Eğitimde istişare vurgusu

Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ali Musa Bina, sınav sistemlerinin değişmesine yönelik olarak kamusal tartışma ve istişareden kaçırılarak yapılan her çalışmanın, sorunları çözmekten uzak olacağını savundu


  • Oluşturulma Tarihi : 05.10.2017 06:45
  • Güncelleme Tarihi : 05.10.2017 06:45
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Eğitimde istişare vurgusu haberinin görseli

E. ÇAĞLA GENİŞ / ÖZEL HABER

Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ali Musa Bina, sınav sistemlerinin değişmesine yönelik atılan adımlara ilişkin açıklamalarda bulundu. TEOG’un kaldırılmasının ardından başlayan yeni sistem tartışmalarını değerlendiren Bina, 2 milyondan fazla adayın üniversiteli olmak için girdiği sınavlarda yapılan değişim hakkında çocuklarla birlikte ailelerin de girdiği sınavlarda toplumun hassasiyetinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.

DÜNYADAKİ UYGULAMALAR İNCELENMELİ

Bina, sınav sistemlerinin değişmesine yönelik atılan adımlara ilişkin, “Öncelikli önerimiz; eski sistemin aksayan yönlerinin sağlıklı ve kapsamlı bir şekilde fotoğrafının çekilmesi ve yeni sistem için ortak aklın işletilmesidir. Ortak akıl işletilirken, hem Türkiye’nin bugüne kadarki tecrübeleri hem de dünyadaki yaygın uygulamalar incelenmelidir” dedi. “Yeni sistem daha az sayıda öğrencinin merkezi bir ortak sınava girerek daha az sayıda belirlenmiş liselere yerleştirilmesiyle olmalıdır” diyen Bina, “Bu seçilecek öğrencilerin toplam öğrencilerin yüzde 3-5’i kadar olması makuldür. Geriye kalan yüzde 95’lik öğrenci kesimi ise mahallesinde veya semtinde kendi adresiyle ilişkilendirilmiş Anadolu, meslek veya imam hatip liselerinden istediğine yerleşebilmelidir” ifadelerini kullandı.

ASIL SORUN YERLEŞTİRMEYDİ

TEOG’un kaldırılmasının geç kalınmış bir müdahale olduğunu söyleyen Bina, “TEOG’da ciddi bir sorun vardı ve bu sorun TEOG’un sınav ayağında değil, öğrencilerin liselere yerleştirilmesindeydi. TEOG’un önceki sınav sistemlerine göre yılda iki defa ve 6 dersten merkezi ortak sınavlarla yapılması ve çeşitli olumsuz nedenlerle sınava giremeyenlere telafi imkanının sağlanması öğrencilerde sınav stresini azaltmıştır. Bu sistem sınav yönüyle hem veliler hem öğrenciler hem de öğretmenler tarafından olumlu karşılanmıştır. Sınavlara giren tüm öğrencilerin liselere yerleştirilmesine gelince, çeşitli aksaklıklar ve sorunlarla karşılaşılmıştır. 1 milyon 250 bin öğrenciyi akademik olarak en başarılıdan en başarısıza doğru sıralayıp liselere homojen olarak yerleştirmek sorunun kaynağını teşkil ediyor. Başarısız öğrencileri toplu olarak bir yere yerleştirmek, onları kendi elimizle maalesef daha da başarısız kılmak demektir” diye konuştu.

“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ”

Bina, “TEOG kaldırılmadan sorun çözülebilir miydi?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “TEOG’un sınav ayağı kaldırılmadan belki sorun çözülebilirdi. Burada temel sorun bütün öğrencileri liselere yerleştirmeye çalışmaktı. Biz sadece fen, sosyal bilimler, bazı Anadolu, meslek ve imam hatip liselerine az sayıda ve akademik başarısı çok yüksek öğrencileri sınav sonucuna göre yerleştirmiş olsaydık, sorunun büyük bir çoğunluğu çözülmüş olacaktı. Ancak, gelinen noktada, yani Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıklamalarından sonra artık TEOG benzeri bir sınav sisteminden de tamamen vazgeçileceği anlaşılıyor. Biz de bundan sonrasına bakıyor ve ona ilişkin önerilerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”

MERKEZİ SINAVA KİMLER GİRECEK?

Sınavsız bir sistemin mümkün olamayacağını dile getiren Bina, “Nasıl ki bütün çocukları sınavla liselere yerleştirmek makul değilse, tamamen sınavsız bir yerleştirme de makul olmaz. Yeni sistem daha az sayıda öğrencinin merkezi bir ortak sınava girerek daha az sayıda liselere yerleştirilmesiyle olmalıdır. Bu seçilecek öğrencilerin toplam öğrencilerin yüzde 3-5’i kadar olması makuldür. Geriye kalan yüzde 95’lik öğrenci kesimi ise mahallesinde veya semtinde kendi adresiyle ilişkilendirilmiş Anadolu, meslek veya imam hatip liselerinden istediğine yerleşebilmelidir. Burada merkezi sınava kimlerin gireceği noktasında ise şöyle bir önerimiz var. Resmi ve özel okullarda akademik başarısı ilk yüzde 15-25 arasında olan öğrencilerin merkezi ortak sınava girebileceği bir yaklaşım söz konusu olması halinde, doğu veya batıdaki tüm ortaokullardan öğrencilerin bu sınava girebileceği ortaya çıkmaktadır. Bu, toplumda ifade edilen özel okulların not şişirmesi gibi yaklaşımlarında ortadan kalkacağı anlamına gelmektedir” şeklinde konuştu.

ÇÖZÜM ÖĞRETMENLERDEN GEÇİYOR

Son 15 yılda eğitime ayrılan bütçe, derslik sayıları, öğretmen sayıları ve okullaşma oranlarının artırılması ile derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması gibi eğitimde niceliksel olarak iyileşmeler meydana geldiğini belirten Bina, “Bu niceliksel gelişmelerin yanında katsayı adaletsizliğinin giderilmesi, başörtüsü yasağı sorununun aşılması gibi eğitimde temel sorun alanlarında da çözümler gerçekleşmiştir. Ancak eğitimde nitelik noktasında sıkıntılar bulunmaktadır. TEOG’la birlikte daha da derinleşen okul türleri arasındaki başarı farkı, PISA sonuçları ve ÖSYS sonuçları gibi eğitim sistemimizi çıktı olarak ölçmeye yönelik sonuçlarda da eğitimdeki nitelik sorunumuz kendini göstermektedir. Bunun da en temel çözümü öğretmenlerimizden geçmektedir. Öğretmene yapacağımız her türlü yatırım eğitimin niteliğini doğrudan etkileyecektir. Öğretmenlerimizin en başta mesleki gelişimlerini, moral motivasyonlarını, sosyal statülerini artırmamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

SORUNLARI TESPİT ETTİK

Ders kitaplarının tartışıldığı, kitaplardaki hatalar üzerinden oluşan bir gündem bulunduğuna dikkat çeken Bina, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitim-Bir-Sen olarak, mevcut ders kitaplarını inceleme noktasında şubelerimizin de sorumluluk aldığı bir çalışmayı yürütüyoruz. Bütün ders kitaplarını inceledik. Tek tek sorunları tespit ettik, önerileri belirledik. İnceleme sonuçlarını, bulunan aksaklıkları, hataları, ideolojik aidiyete ve ihanet arayışına dayalı içerik ve görselleri de bilimsel açıdan hata içeren yönleri de büyük oranda tespit etmiş durumdayız. Bu kapsamlı çalışmamızın ön raporunu tamamladık ve nihai rapora da son şeklini vermek üzereyiz. Ders kitaplarıyla ilgili raporumuzu yetkili muhataplara en kısa sürede ileteceğiz.”

EĞİTİM ÇEVRELERİ DIŞLANIYOR

Eğitimin sorunlarını tespit ve sorunlara çözüm önerileri geliştirme konusunda tecrübeyle hazırlanan çalışmaların dikkate alınması gerektiğini savunan Bina, Yükseköğretime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nun, alanında ilk ve tek rapor olma özelliği taşıdığını, hem kapsam hem nitelik boyutuyla ilk ve halen tek olduğunu kaydetti. Yeni üniversite sınav sistemiyle ilgili açıklamalarda bulunan Bina, “Her yıl 2 milyondan fazla adayın üniversite giriş sınavlarına başvurduğu, adayların yıllarca sınava hazırlanmak için yoğun çaba gösterdiği ve ailelerin çocuklarının üniversite eğitimi alması için birçok fedakarlıkta bulunduğu hepimizin gerçeğidir. Üniversiteye giriş sistemindeki kalıcılık, süreklilik ve istikrar toplumun haklı beklentisidir. Toplumun bu konudaki hassasiyeti dikkate alındığında, mutlaka bir değişiklik yapılacaksa ilgili paydaşlardan görüş alınarak, ihtiyaçlara cevap verecek bir sistem, demokratik teamülleri hayata geçirerek inşa edilmesi gerekir. TEOG’da olduğu gibi, yükseköğretime geçiş sisteminin hazırlanmasında da eğitim çevreleri dışlanıyor. Yine telaş var. Yine muhataplarla paylaşım yok. Kamusal tartışma ve istişareden kaçırılarak yapılan her çalışma, toplumsal kabul ve destekten yoksun, sorunları çözmekten uzak olacaktır” dedi.

KHK MANTIĞIYLA ÇÖZÜLMEZ

Üniversiteye giriş sisteminde iki aşamalı olan sınavı tek aşamaya indirmek ve sadece temel matematik ile Türkçeyi esas almanın ortaöğretim ve yükseköğretimin mevcut sorunlarını çözmekten uzak olduğunu dile getiren Bina, “Dahası, önerilen model, eğitim sistemindeki sorunları büyütme riski taşımaktadır. Ayrıca, eğitimde yapılması planlanan sistem değişikliklerinde, ilgili konu uzmanlarla ve tüm paydaşlarla geniş bir şekilde tartışılmalı, sahici bir şekilde toplumsal uzlaşı arayışında olunmalı ve gelen öneriler doğrultusunda Türkiye şartlarına uygun bir sistem geliştirilmelidir. Hızlı bir şekilde yapılan sistem değişiklikleri, ileride öngörülemeyen sorunlara sebep olacak ve kısa zaman içerisinde yeni sistem arayışlarına yol açacaktır. Eğitim sistemine ilişkin sorunları KHK mantığıyla çözemeyiz. Bu yolla beklentileri karşılamak ve eğitim alanında çıtayı yukarı taşımak mümkün değildir” açıklamasında bulundu.