Sayfa Yükleniyor...
Dünyanın birçok yerinde Çerofobi hastalığına sahip kişiler bulunuyor. Ancak yapılan araştırmalara göre bu hastalık türüne daha çok doğu kültüründe rastlanıyor. Bunun sebebinin ise, doğu kültürünün inanç sistemi olduğu söyleniyor
ASELİN UZUN-ÖZEL HABER
Çerofobinin kökü Yunancada “memnunum” anlamında kullanılan chairo sözcüğünden gelmektedir. Cerofobi, adında da anlaşılacağı üzere, memnun olmaktan, mutlu olmaktan korkma durumudur. Özellikle stres ve kaygı bozukluğuna sahip kişilerde rastlanılan bu fobi türü, kişinin hayat kalitesini büyük oranda düşürmektedir. Araştırmacı, Mohsen Joshanloo ve Dan Weijers’in yaptığı “Aversion to Happiness Across Cultures: A Review of Where and Why People are Averse to Happiness” adlı kültürler arası sosyolojik ve psikolojik araştırmalar sonucunda ise kültürlerin mutluluğa yükledikleri anlamın çerofobiye yakalanma riskini de etkilediği görülüyor. Bu hastalığın belirtileri ve tedavisi hakkında açıklamalarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş, “Bu hastalığın en temel belirtisi normal şartlarda keyif verici ve heyecanlandırıcı olması ve öyle hissettirmesi beklenen olay, yer ve zamanlarda sık sık anksiyete hissetmek ve kaçınmacı davranmaktır. Güvenilir bir terapistin yönlendirmeleriyle sürdürülen psikoterapi sonucunda kişinin mutluluktan ve neselenmekten korkmamayı öğrenmesi, eskiye dair olumsuz yargı, inanç ve düşüncelerini sağlıklı bir forma sokması ve nihayetinde keyif almaya başlaması mümkündür” şeklinde konuştu.
DOĞU KÜLTÜRÜNDE RASTLANIYOR
Olataş’ın mutluluğa karşı alınmış bir tutum olarak açıkladığı çerofobiye çok erken yaşlardan itibaren sahip olunabiliyor. Hatta yıllar öncesinde atalarımızın mutluluk ve neşe hakkındaki çarpık düşünce ve inançlarının da çerofobiye sebep olabileceğini söyleyen Olataş, “Çerofobi veya mutluluk korkusu olarak da adlandırılan mutluluktan kaçınma, bireylerin olumlu duygular veya mutluluk uyandıran deneyimlerden kasıtlı olarak kaçınabildikleri, mutluluğa karşı bir tutumdur. Nasıl ortaya çıktığıyla ilgili temel olay ise düşünce ve inanç sistemizdeki çarpıklıktır. Mutluluğun sonucunun kötü bir şey olacağına, mutluluğun günahkar bir durum olduğuna, her mutlu duygu ve düşüncenin sonucunda başına kesinlikle bir iş geleceğine dair olan inanç ve düşünce sistemleri çerofobinin ortaya çıkmasına sebep olur. Toplumumuzdaki en sık örneği ise ‘Çok güldük, kesin başımıza bir iş gelecek’ söylemidir. Bu cümle başlı başına toplumsal olarak mutlu olmaya karşı geliştirdiğimiz çarpık düşünce ve inanç sisteminin en güzel örneğidir. Ancak bu fobi dünyanın her yerinde aynı şekilde görülmemektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda doğu kültürlerinin batı kültürlerine oranla daha fazla bu durumu yaşadığı görülmektedir. Burada da karşımıza kültürler arası ve anlamlandırmaya yönelik farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Amerikan kültürü gibi Batı kültürlerinde, mutluluğun insanların yaşamlarını yönlendiren en önemli değerlerden biri olduğu neredeyse kabul edilir. Batı kültürleri daha çok mutluluğu en üst düzeye çıkarma ve üzüntüyü en aza indirme dürtüsüyle hareket eder. Mutlu görünmemek çoğu zaman endişeye neden olur” diyor.
ERKEN FARK ETMEK ÇOK ÖNEMLİ
Olataş, çerofobinin temel belirtilerinin; ortada hiç sebep yokken mutlu olduğu için başına kötü bir şey gelecek korkusu ya da mutlu olmayı ayıp olarak görme şeklinde örneklendiriyor. Ayrıca bu hastalığın tedavi sürecinden bahseden Olataş, erken fark edilmesi durumunda tedavinin daha kolay olacağını dile getiriyor. Çerofobi yaşanan kişinin geçmişine bakmak gerektiğini belirten Olataş, “Bu hastalığın en temel belirtisi normal şartlarda keyif verici ve heyecanlandırıcı olması ve öyle hissettirmesi beklenen olay, yer ve zamanlarda sık sık anksiyete hissetmek ve kaçınmacı davranmaktır. Ayrıca düşünce ve inançlardaki çarpıklıklar da en temel belirtilerdir. Örneğin; mutluluğu düşünmenin kişiyi kötü veya fena birisi yapacağı düşüncesi, mutluluğu düşünmenin kötü bir olayın gerçekleşeceği anlamına geldiğine inanmak, mutluluğu göstermenin, sizin ya da aileniz veya arkadaşlarınız için kötü olduğuna inanmak, mutlu olmaya çabalamanın zaman ve enerji kaybı olduğunu düşünmek gibidir. Çerofobiyi çözüme kavuşturmak ise sendroma sahip kişinin geçmişini incelemekle başlar. Bu sayede kişinin doğduğu hatta anne karnına düştüğü ilk andan itibaren öğrenmiş ve öğretilmiş olduğu çarpık düşünce ve inanç sistemlerine ulaşmak, onların kaynağına inmek, var olan düşünce ve inanç sistemlerini yeniden yapılandırmak ve böylece işlevsiz olan düşünce ve inanç sistemlerini işlevsel hale getirmek mümkün olmaktadır. Bütün bu süreçler ciddi iç görü yönelimli psikoterapi süreçlerini içermektedir. İsteyerek başlanan ve sebat edip, güvenilir bir terapistin yönlendirmeleriyle sürdürülen psikoterapi sonucunda kişinin mutluluktan ve neselenmekten korkmamayı öğrenmesi, eskiye dair olumsuz yargı, inanç ve düşüncelerini sağlıklı bir forma sokması ve nihayetinde keyif almaya başlaması mümkündür” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi