- Gündem
- 25.09.2025 00:12
CHP’nin Eyüpsultan’daki Filistin mitinginde on binler toplandı. Özel, Erdoğan’a seslenirken; Babacan, Trump’a “Ateşkes talep edin” çağrısıyla dikkat çekti.
CHP, Eyüpsultan Meydanı’nda Filistin'e destek mitingi düzenledi. On binlerce vatandaş, ellerinde Türk bayrakları ve Filistin bayraklarıyla mitinge katıldı.
Mitinge CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yanı sıra DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da katıldı.
Mitingte konuşan Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı:
"Erdoğan'a son çağrımdır. Sana 'Aptal olma' dedi, sustun. Rahip Brunson'u söktü aldı. Sustun. Yarın Trump'ın karşısındasın ona de ki 'Netanyahu senin dediğin gibi savaş kahramanı değil, savaş suçlusudur' de. Dışişleri Bakanın ayağını denk alsın, de. Bunları söyle ABD dönüşü seni Esenboğa'da ben karşılayacağım. Ama biliyorum sessiz kalacaksın. Şimdi Filistin'in bırakmışsın, Trump'ın gözlerine bakıyorsun. Türk milletine Trump'a teslim olan Erdoğan'ı şikayet ediyoruz."
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, mitingte konuştu. “Bu akşam burada gönlümüzdeki feryadı duyurmak için buradayız. Hep beraber Filistinli kardeşlerimiz için buradayız” diyerek sözlerine başlayan Babacan, “Filistin meselesi insanlığın ortak meselesidir. Gazze’de yaşanalar siyasetin konusu değil, insanlığın konusudur. Konu Filistin olunca parti ayrımı olmaksızın tüm Türkiye kenetlenir” dedi.
Gazze’de son aylarda yaşanan İsrail saldırısı sonucu meydana gelen can kayıpları ve yıkımlar hakkında bilgi veren Babacan, “Gazze’de bugüne kadar son iki ayda tam 65 bin kişi katledildi. Bunların çoğu çocuk ve kadın. 167 bin kişi yaralandı. 2 milyon nüfusluk yer Gazze, burada oluyor bunlar. 102 bin yapı, 300 binden fazla ev yıkıldı. Sadece son 24 saatte 58 Filistinli kardeşimiz daha katledildi. Bunlar sadece rakam değil. Bunların her biri tek tek can. Yıkılan evlerin her biri tek tek bir yuva. Gazze’de insanlar aç bırakılarak ölüme terk ediliyor. Açlığı bir öldürme aracı olarak kullanıyor şu andaki Netanyahu hükümeti. Yiyecek kuyruğunda bekleyen kadınları, çocukları silahla tarıyor bu insafsızlar. Gazze’de yaşanan soykırım her gün büyüyor” şeklinde konuştu ve şunu söyledi:
"Henüz bir günlük bebekleri bombalarla katlediyorlar. Tüm bunların mümessili gözü dönmüş bir iktidar, bir İsrail iktidarı. Bu katiller ordusu yüzünden bugün bölgemiz bir ateş çemberine dönmüş durumda. İsrail, Gazze’yi bombalamaya devam ederken bir yandan Lübnan’a bir yandan da Suriye’ye saldırdı. Bir yandan Yemen’e saldırırken bir yandan da İran’ı vurdu.”
Babacan, konuşmasına şöyle devam etti:
Bugün Netanyahu’nun en büyük destekçisi Trump. Trump’ın desteği olmasa Netanyahu bu şımarıklığı, hoyratlığı yapabilir mi? Ben buradan iki lafın başı ‘dostum Trump, dostum Trump’ diyen Erdoğan’a sesleniyorum. Netanyahu’nun en büyük destekçisine siz nasıl olur da dostum dersiniz? İnanın içim yanıyor içim. Alenen bir soykırımcının aleni desteğine Türkiye’nin Cumhurbaşkanı dostum diyemez, dememeli.
Uluslararası ilişkilerde, diplomasilerde yeri gelir düşmanınızla konuşursunuz ancak durduk yere şirinlik yaparsanız ülkenin itibarını yerle bir edersiniz. Bakın Güney Afrika Cumhuriyeti dünyanın diğer ucunda, ‘İsrail soykırım yapıyor’ dedi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Daha sonra Meksika, Şili davaya taraf oldu, iktidar sadece izledi. Malezya ticareti durdurdu. Onunla da kalmadı, İsrail’e gidip gelen hiçbir gemi benim limanlarıma uğrayamaz’ dedi. Malezya ta Güneydoğu Asya’nın ortasında bir ülke. Bizim iktidar sadece izledi. Mesele İsrail ise laf var eylem yok. Mesele Amerika ise laf da yok eylem de yok.
Şu andaki iktidarın yaptığı bu. Yarın Erdoğan, Beyaz Saray’da Trump ile toplantı yapacak. Kendisine Gazze ile ilgili tavsiyelerimiz var. Henüz vakit var, Amerika’da daha saat gündüz ki toplantı yarın. Birinci olarak Trump’tan ateşkes talep edin acilen çünkü Trump ‘dur’ derse İsrail kolay kolay hareket edemez. İnsani yardım koridorlarının derhal açılmasını ve sürekli açık tutulmasını isteyin. İsrail’e karşı etkili yaptırımların başlatılmasını talep edin. Savaş suçları için yargı süreçlerini derhal işletin. İki devletli çözümden asla taviz vermeyin.
Bir kez daha altını çizelim. Gazze Gazzelilerindir. Gazze Gazzelilerindir. Gazze, bağımsız bir Filistin devleti için direnenlerindir. Katliam emirlerini verenler hukuk karşısına çıkıp hesap verene kadar; Filistin davası devam edecek. Her biri teker teker yargılanıncaya değin; Filistin davası devam edecek. En tepedekilerden başlayıp, aşağıya doğru; yönetici kademelerinden, bürokratlara, subaylara varıncaya değin her biri teker teker yargılanacak."
Mitingde konuşan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, "Sadece burada Filistinli kardeşlerimizin acısını değil, insanlığın ortak acısına ses olmak için bir aradayız" diyerek Gazze'de aylardır devam eden saldırılara dikkati çekti. Uysal, şunları kaydetti:
"Gazze’de aylardır insanlığın yüzünü kızartacak zulümler icat edildi. On binlerce insan gözlerimizin içine baka baka katledildi. Osmanlı İmparatorluğu’nun geride bıraktığı aşağı yukarı 100 yıl geçmiş. İşte bu 100 yılda bu coğrafyada kan eksik olmamış, gözyaşı eksik olmamış. İşte bu aziz millet, yüce Türk milletinin insanlık önündeki vazifesi, gözü yaşlı anaların gözyaşını silmektir. O açıdan değerli dostlar, değerli gönül dostları, çocuk, kadın demeden insanlar katlediliyor. Çocukların açlıktan öldüğü, annelerin kollarında evlatsız kaldığı, şehirlerin harabeye çevrildiği, insanlığın tüm değerlerinin ayaklar altına alındığı bir manzarayla karşı karşıyayız.
Gazze bugün sadece bir coğrafya değildir. Gazze insanlığın sınavıdır. Büyük şair Mahmut Derviş şöyle diyordu: ‘Biz bu dünyada sadece kayıplarımızı defnetmek için yaşamıyoruz. Biz umudu büyütmek için buradayız.’ Evet, bugün Gazze’de toprağa düşen her can bize umudu da miras bırakıyor. O umudu yaşatmak işte sizlerin ve bizlerin bayrağının borcudur. Değerli dostlar, sormak isteriz. Sadece Türkiye değil, bu sefer İspanya’dan başlayarak, İtalya’dan başlayarak çok şükür insanlığın onuruna sahip çıkan milyonlar var. Onlara da buradan şükran borcumuzu ifade etmek isteriz.
Dini, milleti, cinsi fark etmeksizin yüce yaradanın yarattığı insanın onuruna sahip çıkan tüm insanları selamlıyoruz. Selam olsun. Maalesef bugün İslam’ı vahiysel bir tehdit olarak algılayan evanjelist, siyonist bir proje ile karşı karşıyayız. Mesele sadece Gazze değildir. Maalesef Türkiye’nin AKP iktidarının da yanlış politikaları neticesinde Orta Doğu’nun bel kemiği kırılmıştır. İşte bu ateş sadece Gazze’de on binleri değil, 65 binin üzerinde insan ölmüş onları da değil sadece, tüm bu coğrafyanın kaderini ilgilendirir haldedir. İşte böyle bir sapkın anlayış içerisinde bu bölgeye deli gömleği giydirmek isteyenlerin elbette duracağı yoktur. İşte onu durdurmak önün engeller koymak işte bu meydanlardan yükselecek seslerle olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Kudüs’ü terk edişinin 100. yılında ve aynı ayında Aralık 1917’nin 100. yılında 2017 Aralık ayında Trump, Kudüs’ü başşehir ilan etti. Şimdi bizim başımızdaki aklı evveller de, bu AKP iktidarı da işte bu Trump’ı, 100 yıl sonra orayı başkent ilan eden bu Trump’ı seçtirmek için neredeyse duacı oldular. İşte o Trump gelmiş bugün Gazze’yi ‘turistik bölge yapacağım’ diyor. Ağızlarını meydanlarda açıyorlar ama Trump’ın ağzını birinci derecede sorumlu olanların isimlerini bile telaffuz edemez haldeler. ABD Dışişleri Bakanı’nın bizleri de izam edecek şekilde '5 dakika görüşmek için her yolu deniyorlar' diyerek bu milletin varlığını, bu milletin kimliğini ayaklar altına kimsenin almasına müsaade etmeyeceğiz.
Dillerinden dökülenlerle amel etmeyenlerin, kürsülerde höykürürken öbür tarafta rüşveti kelam bağbında on binlerce Türk çiftçisi etkileyecek şekilde ABD’ye gitmeyen evvel nasıl vergi oranlarını, ambargolarını kaldırdığına şahit olduk. Meydanlarda 'Filistinliyim' diyenler, masalarda maalesef dolaylı yoldan da olsa İsrail’in menfaatini gütmüşlerdir. İşte biz bu iki yüzlülüğü kabul etmiyoruz. Filistin davası hiçbir iktidarın iç siyasette kullanacağı bir propaganda malzemesi değildir. Bu dava insanlık davasıdır. Filistinlilerin en temel hakkı insanca yaşamaktır. Bu hakkı görmezden gelenler tarih önünde suçludur ve bir gün bunun hesabını vereceklerdir. Gazze direnişi, insanlığın direnişidir.
Hakkın, adaletin, insanlığın yanında zulmün, yalanın, talanın, hukuksuzluğun karşısında hep beraber duracağız. Türkiye’de milli meselelerde iktidarı, muhalefeti bir yapamayanlar milleti arkasına alıp Amerika’nın Trump’ın karşısına çıkacağına şimdi bu coğrafyadaki diğer liderler gibi o meşruiyet açığını o büyük güçleri arkasına alarak bu milletin karşısına çıkmaya çalışıyorlar. İşte itirazımız bunadır. Bu milletin varlığını ve birliğini sağlamak hepimizin vazifesidir.
Bu bölgede barışın, istikrarın sağlanması sadece bugün BM’de de çok şükür yüzlerce ülke tanıdı. Ama kağıt üzerinde tanımak yetmez, egemenliğinin teminat altına alındığı, iki devletin varlığının teminata alındığı o günleri temin etmeden hiçbirimize uyku yoktur. Bu bölgeye uyku yoktur. Bugün bu ateşin orada kalmayacağını görüyoruz. Bölgenin başat ülkeleri Türkiye bata olmak üzere kendi meseleleri kendileri çözeceği zeminleri var etmek zorundadır.
Siz eğer kendi meselelerinizi çözecek zeminleri var etmezseniz 100 yıldır olduğu gibi adeta bir kadastro geçinerek burada yabancı güçler, müdahale etmenin yolunu bulacaktır. Yine kan akacaktır, yine gözyaşı akacaktır. İşte değerli dostlar bugün zulme sessiz kalan zalimin suçuna ortaktır. Kahrolsun İsrail’in zulmü, yaşasın özgür Filistin. İnanıyoruz ki gün gelecek Filistin özgür olacak, Kudüs yeniden barışın ve kardeşliğin şehri olacak."
Mitinge katılan Mahmut Arıkan, yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
"Sözlerimin hemen başında, Filistin halkının haklı direnişine destek veren, bu uğurda mücadele eden ve büyük bedeller ödeyen, Necmettin Erbakan’dan, Deniz Gezmiş’e, Rachel Corrie’den, Ayşenur Ezgi Eygi’ye tüm Filistin dostlarını sonsuz bir saygı ile selamlıyorum. Bugün bizi Filistin Başkonsolosluğu’nun yanında, Eyüp Sultan Hazretlerinin manevi makamında sizlerle buluşturan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e ve değerli yol arkadaşlarına en içten teşekkürlerimi iletiyorum. Bugün 24 Eylül 2025, tarihe not düşmek için gözbebeğimiz İstanbul’dayız.
Biz; inancımızın, haktan ve adaletten yana duruşumuzun bir gereği olarak buradayız. Filistin’in, Gazze’nin, Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın yanında olduğumuz için buradayız. Filistin, bugün dünyanın dört bir yanında birbirinden çok farklı yaşam tarzını benimsemiş milyarlarca insanın tek yürek olduğu bir meşaleye dönmüştür. Zulümlere kayıtsız kalan, tek tip dünya vatandaşı üretmeyi arzulayan siyonist mekanizmalar vicdan sahibi evrensel mozaik karşısında aciz kalmıştır. Milliyetçi, sosyalist, muhafazakar veya liberal; milyarlarca insanın ağzından tek bir söz yükseliyor: 'Nehirden Denize Özgür Filistin.'
Sendikacıdan işverene, akademisyenden öğrenciye, sporcudan taraftara, müzisyenden tiyatrocuya dünyanın tüm renkleri, katledilen insanlar için bir araya geldi. İşte halkların bu desteği, başlangıçta çekimser davranan, hatta İsrail’den yana tavır takınan hükümetleri bile Filistin devletini tanımaya mecbur bıraktı. Ancak, tüm bunlara rağmen İsrail Gazze’de katliamlarına devam ediyor. Canı istediğinde, Ortadoğu’da canının istediği yeri bombalıyor Dolayısıyla, bu tanıma kağıt üzerinde kalmamalıdır.
Bu tanıma, Filistin’deki işgali, Gazze’deki soykırımı durduracak, İsrail’in küresel bir tehdit haline gelen saldırganlığına son verecek ve İsrail’in işgal ettiği tüm topraklardan geri çekilmesini sağlayacak bir eylem planına, bir yaptırım sürecine dönüştürülmelidir. Aksi takdirde bu tanıma, senaryosu Tel Aviv’de yazılmış, New York’ta sahneye konulmuş, bir tiyatrodan öteye geçmeyecektir. Burada en büyük sorumluluk elbette hani şu 'dostum' dediğiniz işte ona düşüyor. Amerika çok net, çok pervasız.
Şimdi buradan, bu meydandan yarın Amerika’da Trump ile masaya oturacak olanları uyarıyoruz: İsrail’in işgalini, soykırımını yok sayacak hiçbir girişimin ortağı olmayın. Filistin halkının ve Gazze’nin direnişini kıracak hiçbir adıma ortak olmayın.
'Dostum' dediğiniz Trump’ın Gazze’yi kumarhanelerle, otellerle, eğlence merkezleriyle işgal etme planına alet olmayın. Kendi iktidarlarınızın devamı için Büyük Ortadoğu Projesi gibi Büyük İsrail Projesi gibi, emperyalist, Siyonist planların sakın ha taşeronu olmayın.
Aslında biz, bu şartlar altında hiçbir şekilde Türkiye ile ABD’nin pazarlığa oturmasını asla kabul etmiyoruz. Bakınız, ABD Dışişleri Bakanı Rubio dün bazı açıklamalar yaptı. Buradan iktidara açıkça sesleniyorum: Türkiye Cumhuriyeti’nin onuru hiç kimsenin kibirli söylemlerine malzeme yapılamaz. ABD Dışişleri Bakanı Rubio resmî olarak özür dilemedikçe, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Trump ile masaya oturmamalıdır. Bu mesele şahısların değil, doğrudan devletimizin izzet ve haysiyet meselesidir. Biz, sizden Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Amerika’nın küstah tavırlarına karşı Erbakan ve Ecevit duruşunu bekliyoruz. Şunu unutmayalın, Amerika ile dost olan, İsrail’le düşman olamaz.
Kıymetli Filistin sevdalıları, Filistin topraklarında, iki değil 77 yıldır işgal var. 1948’de Filistinlilerin yaşamlarını, topraklarını, zeytin ve limon ağaçlarını yok sayan İsrail ne ise 24 Eylül 2025’te ki İsrail, aynı İsrail’dir. 2025’te Netanyahu 21. Yüzyılın Hitleri, İsrail de faşizmin Ortadoğu şubesidir. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Merhum Necmettin Erbakan Hocamızın partilerinin kapatılmasının, siyasi yasaklar almasının, mütemadiyen önüne engeller çıkarılmasının en baş sebebi Siyonizm’in karşısında, Filistin halkının yanında duruşundan kaynaklıdır.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını İsrail’e karşı Filistin halkının yanında olmaya iten sebep neyse bugün de aynı sebepler devam etmektedir. İşte bu sebeple, bu tarihi miting çok kıymetlidir. Yarın Trump ile görüşecek olanlar, kendi partilileri de dahil, tüm Türkiye’nin Filistin halkının yanında olduğunu bilerek masaya oturmalıdır. Tabii biz 'tüm Türkiye Filistin halkının yanındadır' derken, iktidarın yöneticilerini kastetmiyoruz. İktidar, kendi tabanına rağmen, kendi seçmenine rağmen, İsrail ile simbiyotik ilişkilerini sürdürmektedir. Herkes biliyor ki, BaküCeyhan boru hattından İsrail’e petrol sevkiyatı devam ediyor. Varil başına '1 dolar 27 cent' hesabı devam ediyor.
İletişim Başkanlığı’nın tüm yalanlamalarına rağmen İsrail’e sevkiyat yapan gemiler limanlarımızı kullanmaya devam ediyor. 'Yapmıyoruz', dedikleri İsrail ile ticaret dolaylı yollardan devam ediyor. Kürecik’ten, İncirlik’ten İsrail ile istihbarat paylaşımı hala devam ediyor. Bütün bunları dile getiren Filistin dostu gençlere yönelik, engellemeler, gözaltılar, tutuklamalar ve ev hapisleri devam ediyor.
Bu akşam, bu meydandan, İstanbul’umuzdan, Eyüp Sultan Hazretlerinin manevi makamının yanı başından iktidara sesleniyoruz: Türkiye mutlaka net olmalıdır ve somut adımlar atmalıdır. İsrail ile tüm anlaşmalar, tüm diplomatik ilişkiler iptal edilmelidir. İsrail’i tanıma kararı geri çekilmelidir. BaküCeyhan boru hattından İsrail’e petrol sevkiyatına son verilmelidir. Limanlarımızdan İsrail’e sevkiyata son verilmelidir. Türkiye’de ikamet ettiği halde İsrail’in Gazze’deki savaş ve soykırım suçuna iştirak ettiği tespit edilen herkes yargı karşısına çıkarılmalıdır. Başta Kürecik ve İncirlik olmak üzere askeri üslerde İsrail lehine olan tüm faaliyetler durdurulmalıdır.
Ne dediğimizi iyi anlayın: Biz, iktidardan miting yapmasını, hamasi nutuklar atmasını, kınama mesajları yayınlamasını, Trump’ın yanında havalı pozlar vermesini istemiyoruz. Biz İsrail’e karşı tam ambargo, tam tecrit, tam boykot tam yaptırım istiyoruz. Türkiye’nin elindeki imkânlar sınırlı değildir. Yıllardır yaptıkları yanlış uyulamalara rağmen güçlü bir ülkedir. Gazze’ye uluslararası bir barış gücü gönderilmesi için Türkiye acil ve kararlı girişimlerde bulunmalıdır. Ancak bu temasta bulunurken şu noktaya da dikkat çekmek isttiyotum: Bu barış gücü, direnişi kırma, işgali pekiştirme ve Gazzelileri yerlerinden etme planının bir parçası olmamalıdır.
Buraya gelirken, sizlere Akdeniz’den, Sumud Filosu’ndan selamlar getirdim. Gemilerdeki arkadaşlarımızla sürekli görüşüyorum. Çok zor bir yolculuk yapıyorlar. Hem bir yandan zorlu deniz şartlarıyla hem de İsrail’in tacizleriyle mücadele ediyorlar. Ama güçlerini, kararlılıklarını buradaki vicdanları insanlardan alıyorlar. Hepsinin sizlere çok çok selamları var.
AK Parti iktidarının, böylesi tarihi bir uluslararası girişimin güvenliğini sağlamak için hem uluslararası toplumu harekete geçirmeli hem de kendisi bizzat Sumud Filosunun yanında durmalıdır. Eğer iktidar yaptığı konuşmalarda gerçekten samimiyse, Sumud Filosuna sahip çıksın. İşte Akdeniz orada, işte Sumud Filosu orada. Bu gece bir karar alın. Sumud Filosu'nu korumaya alın. Sizin güvenliğinizle Gazze limanlarına sağ salim yanaştırın ki sizin gerçekten samimi olduğunuzu görebilelim.
Şunu tüm kalbimle inanarak söylüyorum: İktidarlara rağmen bizler, bayrağımızın rengini şüheda kanından almış bizler, yeryüzünde yine umudun ve barışın öznesi olacağız Allahın izniyle. Bizler, Anadolu’da 7 düvele karşı, emperyalizme karşı; Milli Mücadeleyi kazanmış bizler, tek bir yavrunun gözyaşı dökmesine müsaade etmeyeceğiz Allah'ın izniyle. Bizler, inanç, coğrafya, renk ve konjonktür ayrımı yapmadan her zalimin karşısına dikileceğiz. Tüm zalimlerin ortak hayali, mazlum milletlerin umutsuzluğa düşmesidir. Biz umutsuzluğa düşmeyeceğiz, kimseyi de umutsuzluğa düşürmeyeceğiz.
Biz, durum tespiti yapmaktan, kınamaktan, güçlü bir biçimde kınamaktan, lanetlemekten ibaret olan ama İsrail’e karşı hiçbir yaptırım içermeyen dış politikayı reddediyoruz. Şunu unutmayın: Etki oluşturmayan her tepki, tatminden ibarettir.
Sözlerimi toparlıyorum. Bu alanda olsun ya da olmasın, Filistin halkının yanında olan herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Filistin halkının haklı mücadelesine destek veren Deniz Gezmiş'leri selamlıyorum. Filistin haklının yanında olmanın bedelini ödeyen kürsülerden 'Bana ne Amerika’dan' diyen merhum Necmettin Erbakan hocamızı rahmetle, minnetle anıyorum.
Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak 2002 yılında İsrail’e 'Soykırımcı' diyen, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesini reddeden merhum Bülent Ecevit’i rahmetle anıyorum. Filistin için can veren Mavi Marmara şehitlerimizi bir kez daha anıyorum. Filistin için canını ortaya koyan Rachel Corrie’yi, Ayşenur Eygi’yi selamlıyorum. Meclis kürsüsünde Filistin için konuşurken kürsüde yaşamını yitiren Hasan Bitmez vekilimizi selamlıyorum. Şu an büyük bir kararlılıkla, Akdeniz’de ilerleyen Sumud Filosu’nu selamlıyorum.
Bu meydanı dolduran sevgili kardeşlerim, biz faturayı birilerine havale etmeye gelmedik. Kimin ne kadar cani kimin ne kadar duyarsız olduğunu bırakalım işgüzar medya kalemşörleri yazsınlar. Hiçbir menfaat beklemeden, dünyanın neresinde olursa olsun, her mazluma kalkan olmak inancımızın ve Milli Mücadele ruhumuzun, omuzlarımıza yüklediği en kıymetli vazifedir.
Dolayısıyla, şu iyi bilinsin: Uluslararası hukuk ve gerçek yaptırımlarla emperyal kurtların dişlerini biz sökeceğiz. Yeryüzünde gözü yaşlı her coğrafyaya biz koşacağız. Kahrolsun İsrail, yaşasın Gazze halkının direnişi. Kahrolsun İsrail, yaşasın denizden nehire özgür Filistin mücadelesi. Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, Allaha emanet ediyorum."
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun mektubunu okudu.
İmamoğlu yazdığı mektupta "İktidar, belli ki Türkiye’de oluşturmaya çalıştığı ve asla başaramayacağı otoriter rejim kurma projesine ses etmemesi karşılığında Netanyahu’nun politikalarına somut bir karşılık veremeyecektir" derken, şu ifadeleri kullandı:
"Eyüpsultan’ın mübarek ikliminde, Gazze’de İsrail’in işlediği büyük insanlık suçlarına, zulme karşı haykırmak için koşan her birinizi gönülden kucaklıyorum. Her birinize, cesur yüreklerinize sevgiyle sarılıyorum. Bugün burada Filistin’le, Gazze’yle dayanışmak ama en çok da insanlığın ortak sınavını konuşmak için toplandınız. İsrail, Gazze’de bütün uluslararası hukuk kurallarını ve her türlü insan hakkını ayaklar altına alarak, aylardır büyük bir mezalim yaşatmakta.
Birleşmiş Milletler’in (BM) Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, yayımladığı raporda açıkça ifade etmiştir ki, Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı soykırım suçu işlenmektedir. Kadın, çocuk, sağlık görevlisi demeden fütursuzca siviller katlediliyor. Karadan ve havadan, hedef gözetmeksizin, yerleşim yerleri moloz yığınlarına çevriliyor. İnsani yardımları da engelleyerek, bombalardan hayatta kalanları açlıkla öldürmeye çalışıyorlar.”
Bugün Gazze şehrinde yürütülen kara harekâtı, evleriyle birlikte okulları ve hastaneleri de hedef almakta; siviller, sığınacak hiçbir güvenli yer bulamamaktadır. Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te ise Filistinliler, her gün tacizlere, keyfi gözaltılara ve mülksüzleştirmelere maruz bırakılmaktadır. Bütün dünyanın gözü önünde yaşanan Gazze’deki bu tablo, Filistin topraklarında süreklilik gösteren bir baskı ve yok etme rejimini göstermektedir.
Dünyanın gözü önünde çocuklar yetersiz beslenmeden ölürken, kimse ‘Biz bilmiyorduk’ diyemez. Bu dehşet manzara karşısında, tüm dünyadaki vicdanlı topluluklar ayağa kalkmıştır. Ne var ki devletler, Filistin meselesine toplumlardan ya daha farklı ya da çok geç tepkiler vermektedir.
Birçok devlet yönetimi, stratejik çıkarlar uğruna, bu meseleye körsağır kalmaktadır. Burada ‘stratejik çıkar’ diye üstü örtülen gerçek, yönetimdekilerin koltuklarının devamlılığıdır. Zira bugün İsrail’e açıktan cephe almak, İsrail lobileri ve savaş rantçıları tarafından çevrelenmiş küresel güçleri de karşına almayı gerektirmektedir. Bunu hepimiz biliyoruz.
Gazze’de yaşanan soykırımın mimarı Netanyahu ve onun yönettiği iktidarın bu pervasızlığının en büyük sebebi; küresel güçlerden aldığı destektir. Son zamanlarda alınan Filistin’i tanıma kararları sembolik olarak önemlidir ama yeterli değildir. Çünkü, bu gidişle ortada fiilen bir Filistin kalmayacaktır. Bir an önce somut yaptırımlarla İsrail durdurulmalıdır.
BM Güvenlik Konseyi kararları, İsrail’in yasa dışı yerleşim faaliyetlerini durdurmasını ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti temelinde iki devletli çözümü kabul etmesini öngörüyor. Tanıma, ancak insani yardıma engelsiz erişim sağlandığında, sivillerin korunması güvence altına alındığında ve savaş suçlarından sorumlular Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde hesap verdiğinde gerçek anlamını bulur. Aksi takdirde sadece bir jest olarak kalır.”
Devletlerin, iktidarların bu acziyetlerine ve iki yüzlü politikalarına karşı, bütün dünya toplumları ise Filistin’in, Gazze’ye karşı aylardır meydanlarda direnişi büyütüyor. Gazze’nin Sumudun’a, dört bir yandan omuz omuza durarak dayanışma gösteriyor.
Bugün dünyanın vicdanı, dünyanın dört bir tarafında kurulan meydanlarda olduğu kadar, Akdeniz’de irili ufaklı yelkenlilerle Gazze’ye doğru yol alan ‘Küresel Sumud Filosu’ndadır. Eyüpsultan’dan, günlerdir açık denizde İsrail’in taciz ve tehditlerine rağmen yol alan inancı, dili, dini, rengi ayrı ama direnişi ve vicdanı bir olan Sumud Filosu’ndaki aktivistlere hep birlikte güçlü bir selam yollayalım. Seferleri seferimizdir.
Bu filonun korunması ve menziline ulaşması için Türkiye başta olmak üzere; Akdeniz ülkeleri, Avrupa ülkeleri, dünya ülkelerini seferber olmaya şimdiye kadar göstermediği kararlılığı bu kez olsun göstermeye davet ediyorum. Öte yandan, Türkiye’de artık bu konuda iktidara çağrı yapmanın bir anlamı kalmamıştır.
İktidar, belli ki Türkiye’de oluşturmaya çalıştığı ve asla başaramayacağı otoriter rejim kurma projesine ses etmemesi karşılığında Netanyahu’nun politikalarına somut bir karşılık veremeyecektir. Türkiye’nin, Filistin’de kalıcı bir barış ve huzurun sağlanmasına bölgesel liderlik yapmasının yolu da önce kendi demokrasisini ve iç barışını kurmasından geçmektedir. Bunu da en yakın zamanda milletimizle başaracağımızdan hiç şüphem yok.
Bugün insanlık için, barış için, ‘özgür Filistin’ diye haykırmak için bu meydana gelen tüm parti yöneticilerine ve tüm aziz yurttaşlarıma bir kez daha sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Bu dava, hepimizin davası. Tüm dünyadaki vicdanlı toplumların, her geçen gün çıkan daha gür sesi ile uzak olmayan bir zamanda Filistin gerçekten özgür olacak. Buna yürekten inanıyorum.
Gazze’nin kaybedecek vakti yoktur. Uluslararası toplum, derhâl ateşkesi sağlamalı, insani koridorları açmalı ve soykırımın faillerini adalet önüne çıkarmalıdır. Tarih, bu dönemde kimin sustuğunu, kimin cesurca konuştuğunu kaydedecektir. Biz susturulamayız. Eyüpsultan’dan yükselen bu ses, insanlığın vicdanının sesidir. Filistin’e özgürlük. Filistin’e özgürlük. Filistin’e özgürlük.”
Mitingte konuşan Gazzeli Yusuf Barakat şunları söyledi:
"Filistin’in dostları, Gazze’nin gökyüzünde savaş uçakları değil barış güvercinleri uçsun diye bugün Eyüpsultan Meydanı’na Filistin bayrakları ile gelen Filistin dostlarına selam olsun. 1974 yılında Yaser Arafat BM’de ‘Sol elimde zeytin dalı var, sağ elimde de devrimcimin silahı var, direnme hakkımız var.
Ey dünya elimizden zeytin dalını düşürmeyin’ dedi. Bugün de bir Gazzeli olarak şunu söylemek istiyotum. Evet sol elimizde barışın simgesi zeytin dalı var ama sağ elimizde de bugün Eyüpsultan ile birlikte bütün Türkiye’nin direnme hakkı var, direnme hakkımız var.
6 Eylül 2024 yılında Ayşenur Ezgi Eygi şehit edilmişti. Ayşenur asrımızın Deniz Gezmiş’idir. Tam Deniz Gezmiş gibi Filistin’e gidip Filistin halkı ile dayanıştı. Bunlar tarihe altın harflerle yazılacaktır. Bir gün sizleri özgür Filistin’de ağırlayacağımıza inanıyorum.
Artık insanlık ittifakı kurulup bütün Filistin halkı ile dayanışmak ve savaşı durdurmak için ittifak kurulmalıdır. Ben 5 yıl Türkiye’de okudum ve şunu öğrendim, Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün mücadelesi bütün halklara örnek alınması gereken bir mücadeledir. 'Yurtta barış, dünyada barış' diyen Atatürk, Filistin davasında örnek alacağımız kişidir."
Özgür Özel, dün sosyal medya X hesabından yaptığı "Birileri Netanyahu’nun dostu Trump’ın randevu kuyruğunda bekleyedursun, biz cesaretle Filistin’in yanındayız" paylaşımıyla hem vatandaşlara mitinge katılım çağrısı yapmış, hem de ABD'de bulunan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirmişti.
Alındığı kaynak: Nefes
Kaynak : HABER MERKEZİ