- Gündem
- 27.11.2025 19:29
Erdoğan ve Papa Leo Türkiye’de buluştu: İslamofobi, barış ve insanlığın geleceği masaya yatırıldı
Erdoğan ve Papa Leo kritik bir dönemde Türkiye’de buluştu. İslam karşıtlığı, küresel barış ve Filistin mesajlarıyla insanlığın geleceğine dair önemli uyarılar yapıldı.
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Papa 14'üncü Leo ile görüşmesinin ardından, "Tahammülsüzlük çatışmayı, çatışma da ayrışmayı, nefreti ve şiddeti besler. Batıda giderek tırmanan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı bu kısır döngünün birer tezahürüdür. Medya, sosyal medya ve popülist siyasetçiler Müslümanlara yönelik ırkçı ve ayrımcı algıyı bilerek ya da bilmeden körüklemektedir. Çoğu zaman politik kaygılarla görmezden gelinen bu hassas meselenin yarın daha vahim boyutlara ulaşma ihtimalini göz önünde bulundurmalıyız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Papa 14'üncü Leo, ikili ve heyetler arası görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ndeki Cihannüma Salonu'nda basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Saygıdeğer Papa 14'üncü Leo'yu ve heyetini ülkemizde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bir kez de sizlerin huzurunda kıymetli misafirimiz ve heyetine ülkemize hoş geldiniz diyorum. Kendilerinin göreve başladıktan sonra ilk yurt dışı seyahatini Türkiye'ye gerçekleştirmesini her bakımdan çok anlamlı buluyorum. Bu müstesna ziyaretin Türkiye ile Vatikan arasındaki köklü ilişkilerin; dostluk, iş birliği ve karşılıklı anlayış temelinde güçlenmesine katkı sağlamasını canı gönülden temenni ediyorum. Başta bu salondan yansıyanlar olmak üzere ziyaret boyunca Türkiye'den verilecek mesajların Türk-İslam dünyasına, tüm Hristiyan coğrafyasına ulaşacağına, dünyada barış umutlarını daha da artıracağına yürekten inanıyorum" dedi.
'BARIŞI SAVUNAN BİR YAKLAŞIM ETRAFINDA BULUŞTUK'
Erdoğan, Papa 14'üncü Leo'nun ziyaretinin bölgesel ve küresel olaylar bağlamında son derece kritik bir zamana tekabül ettiğini belirterek, "İnsanlığın yön arayışının hızlandığı, küresel düzeyde belirsizliklerin arttığı, Asya'dan Afrika'ya, Latin Amerika'dan Doğu Avrupa'ya gerilimlerin tırmandığı bir dönemde gerçekleşen ziyaretin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını ümit ve arzu ediyorum. Nitekim bugün verimli geçen ikili görüşmemizde küresel barışın ve istikrarın tesisi konusundaki gözlemlerimizi ve ortak beklentilerimizi paylaştık. İkili münasebetlerimizin yanı sıra insanlığın ortak vicdanını ilgilendiren güncel meseleleri ele aldık. Göçe zorlanan insanlara sahip çıkmak kadar, insanları göçe zorlayan sebeplerin ortadan kaldırılmasının da önemine dikkat çektik. Çatışmalar, insani krizler, yoksulluk, adaletsizlik ve iklim değişikliği gibi küresel sınamalar karşısında barışı savunan, adaleti önceleyen, merhameti esas alan bir yaklaşım etrafında buluştuğumuzu görmekten şahsen büyük bir bahtiyarlık duydum" diye konuştu.

'BU TOPRAKLARDA İNSANLAR ÖZGÜRCE YAŞAMIŞTIR'
Türkiye'nin üç kıtanın kalbinde Doğu ile Batıyı birleştiren, farklı kültür ve inançlar arasında köprü olan istisnai bir konuma sahip olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Biz, ilhamını çift başlı Selçuklu kartalından alan, yüzü ve yönü hem Doğu’ya hem Batı’ya dönük bir ülkeyiz. Bin yıldır vatanımız olan bu topraklarda her ırka, dine, mezhebe, kökene mensup insanlar hiçbir endişe, hiçbir baskı olmadan özgürce yaşamıştır. İstanbul'a, Hatay'a, Mardin'e, Diyarbakır'a, birçok şehrimize gittiğinizde camilerle birlikte kilise ve sinagogları yan yana görürsünüz. İstanbul'da Aya İrini Müzesi ve Neve Şalom Sinagogu, Trabzon'da Sümela Manastırı, Van'da Akdamar Müzesi ve daha nicesi. İşte bu, ortak yaşam kültürümüzün tanıklarından sadece birkaçı. Göreve geldiğimiz 2002 yılından bu yana 100’e yakın kilise, manastır ve ibadethanenin restorasyonunu tamamladık. Bunların bir kısmının açılışına bizzat iştirak ettim. Yıl sonuna kadar beş eseri daha ibadete açmayı hedefliyoruz. Bunun temelinde ise 'Yaratılanı Yaratan'dan ötürü seven', kainata sevgi ve şefkat nazarıyla bakan medeniyet tasavvurumuz vardır. Bundan 700 yıl önce Yunus Emre insanlığa nasıl sesleniyordu? 'Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan, halka müderris olsa hakikatte asidir.' Aynı şekilde Hazreti Mevlana da Divan-ı Kebir'inde şöyle diyordu: 'Bütün insanlarda aynı ruh vardır. Fakat bedenler, tenler yüz binlercedir. Dünyada çeşitli diller, lügatler var. Fakat hepsinin de anlamı birdir" ifadelerini kullandı.

'KÜRESEL BARIŞ İÇİN ÜZERİMİZE NE DÜŞÜYORSA YAPACAĞIZ'
Erdoğan, "Kıymetli misafirimizin, yüzyıllardır farklı inançlara ait ibadethanelerin kandillerinin aynı semayı aydınlattığı Türkiye'yi ziyareti hem ülkemizin özel konumuna, hem de ortak değerlerimize dikkat çeken anlamlı bir vesiledir. Biz de farklı kültür ve medeniyetlerin bir arada, yan yana ve huzur içinde yaşadığı bir tarihin mirasçıları olarak küresel barış ve istikrar ortamının serpilmesi için üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz ve yapacağız. Medeniyetler çatışmasının kışkırtıldığı bir dönemde Türkiye ve İspanya olarak ilk adımını attığımız, Birleşmiş Milletler çatısı altında ilerleyen Medeniyetler İttifakı Girişimi bu hassasiyetimizin en somut örneğidir. 20'nci yılını geride bırakan, 160'ı aşkın ülke ve kuruluşun mensubu olduğu Medeniyetler İttifakı'nın ulaştığı seviye sadece ülkemiz adına değil, tüm insanlık adına çok sevindirici ve umut vericidir. Tıpkı 20 sene evvel olduğu gibi bugün de çevremizdeki çatışma, kriz ve zulümler karşısında sorumluluk alıyor; kolay olanı değil zor olanı seçerek barış, adalet ve istikrar için elimizi taşın altına koyuyoruz. Milli gelire oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülkelerden biriyiz" dedi.
'HERKES İÇİN ADALET, HERKES İÇİN BARIŞ'
13,5 yıl boyunca 3,6 milyonu aşkın Suriyeliye ev sahipliği yaptıklarını söyleyen Erdoğan, "Suriye'de olduğu gibi Ukrayna'da da savaştan kaçan mültecilere, bilhassa savaş mağduru çocuklara kapımızı açtık. Karadeniz Tahıl Girişiminden esir ve cenaze takaslarına, tarafları ortak bir zeminde buluşturan pek çok adım attık. Son günlerde Rusya-Ukrayna Savaşı'nı sonlandırmaya dönük hareketliliği yakından takip ediyor, gerekli desteği ve katkıyı sunmaya çalışıyoruz. Saygıdeğer misafirimizin barış ve diyalog yönündeki çağrıları da diplomatik sürecin başarısı bakımından son derece kıymetlidir. Herkes için adalet, herkes için refah, herkes için barış, herkes için huzur. Bizim gayemiz ve başarmak istediğimiz işte bunlardır. Şadi Şirazi’nin 'Baştan başa bütün dünya bir damla kanın yere dökülmesine değmez' sözündeki hikmetin rehberliğinde adil ve kalıcı bir barışın tesisi yolunda çalışmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'FİLİSTİN HALKINA EN BÜYÜK BORCUMUZ ADALETTİR'
Bölgedeki kalıcı barış ikliminin kalbinde Filistin meselesinin olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Çoğu çocuk ve kadın 70 binden fazla Gazzelinin katledildiği, 2 yılı aşkın süren saldırılarda bu acı hakikate bir kez daha şahit olduk. İsrail hükümeti aralarında kiliselerin, camilerin, hastanelerin, okulların da olduğu sivil yerleşim yerlerini aylardır bombalıyor. İsrail’in vurduğu ibadethanelerden biri de Gazze'deki tek Katolik Kilisesi olan Kutsal Aile Kilisesiydi. Kendilerine bu vesileyle tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Saygıdeğer misafirimiz ve seleflerinin özellikle Filistin meselesine yönelik dirayetli duruşlarını daima takdirle karşıladığımızın bilinmesini isterim. İnsanlık ailesi olarak Filistin halkına en büyük borcumuz adalettir. Bu borcu ödemenin yolu ise 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm vizyonunu bir an önce hayata geçirmektir. Öncelikle Gazze'de varılan ateşkesin tahkim edilmesi, sivillerin güvenliğinin teminat altına alınması ve insani yardımların kesintisiz biçimde Gazze'ye ulaştırılması gerekiyor. Aynı şekilde Kudüs-ü Şerif'teki tarihi statükonun korunması çok önemlidir. Doğu Kudüs'ün tarihi kimliğine zarar verecek her türlü mütecaviz eyleme karşı birlikte hareket etmeyi sürdüreceğimize inanıyorum."
'MÜSLÜMANLARA YÖNELİK IRKÇILIK KÖRÜKLENMEKTEDİR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye, vatandaşlarının yüzde 99'u Müslüman bir ülke olarak Hristiyan topluluklar dahil tüm inançlara saygıyı her yerde teşvik etmektedir. Ülkemizle birlikte tüm bölgemizde mabetlerin, tarihi eserlerin, kültür ve inanca dayalı kadim mirasın korunmasına büyük önem atfediyoruz. Komşumuz Suriye'nin uzun yıllardır süren çatışmalarının ardından farklı inanç, kültür, mezhep ve etnik kökenlerin barış içinde yaşadığı bir ülke yolunda attığı adımları destekliyoruz. Saygıdeğer konuğumuzun, uluslararası toplumun Suriye'yi yalnız bırakmaması yönünde yaptığı çağrıyı memnuniyetle karşıladık. Şurası bir gerçek ki; tahammülsüzlük çatışmayı, çatışma da ayrışmayı, nefreti ve şiddeti besler. Batıda giderek tırmanan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı bu kısır döngünün birer tezahürüdür. Medya, sosyal medya ve popülist siyasetçiler Müslümanlara yönelik ırkçı ve ayrımcı algıyı bilerek ya da bilmeden körüklemektedir. Çoğu zaman politik kaygılarla görmezden gelinen bu hassas meselenin yarın daha vahim boyutlara ulaşma ihtimalini göz önünde bulundurmalıyız" dedi.

'AİLEYİ KORUYAMAZSAK BİREYİ KORUYAMAYIZ'
Türkiye olarak uzun süredir bu tehdit ve tehlikeye dikkat çektiklerini belirten Erdoğan, "Katolik Kilisesi'nin İkinci Vatikan Konsili sonrasında diğer dinlerin mensuplarıyla iyi ilişkiler geliştirme anlayışını bu bakımdan önemsiyoruz. Müteveffa Papa Fransuva Soğuk Savaş'ın dini çevreleri de etkileyen çatışmacı söylemlerine prim vermemesi mühimdi. Vaktinde kaleme aldığı 'insani kardeşlik' belgesi yeni bir çığır açmıştı. Saygıdeğer misafirimizin de selefi Papa Fransuva gibi bugün Diyanet İşleri Başkanlığımızı, İstanbul'da Sultanahmet Camii'ni ziyaretlerini Müslümanlarla yapıcı ilişkiler geliştirme iradesinin bir işareti olarak değerlendiriyorum. Kendisinin artan tehditler karşısında ailenin korunmasına yönelik güçlü mesajlarını da büyük bir memnuniyetle takip ediyorum. Şunu hepimiz çok iyi biliyoruz: Cenab-ı Allah insanı bir erkek ve bir kadından yaratmıştır ve birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları için soylar, toplumlar olarak var etmiştir. Dolayısıyla aileyi koruyamazsak, bireyi koruyamayız. Bireyi koruyamazsak, insan olma bilincini muhafaza edemeyiz. Bu anlamda hepimize çok önemli görevler düştüğünü bugün bir kez daha ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
'BU ZİYARETİ ÖNEMLİ BİR ADIM OLARAK DEĞERLENDİRİYORUM'
Erdoğan, "Şüphesiz ortak yanlarımız, benzer yanlarımız; karşıtlıkların ve ayrımların fersah fersah ötesindedir. Hangi inançtan olursak olalım, hepimiz büyük insanlık ailesinin üyeleriyiz. Üzerinde yaşadığımız dünya, biz, Allah'ın kulları için bir imtihan vesilesi olmasının yanı sıra gelecek nesillerin de bize emanetidir. Bu emanete layıkıyla sahip çıkıp bizden sonraki kuşaklara teslim etmek gibi bir sorumluluğumuz bulunuyor. Peygamber Efendimiz 'İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez' buyuruyor. Merhamet üzerinde her zamankinden daha fazla durmamız gereken bir sürecin içindeyiz. Çevremize, diğer insanlara ve dünyaya merhamet nazarıyla baktığımız ölçüde huzura, güvenliğe, barışa doğru yol alabileceğimize inanıyorum. Bu ziyareti ortak zeminimizi güçlendiren çok önemli bir adım olarak değerlendiriyorum" dedi.
PAPA 14'ÜNCÜ LEO: HRİSTİYANLAR TÜRK KİMLİĞİNİN BİR PARÇASIDIR
Papa 14'üncü Leo ise "Yolculuğumun logosu olarak seçilen Boğaziçi Köprüsü’nün görüntüsü, ülkenizin özel rolünü çarpıcı bir biçimde ifade etmektedir. Her şeyin ötesinde sahip olduğunuz iç çeşitliliğe değer vererek, Akdeniz’in ve tüm dünyanın hem bugünü hem de geleceğinde önemli bir yere sahipsiniz. Bu köprü Asya’yı Avrupa’yla, Doğu’yu Batı’yla bağlamadan önce, Türkiye’yi kendi içinde birbirine bağlamaktadır. Ülkenizin farklı bölgelerini bir araya getirerek onu adeta bir 'duyarlılıklar kavşağı' hâline getirmektedir. Böyle bir bağlamda tekdüzelik bir yoksullaşma olurdu. Nitekim bir toplum ancak çoğulculuğa sahip olduğunda canlıdır; çünkü onu sivil toplum yapan şey, insanlarını birbirine bağlayan köprülerdir. Oysa bugün insan toplulukları giderek kutuplaşmakta ve onları parçalayan aşırı uçlar yüzünden bölünmektedir. Sizleri gönül rahatlığıyla temin ederim ki Hristiyanlar, ülkenizin birlik ve beraberliğine olumlu katkıda bulunma arzusundadırlar. Onlar Türk kimliğinin bir parçasıdır ve kendilerini de onun bir parçası olarak hissederler" dedi.
'İNSANLIĞIN GELECEĞİ TEHLİKE ALTINDADIR'
Papa Leo, "Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye adil ve kalıcı bir barışa hizmet ederek halklar arasında istikrarın ve yakınlaşmanın bir kaynağı olsun. Dört Papa’nın Türkiye ziyaretleri – 1967’de 6. Paulus, 1979’da 2. Jean Paul, 2006’da 16. Benediktus ve 2014’te Francis – sadece Kutsal Makam’ın Türkiye Cumhuriyeti ile iyi ilişkiler sürdürmekle kalmadığını, aynı zamanda Doğu ile Batı, Asya ile Avrupa arasında köprü ve kültürler ile dinlerin kavşağı niteliğindeki bu ülkenin katkısıyla daha iyi bir dünya inşa etmeyi arzuladığının da bir göstergesidir. Ziyaretimin özel vesilesi olan İznik Konsili’nin 1700'üncü yıldönümü de bize karşılaşma ve diyaloğu hatırlatmaktadır; tıpkı ilk 8 ekümenik konsilin günümüz Türkiye topraklarında toplanmış olması gibi. Bugün her zamankinden daha fazla, diyaloğu teşvik eden ve bunu kararlı bir iradeyle, sabırla uygulayan insanlara ihtiyacımız vardır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından uluslararası büyük kuruluşların kurulduğu dönemi takip eden günümüzde, ekonomik ve askeri güç stratejileriyle beslenen, küresel düzeyde yüksek gerilimli bir çatışma dönemine tanıklık ediyoruz. Bu, Papa Francis’in 'kademeli olarak yürütülen üçüncü bir dünya savaşı' diye adlandırdığı şeyin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Buna hiçbir şekilde boyun eğmemeliyiz. İnsanlığın geleceği tehlike altındadır. Bu yıkıcı dinamiğin soğurduğu enerji ve kaynaklar, insanlık ailesinin bugün birlikte yüzleşmesi gereken gerçek sorunlardan; yani barış, açlık ve yoksullukla mücadele, sağlık ve eğitim ile yaratılışın korunmasından başka yöne sapmaktadır. Kutsal Makam, yalnızca ruhani ve ahlaki gücüne dayanarak, her bir insanın bütünsel gelişimini önemseyen tüm uluslarla iş birliği yapmak istemektedir. Öyleyse gelin, tevazuyla Allah’ın yardımına güvenerek, hakikat ve dostluk içinde birlikte yürüyelim" diye konuştu.
Kaynak : DHA