çoğunluğu yalnız yaşayan bu kişiler bir yandan da yalnızlığa sürüklendiler” dedi
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Koronavirüs salgını kapsamında 1 Haziran itibariyle yeni normalleşmeye gidildi; kısıtlamaların birçoğu kaldırıldı. Ancak yeni normal ile birlikte bazı sorunlar içinden çıkılamaz bir noktaya doğru evrilmeye devam ediyor. Örneğin; 65 yaş üstü vatandaşların sokağa çıkmasına olanak sağlayan bir çalışmanın henüz düzenlenmemiş olması, salgın öncesinde kronik hastalığı bulunan yaşlıların ‘içeride’ hastalığının nüksetmesi ya da karantinanın yeni hastalıkları beraberinde getirmesi (ruh sağlığının bozulma riski vs.)… Normalleşme algısının bu hafta vaka sayılarında artışa neden olması da durumun ehemmiyetini artırıyor; sokağa çıkma yasağı tekrardan gündeme gelebilir. Yasakların yeniden uygulanması bahsini ettiğimiz sorunu daha da derinleştirebilir. Konuya ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz Uzman Klinik Psikolog ve Avrupa Birliği Uzmanı Metin Olataş, pandemi sürecinde huzurevlerine bırakılan yaşlıların olabileceğini göz önüne alarak, olumsuz bir tablonun meydana geldiğini vurguladı.
ONLARI HAREKETSİZ KILDIK
İlk başlarda çeşitli önlemlerin alındığını, alınan bütün önlemlerin de 65 yaş üstü kişileri korumaya yönelik olduğunu belirten Olataş, “Bu kapsamda bu kişiler evlerine kapandılar. Alınan bu önleme birkaç açıdan bakmakta yarar var. İnsanları dışarıdaki hastalıklardan koruyalım derken bu sefer onları hareketsiz kıldık. Bu hareketsizlik hem beden hareketsizliği hem de psikolojik hareketsizlik olarak kendisini gösterdi. Biopsikososyal bir canlı olan insan üzerine olumsuz etkileri zaman içerisinde kendisini gösterdi. Hali hazırdaki hastalıklarına, rahatsızlıklarına ek olarak hareket edememekten kaynaklı yeni hastalık ve rahatsızlıklar ortaya çıktı. Ayrıca çoğunluğu yalnız yaşayan ve dışarı çıkarak sosyalleşen bu kişiler bir yandan da yalnızlığa sürüklendiler. Bu da onlarda psikolojik bazı sorunların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bir süre sonra da psikolojik rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıkları; bedensel rahatsızlıklar da psikolojik rahatsızlıkları tetikledi. Bir süre sonra ise hangisinin hangisine sebep olduğu konusu iyice karışmış oldu” bilgisini verdi.
OLUMSUZ BİR TABLO VAR
Yakın zamanda bu olumsuzlukları gidermek için kontrollü bir şekilde sokağa çıkma izni verildiğini ve 65 yaş üstünün artık her gün sokağa çıkma konusunda bir sorun yaşamadıklarını aktaran Olataş, “Ancak bu izinli olma durumu beraberinde yeni risk faktörlerini getirdi. Onca zaman yalnız kaldıktan sonra dışarı çıkıldığında ne yazık ki alınması gereken tedbirler konusunda biraz ihmalkâr davrandıklarını görmekteyiz. Bu ihmalkârlıklarının hem kendilerine hem sevdiklerine hem de temas ettikleri bütün bireylere faturasının ağır olması riski hala daha devam etmekte. Özellikle araç ve insan trafiğinin yoğun olduğu zaman dilimlerinde dışarıda olmaları, çeşitli rahatsızlıklardan dolayı maske kullanmada yaşadıkları sıkıntılar ve eskiden alışagelmiş olan samimi sohbet ortamlarını aramaları onları ve dolayısıyla etraflarındaki herkesin sağlığını tehdit etmektedir. Olumsuz tablo yaratabilecek bu durumun üstesinden gelebilmek için sokağa çıkma konusunda bir düzenleme olmasında yarar var” şeklinde konuştu.
MİNİMUM SORUNLA ATLATMAMIZ LAZIM
“Evet, bazı saat kısıtlamalar konuldu; ancak bu saat kısıtlamasına pek de uyulduğu söylenemez” ifadelerini kullanan Olataş, “Özellikle sabah saatlerinde, erken vakitlerde, yollarda 65 yaş üstü vatandaşlarımızı görmek mümkün. Öncelikle genel olarak çalışmakta olan nüfusun en hareketli olduğu zaman dilimleri olan sabah 6-9 saatleri ve akşam işten dönme vakitleri olan 5-8 saatleri arasında evlerinde olmaları hem kendilerini hem de etraflarındakileri korumak açısından önem arz etmekte. Bu saatler dışında hem araç hem de insan trafiği daha az olduğu için daha sağlıklı zaman dilimlerini değerlendirmeleri sağlanabilir. Ayrıca maske kontrollerinin de sıkı bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir ve daha da önemlisi 81 ilin tamamında maske kullanımının zorunlu olması önemlidir. Bunun önemini son zamanlarda şehirlerarası yolculuklar sonrasında çıkan yeni vakalarda görebilmekteyiz. Bu ve benzeri önlemlerle 65 yaş üstü vatandaşlarımızı biraz daha iyi bir şekilde koruyabiliriz. Çünkü tamamen eve kapanmak tam anlamıyla sağlıklı bir çözüm olamamakta. Bu bahsettiğimiz düzenlemeler, kontroller ve denetimler aslında bütün vatandaşlarımızın sağlığı açısından ve pandemi sürecini iyi bir şekilde idare edebilmek açısından da önemli hususlar. Kontrollü ve tedbirli bir şekilde hareket edilmesini sağlamak süreci minimum sorunla atlatmamıza yardımcı olacaktır” dedi.
CİDDİ BİR SORUNSAL HALİNE GELDİ
Olataş, sözlerine şöyle devam etti: “Bahsettiğimiz rahatsızlıklar zaman içerisinde yumurta mı tavuktan yoksa tavuk mu yumurtadan çıkıyor sorunsalı haline geldi. Evde kalmaktan ve hareketsiz kalmaktan kaynaklı olarak oluşan bedensel rahatsızlıklar zamanla psikolojik rahatsızlıklara sebep olurken aynı zamanda psikolojik rahatsızlıklar da zaman içerisinde bedensel rahatsızlıklara sebep oldu.
Yaşadığımız süreçte hastalığa bağlı raporu olan bütün vatandaşların raporları belirli koşullarda uzatıldı. Bu da sağlık kurumlarındaki yoğunluğu azaltmak için önemli bir adımdı. Ancak kişilerin bedensel rahatsızlıklarla alakalı hali hazırda görüşmekte oldukları doktorları ile irtibatlarını koparmamaları önem arz etmektedir. En azından gerekli durumlarda önce telefon yolu ile doktorlarına ulaşmayı deneyebilirler. Zaten gereklilik halinde doktorlarımız gerekli yönlendirmeleri en iyi şekilde yapmaktadırlar.”
HUZUREVİNE BIRAKILAN YAŞLILAR…
Karantina sürecinde kadına, çocuğa şiddetin arttığı; aile içi problemlerin daha da gün yüzüne çıktığı iddia ediliyor. Geniş aile içerisinde yer alan yaşlıların da problem yaşadığı yadsınamaz bir gerçek. Bu süreçte huzurevlerine götürülen oldu mu bilinmiyor ama böyle bir ihtimal olsa dahi bunun önüne geçebilmek için en kapsayıcı yolun ne olduğu merak konusu. Olataş, bu noktaya ilişkin şunları kaydetti: “Bahsini ettiğiniz olaylar ne yazık ki pandemi sürecinden önce de toplumumuzda hali hazırda süregelmekte olan en büyük sorunlardan bazıları. Büyük ihtimalle de duyumlarınız doğrudur. Aile içi şiddetin önüne geçmenin en temel yolu bireylerin eğitilmesi ve bu eğitimin yanı sıra cezai yaptırımlardır. Ancak cezai yaptırımların olması kadar uygulanması ve uygulanacak olan yaptırımların da caydırıcı olması önemlidir. Aksi halde herhangi bir zaman diliminde bu sorunun üstesinden gelmek ne yazık ki pek de mümkün görünmemektedir.”
İYİLİK HAREKETİNİ SÜREKLİ KILALIM
Son günlerde üniversite öğrencileri tarafından yaşlılara yönelik başlatılan destek ve yardım kampanyalarına da değinen Olataş, “Sürecin neredeyse en başından itibaren özellikle gençler tarafından yaşlılara yönelik yürütülen çeşitli yardım ve iyilik çalışmalarını ben de ilgi ile takip ediyorum. Yaşadığımız olumsuz dönemlerde bizleri tebessüm ettiren ve içimizi ısıtan çok güzel girişimleri adeta karlı günlerde baharı müjdeleyen kardelen çiçeğine benzetiyorum. Bu da insana umut aşılıyor. Çünkü insanoğlu umut edebildiği sürece yaşayabilir ve sorunlarının üstesinden gelip başarıya ulaşabilir. Bizler de hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bu olumsuz dönemlerle başarı ile baş etmek ve elde edilen kazanımların kalıcı olmasını istiyorsak mutlaka elimizi taşın altına bir şekilde koymalıyız. Bunu ya hali hazırdaki kampanyalara katılarak ya da kendi kampanyalarımızı, girişimlerimizi başlatarak yapabiliriz. Bunu başarmak için öyle çok da büyük kaynaklara ihtiyacımız yok. Sadece kapı komşumuzun bir ihtiyacını gidermek bizim belki küçük ama toplumsal iyi olma hali için büyük bir adım olacak ve bu iyilik hareketini sürekli kılmak için yeterli olacaktır” diyerek sözlerini tamamladı.