Sayfa Yükleniyor...
Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi ve Eğitim Bir-Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Ali Musa Bina, Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporunun öğretmenler, akademisyenler ve idari karar alıcılar tarafından temel bir kaynak olacağını söyledi
E. ÇAĞLA GENİŞ
402 bini aşkın üyesiyle eğitim hizmet kolunun yetkili sendikası ve Türkiyenin en büyük sivil toplum kuruluşu olan Eğitim-Bir Sen tarafından hazırlanan Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu açıklandı.
Eğitimle ilgili hemen hemen bütün göstergeleri içeren raporu değerlendiren İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Ali Musa Bina, Raporumuz, Türkiyede eğitimle ilgili hemen hemen bütün göstergeleri içeren, farklı açılardan değerlendiren, her birine yönelik analizlere yer verilen ve bu yönleriyle bu alanda bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı çalışmadır dedi.
TEMEL BİR KAYNAK OLACAK
Eğitim çalışanlarının mali ve sosyal haklarını korumak ve geliştirmek, sorunlarını gündeme getirmek ve çözmek, herkes için ve daha iyi eğitim anlayışıyla eleştiri ve öneriler ortaya koymak, ücretlerde ve gelir dağılımında adaleti sağlamak hedefleri için çalıştıklarını dile getiren Bina, Raporumuzun, birçok veriyi toplu olarak sunmak niteliğiyle, gerek öğretmenlerin ve eğitimle ilgili araştırma yapan akademisyenlerin gerekse eğitim politikalarıyla siyasi ve idari karar alıcıların çalışma masalarında yer alacak temel bir kaynak olacağına inanıyoruz. Böylece, Türkiyede eğitimin mevcut durumunu ve küresel görünümünü sürekli ve istikrarlı bir disiplinle mercek altına almış olacağız ifadelerini kullandı.
OKULLAŞMA ORANI ARTTI
Raporda yer alan önemli başlıklar şöyle: Ülkemizde son yıllarda bütün eğitim kademelerinde okullaşma oranlarında kayda değer bir büyüme kaydedilmiştir. 2015-2016 eğitim öğretim yılında, ilkokul çağını kapsayan 6-9 yaş grubunda yüzde 98,81 ortaokul çağını kapsayan 10-13 yaş grubunda ise yüzde 99,05 net okullaşma oranlarına ulaşıldığı görülmektedir. Ortaöğretimin 2012 yılından itibaren zorunlu eğitim kapsamına alınmasıyla bu kademede okullaşma oranları son yıllarda ciddi artış göstermiştir. Ancak, ortaöğretimi kapsayan 14-17 yaş grubundaki her 100 öğrenciden yaklaşık 15i eğitimine devam etmemektedir. Bu durum, yeni politikaların geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
EĞİTİM DÜZEYİ ARTTIKÇA İŞ GÜCÜNE KATILIM ARTIYOR
Türkiyede eğitim düzeyi arttıkça iş gücüne katılım ve istihdam oranları da belirgin bir şekilde artmaktadır. 2015 yılı için işgücüne katılım oranları yüksekokul ya da fakülte mezunlarında yüzde 80; lise dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 65; genel lise mezunlarında yüzde 54; lise altı eğitim düzeyinden mezunlarda ise yüzde 43 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu yıl için istihdam oranları yüksekokul ya da fakülte mezunlarında yüzde 71; lise dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 58; genel lise mezunlarında yüzde 47; lise altı eğitim düzeyinden mezunlarda ise yüzde 39 olarak gerçekleşmiştir. Yükseköğretimin, özellikle kadınların iş gücüne katılımında ve istihdamında oldukça fazla dönüştürücü gücü bulunmaktadır. Örneğin, 30-64 yaş nüfusta olan kadınlarda yüksekokul ya da fakülte mezunu olan kadınların iş gücüne katılma ve istihdam oranları daha düşük eğitim düzeyindeki kadınların işgücüne katılma ve istihdam oranlarından yaklaşık iki kat daha yüksektir.
60 BİN DERSLİK İHTİYACI VAR
İlk ve ortaokul kademelerinde ikili eğitim yapan okul ve öğrenci oranları 2010 yılından (sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 51) 2015 yılına (sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 46) az miktarda düşüş göstermiştir. 2015 yılında dersliklerin yaklaşık yüzde 16sında ikili eğitim yapılmıştır. Buna göre, sınıf mevcutları ve okullaşma oranları ile ilgili veriler sabit kalması durumunda ilk ve ortaokullarda ikili eğitim uygulamasına son verebilmek için yaklaşık 60 bin derslik ihtiyacı vardır. 2015-2016 eğitim-öğretim yılı için, Türkiye genelinde ilköğretimdeki öğrencilerin yaklaşık yüzde 8i; ortaöğretimdeki öğrencilerin yaklaşık yüzde 11i taşımalı eğitim kapsamında merkez okullara taşınmaktadır.
130 BİN ÖĞRETMENE İHTİYAÇ VAR
Kamu okullarında çalışan 40 bin civarında norm fazlası öğretmen bulunmaktadır. Kurum (okul) bazlı 130 bin öğretmen ihtiyacı varken (Şubat 2016 verisi), öğretmenlerin yüzde 5inin ihtiyaç fazlası olarak ihtiyacı olmayan okullarda görev yapıyor olması eğitimde fırsat eşitliği bağlamında ve kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı açısından son derece sorunlu bir durumdur. Anayasal haklar kapsamında tanınan aile bütünlüğünün korunması ve sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi gibi haklar ihlal edilmeden bu sorunun çözümüne yönelik politikalar geliştirilmelidir.
Haber Merkezi