- Gündem
- 16.12.2025 16:54
Fatih Altaylı’ya verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasının gerekçesi açıklandı
Gazeteci Fatih Altaylı hakkında “Cumhurbaşkanını tehdit” suçundan verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasına ilişkin gerekçeli karar açıklandı.
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : AA
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, Altaylı’nın YouTube kanalında kullandığı ifadelerle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın suikaste uğrayabileceği ya da öldürülebileceği yönünde tehdit içeren söylemlerde bulunduğu belirtildi.
Kararda, program sırasında sunucunun yönelttiği sorular ile sanığın verdiği yanıtların incelendiği, bu kapsamda Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin değerlendirmeler yapıldığı ifade edildi. Söz konusu videonun, Türkiye’den de erişilebilen ve uluslararası bir platform olan YouTube üzerinden herkese açık biçimde yayımlandığına dikkat çekilen kararda, sanığın kanalının bir milyondan fazla aboneye sahip olduğu ve içeriğin yüz binlerce kez izlendiği vurgulandı. Bu hususlar dikkate alındığında, sanığın tehdit niteliğindeki ifadeleri bilinçli olarak iletme amacı taşıdığı ve bunun sabit olduğu değerlendirmesine yer verildi.
Mahkeme, sanığın gazeteci kimliğiyle yaptığı savunmada, söz konusu ifadelerin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönündeki iddiaları da ele aldı. Bu çerçevede, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Şubat 2007 tarihli kararına atıf yapılarak “basın özgürlüğü” kavramının kapsamı ve hukuka uygunluk nedenleri hatırlatıldı.
Gerekçeli kararda, haber verme hakkının hukuka uygun sayılabilmesi için aranan koşulların dört temel başlık altında toplandığı belirtilerek, bunların; haberin gerçek olması, güncellik taşıması, kamu yararının bulunması ve haberin içeriği ile sunuluş biçimi arasında düşünsel bir bağ olması şeklinde sıralandığı ifade edildi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI HATIRLATILDI
Kararda, ifade ve basın özgürlüğünün diğer temel haklar gibi mutlak olmadığına dikkat çekildi. Bu özgürlüklerin belirli koşullar altında sınırlandırılabileceği belirtilirken, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinin ikinci fıkrası başta olmak üzere hem uluslararası düzenlemelerde hem de iç hukukta ifade ve basın özgürlüğüne getirilebilecek kısıtlamaların açıkça yer aldığına vurgu yapıldı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), ulusal makamların bu takdir yetkisini AİHS'nin 10. maddesiyle bağdaşır şekilde kullanıp kullanmadıklarını, önüne gelen davalar aracılığıyla denetlediği hatırlatılan kararda, "O halde, ulusal makamlar, ifade özgürlüğünün sınırlanması ile ilgili takdir yetkilerini kullanırken, 'Sınırlamanın kanunda öngörülüp öngörülmediği, açıkça tanımlanıp tanımlanmadığı, sınırlamanın AİHS'nin 10/2. maddesinde yazılı veya yasada öngörülen meşru amaçlara uygun olup olmadığı, sınırlamanın çağdaş demokratik toplumun gereklerine uygun olup olmadığı, sınırlamada aşırıya gidilmemesi, orantılı ve ölçülü olunması' hususlarını gözetmek zorundadırlar." ifadelerine yer verildi.
Kararda, "meşru amaç" deyiminden, genellikle sözleşmenin 10/2. maddesinde yazılı kamu güvenliği, toplumsal ahlak ve ülkelerin yasalarında mevcut sair durumların kastedildiği ifade edildi. "Çağdaş demokratik toplumun gerekleri" tanımı ile anlatılmaya çalışılanın ise topluma sunulan, sınırlanmaması, kınanmaması, özgür bırakılması gereken ifadenin veya haberin, toplumun ilgisini çeken, güncel ve kamunun yararını güden bir tartışmayı içermesi ile halkı kin ve düşmanlığa sevk etmemesi, şiddete teşvik etmemesi, nefret veya ayrımcılık içermemesi, suçu ve suçluyu övmemesi, terör veya ayrılıkçı hareketleri övmemesi, meşrulaştırıp yüceltmemesi, başkalarının kişilik haklarını, onur, şeref ve saygınlığını, hakaret, sövme veya benzer yollarla zedelememesi gibi gereklilikler olduğuna işaret edildi.

ÇAĞDAŞ ÜLKELERİN ÇOĞUNDA İFTİRA, ONUR, ŞEREF VE SAYGINLIĞI ZEDELEYİCİ SÖZLER CEZALANDIRILIYOR
Her ne kadar doktrinde bu konuda üye devletlerin aynı ölçüleri benimsemeleri gerektiği savunulmakta ise de değer yargılarının ülkeden ülkeye değiştiği kaydedilen kararda, şu değerlendirmeler yapıldı:
"Çağdaş ülkelerin çoğunda, iftira, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemekte, suç sayılmak suretiyle cezalandırılmaktadırlar. Toplumun ve insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek, doğru ve gerçeğe uygun bilgiler ile donatmak, yaşanan sorun, olay ve oluşumlar hakkında kamuoyunu nesnel bir biçimde aydınlatmak, düşünmeye yönlendirici tartışmalar açmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu suretle denetlemek durumunda olan basının sahip olduğu hakkı hukuka uygun bir biçimde kullandığının kabulü için, açıklama, eleştiri ve değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bağ bulunması, açıklamada küçültücü sözlerin kullanılmaması gerekmektedir."
Kararda, sanığın söylemlerinin hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler kapsamında kaldığına dikkati çekildi. Sanığın söylemlerinin düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeyeceği, topluma sunulan, sınırlanmaması, kınanmaması, özgür bırakılması gereken ifadenin veya haberin, toplumun ilgisini çeken, güncel ve kamunun yararını güden bir tartışmayı içermesi ile halkı kin ve düşmanlığa sevk etmemesi, şiddete teşvik etmemesi, nefret veya ayrımcılık içermemesi, suçu ve suçluyu övmemesi, terör veya ayrılıkçı hareketleri övmemesi, meşrulaştırıp yüceltmemesi, başkalarının kişilik haklarını, onur, şeref ve saygınlığını, hakaret, sövme veya benzer yollarla zedelememesi gibi ilkelere uymadığı, ifadelerinin şiddete teşvik edici nitelikte olduğu dikkate alınarak, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kalmadığının anlaşıldığı vurgulandı.
Mahkeme heyeti, 26 Kasım'da Fatih Altaylı'ya "Cumhurbaşkanına yönelik tehdit" suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası vermiş ve Altaylı'nın tutukluluk halinin devamına hükmetmişti.
Kaynak : AA