- Gündem
- 13.05.2025 15:20
BAYETAV İzmir Barometresi Bahar Raporu’nda dikkat çeken bilgiler: “Karabağlar, Kemalpaşa gibi bölgelerde genç olmakla Alsancak’ta genç olmak, bambaşka deneyimler olarak tarif ediliyor.”
Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırma Vakfı (BAYETAV) İzmir Barometresi, İzmir’in toplumsal nabzını tutmak, şehrin dinamiklerini anlamak ve değişen eğilimleri izlemek amacıyla BAYETAV tarafından yılda dört kez hazırlanıyor. Her sayıda tekrarlanan sorularla birlikte, mevsimsel bir tema çerçevesinde kentin sosyolojik yapısı mercek altına alınıyor. 2025 Bahar raporunun teması ise Gençlik! Peki gençler, gençlik, kimlik, kent ve siyaset konusunda neler söylüyor?
Raporda, artan hayat pahalılığının gençlerde sınıfsal sıçrayış umudunu kırdığı kaydedilirken, “Karabağlar, Kemalpaşa gibi bölgelerde genç olmakla Alsancak’ta genç olmak, bambaşka deneyimler olarak tarif ediliyor. İzmir’in ‘özgürlükçü’ imajı, Kürt gençler ve Suriyeli mülteciler için geçerli değil. Gençler, kentte açık ırkçılıktan çok, ‘güleryüzlü dışlama’ya maruz kaldıklarını ifade ediyor” sözleri de dikkat çekiyor.
‘Gençlerin Gözünden: Gençlik, Kimlik, Kent ve Siyaset’ bölümünün araştırma sonucunu aktaran BAYETAV, “Gençlik, gençlerin gözünde bir hayat inşa etme ve gelecek kurma süreci olarak henüz yeterli kaynağa sahip olmasalar da büyük bir potansiyel barındırıyor. Çocukluktan çıkıp gerçeklik ve güçsüzlükle yüzleşilen bu dönemde gençler; cesaret, merak, risk alma ve hata yapma hakkını önemsiyor. Aynı zamanda gençlik; enerji, üretkenlik ve değişime açıklık ile ilişkilendiriliyor. Gençler kendi kuşaklarına atfedilen olumsuz özelliklere karşı çıkıyor. Bu kuşakta var olduğunu kabul ettikleri olumsuz özelliklerin yanı sıra bu yaş grubunu daha hızlı adapte olabilen, iletişimi kuvvetli ama ekonomik ve sosyal kaynaklardan yoksun bir nesil olarak tanımlıyor. Gençler dünya ile bağlantı kurabilen ama o dünyaya ulaşamayan, dışlanmış ve dışarıda kalmış bir kuşak olduklarını söylüyor. Kendi yaşam koşullarını diğer ülkelerdeki ve hatta Türkiye’deki önceki kuşaklarla kıyasladıklarında derin bir adaletsizlik ve yetersizlik hissi yaşadıklarını ifade ediyorlar. Gençler sürekli krizlere maruz kaldıkları için ‘gençliğini yaşayamadan politikleşmek zorunda kalan’ bir kuşak olduklarını düşünüyor. Gençler kendi kuşaklarının önceki kuşaklara göre daha az dogmatik, bireyselliğine sahip çıkan ve eleştirel düşünen bir yapı sergilemesi ile övünüyor. Üniversite diplomasının daha iyi yaşam standartları vaat etmemesi ve artan hayat pahalılığı gençlerde sınıfsal sıçrayış umudunu kırıyor” bilgisini paylaştı.
‘Gençlerin Kimlik ve Kent Deneyimleri: Avantajlar’ kısmında da şu ifadeler yer alıyor: “İzmir’de yaşlılarla gençler arasında kurulan pozitif ilişki dikkat çekiyor. ‘CHP’li teyze’ imgesi; gençleri anlayan, destekleyen ve yargılamayan bir yaşlı profiline işaret ediyor. İzmir, özellikle küçük şehirlerden gelen gençler için kültürel çeşitlilik ve eğlence açısından zengin görülüyor. Ancak olanakların tüketim temelli olması eleştiriliyor. İzmir, gençler için kıyafet, dış görünüş, sosyal ilişkiler gibi alanlarda ‘karışılmama’ ve ‘kendin gibi yaşama’ özgürlüğü sunan bir şehir olarak tanımlanıyor. Fakat bu özgürlük, kimlik temelli değil yaşam tarzı temelli bir kapsayıcılığa dayanıyor. Gençler İzmir’i sıcak ve anlayışlı insanlarla dolu, yaşaması kolay bir şehir olarak görüyor. Diğer şehirlerle kıyaslandığında daha güvenli, huzurlu ve kolay bir sosyal atmosfer sunduğu ifade ediliyor. İzmir’in sakinliği bazı gençler için dinginlik ve huzur kaynağı iken bazıları için motivasyon eksikliği ve durağanlık hissi yaratıyor. Bu ikili duygu, gençlerin kent deneyimini hem olumlu hem de sınırlayıcı olarak kodlamalarına neden oluyor.”
‘Gençlerin Kimlik ve Kent Deneyimleri: Sorunlar’ aşamasında ise “İzmir'de gençler, geçim sıkıntısı, yüksek kiralar ve sınıfsal ayrımlar nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Kahve, sigara gibi günlük harcamalar dahi bütçeyi zorlarken, öğrenciler aile desteği olmadan barınamıyor. Öğrenciler fahiş kira fiyatları, kötü koşullardaki evler ve yetersiz yurtlar nedeniyle ciddi bir barınma krizi yaşıyor. Kütüphaneler, kültür-sanat merkezleri ve kapalı sosyal alanlar yetersiz. Kafeler tek sosyalleşme mekanı haline gelmiş durumda. Bu da ekonomik yükü artırıyor. İzmir’in ‘konforlu ama durağan’ yapısı gençleri rahat ama üretken olmayan bir yaşama itiyor. Monotonluk, dinamizm eksikliği ve sınırlı alternatifler eleştiriliyor. Gençler, İzmir’in altyapı ve hizmetlerde yetersiz kaldığını; yerel yönetimlerin gençleri ‘geçici’ gördüğü için gençlik politikası oluşturmadığını düşünüyor. Kıyı bölgeleri ile iç bölgeler arasında hem sosyal hem ekonomik farklar var. Karabağlar, Kemalpaşa gibi bölgelerde genç olmakla Alsancak’ta genç olmak, bambaşka deneyimler olarak tarif ediliyor. İzmir’in ‘özgürlükçü’ imajı, Kürt gençler ve Suriyeli mülteciler için geçerli değil. Gençler, kentte açık ırkçılıktan çok, ‘güleryüzlü dışlama’ya maruz kaldıklarını ifade ediyor” sözleri yer aldı.