Sayfa Yükleniyor...
SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, “Birkaç yıl sonra Suriye’yi tanımayan, Suriye ile tarihsel, toplumsal, kültürel ve duygusal bağı olmayan belki yaklaşık 2 milyon kişi burada olacak. Geri döneceklermiş gibi değil dönmeyeceklermiş gibi bizim planımızı yapmamı lazım” dedi
E. ÇAĞLA GENİŞ-SULTAN GÜMÜŞ
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından Ankara’da düzenlenen Medya ve Mülteciler Basın Buluşması’nın dördüncü haftası tamamlandı. Toplantının kapanış konuşmasını yapan SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, bu buluşmalar sayesinde yerel medya mensuplarıyla bir araya gelmekten mutlu olduklarını dile getirdi. Aralık ayına kadar sürecek etkinliklere 600’den fazla gazetecinin katılmasını hedeflediklerini ifade eden Kavlak, “Türkiye’de 370 bin Suriyeli çocuk doğdu. 1 milyon 600 bin kişi, 18 ve 18 yaş altı nüfusu temsil ediyor. Dolayısıyla bundan birkaç yıl sonra Suriye’yi tanımayan, Suriye ile tarihsel, toplumsal, kültürel ve duygusal bağı olmayan belki yaklaşık 2 milyon kişi burada olacak. Geri döneceklermiş gibi değil dönmeyeceklermiş gibi bizim planımızı yapmamı lazım. Ama dönmek isteyenlere tabi ki kapı her zaman açık. Aksi takdirde eğitime erişim, kamu güvenliği veya kamu yararı açısından risk oluşturabilir. Dolayısıyla bizim öncelikli çabamız herkesin insani olanaklara, hak ve hizmetlere, uyruk, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin erişmenin şartlarının oluşmasını sağlamaya çalışmak olmalı” ifadelerini kullandı.
MÜLTECİ KAVRAMI TARTIŞILDI
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından Ankara’da düzenlenen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşması” toplantısı ikinci gününde yazılı ve görsel basında mülteci kavramı tartışıldı. Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı ve Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, “Burası Anadolu, bu topraklar her zaman dışarıdan gelen insanları karşıladı. Bu insanların hepsi aslında kendi acılarını buraya getirdiler. Afganistan’dan, Kafkaslardan, Arap ülkelerinden… Biz onarlı ağırladık, sindirdik, bizden biri oldular. Bu bir toplumsal sorun. Önemli olan bu sorunun çözümüne zarar vermekten çok yarar sağlamamız. Şu an gazeteler hakkında çok olumlu şeyler söyleyemeyeceğim. Bu insanlar ülkelerindeki felaketten kaçtılar. Ya bu ülkede kalacaklar ya da başka ülkelere gidecekler. Bizim ‘misafir’ kavramından kurtulmamız lazım. Biz her zaman devletin dilini kullanmayız, biz gazeteciyiz. İki kavram var bağlayıcı olan. Biri sığınmacı biri mülteci. Gazeteler hem kaçak göçmen hem sığınmacı hem mülteci kavramını kullanmamalı. Kavramları bu kadar karıştırmak izleyenlerin de kafasını karıştırır” dedi.
BİZLER TOPLUMUN SİSMOGRAFLARIYIZ
Suriyelilere yönelik toplumda var olan nefret söylemlerine değinen Bildirici, “Hrant Dink Vakfı’nın nefret söylemi araştırmasında önemli veriler var. Birinci sırada Yahudiler, ikinci sırada ise Suriyeliler bulunuyor. Bu insanları toplumda suçlu olarak göstermeye hakkımız yok. Biz gazeteciyiz toplumun sismograflarınız. Toplumun empati yapmasını sağlayabiliriz. Yapmamız gereken yaşama tutunmaya çalışan insanlara yardımcı olmak. Yapılması gereken haberler konusundaki evrensel kriterler onlar için farklı değil. Olumsuz imaj bindirmeyeceğiz. Haberlerde bazı aidiyet unsurlarını başlığa çıkarmak zorunda değiliz. Haberlerde unsurları eksik vermemek de önemli. Bir yerde kavga çıktıysa nedenlerini ve diğer tüm unsurlarını tamamlamak gerekir. Somut bilgiye dayanmayan şeyleri vermemek gerekiyor. Kişisel kanaatimizi aktardığımızda okuyucu kesin bilgi sanabilir. Bizim mesleğimiz insan mesleği. Bu mesleği sadece insanlar için yapıyoruz. Eğer insan mesleğini yapıyorsak insan kim olursa olsun insanı korumak zorundayız” açıklamasında bulundu.
SURİYELİ GAZETECİLERİN GÖZÜNDEN MÜLTECİLER
Günün son oturumunda ise Suriyeli gazeteciler Elham Esmail Hakkı ve Subhi Dusouki, “Suriyeli Gazetecilerin Gözünden Mülteciler” başlığı altında konuşmalar yaptılar. Konuşmasında yaşadıkları ve içinde bulundukları durumu anlatan Ali Mohammed Shereef, “Medya çalışanları olarak çok önemli ve çok büyük bir görev yerine getirmekteyiz. Medya her zaman geleceğin şekillenmesinde büyük bir söz sahibi. Gerçeğin insanlara aktarılması büyük bir sorumluluktur. Biz her zaman sizin sevginize, bize karşı davranış biçiminize ve sizin kendi ülkenize olan sevginize hayranız. Keşke biz de kendi ülkemizde işlerimizi yapabilseydik, keşke bizim de böyle bir hükümetimiz olsaydı. Ama ne yazık ki böyle oldu” şeklinde konuştu.
GÖRSEL MEDYADA MÜLTECİLER
Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nın dördüncü haftasının son günü ise Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Aytekin Polatel ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Rıza Özel’in “Haber Kameramanlarının ve Foto Muhabirlerinin Gözünden Mülteciler” konulu oturumu ile başladı. Haber kameramanlığının zorluğuna dikkat çeken Aytekin Polatel, özellikle mültecilerin yaşadığı dramları çekerken duygusal anlar yaşadıklarını belirterek, “Haber kameramanları çok önemli görevler üstleniyor. Vizörün arkasında ağladığımız çok oldu, ben de çok ağladım. Bir STK olarak da farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalar da yapıyoruz. İletişim fakültelerinde sığınmacı ve mültecilere bakışlarına yönelik çalışma yaptık. Genç iletişimciler haber yarışması yaptık. Bölgelerindeki mülteci haberlerine yönelik. 50’ye yakın görüntü geldi. Bakış açıları dram, çalışma hayatı ve göç yolculuğu üzerine yoğunlaşmıştı. Kameramanlar olarak, bizim çektiğimiz görüntüler toplumların harekete geçmesine, ülkelerin bir karar verme noktasına gelmesine neden oluyor. O yüzden gelecekteki bu mesleği yapacak olan insanların da meslektaşlarımızın da neler düşündüğünü görmek için bu yarışmayı yaptık ve çok güzel sonuçlar elde ettik” dedi.
Gösterdiği göç fotoğraflarının hikayelerini ve mesleğin zorluklarını dile getiren Rıza Özel ise, “Basın fotoğrafının normal fotoğraftan farkı kamuoyu yaratma gücüdür. Aylan bebek fotoğrafı, bunu yarattı. Dünyada yayınlanmadığı gazete yok. Normal şartlarda çocuklar fotoğrafta kullanılmaz. Tartışılır ama o fotoğraf yayınlandıktan sonra Avrupa’daki birçok yerde mültecilere olan bakışı değiştiriyorsunuz. Bir haber fotoğrafçısı doğru kaynaktır. Kamu yararını gözeterek o fotoğrafı kullanıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
İNSANİ OLANAKLARA ERİŞİM
Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları üçüncü hafta programının kapanışını SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak gerçekleştirdi. Bu buluşmalar sayesinde yerel medya mensuplarıyla bir araya gelmekten mutlu olduklarını dile getiren Kavlak, her sene bu organizasyonun daha da büyüyerek devam edeceğini belirterek şunları söyledi: “Biz bu tartışmanın bir tarafı değiliz. Birlikte yaşamı sağlamak açısından neler ortaya konulabilir diye arıyoruz. Üzülmekten başka yapılabilecek şeyler de vardır diye düşünüyoruz. Göç alanında en iyi habercilik ödülleri, hem gazetecilerin daha fazla dikkatini çekmek hem kamuoyu farkındalığının artması hem de mülteci olgusunun daha bilinir hale gelmesi açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de 370 bin Suriyeli çocuk doğdu. 1 milyon 600 bin kişi, 18 ve 18 yaş altı nüfusu temsil ediyor. Dolayısıyla bundan birkaç yıl sonra Suriye’yi tanımayan, Suriye ile tarihsel, toplumsal, kültürel ve duygusal bağı olmayan belki yaklaşık 2 milyon kişi burada olacak. Geri döneceklermiş gibi değil dönmeyeceklermiş gibi bizim planımızı yapmamı lazım. Ama dönmek isteyenlere tabi ki kapı her zaman açık. Aksi takdirde eğitime erişim, kamu güvenliği veya kamu yararı açısından risk oluşturabilir. Dolayısıyla bizim öncelikli çabamız herkesin insani olanaklara, hak ve hizmetlere, uyruk, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin erişmenin şartlarının oluşmasını sağlamaya çalışmak olmalı” dedi.
SİYASETÇİLERİN DİLİ
Türkiye’de siyasetçilerin mültecilere ilişkin kullandıkları dilin uzlaştırıcı olması gerektiğini savunan Kavlak, “Mülteci Hakları Komisyonu temsilcileri ile görüşerek politikacıların kullandığı dilin uzlaştırıcı bir şekilde nasıl çalışma yapılabilir diye görüştük. Herkes farklı bir dil konuşuyor. Böyle bir çalışmamız olacak. Belediyelerle de çalışmalar yürütüyoruz. Daha önce mülteci dostu belediyeler diye bir çalışmamız olmuştu. Belediyeleri bir araya getirip iyi belediyecilik örnekleri çerçevesinde ne gibi çalışmalar yapılabilir, yapılan çalışmalar nasıl biçimleniyor şeklinde fikir paylaşımı gerçekleştirdik. Belediyelerin sorumluluk alanı biçimlendirilirken nefes alan herkes diye bir tabir vardır, vatandaş olmayan ya da yabancı ayrımı gözetmeksizin o bölgedeki kişilere hizmet götürme temelindedir. Kamusal bilinci çok genişletmemiz lazım. Suriyeliler sahilde geziyorlar, neden savaşa gitmiyorlar deniyor. Suriye’de kimin kiminle savaştığının belli olmadığı bir durum var. İnsan sosyal bir varlık alışveriş merkezinde gezmek ya da plaja inmekle onların mültecilik durumu ortadan kalkmıyor. Mülteci olmak demek ben başka bir ülkeye geldim bana dört duvar verin buradan dışarıya çıkmayayım demek değil. Duruma bakışı değiştirmek için vatandaşa daha fazla bilgi vermemiz lazım” açıklamasında bulundu.
GAZETECİLER SGDD OFİSLERİNİ ZİYARET ETTİ
Medya ve Mülteciler Buluşması kapsamında düzenlenen toplantı sonrasında gazeteciler, mültecilere yönelik gerçekleştirilen eğitim ve uygulamaları yerinde incelemek için Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nin Mamak ve Altındağ ofislerini ziyaret ederek, yetkililerden eğitim çalışmaları hakkında bilgi aldılar. Gazetecilere yönelik yapılan bilgilendirmenin ardından yetkililer, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Haber Merkezi