Sayfa Yükleniyor...
İzmir Ticaret Borsası’nın işlem hacmini kaybetmemesi adına ihracatçıların borsaya katkı vermesi gerektiğini belirten İTB Meclis Üyesi Mehmet Esmer, borsanın olmadığı yerde ciddi fiyat kaoslarının yaşanacağını da sözlerine ekledi
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
İzmir Ticaret Borsası (İTB) Meclis Üyesi Mehmet Esmer, kuru üzüm başta olmak üzere üzüm sektörü ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. İTB’nin kan kaybettiğine dikkati çeken Esmer, bu konuda ihracatçılara seslendi. 2019-2020 üzüm sezonun hem üretici hem de ihracatçı için nasıl başarılı geçtiğini de anlatan Esmer, koronavirüsün sektörlerini etkilemediğini aktardı. 2019-2020 üzüm sezonun hem üretici hem de ihracatçı için nasıl başarılı geçtiğini anlatan Esmer, fiyatların tatmin edici noktada olduğunu vurguladı. Esmer, “2019-2020 sezonu doğru başladı, doğru yürüdü ve doğru bir şekilde sona erdi. Fiyat olarak üreticiyi de ihracatçıyı da tatmin ettiğini düşünüyorum. Dolayısıyla 2019-2020 için iyi bir sezon yaşandı diyebiliriz. En azında Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) piyasaya sezon başında girmiş olması, daha sonra özellikle İzmir Ticaret Borsası ortamında alışların yapılması, Tariş’in devrede olması, yani fiyat yapıcı bir kurumun olması piyasanın çok ciddi bir şekilde iyi çalışmasını sağladı. Fiyatlar da 9,5-10 TL seviyelerinde devam etti. Çekirdeksiz kuru üzüme bakıldığı zaman bu rakamlar tatmin edici gibi gözüküyor. Gönül ister ki 12-13 olsun, üreticimiz kazansın, ülkemize daha çok döviz girsin. Bunlar hepimizin istekleri ancak çekirdeksiz kuru üzümde geçmişe doğru baktığımızda ham madde fiyatlarının hep 1 dolar seviyelerinde dolaştığını görüyoruz. Bu sene tabi 1dolar seviyeleri aşıldı. Kısacası iyi üreticimiz, ihracatçımız için iyi bir sezon geride kaldı” ifadelerine yer verdi.
PANDEMİDEN ETKİLENMEDİK!
Bütün dünyayı etkisi altına alan ve ekonomik anlamda da birçok sektörü olumsuz etkileyen Koronavirüsün kendilerini etkilemediğini de belirten Esmer, Yılbaşından sonra bir pandemi sürecine girildi, birçok sektörde çok ciddi sorunlar yaşandı. Bizim de elbette pandemiyle beraber endişelerimiz vardı. Ancak, sektörümüz gıda sektörü olması, Avrupa’daki alıcıların ürünlerini erken istemesi gibi etkenler bizim için avantaj oldu. Yani üzüm sektörü olarak pandemi sürecinden de olumsuz etkilenmedik. Türkiye’nin ekonomi şartlarına baktığımız zaman bir takım sıkıntılar yaşadığımız su getirmez bir gerçek. Ama yukarıda bahsettiğim gibi kimsenin kimsede parası kalmadı. İşin ticaret kısmında da sıkıntı yaşanmadı. Sektör içinde batan firmalar olmadı. Herkesin parası zamanında ödendi. Bunlar işin ticaret kısmı açısından çok çok önemli şeyler. Yani hepsi birbirini tetikleyen olaylar” diye konuştu.
BULUTUN ALTINA YATIRIM YAPIYORUZ!
Üzüm sektörüne olan üreticilerin bulutun altına yatırım yaptığını, dolayısıyla yaşanan doğa olaylarının sektörü hiç beklemediği anda olumsuz etkileyebildiğini belirten Esmer, tarımın kooperatifleşmesin gerektiğinin altını çizdi. Esmer, “Üreticilerimiz bulutun altına yatırım yapan bir grup. Son dönemde yaşadığımız yağmur ve dolu olayları gibi Temmuz ayında da yağmurlar, dolular, fırtınalar çıkmaya devam ediyor. Yani bizim için iklimsel olayların ciddi sonuçları oluyor. Üretim hiç kolay değil. Girdiler çok pahalı ama üreticilerimiz bu girdileri kullanmak zorundalar. Üretici kendi gıdasından eksiltiyor bağına bahçesine yatırım yapıyor. Kısacası üreticinin işi hiç kolay değil. Üreticilerimiz bölük pörçük kesinlikle kooperatifleşmeleri gerekiyor. Tarımın Türkiye’de kooperatifleşmesi şart. Doğru düzgün bir tarım politikamız yok maalesef. İsteyen istedi yer de istediği ürünü ekiyor. Bağ alanları çoğalıyor. Bu da ciddi bir handikap” dedi.
İHRACAT OLMAZSA SEKTÖR ÇÖKER!
Üzüm sektörünün ihracata bağımlı bir sektör olduğunun altını çizen Esmer, “Üretimimiz artıyor ama tüketimimiz yok, bu sektörde ihracata bağımlıyız. Neredeyse yüzde 90’ı ihracı olan bir emtia. Ürünümüzü ihraç etmek zorundayız. Eğer ürünlerimizi ihraç etmesek bir sonraki sezon facia olur. 300 bin ton civarında ortalama bir üretimimiz var ve yaklaşık 270 bin tonunu ihraç ediyoruz. Buradaki bir tıkanıklık bu sektörün çökmesi demektir. Üreticimiz bunun bilincinde. Üreticimizden bizim istediğimiz doğru üretim. İnsanlar artık gıda sektöründe ne yediğini ne içtiğini bilmek durumda. Bu yüzden doğru ilaç kullanımı, doğru bir üretim tarzı bizi rakiplerimizin önüne geçirir” ifadelerine yer verdi.
AVRUPA’NIN İSTEDİĞİ GİBİ ÜRETMELİYİZ
Türk üzümünün dünyada önemli bir yerde olduğunu da sözlerine ekleyen Esmer, “Türk üzümünün dünyada çok önemli bir yeri var. Bu da doğanın bize verdiği bir nimet. Sanayi kullanımına çok uygun bir üzümümüz var. Dolayısıyla Türk üzümü Avrupa’nın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Tabi onların istedikleri şekilde üretmek zorundayız. Üründen çıkacak ilaç kalıntılarıyla büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Türkiye’nin en büyük 2’nci kalemi kuru üzümdür. Bizim bu işte yüz yıla dayanan ihracat kültürümüz var. Bu çok ciddi bir deneyim. Bütün bu etkenleri üst üste koyduğumuzda çekirdeksiz kuru üzüm sektörü diğer sektörlere göre daha rahat, iyi ve düzenli işleyen bir sektör” diye konuştu.
DESTEK ÇOK ŞEY İFADE EDER
Devletin küçük bir destekle sektörün yanında olmasının yaratacağı olumlu havaya da değinen Esmer, şunları söyledi: “Mutlaka ve mutlaka devletin, Tariş ya da TMO kontrolünde bir piyasa yapıcı kurumu ile sektörümüze destek ayağının olması gerekiyor. Devletin destek ayağı mutlaka olmalı. Bu az bir destekle yani 300 bin ton üzümün içinde yüzde 10 bile alsa 30 bin ton alarak desteklerse piyasanın son derece önünü açar. Dediğim gibi devletin buna çok para harcamasına gerek olmaz ama burada varlığını hissettirmesi gerekiyor. Bu çok önemli bir nokta. Zira yaşadığımız pandemi dönemi de bize şunu öğretti. Tarımın mutlaka devlet desteği alması lazım. Bu sektörü başı bırakmamalısınız. Tarım sektörünün buna ihtiyacı var.”
KEŞKE YAPABİLSEK!
Bağcılığın belli bölgelerde ciddi bir yaşam tarzına dönüştüğünü belirten Esmer, bunların kolay kolay üretmekten vazgeçmeyeceğini söyledi. Üzümün katma değerli olarak üretilmesini çok istediklerini de dile getiren Esmer, ancak bunun kolay bir iş olmadığını da sözlerine ekledi. Esmer, şunları söyledi: “Üzümün katma değerli olarak üretilmesi keşke yapılsa. Bu konuyu yıllardır dile getiriyoruz. İhraç ettiğimiz üzümümüzü yurt dışında çok farklı şekilde katma değeri yüksek bir şekilde görüyoruz. Hamur işlerin içinde çok görüyoruz. Üzümü tabi katma değerli bir şekilde üretmek çok kolay bir iş değil. Bu ayrı bir sektör. Yurt dışından aldığımız uzun ömürlü bazı gıdaların içinde Türk üzümünü görüyoruz. Keşke bunu biz kendimiz yapabilsek.”
ÜZÜM ÇUVALA DERTSİZ GİRERSE…!
Gelecek sezonun rekoltesi için şimdiden bir şey söylemenin doğru olmayacağını söyleyen Esmer, “Bugün kuru üzüm piyasasını etkileyen en önemli faktörlerden biri dolardır. Dolar fiyatına göre üzüm fiyatı değişkenlik gösterir. Bunlar bizim öngöremediğimiz şeyler. Diğer öngöremediğimiz faktör ise rekolte. Şimdiden önümüzdeki sezonun rekoltesi için konuşmak çok erken. Üzüm çuvala girmeden konuşmak yanlış derler, dolayısıyla üzümün çuvala girmesi gerekiyor. Geçmişe dönüp baktığımızda artık 300 bin ton civarında üzümün Türkiye’de olduğu kesin. Bu rekoltede üzüm olduğu zaman alıcı ve satıcı için herhangi bir problem olmuyor. 250 bin ton üzüm olursa da sıkıntı 380 bin ton olursa da sıkıntı. Rakam yükseldikçe arz talep dengesi bozuluyor” değerlendirmesinde bulundu.
KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKMASIN
Üreticiyi ürününü açığa bırakarak ayağına kurşun sıkmaması konusunda bir kez daha uyaran Esmer, “Üreticiye binlerce kez söylediğimizi bir kez daha söylemek istiyorum. Üretici kendi ayağına kurşun sıkmasın. Gidip de ürününü ihracatçıya açığa bırakmasın. Piyasanın en önemli aylarında üretici ürününü ihracatçıya açığa bırakması, ürününü ürün fiyatının yarısına bırakmış oluyor ve üretici kendi ayağına kurşun sıkmış oluyor. Ürün değerinin çok altında satılmış oluyor. Tabi bunun yanında piyasanın dengesini de bozmuş oluyor” ifadelerini kullandı.
İTB KAN KAYBEDİYOR!
İTB’nin kan kaybettiği konusunda uyarılarda bulunan Esmer, ihracatçılara seslendi. Esmer, İTB’nin işlem hacmini kaybetmemesi için ihracatçıların katkı vermesi gerektiğinin altını çizerek, borsanın olmadığı yerde ciddi fiyat kaoslarının yaşanacağını söyledi. Esmer, “İzmir Ticaret Borsası kan kaybediyor, bu hoş bir şey değil. Borsa İzmir’de üretim Manisa’da, insanlar buradaki fiyatlara göre borsaya gelmeden borsa fiyatlarını kullanıyor. Borsanın ne kadar alışveriş miktarı fazla olursa o kadar daha sağlıklı bir piyasa oluşuyor. Özellikle ihracatçımız eğer sağlıklı bir piyasa oluşmasını istiyorsa borsaya katkı vermesi gerekiyor. İhracatçılarımızın ayrı yerlerde alım yerleri var ama herkes bu alımlarını borsa fiyatına göre belirliyor. Biz de ihracatçımıza diyoruz ki ‘Lütfen siz de borsaya fiyatın oluşmasında katkı verin. Yani bölgeden 3 alıyorsan 1 tanesini de borsadan al’. Eğer yarın öbür gün burada borsa olmadığı takdirde müthiş bir fiyat kaosu oluşur. Yani sektörün en önemli sıkıntılarından biri de bu ve bu bangır bangır da geliyor. Borsaya sahip çıkmamız gerekiyor. Zira, 300 bin ton rekoltede Borsada 30-40 bin ton işlem oluyorsa bu sıkıntı var demektir. Yani 300 bin ton rekoltede en azında 100 bin ton işlemin borsadan geçmesi lazım. 100 bin ton üzümün işlemesi için de ihracatçının borsaya daha fazla katkı vermesi lazım. Borsadaki işlem hacimleri ne kadar yüksek olursa o kadar daha sağlıklı bir piyasa olur. Sektörün en büyük gizli sorunlarından biri de budur” diye konuştu.
Haber Merkezi