- Gündem
- 19.04.2025 10:14
Ekonomist Mustafa Sönmez, dövizdeki hızlı artışın pek çok sektörü etkilediği gibi ihracatı da olumsuz etkilediğini belirterek “Rakamlar dış ticaret üstünden yoksullaşmanın göstergesi demek” dedi
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
“Dolar ve TL paritesindeki düzenli tırmanış, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) 21 Ekim toplantısındaki 2 puanlık yeni indirim kararı ile hızlandı ve 9.50 TL basamağına aştı. Bugün itibarıyla ise 1 ABD Doları 9.74 Türk lirasına denk geldi. 20 Eylül’de gerçekleşen 1 puanlık faiz indiriminin ardından 21 Ekim toplantısında faiz indirimi bekleniyordu ancak açıklanan indirim bu beklentileri aştı” Ekonomist Mustafa Sönmez, yukarıdaki ifadelere yer vererek dövizdeki tırmanışın sonunun ne olacağı sorusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ÖNE SÜRÜLEN İKİ GÖRÜŞ
Merkez Bankası’nın yönetiminde ekim ayı ortalarında gerçekleşen değişikliklerin, yeni bir indirimin kesin belirtileri olarak okunduğunu ve USD/TL’de tırmanış rallisinin başlamış olduğuna dikkat çekti. Sönmez, şimdilerde ise sıkça sorulan sorunun şu olduğunu söyleyerek “Döviz fiyatındaki artışlar ekonomi yönetimince öngörülmüş, dolayısıyla yol verilmiş artışlar mı?” sorusunu yöneltti. Bu soruyu sorduran nedenin Türkiye ekonomisinin şartlarının TL’de hızlı değer kayıplarına tahammülü olmayacak kadar kırılgan olması ile ilgili olduğunu da sözlerine ekleyen Sönmez, “Dövizdeki her artışın ithalat üstünden maliyet enflasyonuna yol açması, dış borçların TL karşılıklarını artırıcı yükler getirmesi, döviz üstünden devletin altına girdiği yükümlülükleri ağırlaştırması gibi ağır bedeller, dövizin tırmanış hızının kesilmesi gerektiğini düşündürüyor. Ancak dövizin tırmanışına Saray’ın yol verdiğini, kontrol altında dövizin yükselişine müsaade edildiğini savunanlar da var. Kimilerine göre Orta Vadeli Program’da (OVP) yıllık dolar fiyatı ortalaması örtülü olarak 8.30 TL ve yılbaşından ekim ortasına kadar varılan dolar fiyatı ortalaması ise henüz 8.15 TL. Dolayısıyla, deniyor, döviz artışları yönetimin kontrolü altında, henüz artışa alan var ve bilinçli olarak bir ekonomik müdahaleye başvurulmuyor. Aksi görüşte olanlar ise döviz karşısında tam bir teslimiyet yaşandığı kanısındalar. Onlara göre Merkez Bankası dövizin önünü kesecek TL faizi artışına Saray’ın baskısı ile gidemiyor. Yanı sıra Merkez Bankası rezervlerinden döviz satışı gibi bir opsiyon rezervlerin kuruması nedeniyle kalmadı. Bu durumun dövizdeki tırmanışa bir teslimiyeti getirdiği ve enflasyon artışı başta olmak üzere tahribatın hızla büyüyeceği öne sürülüyor” açıklamalarına yer verdi.
FAİZ ARTIŞININ ÖNÜNÜ KESTİ
Asıl endişenin artışın öngörünün üstünde bir hızla yaşanması ihtimali karşısında iktidarın elinde bir önlem olmamasından ve bu fiyatın bile birçok şeyi tahrip etmesinden kaynaklandığının altını çizen Sönmez, “Tırmanışa önlem olabilecek TL faiz artışının önü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vetosu ile kesilmiş durumda. Piyasaya Merkez Bankası rezervi döviz sürmek ise elde yeterli rezerv olmamasından dolayı mümkün değil. Kur artışına yol veriliyor iddiasının bir gerekçesi de ihracatı teşvik olarak gösteriliyor. Artan kurun, hem ihracatı hem de turizm başta olmak üzere hizmet satışından sağlanan döviz girişini artırdığı, bunun ithalatın da azalmasıyla cari açığı azaltacağı ve böylece döviz fiyatını aşağı çekerek enflasyonu yumuşatacağı beklentisi var” diye konuştu.
İTHALAT PAHALILAŞIYOR
İhracatın ithalata bağımlılığı noktasının unutulduğuna da dikkat çeken Sönmez, “En net ihracatçı tekstil ve gıda gibi sektörler bile belli ölçülerde ithalat bağımlısı ve dövizdeki artışla ithalat pahalılaşıyor. Kaldı ki Türkiye ucuza ihracat yapıp pahalıya satın alan bir ülke durumuna geldi. Yılın ilk sekiz ayında yaklaşık 140 milyar dolarlık ihracata karşılık 170 milyar dolarlık ithalat var ve dış ticaret açığı 30 milyar dolara yakın. Üstelik dünyada enerji fiyatları artıyor, enerji ithalatçısı Türkiye daha pahalıya enerji tedarik ediyor, yanı sıra dünyadan alınan sanayi ürünlerinde de fiyatlar hep yukarı doğru ve ihracat daha ucuza satılırken ithalat daha pahalıya geliyor, Türkiye, bozulan dış ticaret hadlerinden dolayı da zararda. Nitekim ağustos ayında birim ihracat fiyatları, birim ithalat fiyatlarının yüzde 13 gerisinde kaldı. Bu da dış ticaret üstünden yoksullaşmanın göstergesi demek” dedi.