Sayfa Yükleniyor...
Tarımsal arazilerinin konut ve turizm sebebiyle her geçen gün azalmasının ülkenin geleceği için ciddi sorunlar doğurabileceğini belirten Uğural, “Tarım arazisi olarak tescil edilmiş arazilerimize çivi dahi çaktırmamamız lazım” dedi
KEMAL ÖZKURT-ÖZEL HABER
Gıda enflasyonu her geçen gün artarken tarım arazilerindeki düşüş ise hız kesmeden devam ediyor. Konut ve turizm amaçlı kullanılmak için parsel parsel satılan araziler ve azalan çiftçi sayısı gıda tedariği konusunda Türkiye’nin geleceğini tehdit ediyor. 2001 yılında 26 milyon 350 bin hektar olan tarım arazileri 2022 yılında 23 milyon 865 bin hektara düşerek önemli ölçüde bir azalma gösterdi. Bu arazilerin ise sadece yüzde 58’lik kısmı tarıma uygun ekilebilir alanlar. Bununla birlikte resmi verilere göre kayıtlı çiftçi sayısı son 5 yılda yaklaşık yüzde 29, son 10 yılda ise yüzde 55 civarında azaldı. Destek alamayan çiftçiler yaşamlarını idame ettirebilmek için tarım arazilerini satarak farklı iş kollarına yöneliyor. Pandemi, savaşlar ve ekonomik sorunlar gibi yaşanan olumsuz gelişmelerin tarım ve gıdanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyleyen Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği Başkanı İsmail Uğural, “Özellikle gıda enflasyonunun yükseldiği bu zamanlarda ülke ekonomisine katkı verebilmek için tarım alanlarını betonlaştırmamamız gerekiyor. Bu konuda çiftçilerimizin kısa vadeli refahlarını düşünerek topraklarını satmamalarını, yetkili kurumlar da tarım arazilerinde planlanan projelere engel olması gerekmektedir. Tarım arazisi olarak tescil edilmiş, bunun ilanı yapılmış tarımsal arazilerimize çivi dahi çaktırmamamız lazım” dedi.
Geçmiş dönemlerde tarım arazilerine gereken değerin verilmediğini belirten Uğural, “Bundan 50 yıl önce sadece Türkiye değil dünya olarak tarım arazilerinin ne kadar değerli olduğunun farkında değildik. Fakat pandemi süreci, savaşlar ve ekonomik koşullar gibi yaşanan gelişmeler bize tarımın ve gıdanın ne kadar stratejik, olmazsa olmaz bir sektör olduğunu gösterdi. Bu yüzden tarım arazilerine gözümüz gibi bakmalıyız. Özellikle gıda enflasyonunun yükseldiği bu zamanlarda ülke ekonomisine katkı verebilmek için tarım alanlarını betonlaştırmamamız gerekiyor. Bu konuda çiftçilerimizin kısa vadeli refahlarını düşünerek topraklarını satmamaları, yetkili kurumların da tarım arazilerinde planlanan projelere engel olması gerekmektedir. Tarım arazisi olarak tescil edilmiş, bunun ilanı yapılmış tarımsal arazilerimize çivi dahi çaktırmamamız lazım. Geleceğimizi düşünüyorsak eğer günü kurtaracak çözümler değil, uzun vadede çalışmalar yapmalıyız. Çünkü insanlık olarak gıdaya her zaman ihtiyacımız olacak” diye konuştu.
Türkiye’nin ekilebilir tarım arazileri noktasında 23 milyon hektar alanla iyi bir noktada olduğunu ifade ederek bu avantajın çok iyi değerlendirmesi gerektiğini söyleyen Uğural, “Bu rakamlar 30 yıl önce daha fazlaydı fakat bütün dünyada olduğu gibi gerek şehirleşmenin hızlanması gerekse iç göçün ve nüfusun artmasıyla tarım arazileri büyük bir tahribata ve erozyona uğramış durumda. Bu durum Türkiye’de çok daha hızlı gelişti maalesef. Tüm bu olumsuzluklara rağmen dünya genelinde ekilebilir alan açısından 13. sıradayız. Bu bizim içim çok büyük bir nimet ve avantaj. Bunun değerini çok iyi bilmeliyiz. Bu saatten sonra geçmişe dönmek çok zor. Tekrardan tarım arazilerindeki yapıları söküp tarım yapmamız mümkün değil. Bugünden itibaren azalmaması için çalışmalar yapılması lazım. Tarımsal arazilerimizi bizde olmayan bazı enerji kaynakları petrol, doğalgaz gibi görelim” ifadelerine yer verdi.
Çiftçilerin desteklenmesi konusunun çok önemli olduğunu fakat yapılan desteklerin verimlilik ve etki analizlerinin yapılmamasının büyük bir sorun yarattığını dile getiren Uğural, “Türkiye’de çiftçi desteklenmiyor değil. Bazı alanlarda çok ciddi destekler var. Daha da fazla desteklenmeli. Asıl sorun çiftçi desteklerinin nereye gittiği noktasında ortaya çıkıyor. Verilen desteklerin izlenmesi gerekiyor. Her ay açıklanan milyonlarca lira desteklerin nerelerde kullanıldığı, verimlilik ve etkinlik konusu araştırmalıdır. Bakanlık her yıl milyarlarca lira destek veriyor. Peki bu rakamların etki analizini yapıyor muyuz? Yapmıyoruz. Yapamıyoruz. Asıl sorunun kaynağı bu. Çiftçiye para veriyoruz ama verimlilik üzerindeki katkısını bilmiyoruz. Bu yüzden yetkili bakanlıklarımızın etki analizi üzerindeki çalışmalarını kesinlikle yapması gerekiyor” diye belirtti.
ÇÖZÜM YOLU BİRLİKTE HAREKET
Konuşmasının sonunda çiftçilerin içinde bulunduğu durumdan kurtulabilmesi için birlik olması gerektiğine dikkat çeken Uğural, açıklamalarını şu ifadelerle sonlandırdı: “Ülkemizde çok fazla küçük ölçekli çiftçimiz var. Üretim yapan çiftçilerin toplamının yüzde 90’ı küçük üretici. Türkiye genelinde çok küçük parsellerde üretim yapıyoruz. Burada da ortaya çıkan sorunlardan biri de çiftçimizin ortak hareket etmemesinden kaynaklanıyor. Bu durumu hep konuşuyoruz ama hiçbir şekilde mesafe alamıyoruz. Kooperatifçilik tam anlamıyla çare olamıyor. Durum böyle olunca çiftçilerimiz her alanda mağdur oluyor. Çiftçilerimiz birlikte hareket edebilseler hem ürettikleri ürünlerin katma değerini yükseltirler hem aldıkları destekleri yukarıya çekebilirler hem de tarımsal arazi satışlarında kenetlenip buna engel olurlar. Bu iş Türkiye’de çok zor olsa da çiftçimizin kendisini toparlayabilmesi için çözüm birlikte hareket etmek. Çünkü bunun başka çaresi yok.”
BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Yatırımlara kapıyı açan anahtar: Kredi risk primi