- Gündem
- 20.04.2025 09:25
İzmir Barosu, Atatürk’ün 6 ilkesinden biri olan laikliğin Anayasa’ya alınmasının 87. yılı için açıklama yaptı. Açıklamada mevcutta ülkenin içinde bulunduğu durum eleştirilirken Filistin’e destek eylemine gönderme yapılarak, “Yetkililerin bizzat şeriatı savunduğu, gösterilerde hilafet çağrılarının yapıldığı, kamu yönetiminin cemaatlere ve tarikatlara teslim edildiği günümüzde laiklik ilkesini savunmak, demokrasiyi, özgürlüğü ve insan haklarını savunmakla aynı önemde ve değerdedir” denildi
Son dönemde özellikle siyasi arenada politika aktörlerince kullanılan ifadeler ve düzensiz dış göçün getirdiği ‘yönetimsel’ adaptasyonsuzluk nedeniyle ‘tartışılır’ hale gelen laikliğin 87. Yılı kutlanıyor.
Eğitim alanında uygulamaya konulan bazı projelerle laiklik her geçen gün daha da sorgulanır hale gelirken İzmir Barosu, Atatürk’ün 6 ilkesinden biri olan laikliğin Anayasa’ya alınmasının 87. Yılı vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.
Yapılan açıklamada, ülkenin geldiği nokta eleştirilirken ‘hukuk devleti’ vurgusu yapıldı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1930 yılında söylediği “Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar dünya gereksinimlerine göre yapılır ve uygulanır. Din düşüncesi vicdani olduğundan Cumhuriyet, din düşüncelerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesinde başlıca başarı koşulu görür” sözleriyle başlanan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
“Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Devletin bu temel ilkelerinin, muktedirler tarafından yıllar içinde birer birer ihlal edilmesi sonucunda, ülkemizde artık ne demokrasinin ne de sosyal hukuk devletinin varlığından söz edebiliyoruz.
Sıklıkla vurguladığımız üzere; siyasal iktidarın temsilcilerinin, toplumsal yaşamı dini esaslara göre şekillendirme hedefi apaçık ortadadır. Yetkililerin bizzat şeriatı savunduğu, gösterilerde hilafet çağrılarının yapıldığı, kamu yönetiminin cemaatlere ve tarikatlara teslim edildiği günümüzde laiklik ilkesini savunmak, demokrasiyi, özgürlüğü ve insan haklarını savunmakla aynı önemde ve değerdedir. Laiklik; demokrasinin, insan haklarının, din ve vicdan özgürlüğünün en önemli güvencesidir.
5 Şubat 1937'de, laiklik ilkesinin Anayasamızda yerini almasının 87. yıl dönümünde, Cumhuriyetimizin, cumhuriyet değerlerinin ve laikliğin yılmaz savunucuları olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Yaşasın laik cumhuriyet! Yaşasın laik Türkiye!”
TBMM tarafından kabul edilen ilk anayasa 20 Ocak 1921'de yürürlüğe girerken 1921 Anayasası, değişen ve gelişen ihtiyaçları karşılamaya yetmeyince, anayasanın esas prensiplerine sadık kalmak şartıyla ikinci bir anayasa hazırlandı. 20 Nisan 1924 tarihinde, ikinci bir anayasa kabul edildi. Ancak 1928’de yapılan bir değişiklikle anayasada yer alan “Devletin dini, İslam dinidir” maddesi kaldırıldı ve laiklik ilkesi 1937’de anayasaya girdi. 1937 tarihinde Anayasada yapılan değişiklikle devletin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu bir devlet olduğu kabul edilerek devletin laikleştirilmesi sağlanmıştır.