- Gündem
- 29.06.2025 00:57
İşsiz üniversite mezunu Sinem Doğan iş arama sürecinde en çok karşılaştığı durum olarak şunu gösteriyor: “Nereye gidersem gideyim hep önüme deneyim çıkıyor. İşverenler deneyimsiz eleman almak istemiyor, üstelik yeni mezunları etik kurallarına uygun çalıştırmıyorlar.”
AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER
Türkiye’de yaklaşık 1 milyon üniversite mezunu işsiz, bunlardan birçoğu mezun olduktan sonra farklı sebeplerle işsiz kalıyor. Kimi deneyimi olamadığı için kimiyse okuduğu bölümde yeterli istihdam alanı olmaması sebebiyle işe alınmıyor. BBC’de yapılan bir habere göre, tüm Avrupa ülkelerinde eğitim seviyesi arttıkça işsizlik oranı düşüyor ancak söz konusu Türkiye olunca, durum biraz farklı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2022’nin üçüncü çeyreğinde Türkiye’de üniversite mezunu işsizlik oranı yüzde 12 olarak gerçekleşti. Bu kişilerden biri olan Sinem Doğan’ın iş arama serüvenine haberimizde yer verdik.
“AÇ KALMAMAK İÇİN ÇALIŞIYORUM”
Akdeniz Üniversitesi’nde Radyo Televizyon ve Sinema (RTS) bölümünden mezun olan Sinem Doğan, mezun olduktan sonra kendi bölümüyle alakalı bir iş bulmakta zorlandığını, bulduğu bir işte ise maddi olarak tatmin olmadığını ve birçok yerin yeni mezunu etik kurallara aykırı çalıştırdığına değindi. Sinem Doğan konuşmasında “Şu anda bankacılık sektöründeyim, kendi işimle asla alakası yok ve mecburiyetten, aç kalmamak için çalışıyorum” sözlerine yer verdi.
“HÜSRANA UĞRADIM”
Okuldan mezun olmadan önce idealinin kendi mesleğini yapmak olduğunu söyleyen Sinem Doğan, mezun olduktan sonra işlerin umduğu gibi ilerlemediğini şu sözlerle anlattı: “Mezun olmadan önce işim hazır sanıyordum. Ancak hiçbir şey beklediğim gibi olmadı. Bu konuda hüsrana uğradım.”
Uzun süre iş arayışı sonucunda sektöründe iş bulamayan Doğan, bu sebeple zorunlu olarak sektör değiştirdiğini belirtti.
“YALNIZCA DİPLOMA İŞSİZLER ORDUSU YARATILIYOR”
Sosyolog Borabay Erbay ise konu hakkında şunları söyledi: “Bir sektör yeteri kadar geliştirilmediği sürece o sektörde iş yapacak insanların piyasaya arz edilmesi hiçbir şey ifade etmiyor. Yalnızca diplomalı işsizler ordusu yaratılıyor. Tabi ki bu durumun genel ekonomik durumla da son derece yakından bir ilgisi var, istatistikler birçok önemli sektörün istihdam bazında sürekli küçüldüğünü gösteriyor. Bu durum birçok sektörde bırakın yeni istihdam yaratmayı, var olan istihdamı dahi koruyamamak anlamına geliyor. Bunun temel sebebi sosyal bilimlerin de üzerine eğildiği ‘eğitimde enflasyon’ olgusu. Eğitimde enflasyon basitçe, yüksek öğrenim derecesine sahip insanların sayısının sürekli artması ve istihdam talebinin bu arzı karşılayamaması neticesinde arzu edilen pozisyon ve ücretlere erişimin azalması olarak ifade edilebilir. Örneğin, bir birim mühendislik istihdamı talep ediliyor ve beş birim mühendis piyasa arz ediliyorsa, dört mühendis açıkta kalacaktır. Bu da nitelik arttıkça işsizliğin artmasına neden olmaktadır. Nesnenin doğası gereği, nitelikli pozisyonlarda istihdam ihtiyacı diğer pozisyonlara göre her zaman az olmaktadır. Beş birim mühendis yetiştirmek her zaman iyi bir şey olmayabilir yani. Yetiştirilen beş birim mühendisi istihdam edecek bir üretim ekonomisi var mı, buna bakmak gerekiyor. Şayet yoksa, mühendislik diploması olan insanlar meslek icra etmekte zorlanacaklardır. Yani, meslek kazandırmanın yanında bu mesleklerin icra edilebileceği iş alanlarının da yaratılması gerekiyor.”
“ÇÖZÜM TÜKETİM EKONOMİSİ”
Üniversitelerden mezun olanların işsiz kalmasının en büyük sebebi olarak da Türkiye’de gereğinden fazla üniversite olması gösteriliyor. 2006-2008 yılları arasında, yeni üniversitelerin kurulması kararının yürürlüğe girmesi ile birlikte ülke genelinde 41 yeni üniversite yapıldı. Böylelikle her ilimizde en az 1 üniversite hâlihazırda ise toplam 205 üniversite bulunmakta. Bu üniversitelerden mezun olanların sayısında olan fazlalık ve üniversitelere nazaran iş alanının az olması birçok kişinin farklı sektörlere yönelmesine yol açıyor.
Erbay, bu konuyu şu şekilde açıklık getiriyor: “Nitelikli işgücünün işsizlik sorunu yaşamasının temelinde yer alan en önemli sorun, üniversite açmak veya üniversite mezunu vermenin çok ötesinde, nitelikli bir eğitim vermek ve bu nitelikli eğitim ile ortaya çıkan nitelikli işgücünü kullanabilecek, potansiyeli gerçekliğe çevirebilecek bir ekonomik model yaratmak. Bu bağlamda, özellikle üretim ekonomisi yerine tüketim ekonomisi benimsenirse, üretim ekonomisinde hizmet sunabilecek nitelikli işgücünün çalışabileceği alan sürekli kısılıyor ve bu kısılmanın neticesinde işsizlik sorunu ortaya çıkıyor. Bu da ortaya işgücünün yanlış kullanımı veya kullanılamaması durumunu çıkarıyor. Modern toplumdaki iş ve meslek algısı da ‘ne kadar yüksek eğitim derecesi ve diploma, o kadar iyi iş ve kariyer’ şeklinde olduğu için, ortaya böyle bir döngü çıkıyor. İstihdama açık birçok pozisyonda eksiklik varken, istihdama kapalı pozisyonlarda da bir fazlalık oluyor. Bu sebeple üretim ekonomisinin benimsenmesi gerekiyor. Zira istihdamı yaratan temel güç üretimdir. Güçlü bir ekonomi ve yüksek istihdam kapasitesi üretimle mümkündür, hizmet veya tüketimle değil.”