Sayfa Yükleniyor...
İzmir Barosu Başkanlığına aday olan Avukat Prof.Dr. Muhammet Özekes, mesleği ve avukatı önceleyen yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu belirterek, “Enerjimizi mesleğe, hukuka harcayalım” diye konuştu
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL RÖPORTAJ
İzmir Barosu’nda seçimlere çok az bir zaman kaldı. Köklü geçmişi olan İzmir Barosu’nda 9 binden fazla avukat yeni baro başkanını seçmek için 20-21 Ekim 2018 tarihlerinde sandık başına gidecek. Baro Başkanlığı için bugüne kadar ise 4 isim adaylığını açıkladı. İzmir Barosu Başkan Vekili Mustafa Çetin ile yine yönetim kurulu üyesi olan eski Genel Sekreter Atalay Aksay, Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu adına hem birbirleri ile hem de rakipleriyle yarışacak. Çağdaş Avukatlar Grubu’nun adayı olarak seçimlere Özkan Yücel katılacak. Bu yıl seçimlere ilk kez katılacak olan Yenilikçi Avukatlar Grubu’nun adayı ise Prof. Dr. Muhammet Özekes. Yenilikçi Avukatlar Grubu’nun adayı olarak ilk defa baro seçimlerine başkan adayı olarak katılacak olan Prof.Dr. Muhammet Özekes ile adaylık ve seçim sürecini, göreve gelmesi halinde hayata geçirmeyi düşündüğü projeleri, avukatların ve mesleğin sorunlarını konuştuk. Sorularımıza içtenlikle yanıt veren Prof.Dr. Özekes, kafalarda soru işareti kalmayacak şekilde kendisi ve yönetim kurulu üyeleri adına görüşlerini aktardı.
HAYAT FELSEFEMDİR
Öncelikle sizin gibi akademik camiadan gelen bir kişinin nasıl bir başkan olacağı konusu çok fazla merak ediliyor. Bize nasıl bir baro ve nasıl bir başkan olacağınızı söyleyebilir misiniz?
Baro başkan adaylığımda; en çok merak edilen ve ideolojimin ne olduğunu soranlara; bağımsız Bosna-Hersek’in ilk cumhurbaşkanı olan Aliya İzzetbegoviç’in sözleri ile açıklamak istiyorum: ‘Hukuk benim için sadece meslek değil, inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefemdir.’ Niye girdin bu işe, zaten belirli bir konumun ve unvanın vardı, eleştirilip, yorulup, yıpratılıp belki de sonuç alamayacaksın diyenlere: ‘Evet ben de korkuyorum. Ama yürümemi gerektiren sebepler, korkmamı gerektiren sebeplerden daha fazla’ diyorum. Nasıl başaracaksın, alışılmış gruplar, bağlantılar ve ideolojiler dışında işin zor deyip tereddüt edenlere: ‘Tarih, küçük ama kararlı, cesur ve akıllı insan topluluklarının hadiselerin seyrini değiştirdiği hikayedir’ diye cevap vermek istiyorum. İdeolojiniz, hayat felsefeniz ve derdiniz hukuksa, kendiniz için değil ama meslek, gelecek, adalet için yürümen(m)izi gerektiren sebepler varsa, bir şeyleri daha doğru yapmak, bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, bunun için ön yargıları aşıp bugüne kadar olandan daha farklı bir şey yapılmasını öneren ve çaba gösterenlere el verin, gönül verin, emek verin demek istiyorum. Sadece eleştiren değil, planlayan, çalışan, çaba gösteren biri olmaya çalıştım. Bu sebeple mensubu olduğum baroya ve avukatlığa katkı vermek, ayrımsız, ön yargısız mesleki dayanışmayla sorunları çözmek için bu yola çıktık ve başaracağız.
MESLEĞİ SAVUNACAK TEK YER
Baroda gruplar ve siyaset ile ilgili düşünceniz nelerdir? Baroda bu kadar fazla grubun olması mesleğin yararına mıdır yoksa zararına mıdır?
Siyaset yapacak, gruplaşacak, farklı amaçlara hizmet edecek çok yer; avukatı ve mesleği savunacak tek yer var: ‘Baro’. Baro, gruplar ve siyaset ile ilgili bazı düşüncelerimi açarak paylaşmak istiyorum. Meslek kuruluşları ve barolar bugün belirli şekilde siyasetin bir uzantısı ve ele geçirilmesi gereken alanlar olarak algılanıyor. Bu durum o kadar uzun bir zamandan beri devam ediyor ki şu anda hepimiz bunu kanıksamış ve doğruluğundan şüphe etmez hale gelmiş bulunuyoruz. Benim sorum ve aday oluş gerekçem; tam da buna dayanıyor. Bu gerçekten doğru mu? Bu konuda yanlış anlaşılmak istemem şüphesiz her avukatın bir siyasi düşüncesi, dünyaya bir bakış açısı ve buna ilişkin hayatta bir duruşunun olması gerekir. Bu gayet normaldir. Benim burada sorguladığım ve üzerinde durduğum husus şudur; meslek örgütü bunun neresinde olmalı ve özellikle baronun siyasetin ön, yan, arka bahçesi ve olması, siyasete atlama yeri olması doğru mu? Çünkü meslek örgütü olan baro herkesi kucaklamalı, grup ve siyaset farkı gözetmeden herkese hizmet etmeli, ayrıştırmamalı, birleştirmelidir. Hatta avukatlar farklı konularda ayrı dursa da birlikte hareket edecekleri tek şey hukuk, adalet ve meslekleridir. Bunun da yeri barodur. Gruplaşıp siyasî bakış açılarını öne çıkardığımızda ayrışıyor, bölünüyor ve gücümüzü zayıflatıyoruz. Bu da istediğimiz etkiyi doğurmuyor, İzmir’de on bin, Türkiye’de yüz bin avukat basit sorunlarımız için bile buluşup, baskı oluşturamıyoruz.
Bugüne kadar geldiğimiz noktanın ve yaklaşımın sorun çözücü bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum. Şayet gerçekten bu sorun çözücü bir yaklaşım olsaydı bugüne kadar hukuk ile ilgili meslek ile ilgili pek çok sorunumuzun çözülmüş olması gerekirdi. Ama sorunlar çözülmemiştir. Çözülmüyor ve gittikçe de ağırlaşarak devam ediyor. Bu sorunlar; bir yandan hukukun genel sorunları, bir yandan ülkemizdeki siyasetin hukuka yansıyan sorunları ama öte yandan her gün canımızı yakan mesleki sorunlarımız olarak karşımıza çıkıyor. Hangi siyasi görüşten olursa olsun hangi düşünceyi paylaşırsa paylaşsın, her avukat her baro aynı ıstırabı sürekli yaşamaktadır. Bu yaklaşımın hukukla ve meslekle ilgili sorunları çözmediği hatta bunların artmasına sebep olduğunu her gün yaşayarak görüyoruz. İktidarlar baroları deyim yerindeyse kendi yanlarında uslu çocuk olarak görmek istiyor. Muhalefet ise baroları, avukatları muhalefetin yeni bir alanı olarak kendi yanlarında görmek istiyor. Böyle olunca politik etkiye açık, meslek sorunlarının ikinci plana atıldığı ve en azından bu politik meslek açısının mesleği doğrudan ilgilendirdiği ve meslek sorunlarının bu bakış açısı içerisinde kaybolduğu durumla karşı karşıyayız. Bizim sloganımız iktidarın yandaşı, muhalefetin arkadaşı değiliz. Biz hukukun, adaletin ve avukatın yandaşı ve arkadaşıyız. Kim bu konuda bizim yanımızda ise onun yanında, kim bu konuda karşımızda ise onun karşısındayız. Ayrıca baro bazı makamlara bir geçiş yeri, hesaplarımızı onun üzerinden gerçekleştireceğimiz bir atlama tahtası değildir.
FARKLI YERLERE KOŞMAYALIM
Her alanda olduğu gibi barolarda da siyasetin uzaklaştırılmasını düşünüyorsunuz. Peki göreve seçilmeniz durumunda bunu nasıl sağlayacaksınız?
Mesleği önceleyen, avukatı önceleyen yeni bir bakış açısına ihtiyacımız var. Grupların siyasi ve politik bakış açıları ile bu sorunların çözülemediği görülüyor. Yıllardır bir veya iki grup arasında gidip gelen hatta birkaç grup içindeki çekişmeler ile geçen baro yönetimleri ile karşı karşıyayız. Burada meslektaşlarımızın baro yönetimlerinin kendi içindeki gayretlerini küçümsüyor değilim. Ama grupların kendi dünya görüşleri ve hayat anlayışlarının getirdiği doğal sınırlamalar bazı şeylerin aşılmasını hepimizi kucaklayan bir yaklaşımın ortaya konulmasını maalesef engelliyor. Çünkü siz referans noktanızı bu grupların siyasi ve politik duruşları ile sınırlandırdığınız zaman, ister istemez onun dışına çıkmanız mümkün değil. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Aynı gemide farklı yerlere koşmuş olmamız sadece gereksiz enerji kaybetmemizi ve birbirimizle didişmemizi ve birbirimizden gereksiz yere ayrı düşmemiz sonucunu doğurur. Biz aynı gemi içerisinde farklı yönlere koşmaya başladığımızda gemi kaptansız ve dümensiz bir şekilde rüzgara göre hareket ediyor. İstediğimiz limana varmıyor başıboş bir şekilde açık denizde her türlü etkiye açık devam ediyor. Dolayısıyla diyorum ki enerjimizi boşa harcamayalım. Aynı geminin içinde farklı yerlere koşmayalım. Farklılıklarımız olabilir, düşüncelerimiz farklı olabilir ama gemiyi limana ulaştırdıktan sonra gemiyi sağlıklı bir şekilde yüzdürdükten sonra bu farklılıkları pekala yine paylaşabiliriz. O yüzden enerjimizi daha doğru daha sağlıklı ve mesleğe ve hukuka yönelik, hukukun temel değerlerine yönelik olarak birlikte aynı güç ve enerji ile aynı hedefe doğru yönlendirmemizin yararlı olduğunu düşünüyorum.
BİLGİMİZİ GÜCÜMÜZÜ BİRLEŞTİRMELİYİZ
Avukatların ideolojisi ya da siyasi bir düşüncesi olmasın mı diyorsunuz baro ve siyaset kurumunu ayırmak isterken tam olarak neyi kast ediyorsunuz?
Bu söylediklerimden ne olursa olsun renksiz, kokusuz bir tavır sergileyeceğiz anlamı çıkmamalıdır. Çünkü, bir avukat haksızlığa uğradığında, hukuka aykırı şeyler yapıldığında bunların karşısında en güçlü şekilde duracağız. Bunları yaparken, bu siyaseti rahatsız eder mi diye bakmayacağız. Rahatsız da edecek ve etmeli, ama biz bunu siyaset için değil, avukat için, hukuk için yapacağız.
Avukatın tamamen siyasetsiz tamamen dünya görüşünden yoksun, avukatın renksiz kokusuz bir varlık olduğunu düşünmüyorum ve düşünmek istemiyorum. Zaten düşünülemez de. Benim buradaki söylemim; farklılıklarımızı mesleki sorunlarımızın çerçevesinde eriterek birlikte hareket edebilmektir ve enerjimizi bu noktada birlikte harcayabilmektir. Tekrar söylüyorum; yerleşik ve alışılmış sistem bugüne kadar sorunlarımızı çözmedi, çözmüyor ve çözmeyecek. Ama adeta politik bakış açılarına inanır ve orada inat edersek belki hiç öngöremeyeceğimiz daha büyük sorunlar ile karşılaşacağız. Yeni bir yaklaşım, bakış açısı, yeni bir heyecan ve yeni bir dayanışma duygusu ile sorunları çözmek için el ele vermemiz gerektiğini, bilgimizi, tecrübemizi ve gücümüzü birleştirmemiz gerektiğini söylüyorum. Şüphesiz yönetime talip olan herkes birtakım teknik detayları, pragmatik yaklaşımlar, konformist bazı önerileri getirebilir. Ama bulunduğumuz nokta artık bunları aşmamız gereken noktadır. Çünkü bunu kim yönetime gelirse gelsin bunu yapabilecek durumdadır. Bugün internet ve bilgi çağında bu teknik detayları aşmak sadece sabır, çaba, bilgi ve organizasyon işidir. Kim bu organizasyonu daha iyi yapar ise sorunları çözebilir. Ama bakış açımızı değiştirmediğimiz müddetçe kalıcı sorunlarımızı kalıcı bir şekilde çözmek mümkün değildir. Stratejik hatalar taktik birtakım değişiklikler ile giderilemez o yüzden Baroya yaklaşımımızda, baro yönetimine yaklaşımımızda bu stratejiyi geliştirmemiz, yeniden düşünmemiz ve yeniden değerlendirmemiz gerektiğini herkesin dikkatine sunuyorum.
BARO ÖNCE KENDİ İŞİNİ YAPMALI
Sizce bir baro yönetimi nasıl olmalıdır. Bu konuda sizin pencerenizden bakan sizin gibi düşünen size hak veren meslektaşlarınız olduğuna inanıyor musunuz?
Birçok meslektaşımız katı grupçuluk belli bir siyasi bakış açısından baronun yönetilmesi ve mesleğe yansımasından ciddi derecede rahatsızlar ve bunun tereddüdü içindeler. Bu durumun mesleğin sorunlarını arka plana ittiğini ve grupların, ideolojilerin öne çıkarak baroyu geri planda kaldığı kanaatinin yaygın olduğu değişik şekillerde bana gelen verilerden anlaşılıyor. Bir baro diğer kurumlardan farklı olarak bir güven kurumu olduğunu bir ağırlığının olması gerektiğini unutmamalıdır. Bunun için gerekli gereksiz her konuda görüş beyan etmek baronun inandırıcılığını güvenirliliğini ve söylediği sözün ağırlığını azaltacaktır. Özellikle konuşulduğunda sloganlar ve sübjektif değerlendirmelerle değil objektif herkesi kapsayan ve hukuki dayanağı olan bir hukuk kurumu olarak mesleğe yaklaşıldığında söylenen sözün ciddiyeti olacaktır. Çok konuşmak her zaman etkili sonuç doğurmaz. Bilakis az, öz, sonuç doğuran objektif bir söylem her zaman daha etkilidir. Kutadgu Bilig’de çoğu faydasızdır, iyisi özdür; söz asıl bilerek söylenen sözdür; dinlenir akılda kalır kısa söz, binlerce düğümü tek bir söz ile çöz diye meşhur bir söz var. Dolayısıyla hukukçu ve hukukçuların organize gücü olan baro bu binlerce düğümü tek bir söz ile çözecek kabiliyetini ortaya koymak yeteneğine sahip olmalıdır. Bir baro her şeyden önce kendi işini iyi yapmalı, sonra başkalarına akıl vermelidir. Ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri herkes kendi işi ile ilgili sorunları çözmezken, çözemezken, kendi işi ile ilgilenmezken başkalarına akıl verip onların yerine düşünmesi büyük önerilerde bulunmasıdır. Kendi işinde küçük adımlar atmayanlar başkalarının yaptığı işlerde büyük önerilerde ve tavsiyelerde bulunmayı kolaylıkla gerçekleştirebilmektedir. Eğer siz hukukun ciddî sorunlarını gündeme taşımayıp veya cılız bildirilerle ortaya koyarken, Ülkenin iktisat veya tarım politikası hakkında konuşursanız söyledikleriniz ciddiye alınmaz; hatta bu sefer iktisatçı veya ziraatçı da olur olmaz hukuk hakkında konuşunda bizim buna söyleyecek sözümüz bulunmaz.
ÖNCE KENDİMİZİ DEĞİŞTİRMELİYİZ
Hukukun diğer bileşenleri konusunda neler söyleyeceksiniz. Sonuçta mensubu olduğunuz meslek grubu hukukun diğer bileşenleri ile sürekli mesai halindedir. Onlarla olan iletişiminiz nasıl olmalıdır?
Bugün geldiğimiz noktada hakimleri savcıları ne kadar eleştirirsek eleştirelim bizim hemen bugün ve doğrudan düzeltmemiz mümkün değildir. Bunlar için çözüm üretebilir, tavırlar ortaya koyabilir, söylemlerimiz olabilir, çözüm önerilerimiz olabilir ve bunları ısrarla takip edebiliriz. Ama başarabileceğimiz daha başka bir şeyler de var. Önce kendimizi, sağlıklı, bilgili, donanımlı ve mesleki değerlere sahip bireyler ve avukatlar olarak hukukun hizmetine sunmalıyız. Bu sebeple bunu sağlayabilecek tek güç ve bu konuda inandırıcı olacak tek yer barolardır. Eğer barolar bu etkinliği sağlayamadan mahkemelere, hakimlere, savcılara, söz söylüyor ise ne kadar haklı olursa olsun bu inandırıcı olmayacaktır. Bunların tümünü aşmak, daha iyiyi yakalamak kolay hem de çok kolaydır. Yeter ki bir taassup ve dışlama ile değil hepimizin enerjisini kullanarak hep birlikte çaba gösterelim ve umutlu olalım. Mesleki sorunların çözümü, baroların güçlendirilmesi için çok ciddî çalışmalarımız ve programımız var. Bunlara program ve planlarımızda sorunları tespit edip çözüm önerilerini de ortaya koyarak meslektaşlarımıza sundur. Sloganımız ayrıştıran değil, birleştiren baro; konuşan, değil, çalışan ve çözüm üreten barodur. Her konuda çalışmamız ve çözümümüz var. Baronun doğrudan çözeceği tüm sorunları çözeceğiz; bunun dışındakilerde de işbirliği yaparak, zorlayarak, takip ederek sorunların çözümünü sağlayacağız.
Yenilikçi Avukatlar Grubu Yönetim Kurulu Üyeleri:
Avukat Dr. Soner Hamza Çetin, Av. Neslihan Küreksiz Alaylı, Av. Yılmaz Gönen, Av. Yeşim Özkök, Av. İsmail Can Yavuz, Av. Filiz Erusta, Av. Yasin Yardımcı, Av. Başak Karataş, Av. Abdulvahap Karakuş, Av. Ferhat Canbedir.
Son olarak İzmir Barosu Başkanlığına seçilmeniz durumunda mesleğiniz ve genç avukatlar adına neler yapacaksınız. Bize biraz projelerinizden de söz eder misiniz?
Haber Merkezi