Eğitim adına kara düzen bir karar

Son kabine toplantısında eğitim adına yine ‘kara düzen bir karar’ alındığını söyleyen Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Adem Yıldırım, aşıları yapılmayan öğretmenlerin yüz yüze eğitime devam etmesinin cinayet olduğunu vurguladı


  • Oluşturulma Tarihi : 18.04.2021 08:33
  • Güncelleme Tarihi : 18.04.2021 08:33
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Eğitim adına kara düzen bir karar

Ülkede sadece 1.5 milyon insana yetecek kadar aşı kalmışken, öğretmenlerin henüz 10’da birinin bile aşılanmadığını gündeme getiren Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Adem Yıldırım, yüz yüze eğitimin başladığı 1 Mart’tan bu yana 26 öğretmenin salgın nedeniyle yaşamını yitirdiğini vurguladı. Fakat tüm bu yaşananlara rağmen son kabine toplantısında, okul öncesi öğretmenlerinin, 8. ve 12. sınıf öğretmenlerinin, özel eğitim öğretmenleri ile halk eğitim merkezi öğretmenlerinin yüz yüze eğitime devam edeceği belirtildi. Tek bir eğitim emekçisinin değil canını, alın terini bile hiçbir şeye değişmeyeceklerini söyleyen Başkan Yıldırım, MEB’e çağrıda bulundu: “Onların virüse doğal bir bağışıklığı yoktur ve Libya vatandaşı değillerdir. Belki şaşıracaksınız ama okul öncesi öğretmenleri bakıcı değil eğitim emekçileridir! Aşıları yapılmadan onları yüz yüze eğitime zorlamak, cinayettir!”

DAĞ YİNE FARE DOĞURMUŞ…

Koronavirüs vaka sayısında 60 bini geçerek Avrupa birincisi olan Türkiye’nin, ne yazık ki salgına karşı bilimsel yaklaşımı benimsemeyen bir yönetim anlayışıyla daha da kötüye gittiğini belirten Başkan Yıldırım, “Vaka sayısındaki korkutucu artış, her gün 250’yi aşan can kaybı, hastanelerin doluluk oranları, lebaleb kongrelerle kırmızıya kesen ülke haritası nedeniyle uzmanlar dahil tüm toplum tam kapanma kararı beklerken, dağ yine fare doğurmuş, ne olduğu anlaşılamayan bir kısmi kapanma kararı açıklanmıştır” dedi.

BU YAŞAM HAKKI İHLALİDİR!

“Eğitim emekçilerine söz verildiği gibi aşılanmadan başlatılan ve ‘Bu yaşam hakkı ihlalidir’ uyarılarımıza rağmen inatla sürdürülen yüz yüze eğitim de bu yeni kararla sadece kısmi olarak durdurulmuştur” ifadelerini kullanan Yıldırım, “Pandemi süresince yeterli tedbiri alamayan, kaynak ayıramayan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), her seferinde çözümü en son olması gereken okulları kapatmakta bulmuş aşı konusunda da gereğini yapamamıştır. Ortaokullarda 8. sınıflarda, liselerde 12. sınıflarda, sınava hazırlanan bu sınıfların öğrencileri için düzenlenen kurslarda ve okul öncesi eğitim kurumlarında yüz yüze eğitime devam edeceği ilan edilmiştir. 8. ve 12. sınıflar, okul öncesi, halk eğitim merkezi öğretmenleri, özel eğitim öğretmenleri yüz yüze eğitime devam edecekse, neden sadece ilkokul öğretmenlerinin aşılanacağı anlaşılamamıştır. Yüz yüze eğitime devam edileceği ilan edilen sınıflardaki öğrencilerin toplu taşıma olmadan okullara ulaşımının nasıl sağlanacağı da cevapsız bırakılmıştır. Köy okullarının, özel eğitim kurumlarının, özel kursların faaliyet gösterip göstermeyeceği de netleştirilmemiştir. Yani yine kara düzen bir karar alınmış, ‘Ben yaptım oldu’cu bir anlayışla uygulamaya konmak istenmektedir” değerlendirmesinde bulundu.

HENÜZ 10’DA BİRİ BİLE AŞILANMADI

Her şeyden önemlisi; açıklanan son rakamlara göre öğretmenlerin henüz 10’da biri bile aşılanmamışken, kaba bir hesapla ülkede sadece 1.5 milyon insana yetecek kadar aşı kalmışken, yüz yüze eğitimin başladığı 1 Mart’tan bu yana resmi rakamlara göre bile 26 öğretmen salgın nedeniyle yaşamını yitirmişken sorumluların hala yanlıştan dönmediğini, okulları tümüyle kapatmadığını aktaran Yıldırım, “8. ve 12. sınıflara dair bu karara ilişkin ‘sınav hazırlığı’ bahanesine sığınılırken, okul öncesi kurumların salgına ve aşısızlığa rağmen neden açık tutulduğuna dair bir bahane bulmaya bile lütfedilmemiştir” bilgisini paylaştı. “Ama biz biliyoruz ki bu vahim kararın sebebi açıktır” diyen Yıldırım, “Tam kapanma ilan edilip on yıllardır kendilerinden toplanan vergilerle, kendi kaynaklarından biriktirilen ve şu anda akıbeti bilinmeyen kara gün akçesiyle desteklenmeyen toplum kesimleri, salgın yokmuşçasına her gün işe gitmek zorunda bırakılmıştır. Fabrika işçileri, işyerlerindeki milyonlar için küçük çocuklarını bırakacak bir yer gerekmektedir. Salgına meydan okurcasına çalışmak durumunda kalan toplumun emekçi kesiminin akılları çocuklarında kalmasın, sadece ölüm tehlikesine rağmen ‘gece gündüz’ sürdürülen ‘üretime’ odaklansın istenmektedir” cümlelerini kullandı.

EĞİTİM EMEKÇİSİNİN DEĞİL CANINI…

Tam bu noktada okul öncesi öğretmenlerine dair ‘bakıcı’ algısının devreye girdiğini kaydeden Yıldırım, şunları da ekledi: “Yani gelişmiş ülkelerde olduğu gibi tam kapanma ilan edip salgın ve tepetaklak giden ekonomi nedeniyle beli bükülen yurttaşları desteklemek yerine, onlardan, hiçbir şey yokmuşçasına, aşı bile olmadan işe gitmeleri isteniyor. On yıllardır ‘en az 3 çocuk’ diye tembihlenen bu insanların küçük yaştaki çocuklarına ise yine aşı yapmadığı okul öncesi öğretmenlerini bakıcı yapma niyetindedir… Tek bir eğitim emekçisinin değil canını, alın terini bile hiçbir şeye değişmeyecek olan Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz; okul öncesi öğretmenlerinin, 8. ve 12. sınıf öğretmenlerinin, özel eğitim öğretmenlerinin virüse doğal bir bağışıklığı yoktur ve Libya vatandaşı değillerdir. Belki şaşıracaksınız ama okul öncesi öğretmenleri bakıcı değil eğitim emekçileridir! Aşıları yapılmadan onları yüz yüze eğitime zorlamak, cinayettir! Eğitimin ne uzaktan, ne yüz yüze halini planlayabilen MEB’i uyarıyoruz: Yapılması gereken yüz yüze eğitim tamamen durdurulmalı ve ancak öğretmenlerin aşılanmaları bittikten sonra başlatılmalıdır.”

Haber Merkezi