Güneşe erbane çalan kadınlar

Ortadoğu ve Mezopotamya’nın en kadim enstrümanlarından biri olan erbane; aşkı, acıyı ve kadını simgeliyor. Erbane eğitimi veren Feride Erkaçmaz ile yaşamına anlam katan erbaneyi konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 11.09.2017 07:36
  • Güncelleme Tarihi : 11.09.2017 07:36
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Güneşe erbane çalan kadınlar haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER

Erbane, binlerce yıldır Mezopotamya ve İran coğrafyasında kullanılan vurmalı bir çalgımızdır. Süryani, Arap, Kürt ve Farisi kültürlerinde mevcuttur. Bu saza Araplar ve Farslar “def” demekte, Kürtler ise “erbane“, “arbane” ve “arbani” gibi isimler vermektedir. Gövdesi eğilmiş bir ağaçtan oluşturulan kasnaktan meydana gelir. Bu kasnak için genellikle gürgen ve ıhlamur ağacı kullanılır. Kasnağın içerisine 33 adet kanca takılır ve bu kancaların her birine iç içe geçmiş üçer adet metal halka/zincir takılır. Bu zincir grubunda toplamda 99 metal halka bulunur. İşlenmiş oğlak derisi  gerilerek kasnağın üzeri kaplanır ve erbane son  halini alır. Çalmadan önce deri ısıtılarak gerginleştirilir ve daha gür bir ses çıkarması sağlanır. Erbane, cehri zikir  yapan  tarikatların  zikir ibadetleri esnasında da yaygın olarak kullanılıyor. Hanendeler, erbaneler eşliğinde  ilahilerle  zikre katılıyor.

KADININ ÇIĞLIDIR ERBANE

İzmir Müzisyenler Derneği’nde erbane dersleri veren Feride Erkaçmaz, “Erbane doğanın sesi, kadının çığlığı ve direnişi olarak tanımlanıyor. Müzikte her enstrüman bir duyguyu çağrıştırıyor. Erbane de aşkın, özlemin ve umudun simgelesi” diyerek sözlerine başladı: “Erbaneyi M.Ö binli yıllarda kadınlar ortaya çıkarıyor. Diyarbakır'da sık kullanılan erbane, Ortadoğu ve Asya'da çok yaygın. Erbane müziğin bir parçasıdır ve Kürt kültüründe önemli bir enstrümandır. Def’e benzediğini gördüğümde hele de kadının elinde her alanda çalınması dikkatimi çeken en büyük özelliği olmuştu. Dikkatimi çeken diğer bir yönü de kadının çok hassas ve çok nazik bir şekilde belki de çığlık çığlığa erbaneyi kullanması olmuştur. Erbane çalan kadınları gördüğümde içim büyük bir coşku ve heyecanla dolup taşar.”

UNUTULMANIN EŞİĞİNDE

Erbane’nin yeni çağda unutulmaya yüz tuttuğunu belirten Erkaçmaz, “Bu enstrüman hem eski hem de çok sesli ve renkli. 5. yüzyıldan önce var olan bu enstürman şu an unutulmanın eşiğinde. Erbaneyi diğer vurmalı çalgılardan ayıran özelliği, vuruşların dıştan içe doğru olmasıdır. Bu da çalgıcı ile çalgının bütünleşmesini sağlıyor, içselleştirme söz konusu. Erbane der ki; eğer gücün yoksa beni çalma. Eğer o gücün yoksa, ruhsal açıdan enerjik olmayıp ve hayallerini onunla birleştirmezsen, o seni kabul etmez. İşte bu yüzden yok oluyor erbane. Artık eski ruh, güç ve içselleştirme kalmadığı için.

Erbanenin unutulmayla yüze yüze kalması çok acı bir durum. Onu bir hastalık gibi yaymalıyız. İlaçtan daha etkili bir şekilde insan ruhunun derinliklerine ulaşabiliyor” dedi.

Erbane’nin perdeli bir enstrüman olmadığı için notalarının farklılığından bahseden Erkaçmaz, “Solfejle değil bona ile çalınıyor. Yani melodiyle değil, ritimle. La ve do tonlarında çalınır. Erbane bugün herkesin elinde kullanılarak bizlere güç veriyor. Hem estetiktir, hem nazik hem de asildir. Aslına bakıldığında kadının rengidir ve kadını tanımlıyor. O çaldığında sömürülen, öldürülen, ezilen, intihara zorlanan, terk edilen, çaresiz bırakılan tüm kadınların çığlığı olur. Şeklini un eleğinden almıştır. Doğaya bağlı ve yaratıcı olanlar bunu kullanmıştır. Bu da kadının doğasında vardır. Özelliklerine ve farkındalıklarına gelirsek, değişik çalma şekilleri vardır. Mesela etrafında halkacıklar var, ritimler eşliğinde 10’a yakın versiyonla çalınabiliniyor. O halkacıkların sesi, insanı yüreğin derinliklerine götürüyor. Çalarken bunları hissetmeniz lazım. Farklı bir yanı daha; stresli anlarda, üzgün ve kederli anlarda ve hatta keyifli anlarda can arkadaşınız oluyor” diye konuştu.

YENİ RENKLER İNŞA EDİYORLAR

Erbanenin kendisi için sadece bir enstrüman olmadığına dikkat çeken Erkaçmaz, tüm enstrümanlar gibi en çok dost sonra da yüreğinin bir parçası olduğunu söylüyor. Konuşmasında öğrencilerine değinen Erkaçmaz, “Ben derneğe gelip kursa katılmak isteyen, erbane meraklısı herkese ders veriyorum, ama kendimde çok şey öğreniyorum ve öğrencilerimle beraber yaşama dair yeni yeni renkler yaratıyoruz” ifadelerini kullandı.

Erbane ile ilk kez bir kadın yürüyüşünde tanıştığını belirten Erkaçmaz, “Kadın yürüyüşünde keşfettim erbaneyi, sonra bir kurs buldum ve başladım. Bir kere elime aldım zaten bir daha da bırakamadım. Daha sonra da erbanenin kadının sesi olduğunu fark ettim. Erbane çığlıktır, nerde duysam muhakkak durur dinlerim. Erbane ile kendimi tanıyorum. Bazen de benim çıkaramadığım sesi o benim yerime çıkarıyor. Bu nedenle ben bütün genç kadınların erbane çalması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Erbane ustalarından bahseden Başaran, “Irak Kürdü ‘Hüseyin Zahavî’, İran Kürdü ‘Bijan Kamkar’, Türkiye’de ‘Miraz Erbane Topluluğu’ ve ‘Def u Deng’ grupları dinlenesidir. Yine Türkiye’de ‘Kardeş Türküler’ grubu hemen hemen tüm icralarında erbane sazını çokça kullanmaktadır. İran’da bir benzer grup olan ‘Rastak’ da erbane ile eserlerine coşku katmaktadır. Türkiye’de Türkçe ve Kürtçe tasavvuf müziği icrasında erbaneleri ile ‘Grup Tillo’ öne çıkmaktadır. İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi‘nin Niwemang (Yarım Ay) filminde bir beldeye mahkum edilen müzisyen kadınların erbane çalarak eski bir sanatçıyı karşılama sahnesi de her erbane deyişimde aklıma gelir” şeklinde konuştu.