- Gündem
- 20.04.2025 10:07
Karadeniz’deki sel felaketinin ardından hayatını adadığı mücadelesiyle yeniden hatırlanan Metin Lokumcu için adalet arayışı sürüyor. Oğlu Ulaş Lokumcu, “Doğayla inatlaşmayın diyen babam terörist ilan edildi. Bu dava benim mirasım” sözleriyle herkesi mücadelesine omuz vermeye çağırıyor
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Emekli öğretmen Metin Lokumcu, 2011 yılında Artvin’in Hopa ilçesinde HES’lere karşı yapılan protesto gösterisinde hayatını kaybetti. Polisin kullandığı biber gazı nedeniyle yaşamını yitirmesine ilişkin dava süreci devam ederken, Karadeniz’de yaşanan sel felaketi Metin Lokumcu’nun hayatını adadığı çevre mücadelesinin haklılığı da bir kez daha gözler önüne serdi. Kahreden günlerin, dayanılmaz acıların gölgesinde haklılığını ölümlerle yüzleşerek andığımız Metin lokumcu’yu, mücadelesini ve yıllardır süren adalet arayışını oğlu Ulaş Lokumcu ile konuştuk: “Doğayla inatlaşmayın intikamı ağır olur diyen babam öldüğünde terörist ilan edildi. Her insanın bir mirası olur, benim mirasım da bu dava. Ömrüm yettiğince bunun mücadelesini vereceğim.”
HAKLILIĞI DAHA DA GÜÇLENDİRİYOR
Sel sularının bastığı bir sokakta Metin Lokumcu’nun duvara yapılmış resmi... Aslında 2013 yılında çekilen bu fotoğraf Karadeniz’deki sel felaketinden ardından çok sayıda sosyal medya kullanıcısı tarafından yeniden paylaşıldı. Hayatını çevre mücadelesine adayan Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu, o fotoğrafın ne hissettirdiğini ve bize neler söylediğini anlattı: “O fotoğrafa yıllarca gelip geçerken baktık. Öyle enteresan bir fotoğraf oldu ki... Sular çekilmesine karşın suyun yükseldiği yer hep belli kaldı. Fotoğrafın anlattığı şey şu... Doğaya ne verirsen o sana misliyle geri öder. Aynı bu fotoğraftaki gibi... 2013 yılında o seviyedeyken doğanın önemini anlayabilseydik keşke. Yıllar boyunca kaç tane felaket yaşadık ve hepsi bir öncekinden ağır oldu. Bir sonraki daha da ağır olabilir. Artık doğayla savaşmayıp, doğaya uyum sağlamalıyız. Bana hüzünden başka bir şey hissettirmedi. Uykum kaçtı, gördükçe ‘ah’ çektim. ‘Doğayla inatlaşmayın intikamı ağır olur’ diyen babam öldüğünde ‘terörist’ ilan edildi ve ‘Ülkesinin gelişmesini istemeyen biri’ denildi. Halbuki babamın felsefesi siyaset üstüydü. Önce insan sonra siyaset derdi. O gün de orada başkalarına bir şey olmasın diye kendini feda etti. Ben babamın adına gönül rahatlığıyla keşke bu ölümler olmasaydı da biz haksız çıksaydık diyorum. Ama maalesef geçen yıllar haklılığını daha da güçlendiriyor.”
MÜCADELESİNE DOĞDUĞUMDAN BERİ ŞAHİDİM
Metin Lokumcu’nun mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu ne yazık ki her felakette ölümlerle yüzleşerek anlıyoruz. Babasından dinlediği en büyük nasihatin “Doğaya zarar vermeyin ve doğanın döngüsünü bozacak her türlü olaya karşı durun” olduğunu söyleyen Ulaş Lokumcu, “32 yaşındayım. Babamın mücadelesine doğduğumdan beri şahidim. Yakın zamanda sosyal medyadan babamın bir öğrencisi şöyle yazmış: Baban bize yıllarca okulda fidan diktirdi, pikniklere götürdü... Babamla o kadar gurur duydum ki anlatamam... Çünkü bir eğitimciydi, okulun dört duvardan ibaret olmadığını, hayatta insanlardan başka canlıların da olduğunu, o canlılarla uyumlu yaşamamız gerektiğini anlattı bize hep. Beraber balığa gittik, dağda yürüdük... Her seferinde doğayla nasıl uyumlu yaşayabileceğimizi anlattı bize. Yani babamın ekoloji mücadelesi doğuştan geliyordu belki de. Ama ben HES’lerle karşılaşana kadar ekolojinin savunulması gereken hayati bir zorunluluk olduğunu bilmiyordum. Doğanın ham maddesi olan su hem insanlar için hem de doğa için zorunlu bir ihtiyaç derdi” ifadelerini kullandı.
SİSTEMATİK KÖTÜLÜĞE MARUZ KALDIK
“Sistematik kötülüğe maruz kaldık” diyerek Metin Lokumcu’suz geçen 10 yılı anlatan Ulaş Lokumcu, “Bizi on yıldır üzen tek bir şey var babamın olmaması. Bunun bencilce olduğunu biliyorum. Ama babamın doğduğu, büyüdüğü topraklara çok sözü vardı. Hepsinden öte bir mücadelesi vardı. 25 yıl gurbetlik çekti, emekli oldu ve memlekete yerleşti. Memleketi için mücadele ediyordu. Ben babamı kaybettim ama köyümüz Metin Abisini, Metin Hoca’sını kaybetti. Bizi üzen şeyler başka şeyler de oldu elbette. Mesela babam, Recep Tayyip Erdoğan gelmeden önce öldüğü halde ‘Taş attı’ diye iftirada bulundular. Adli Tıp’ta ölüm saati yanlış yazıldı. Sistematik kötülüğe maruz kaldık. Rize’de akrabamızı hastaneye yatırmak istemediler. Böyle olaylar bizi oldukça üzdü” dedi.
BU DAVA BENİM MİRASIM
Metin Lokumcu’nun ölümünden 10 yıl sonra başlayan davanın ikinci duruşmasında mahkemenin savcının talebi doğrultusunda davanın görevsizlik gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiğini hatırlatan Ulaş Lokumcu, “Türkiye’deki cezasızlık kültürü yargı sürecine olan inancınızı azaltıyor mu?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Biz bu ülkede yargının bağımsız olmadığını hep söylüyorduk ama insanoğlu işte... Adalete olan inancını yitiremiyor! Biz ilk duruşmada çok umutluyduk. Dile kolay 10 yıl sonra bir duruşmaya çıkıp hesap soracaktık. Sayılı başvurularımız oldu hepsine ya yargılama yapılamaz denildi ya da cevapsız bırakıldı. Ama duruşma günü avukatların adeta hukuk dersi vermesine karşı bütün taleplerimizin reddedilmesi sonucu hakimden alınan cevap ‘Benim kararım budur’ oldu. Her insanın bir mirası olur, benim mirasım da bu dava. Ömrüm yettiğince bunun mücadelesini vereceğim. Fakat maalesef ülkemizde yargının birilerinin elinde olmasından dolayı böyle davaları zamana yenik düşürüp unutturuyorlar. Bizim davamızın önemli bir unsuru var; biber gazının insan ölümüne neden olabileceği bilimsel olarak ispatlandı. Biz bu davadan olumlu bir sonuç çıkarabilirsek ilerleyen zamanda başka insanların biber gazından ölmesini önleyebiliriz belki. HES’lere karşı çıkan, insanlar ölmesin diye kendini feda eden Metin Hoca, belki dava sonucunda biber gazının içeriğini değiştirip ölümleri bitirecek.”