Sayfa Yükleniyor...
Geri Gönderme Merkezleri’ndeki kötü muamele ve yaşam koşullarının sığınmacıları intihara sürüklediğini söyleyen Mülteci Der Başkanı İrem Geçmez, “Üstelik sorumluların tespit edilip cezalandırılması gerekirken soruşturma izni dahi çıkmıyor” dedi
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Türkiye’de hakkında idari gözetim kararı bulunan sığınmacı ve mültecilerin geçici olarak tutulduğu Geri Gönderme Merkezleri (GGM), yıllardır kötü muamele ve hatta kimi zaman işkence iddialarıyla gündeme geliyor. Daha önce Gaziantep Oğuzeli’deki ve İzmir’in Harmandalı’dakiler başta olmak üzere çok sayıda GGM’den benzer şikayetler gelmiş ve intihar vakaları yaşanmıştı. Son olarak Aydın Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan Afgan sığınmacı Sayyid Ümit Sadat’ın intihar ederek yaşamına son vermesi bu merkezlerde yaşanan hak ihlallerini yeniden gündeme getirdi. Mülteci Der Başkanı Avukat İrem Geçmez, GGM’lerde yaşanan mağduriyetleri anlattı: “750 kişi kapasiteli geri gönderme merkezinde bir sağlık personeli bulunuyor. Kişiler sağlık personeli ile görüşmek için sıraya giriyor. Bazı geri gönderme merkezlerinde hala sıcak suya erişimin her zaman mümkün olmadığı şeklinde bilgiler alıyoruz. Mevcut koşullar yetersiz olduğu için spor salonlarında, yatak-battaniye gibi malzemeler olmadan yatmak durumunda da kalabiliyorlar. Personellerin yoğun bir şekilde ve bazen mesai kavramı olmadan çalışmaları kişilere tahammüllerinin azalmasına sebep olabiliyor. Herhangi bir cezai yaptırım ile karşılaşmayacağından emin olan personeller, mültecilere yönelik kötü muamelelerde bulunabiliyorlar. Bütün bunların sonucunda maalesef intiharlar gerçekleşebiliyor. Üstelik sorumluların tespit edilip cezalandırılması gerekirken soruşturma izni dahi çıkmıyor. Baroların kişilerle görüşmesine, sorunları tespit edilmesine izin verilmiyor. Göç alanında çalışan sivil toplum kuruluşları içeriye bile giremiyorlar.”
GÜNLERCE SIRA BEKLİYORLAR
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mülteci Der Başkanı Avukat İrem Geçmez, “2019’un Aralık ayında yapılan kanun değişikliği ile idari gözetime alternatif çeşitli yükümlülükler getirilmiştir ancak bir yılı aşkın bir sürenin geçmiş olmasına rağmen bu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar hala düzenlenmemiş olduğundan yeni düzenlenen bu tedbirlerin uygulamaya geçirilmesi mümkün olmamıştır. Kanunda kişilerin durumu değerlendirilerek hiç idari gözetim altına almadan alternatif tedbirlerin uygulanması da mümkündür ancak uygulamada genellikle kişiler önce geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altına alınmakta daha sonra bir değerlendirme yapılarak alternatif tedbirlerle birlikte serbest bırakılmaktadır. Bu da hem göç idarelerinin iş yükünün artmasına hem de geri gönderme merkezlerinin çoğu zaman kapasitelerinin üzerinde çalışmasına neden olmaktadır. Bu merkezlerde kişi sayısının artması hem bu değerlendirmelerin olması gerektiği gibi değil de kağıt üzerinden yapılmasına hem de diğer hizmetlere erişim konusunda sıkıntılar yaşamalarına neden olmaktadır. Bu kişiler kurumda yetkili bir memurla görüşmek istediklerinde kendilerine sıra gelmesi için günlerce beklemesi gerekebiliyor. Çoğu zaman kişiler neden orada tutulduklarını, ne kadar süre kalacaklarını, orada kaldıkları süre boyunca sahip oldukları hakları uzun süre öğrenemeyebiliyor” dedi.
TEMEL İHTİYAÇLARA ERİŞİM KISITLI
Geri gönderme merkezlerindeki yaşam koşulları ve sağlanan hizmetlerin oldukça yetersiz olduğunu dile getiren Geçmez, “750 kişi kapasiteli bir geri gönderme merkezinde bir sağlık personeli bulunuyor. Çoğu zaman kişiler sağlık personeli ile görüşmek için sıraya giriyor. Sağlık personeli hastaneye sevk ederse yine aynı şekilde gitme sırasının gelmesi, kurumdan hastaneye gidebilmesi için yeterli personelin bulunması, hastanede tedavi sırasının gelmesi, tedavisi süreklilik isteyen bir hastalığı varsa her seferinde bu işlemlerin tekrarlanması ve çoğu zaman bunların aksaması söz konusu oluyor. Bazı geri gönderme merkezlerinde hala sıcak suya erişimin her zaman mümkün olmadığı, şampuan, sabun gibi hijyen malzemelerine erişimin kısıtlandığı şeklinde bilgiler alıyoruz. Yine geri gönderme merkezinde tutulan kişiler çok farklı kültürlerden gelen ya da hastalığı nedeniyle özel beslenmeye ihtiyacı olan kişiler... Ancak tamamına aynı yemek çıkarılıyor ve bu nedenle yemek yiyemeyenler oluyor. Kişi sayısı arttıkça yine mevcut koşullar yetersiz olduğu için kişiler spor salonlarında, yatak-battaniye gibi malzemeler olmadan yatmak durumunda da kalabiliyorlar. Pandemi süreciyle birlikte haftada bir olan aile görüşleri belirsiz bir süreliğine kaldırıldı ve kişiler aileleriyle yalnızca telefon görüşü yapabiliyorlar ve bu telefon görüşlerinin süre ve sıklığı da hem kurumdaki kişi sayısına hem de idarecinin inisiyatifine kalabiliyor. İdari gözetim altında tutulan kişilerin çoğu bir adli süreç sonunda oraya alınmadıkları için psikolojik olarak ‘işlemedikleri bir suçun cezasını çektiklerini’ düşünebiliyorlar. Hem bu durum hem de koşullar kişilerin psikolojilerinin bozulmasına sebep olabiliyor. Bu kişilere etkili bir şekilde psikolojik destek verilmiyor” ifadelerini kullandı.
SORUŞTURMA İZNİ ÇIKMIYOR!
Olayların üzerinin örtülmesi yerine sorumluları bulunup cezalandırılması gerektiğini vurgulayan Geçmez, şunları söyledi: “Kurum içerisindeki personellerin yoğun bir şekilde ve bazen mesai kavramı olmadan çalışmaları kişilere tahammüllerinin azalmasına sebep olabiliyor. Hak bilinci gelişmemiş ve herhangi bir disiplin yaptırımı ile cezai yaptırım ile karşılaşmayacağından emin olan kişiler de mültecilere yönelik kötü muamelelerde bulunabiliyorlar. Bütün bunların sonucunda maalesef intiharlar gerçekleşebiliyor. Ancak dediğim gibi bu olayların üzerine gidilmesi, sorumluların tespit edilip cezalandırılması gerekirken personeller hakkında soruşturma izni dahi çıkmıyor. Yine bu tür kurumlara denetimler resmi kurumlar tarafından gerçekleştiriliyor. Baroların kişilerle görüşmesine, sorunları tespit edilmesine izin verilmiyor. Göç alanında çalışan sivil toplum kuruluşları içeriye bile giremiyorlar. Geri gönderme merkezlerinde bu tür olayların tekrarlanmaması ve hak ihlallerinin önüne geçilebilmesi için işbirliği yapılması, olayların üstü örtülmek yerine sorumluların bulunarak cezalandırılması gerekiyor.”
Haber Merkezi