Sayfa Yükleniyor...
Yazar Ayşe Övür, yeni romanının yıl sonuna doğru yayınlanacağının müjdesini vererek edebiyat alanında dışa açılabilmek için çeviri konusunun ivedilikle gündeme gelmesi gerektiğini söyledi
BURCU YANAR/RÖPORTAJ
Sahra 1911 ve Botter Apartmanı kitaplarının yazarı Ayşe Övür, yeni romanının yıl sonuna doğru yayınlanacağını söyleyerek, Türk yazarlarının dünya edebiyatında yer edinebilmesi için çeviri ve tanıtım konularını gündeme alan bir çalışma kurulunun toplanması gerektiğine dikkat çekti.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümü mezunuyum. Ardından Eskiçağ Tarihi alanında yüksek lisans yaptım. Troia başta olmak üzere farklı kazı ve araştırma projelerinde çalıştım. Tarihle birlikte edebiyat hayatımda daima yer aldı. Mitoloji ve antik metinler edebiyatla olan ilişkimi derinleştirip, geliştirdi. Kurguladığım metinlerin satır aralarında mitoloji, arkeoloji ve özellikle İstanbul tarihi yer alıyor. Son yıllarda özellikle İstanbul tarihi üzerine araştırmalarımı yoğunlaştırdım. İlk romanım Sahra 1911 Remzi kitabevi tarafından 2017 yılında yayınlandı. İkinci romanım Botter Apartmanı’nın ilk basımı ise 2019 yılında gerçekleşti.
DEDEMDEN ESİNLENDİM
Roman yazmaya nasıl başladınız?
Kendimi bildim bileli hep iyi bir roman okuyucusu oldum. Pek çok yazar gibi okumaya klasik eserlerden başladım. En çok Dostoyevski’den etkilendim. Roman yazarı olmamda Rus Klasiklerine duyduğum hayranlığın da etkisi var. Roman yazarları kendilerine öğretmen olarak kabul ettikleri büyük yazarlar olduğunu söyler. Benim öğretmen yazarlarım Çehov, Dostoyevski, Şoholov ve Kafka’dır. Bence onlar edebiyatta söylenmesi gerekenleri en etkileyici şekilde kaleme aldılar. Roman yazmaya karar verince en iyi bildiğim yerden başlamak istedim ve büyük dedem Seferbey’in göçlerle dolu hayatından etkilenerek Sahra 1911 isimli romanı kaleme aldım. Göç konusu edebiyatta ilgimi çeken bir alan. Bunu sadece coğrafi bir yer değişimi olarak görmüyorum. İnsanın iç göçleri de vardır ve önemlidir.
Peki neden hikaye, biyografi veya başka bir tür değil de romanı tercih ettiniz?
Anlatmak istediğim temaları roman olarak somutlaştırmayı, uzun metinlerle yapılan içsel yolculukları kendime daha yakın buluyorum. Üçüncü kitabım da roman olacak. Biyografi yazmak da ilgimi çekiyor. Ke Edebiyat dergisi için biyografik araştırmalar yaparak, yayınlıyorum. Daha önce Yeni Gelen edebiyat dergisinde de biyografik araştırmalarım yayınlandı. Bu araştırmaları ileride bir biyografi kitabı olarak yayınlamayı planlıyorum.
Günümüz romancılığı hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce yok olup gider mi?
Edebiyat hiçbir zaman yok olmaz diye düşünüyorum. Tarih boyunca insanlar hep öykü, masal, efsaneler anlatmışlar. Bu durum bilinçaltımızda yer etmiş. Günümüzde hikaye anlatıcılığına görsellik de katıldı ve kabul etmek gerekir ki kitap okumaktan daha kolay olduğu için büyük ilgi görüyor. Yine de sinema, tv dizisi gibi görsel temelli öykü anlatıcılığı, kitapları ortadan kaldıramadı. Yazar tarihsel bir olayı bile şimdinin penceresinden, ister istemez şimdiki anın değerlerini de satır arasında vurgulayarak metinleştiriyor. Bu geleceği temel alan kurgularda da aynı şekilde işliyor. Beş yüz yıl sonrasını anlatan bir bilimkurgu romanı bile aslında şimdinin teknik ve psikolojik bilgilerini anlatıyor. Bu bile geçmiş ve geleceğe ‘şimdinin gözüyle’ tanıklığın bir çeşidi. Yazarlar tarihe tanıklık eden metinler yazdığı sürece edebiyat var olmaya devam edecek diye düşünüyorum. Yeni roman yazarlarını ilgiyle izliyorum. Bence içlerinde çok başarılı isimler var.
HAYALİ KARAKTERLER YAZARI ÖZGÜR KILIYOR
Karakterlerinizi neye göre belirliyorsunuz, hayal gücü mü yoksa gerçeklik mi ağır basıyor?
Karakterler bir romanın en temel öğeleri. Anlatılacak konuyu şekillendiren ana figürler. Kuşkusuz hayali karakterler yazarı daha özgür kılıyor. Yayınlanmış her iki romanımda da gerçek karakterlerle kurgusal karakterlerin ortak ilişkileri yer alıyor. Üçüncü romanım ise tamamen kurgusal kişilerden oluşuyor. Gerçek kişileri romanlaştırırken kendi kendime bir çeşit sansür uygulamak zorunda kalabiliyorum. Örneğin ikinci romanım Botter Apartmanı’nda yer alan mimar Raimondo D’Aranco tarihte yeri olan saygın bir kişilik. Benim de hayranlık duyduğum pek çok eserin mimari. Böyle olunca onun kişiliğine saygısızlık etmekten çekindim ve romanda onunla ilgili bölümleri, kurgu karakterlere oranla çok daha fazla dikkat ederek yazmaya çalıştım. Hayal gücüyle yazılan karakterleri daha rahat konuşturup, şekillendirebiliyorum. Bir metni yazmaya başlamadan önce uzun bir karakter analizi yapıyorum. Nasıl görünüyorlar, nasıl konuşuyorlar neleri seviyorlar, saçları, boyları, kiloları nasıl gibi.
Son kitabınız Botter Apartmanı 2019 yılında çıkmış, yani bir kitap hazırlığınız var mı?
Evet, yeni romanım da tamamlandı. Yıl sonuna doğru yayınlanmasını umuyorum. Kendimi İstanbullu bir yazar olarak görüyorum. Yeni romanda da Botter Apartmanı’nda olduğu gibi İstanbul’dan ve tarihinden manzaralar, farklı zamanlara açılan kapılar yer alıyor.
Koronavirüs salgını döneminde kitap fuarları da ertelendi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, imza günleri gibi etkinlikleri özlediniz mi?
Maalesef son iki yıldır, pandemi sürecinden en çok etkilenen alanlardan birisi de kültürel hayatımız oldu. Kitapçılardan alışveriş oldukça azaldı bunun yerine internet üzerinden yapılan kitap satışları arttı. İstiklal Caddesi’nde Yeni Sanat’ta her ay düzenlediğim söyleşiler iptal oldu. Pek çok kitap kulübü ile yapmayı planladığımız özel söyleşileri erteledik. Kitap fuarlarının ülkemizde kitap okunmasına önemli katkısı oluyor. Belki pandemi sürecinden sonra kitap fuarlarının yapısı da biraz daha tanıtım odaklı olarak gelişir. Çünkü yazarların uluslararası ortamda kendilerini tanıtmaya gereksinimleri var.
ÇEVİRİ KONUSU GÜNDEME GELMELİ
Eklemek ve dikkat çekmek istediğiniz başka bir nokta var mıdır?
Bence çeviri konusu acilen gündeme gelmeli. Dünya edebiyatında yer edinmenin ilk şartı nitelikli çeviri yapılabilmesi. Maalesef Türkçe eserleri İngilizce başta olmak üzere farklı dillere çevirebilen çok az isim var. Bu durum bizim daha içe kapalı bir ortamda var olmamızı sağlıyor. Türk yazarlarının dünya edebiyatında yer edinebilmesi için çeviri ve tanıtım konularını gündeme alan nitelikli bir çalışma kurulunun ivedilikle bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
Haber Merkezi