Sayfa Yükleniyor...
Sokak köpeği saldırılarına ve neticesinde siyasilerin yapmış olduğu açıklamalar ile alınan kararlara dikkat çeken HAYTAP, “Gerçekten kanunlar mı yetersiz yoksa kanunların hayata geçirilmesi noktasında belediyeler mi?” eleştirisinde bulundu
Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP), “Ölüm kampları çözüm değil” başlıklı bir görüş yayımlayarak son günlerde yaşanan sokak köpeği saldırılarına ve neticesinde siyasilerin yapmış olduğu açıklamalar ile alınan kararlara dikkat çekti.
Açıklamada, “Geçtiğimiz günlerde sokak hayvanlarıyla ilgili saldırı haberleri ve yaklaşan yerel seçimlerle birlikte ölüm kampları tekrar ülke gündemine geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sokaklardan köpeklerin toplatılacağına dair bir demeç verdi ve 12. Kalkınma Planına işaret etti. Ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tan kısırlaştırma ile baş edemediklerine ve sahipsiz hayvanların toplatılması gerektiğine yönelik talihsiz bir açıklama geldi. Bu açıklamalar yürürlükteki kanunlar ile çelişiyor” ifadelerine yer verildi.
KANUN TAM ANLAMIYLA HAYATA GEÇİRİLEBİLSEYDİ…
1994 yılında teklif edilen ve 2004 yılında kanunlaşan 5199 sayılı Yasa’nın, sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra alındığı yere bırakılmasını emrettiğini kaydeden HAYTAP, “6. madde ile getirilen bu hükmün bilimsel bir altyapısı var. Yıllardır zehirlenen, dağ başlarına atılıp birbirini parçalamasına göz yumulan sokak köpeklerinin popülasyonu bu insanlık dışı yöntemlerle kontrol altına alınamadı. Çünkü sokak köpekleri sürüler hâlinde yaşar ve bulundukları alanı koruma özelliğine sahiptirler yani dışarıdan başka köpeklerin o alana girmesine izin vermezler. Bir alanda köpekler kısırlaştırıldığında artık üreyemeyecekleri ve çevreden köpek girmesine de izin vermeyecekleri için nüfus kontrol altına alınır, bir süre sonra da tamamen yok olur. Zira sokak köpeklerinin ömrü çok uzun değildir, trafik kazaları, insan şiddeti, hastalıklar, yetersiz beslenme, olumsuz hava koşulları gibi şehir hayatının getirdiği birçok etmen sebebiyle ömürleri ortalama beş yıldır. Eğer bugüne kadar bu kanun tam anlamıyla hayata geçirilebilseydi, hayvan hakları savunucularının ısrarla üzerinde durduğu gibi hayvan ticareti bir müddet yasaklansaydı ve toplum bakımevlerinden, sokaklardan hayvan sahiplenmeye yönlendirilseydi bu problem yıllar önce çözülmüştü” dedi.
GERÇEKLİKTEN UZAK ARGÜMANLAR
HAYTAP, açıklamasında şunlara da yer verdi: “Oysaki belediyeler eş zamanlı ve etkin bir kısırlaştırma yapmayıp sorumlu oldukları sokak köpeklerini bir diğer belediyenin sınırları içine atarak, ‘köpekleri doğaya salıyoruz’ gibi gerçeklikten uzak argümanların arkasına sığınıp bu sorunun büyümesine sebep oldu. Köpekler insanların çıkarları doğrultusunda yüzlerce yıldır evcilleştirilmiş, bekçi köpeği, çoban köpeği, koruma köpeği olarak veya engelli bireylere eşlik etmek üzere eğitilmiş, insana bağımlı hâle gelmiştir. Dolayısıyla avlanma yeteneğini yitiren bu hayvanlar, doğada tek başlarına hayatta kalamadıkları için şehir dışına atıldıklarında açlıktan birbirini parçalayarak ölmektedir. Şehirde boş kalan alanlara ise çevreden başka köpekler yerleşmekte, daha rahat beslenme ve üreme imkânı buldukları için nüfus hızla eski sayısına ulaşmaktadır. Buna vakum etkisi denir ve 5199 sayılı Kanun’daki 6. maddenin varlık sebebi budur. Belediyeler kaynaklarını ranta, gösterişe, lüzumsuz harcamalara ayırmasa ellerinde yeterli imkân var. Üstelik bu kısırlaştırma işlemi için gereken masraf sadece ilk birkaç yıl, külfet çekildikten sonra, popülasyon kontrol altına alındıktan sonraki yıllarda hızla azalacaktır. Sadece belediye veterinerleri değil, Tarım Bakanlığı bünyesinde istihdam edilen birçok veteriner bu konuda eğitilip belli teşviklerle belediyelerle eş güdüm hâlinde kısırlaştırma çalışmalarına kanalize edilebilirdi.”
KANUNLAR MI YETERSİZ YOKSA BELEDİYELER Mİ?
HAYTAP tarafından son olarak ise “Partisi fark etmeksizin birçok siyasiden yürürlükteki kanunların yetersiz kaldığına dair açıklamalar duyuyoruz. Gerçekten kanunlar mı yetersiz yoksa kanunların hayata geçirilmesi noktasında belediyeler mi yetersiz? Cevabını biz verelim: İkisi de. Sonuç itibarıyla yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir: Ölüm projesi derhal iptal edilmeli, saldırganlık gösteren sürü liderleri sokaklardan bir an önce toplatılmalı, rehabilite edilmek üzere bakımevlerine götürülmelidir. Evcil hayvanlar bir ticari meta olmaktan çıkarılmalı, hayvan satışına çok ciddi yaptırımlar uygulanmalı ve hayvan ticareti popülasyon kontrol altına alınana kadar yasaklanmalıdır. Vatandaşlar belediye bakım evlerinden ve sokaklardan hayvan evlat edinmeye teşvik edilmeli, sahiplendirilen her hayvan sahibine kısırlaştırılarak ve çiplenerek verilmelidir. Terk eden kişilere de çipteki kayıtlar üzerinden ulaşılarak ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. 81 ilde, taşra da dâhil olmak üzere eş zamanlı kısırlaştırma seferberliği başlatılmalı, Tarım Bakanlığı, belediyeler ve gönüllüler iş birliği içinde çalışmalıdır. Devleti yönetenlerin, yerel yöneticilerin ülke kaynaklarını müteahhitlere değil, halkın hizmetine sunması, toplum sağlığına yönelik politikaları merkezî planlama ile bilimin ve vicdanın ışığında, insanların ve hayvanların yaşam hakkının eşitliğini göz önünde bulundurarak üretmesi gerekir” mesajı verildi.
Haber Merkezi