Geleceğini gönüllü gözler aydınlatacak

Kabartma baskılı kitapları gelmedi, gönüllü okuyucuların işi çıktı, aynı evi paylaştığı annesi ise okuma-yazma bilmiyor. Üniversiteye gidebilmek için sınavlara hazırlanan görme engelli Yusufcan, geleceğini aydınlatacak ‘gönüllü gözler’ arıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 25.09.2018 07:48
  • Güncelleme Tarihi : 25.09.2018 07:48
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Geleceğini gönüllü gözler aydınlatacak

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Kimi zaman evinizde, kimi zaman otobüste, belki yatmadan önce, belki uzanarak, belki kahvenizi yudumlayarak... Okuduğunuz kitabın satırlarını göremeyen, yeni çıkan bir romanın sözcükleri arasında dolaşamayacak durumda olanları hiç düşündünüz mü? İzmir’in Limontepe mevkiinde bir gecekonduda yaşayan Mehmet ve Mevlide Dağlı çiftinin çocuğu olan Yusufcan Dağlı, onlardan biri. Henüz 17 yaşında. Doğuştan görme engelli, işitme azlığı da yaşıyor. En büyük tutkusu okumak. Kabartma baskılı kitapları, okula gidip gelirken yaptığı otobüs yolculuklarındaki tek yoldaşı. ‘Kabartma baskısı olmadığı için okuyamadığım o kadar çok kitap var ki birinin okumasını çok isterdim’ diye bahsediyor kitaplara olan açlığından. Tarihe büyük merakı var, hayali üniversiteye gidebilmek. Baba Mehmet Dağlı, oto çekicilik yaptığı için genelde şehir dışında oluyor. Anne Mevlide Dağlı ise oğlunun eğitim giderlerine destek olabilmek için ev işlerine gidiyor. “Çocuğumun ona kitap okuyacak birilerine çok ihtiyacı var ama ben ona yardımcı olamıyorum” diyerek zamanında okuma-yazma öğrenmemiş olmanın pişmanlığını yaşadığını söylüyor. Sınavlara hazırlık sürecinde ders çalıştırmak ve test çözmede kendisine destek olabilecek gönüllü ‘gözler’ arayan Yusufcan, “Çok umudum yok çünkü insanlar kendileri için bile kitap okumuyor ki bana okusunlar… Ama umarım bir okuyucu bulup sınavlara hazırlanacağım ve üniversiteyi kazanacağım” diyor.
OKUYAMADIĞIM O KADAR KİTAP VAR Kİ
Doğuştan görme engelli 17 yaşındaki Yusufcan Dağlı, engelinden dolayı yaşadığı sıkıntıları şöyle özetliyor: “Aşık Veysel Görme Engelliler Okulu’ndan mezun oldum. Şu an Vali Nevzat Ayaz Anadolu Lisesinde son sınıf öğrencisi olarak okuyorum. Eğitim hayatım boyunca zorluklar yaşadım, hala daha yaşıyorum. Mesela okulda ek ders almam gerekiyor ama bir şeyler sorabilmek için ben hocaların peşinde koşuyorum. Hocalar da bundan rahatsız oluyor. Sebebini anlayamıyorum. Henüz kabartma baskılı ders kitaplarım gelmedi. Üstelik bu sene konular daha ağır. Kaybedecek vaktim yok. Kitapları, özellikle macera ve tarih kitapları okumayı seviyorum. Zaten tarihçi olmak istiyorum. Kitaplar hep en yakın dostum oldu ama kabartma kitap bulmakta zorlanıyorum. Okula gidip gelirken otobüste hep kitap okuyorum, bazen farkında olmadan yüksek sesle okuyorum ve insanlar rahatsız olabiliyor. Kabartma baskısı olmadığı için okuyamadığım o kadar çok kitap var ki birinin okumasını çok isterdim.”

O MÜCEVHER GÖZLERİNİZ
Yusufcan, her gün okula tek başına gidip geliyor. Okula erişim konusunda fazla problem yaşamıyor olsa da dışlandığını ifade ederek, “Her gün okula kendim gidip geliyorum. Evden çıktıktan sonra otobüse binip okula gidebilmek için en az beş durak yürümem gerekiyor. Arada zorlandığımda insanlar yardımcı olmaya çalışıyor ama bazen yanlış yönlendirme yapanlar da olabiliyor. Okulda sıkıntı yaşamıyorum çünkü avucumun içi gibi biliyorum. Fakat yürürken insanlara çarpıyorum bazen. Bu beni üzüyor. Engelimden dolayı okuldaki arkadaşlarım tarafından ayrımcılık yaşayabiliyorum. Onlar muhabbet ederken ben tek kalıyorum. Görmeyince onlardan ne farkım oluyor ki? Kimse yanıma gelmiyor; ben yokmuşum gibi davranıyorlar. Bence insan elindekinin değerini bilmeli. Arkadaşlarıma hep şunu söylüyorum... Sizin elinizde bir mücevher var ama siz farkında değilsiniz. O mücevher de sizin gözleriniz ve test çözebiliyorsunuz” diyor.
BANA GÖZ OLMALARINI İSTİYORUM
En büyük hayalinin üniversite eğitimi alabilmek olduğunu söyleyen Yusufcan, “Üniversiteye hazırlanıyorum ve güzel bir yerlere gelmek istiyorum. Tek engelim gözlerimin görmemesi ve eğitim materyallerimin kısıtlı olması. Sınavlara hazırlanırken bana okuyuculuk yapacak birine ihtiyacım var. Canlı canlı bir okuyucudan konuları dinlemenin ve soru çözmenin bana katkı sağlayacağını düşünüyorum. Arada gönüllü okuyucu buluyoruz ama devamlılığı olmuyor. İşleri çıkıyor gelemiyorlar. Üniversiteye gidip eğitim alabilmem için birilerinin bana göz olmalarını istiyorum. Üniversite öğrencileri olabilir hatta lise öğrencileri de olabilir. Yeter ki bana gönüllü okuyuculuk yapmak isteyen birileri çıksın, ben gerekirse test kitapları ile yatar kalkarım. Çok umudum yok aslında çünkü insanlar kendileri için bile kitap okumuyor ki bana okusunlar. Üniversitede bilgiye erişim imkanım daha yüksek olacak. Umarım bir okuyucu bulup sınavlara hazırlanacağım ve kazanacağım. İzmir’de okumak istiyorum ama oraları tutturamazsam il dışına da çıkabilirim” diyerek sınavlara hazırlık sürecinde ders çalıştırmak ve test çözmede kendisine destek olabilecek ‘gönüllü gözler’ aradığından bahsediyor.

KEŞKE BEN OKUYABİLSEM
Okuma-yazma bilmediği için oğluna yardımcı olamadığını dile getiren anne Mevlide Dağlı ise, onun bir meslek sahibi olması için verdiği mücadeleyi şöyle anlatıyor: “Oğlum için hep çalıştım. Şu an evlere temizliğe gidiyorum. Okuma-yazma öğrenmediğim için çok pişmanım. Çocuğumun ona kitap okuyacak birilerine çok ihtiyacı var ama ben ona yardımcı olamıyorum. Eşim de işi gereği genelde şehir dışında oluyor. Kursa gitmek istiyorum ama bir yandan çalışmam da gerekiyor. Vaktim olmuyor. İşten eve gelince oğlumun diğer istekleri ile ilgileniyorum. Dolayısıyla kursa gitmeye vaktim kalmıyor. Üniversiteye gitmesini çok istiyoruz. En büyük hayalim onun kimseye muhtaç olmadan eline ekmeğini alıp, işinin başına geçmesi. Okula kendisi gidip geliyor. ‘Servise vereyim oğlum seni’ diyorum ama ‘Hayır ben kendim bir şeyler yapabilmek istiyorum’ diyor. Birlikte turlara katılmaya çalışıyoruz. ‘Anne sen bana göz ol gördüklerini anlat’ diyor.”
BU ÇOCUĞA NASIL EĞİTİM VERECEĞİZ?
Oğlunun engelinden dolayı eğitim alanında yaşadığı sorunlara da değinen Dağlı, “Liseye gidebilmek için sınavlara girdi. Yüksek bir puan alıp Karataş Anadolu Lisesini kazanmıştı. Okulla görüşmeye gittik. Engelli olduğunu görünce, ‘Biz bu çocuğa nasıl eğitim vereceğiz’ dediler. Ulaşım sıkıntısı da vardı. Nakil istedik. İlkokulda hep uzaktan onu takip ederdim. Onun haberi yoktu. Arkasında gezmekten yorulurdum. Okulun her tarafını gezip öğrenmeye çalışıyordu ama böylelikle kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendi. Okula hep kendi gitti geldi. Sabahları en son o çıkıyor evden. Kendi kendine üstünü giyer, yemeğini yer, çantasını hazırlar… Yol yürüyüp otobüse biner. Kaybolduğu zamanlar da oldu ama üzülmeyeyim diye bana hiç söylemedi” diyor.
 

İlginizi Çekebilir...

Kabul Ediyorum
İlkses Gazetesi olarak sistemimizde sadece sizin izinleriniz doğrultusunda bilgilerinizi kullanıyoruz. Detaylı Bilgi cookie script