- Gündem
- 11.05.2025 20:41
Koronavirüs hakkında sosyal medya aracılığıyla yaşanan büyük bir bilgi kirliliği var. Bilgi kirliliğine karşı açıklamalarda bulunan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Doğancı, uyarılarda bulundu
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Yeni tim koronavirüs tüm dünyada insanlara bulaşmaya devam ederken, bu virüs hakkındaki haberler ve sosyal medya paylaşımları da internette yayılıyor. Özellikle hastalığa karşı alınması gereken önlemler ve hasta olmamak için verilen tavsiyelerde yaşanan bilgi kirliliği insanların doğru bilgiye ulaşmasını da engelliyor. Yaşanan bilgi kirliliğine karşı yalnızca bilimsel yetkinliği kanıtlanmış kaynaklara güvenilmesi gerektiğini belirten Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Levent Doğancı, hastalığa karşı doğru bilinen yanlışlar hakkında uyarılarda bulundu.
“BİYOLOJİK SAVAŞ DEĞİL”
“Kovid-19 virüsü mutasyon geçirmiş ve doğadaki yarasalardan kaynaklanmış olma ihtimali çok yüksek bir virüstür” sözleriyle konuşmasına başlayan Doğancı, “Sanılanın aksine bir biyolojik savaş mikrobu olma kabiliyeti mantık dışıdır. Yüzde 80’i asemptomatik veya çok az belirti ile genç nüfus üzerinde ölümcül etkisini göstermeyen bir biyolojik ajanın, ‘asker toplumunun’ 18-25 yaş gençlerden oluştuğu göz önüne alınır ise çok etkin bir saldırı silahı olamayacağı gerçeğini görmek gerekir. Zaten hiçbir dünya ülkesi, koruyucu aşısını ve tedavisini bilmeden kaynak ülkeye dönüp kendisini de ekonomik, idari ve sosyal bir problemle karşı karşıya bırakabilecek bir biyolojik silahı fütursuzca kullanabilecek kadar akıl ve mantıktan uzaklaşamaz. ‘Acaba laboratuvar kazası olabilir mi?’ sorusunun yanıtını tam olarak bilmemekle birlikte, Çin Halk Cumhuriyeti’nde salgının başlama noktasının daha çok vahşi hayvan eti (yarasa, fare, yılan gibi) tüketilen bir bölge olması, aynı virüsün vahşi hayvanlarda da görülmüş olması, ayrıca canlı virüslerle çalışma yapan biyo-güvenlikli laboratuvarların çok katı denetim altında tutulması gibi nedenlerle bu olasılığın da çok zayıf olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
TAMAMEN YANLIŞ BİLGİLER
Sarmısaklı su, alkol, tuzlu su, çeşitli antiseptik gargaralar gibi sıvıların boğaz ya da burun mukozasına uygulanmasının kesinlikle koruyucu olmadığını söyleyen Doğancı, “Bu uygulamalar, mukoza bütünlüğünü bozarak virüslerin bu bölgelerdeki hücrelere tutunmasını kolaylaştırabilir. Vitamin ilaçlarının, çeşitli besin takviyelerinin ve bitkisel ürünlerin immün sistemi kuvvetlendirdiği bilgisi tamamen yanlıştır. Normal fizyolojik durumumuzda bu sistem tam dengede durur, hiçbir ilaç veya maddenin bağışıklık kuvvetlendirici etkisi yoktur. İyi beslenme, iyi uyku ve iyi dinlenme, sigara, tütün ürünleri ve aşırı alkolden uzak durmak, ruhsal durumumuzu hoş tutmak, aşırı ruhsal gerginliklerden kaçınmak dengeli bir immün sistem için elzemdir” ifadelerine yer verdi.
“ÇOK ZAYIF, HATTA OLANAKSIZDIR”
“Sıcak uygulama, sauna, nem ya da soğuk uygulama virüsleri yok edemez” sözlerini kullanan Doğancı, şöyle devam etti: “Virüsler 56C derecede ölür ama bu sıcaklıkta kendi hücrelerimizin içindeki proteinler de denatüre olarak hücrelerimizin ölümüne yol açar. Çok soğuk ya da çok sıcak bölgelerde de Kovid-19 insanları hastalandıracak potansiyele sahiptir. Bu bölgeler sosyal yakınlaşmanın çok az olduğu yöreler olduğundan ve daha az sayıda insan yaşadığından hastalık daha az görülür (Çöller, tropik ormanlar, Alaska’nın ve Sibirya’nın uç bölgeleri, kutuplar). Virüslerin canlı olarak kalabilmesi için mutlaka canlı hücrelere ihtiyaç vardır. Kargo yolu ile veya uzaktan satın alınan çeşitli ürünlerle bulaşma olasılığı çok zayıf, hatta olanaksızdır.”
MASKEYE GÜVENMEYİN!
Doğancı, “Kısa sürede plastik, çelik, karton üzerinde canlı kalabilen COVID-19’dan özellikle market alışverişleriyle gelen ürünlerin, 1-2 saat ev dışında bekletilmesi bulaşma olasılığını ortadan kaldırmaya yeterlidir. Bu ürünlerin dezenfekte edilmesi, bazı dezenfektanların toksik olması nedeniyle riskli de olabilir. Maskenin koruyuculuğuna güvenmek yanlıştır. Evde kalarak sosyal mesafe dediğimiz bir buçuk metreyi korumamız, sarılma-tokalaşma-öpüşme gibi sosyal yakınlaşma eylemlerini yapmamız gerekir. Maske ve cerrahi eldivenlerin insanları koruyamadığı gibi, diğer insanlar açısından daha da risk teşkil edebilecekleri bilinmektedir. Maskeler kendisinde ateş veya solunum belirtileri (öksürük, hapşırık, burun akıntısı, balgam çıkartma gibi) olan hastaların diğer hasta olmayanları koruması için kullanılmalıdır. Daha da önemlisi N-95 gibi virüsleri de izole edebilecek maskelerin sadece bu hastalara yoğun bakım veren veya işlem yapan sağlık personeli için saklanması gerekir” dedi.
EVCİL HAYVANLARIN ROLÜ YOKTUR
Eldiven takan bir kişinin korunduğunu sanarak, kendini daha güvenli hissetmesi ve kirlenmiş eldivenleriyle her yeri ellemesinin diğer insanlara risk oluşturacağının altını çizen Doğancı, “Ellerin sık sık su ve sabunla 30-60 saniye yıkanması yeterlidir. Sıtma ilaçları, tonik su içeren içecekler, kinin içeren ilaçlar asla koruyucu değildir. Bunların kullanılması yan etki problemleriyle karşılaşabilme açısından toplum sağlığı açısından risk oluşturur. Sıtmada ve bazı romatizmal hastalıklarda kullanılan özel bir ilaç, akciğer hasarına yol açmış Kovid-19 hastalarının tedavi protokollerinde bulunmaktadır. Bu özel ilaç, koruyucu olarak yanlış kullanılır ise immün sistemi zayıflatabileceğinden hastalığın olma ihtimalini yükseltebilir. Evcil hayvanlarımızın ya da sokak hayvanlarının insandan insana bulaşma kabiliyetini kazanmış bu koronavirüs bulaştırmada herhangi bir rolü yoktur” diye konuştu.