“Hepimiz zehirleniyoruz”

Halk Sağlığı Uzmanı Tuğrul Şahbaz, soba ve doğal gaz kullanımının çevreye olan etkilerini anlattı. İzmir’de sobaya oranla doğal gaz kullanımının daha yaygın olduğunu ancak doğal gazın da risk taşıdığını vurgulayan Şahbaz, yeşil alanların betonlaşmasından dolayı herkesin zehirlendiğini kaydetti


  • Oluşturulma Tarihi : 02.01.2019 07:41
  • Güncelleme Tarihi : 02.01.2019 07:41
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Hepimiz zehirleniyoruz”

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
“Hepimiz eşit seviyede zehirleniyoruz” sözleriyle dikkati çeken Halk Sağlığı Uzmanı ve İzmir Tabip Odası’nın Çevre ve Sağlık Komisyonu Sekteri Tuğrul Şahbaz, soba ve doğal gazın meydana getirdiği tehlikeleri aktardı. Doğal gaz kullanımının sobaya oranla daha sağlıklı olduğunu belirten, İzmir’de ise doğal gaz kullanımının son yıllarda yaygınlaştığını kaydeden Şahbaz, her iki kullanım için de gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. Özellikle kış aylarında yaşanan zehirlenmeler, oluşan hava kirliliği kanser başta olmak üzere daha birçok hastalığı ön plana çıkarırken, yeşil alanların zaman içerisinde yok oluşu tehlikenin boyutunu arttırıyor. Hava kirliliğinden dolayı asit yağmurlarının da meydana geldiğini aktaran Şahbaz, “İzmir yeşil alan anlamında çok geride bir şehir. Hızla betonlaşıyor. Kültürpark mesela. Yok olmaması için mücadele veriyoruz. Yeşil alanları çoğaltmamız gerekirken, biz yok olmaması için uğraşıyoruz” dedi. Hava kirliliği ölçüm sonuçlarının açıklanmadığını da vurgulayan Şahbaz, “Saklanmasın, sonuçları görelim” şeklinde konuştu. Uzun yıllardır İzmir’deki tüm çevre mücadelelerinde yer aldığını söyleyen Dr. Tuğrul Şahbaz, soba kullanımı hakkında bilgiler verdi. Öncelikle sobayı ne ile yakacağımızın önemli olduğunu belirten Şahbaz, “Son dönemlerde kömür fiyatlarının aşırı artmasıyla merkezi sistemli bir apartmanda oturup kalorifer ile ısınmakla, sobayla ısınmak arasında çok fark kalmadı. Çünkü kalorifer artık daha mantıklı. Genel olarak sıcaklığı her tarafa dağıtıyor. Soba ise sadece bulunduğu yeri ısıtıyor. Dolayısıyla sobanın varlığı evi asimetrik ısıtmaya yararken, kalorifer evi genel olarak ısıtıyor” dedi.



KALİTELİ KÖMÜR!
İnsanı hasta eden şeyin sobadan kaynaklı ‘ısı değişimi’ olduğunu belirten Şahbaz, kaliteli kömürün etkilerinden de söz açtı. Şahbaz, “Sobada ne yakacağımıza gelirsek kaliteli kömür tercih edilmeli. Kaliteli kömür ne demek? Kükürt oranı az kömür demek. Kükürt oranı az kömür daha pahalı olabiliyor. Ne yazık ki birçok kişi bağış kömür alıyor. O kömürler ise bedava atın dişine bakılmaz anlayışıyla alınıyor. Sonuç olarak İzmir’de de kötü kalite kömür kullanılıyor. Hatta bu çok büyük bir sorunun parçası. Kötü kalite kömür kükürt dioksitin artmasına neden oluyor. Genellikle hava kirliliğini ölçerken havadaki kükürt dioksit oranına bakılır. Kükürt dioksit kötü kalite kömürde daha fazla oluyor. Yakıt olarak kömür kullanılacaksa iyi kömür kullanılmalı. Kötü kalite kömür kullandığımız zaman evimizdeki maliyette yükselir. Kötü kalite kömür sadece kükürdü yüksek değil, enerji verimliliği de düşük bir kömür. İstediğiniz verimi elde edemiyorsunuz. Yani eve, cebe, sağlığa ve çevreye etkisi çok yüksek” yorumunda bulundu.



DOĞAL GAZA ERİŞİM SORUNU
Kötü kalite kömür kullanımının sadece vatandaşın sorunu olmadığını söyleyen Şahbaz, “Bazı şehirlerde bu tarz kömürlerin kullanılması yerel yönetimler tarafından yasaklanıyor” sözlerini kullandı. İzmir’in hava kirliliği yönünden son dönemlerde biraz daha iyiye gittiğini açıklayan Şahbaz, “Çünkü doğal gaz daha fazla kullanılmaya başlandı. Doğal gazın zararları yok mu, şüphesiz ki var. Kötü uygulamalarla patlama vs. sonuçlar doğabilir. Ya da içeriye sızma durumu. Tabi ki bunlar risk ancak sonuçta ısıtma, maliyet ve hava kirliliği açısından doğal gaz daha iyi bir seçenek. İzmir’in neredeyse birçok bölgesinde doğal gaz kullanılıyor” dedi. Ancak doğal gazın erişim sıkıntısı olduğunu aktaran Şahbaz, “O bölgede doğal gaz dağıtılmış durumda olmasına rağmen benim evime doğal gaz yaklaşık 5 aydır bağlanılamıyor. Karşı komşuda doğal gaz var ancak bize gelemiyor. Sistemin nasıl çalıştığı, nerelere gittiği önemli. Hizmetin sunumunda eşitsizlikler var. Doğal gazla ilgili en büyük sıkıntılardan biri de bu” ifadelerine yer verdi. Soba kullanımında yetkililerin ‘kömürün arzını kontrol etmeleri’ gerektiğini vurgulayan Şahbaz, doğal gaz kullanımının da aynı şekilde kontrol edilmesi gerektiğini söyledi. Doğal gazın hangi saatler arasında, ne kadar yakılacağının valilik tarafından belirlendiğini aktaran Şahbaz, “Peki, bunu neye göre belirliyor? Elbette Ortam Ölçüm Sonuçları’na göre belirliyor. Hava kirliliği çok arttıysa idare saatleri kısacak. Yakmayı bilmek ve kontrolünü sağlamakta bir iştir” dedi. 



“SONUÇLAR SAKLANMASIN”
“Kömür sobasının iyi yanmaması ve kömür sobasının dumanının içeride kalması çok ciddi bir problem” diyen Şahbaz, şöyle ekledi: “Bu karbon monoksit zehirlenmesine yol açıyor. Her sene muhakkak kömür sobası kullananların bacalarını temizletmeleri lazım. Eğer bacayı temizletmezse içeride iyi yanma olmayacak ve duman içeride kalırsa zehirlenmeler olacak. Her sene biliyorsunuz ki kömür sobasından zehirlenen insanlar oluyor. Ateş tuğlalı sobalar daha iyidir. Sıcaklığı daha uzun süreli tutuyor. Ancak diğerleri geç ısınıyor ve çabuk soğuyor.” Havada asılı partiküllerden bahseden Şahbaz, “Bir takım partiküller havada toz şeklinde kalıyor. İşte bunların boyutları çok önemli. Yani 2 buçuk mikronun altında çapı olan katı parçacıklar. Bu parçacıklar solunduğunda akciğerlerin en uç birimlerine kadar gidebiliyorlar. Bir de 10 mikrondan daha küçük olanlar var, havada asılı olan çap büyüdükçe ciğerlerin en dibine kadar gitmesi zor oluyor. Küçüldükçe en uca kadar gitmesi artıyor” dedi. Genellikle Türkiye’de kükürt dioksinin ölçüldüğünü belirten Şahbaz, şunları söyledi: “Havada asılı kalan partikül üzerinde de ölçüm yapılıyor. İzmir’de 5 yerde hava kirliliği ölçümlerini yapan istasyonlar var. Bu istasyonların şehrin her yerinden yeterince örnek alabilecek şekilde dağılmış olması gerekiyor ve ölçüm cihazlarının nereye konacağı da önemli. Ölçüyoruz demekle olmuyor. Bu ölçümlerin sonuçlarının veri sitemine yüklenmesi lazım. Bizler Tabip Odası olarak bunun için girişimde bulunduk. Bunlar ölçüyor, ancak ölçüm sonuçları sistemde görünmüyor. Saklanmasın, sonuçları görelim.”

KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR!        
Hava kirliliğinin kanser riskini ortaya çıkardığını da söyleyen Şahbaz, şöyle devam etti. “Hava kirliliğinin kronik bronşit, kalp rahatsızlıklarını arttırma gibi sonuçları var. En önemlisi ise kanser riskini arttırması. Dünya Sağlık Örgütü bu konuda hava kirliliğini kanser nedenleri arasına koydu. Hava kirliliği çok demokratik bir kirlilik. Su kirliliğini önleyebilirsiniz. Başka bir su arayışına girerek. Fakat havayı ne yapacağız? Sokağa çıkan herkes o havayı soluyor. Suyu, gıdayı dahi halledebiliriz ancak havanın mümkünatı yok. Hepimiz zehirleniyoruz. Küçük çocuklarda hava kirliliğinden dolayı astım, solunum yolları arasında ilişki kanıtlanmış durumda. Asit yağmurlarına yol açabiliyor. Ormanları harap eden, arabamızın boyasını bozan, çabuk paslanmaya, çürümeye yol açan asit yağmurları.” Önlemler için yeşil alanların sağlanması gerektiğini vurgulayan Şahbaz, “İzmir için yemyeşil diyoruz ancak yeşil değil. Yeşil alan anlamında çok geride bir şehir. Hızla betonlaşıyor. Kültürpark mesela. Yok olmaması için mücadele veriyoruz. Yeşil alanları çoğaltmamız gerekirken, biz yok olmaması için uğraşıyoruz. Temiz hava solumak en temel insani haklardan biri. Temiz hava soluma hakkımızı sonuna kadar koruyalım, başkalarının haklarına zarar vermeyelim” diyerek sözlerini tamamladı.

3,2 MİLYON KİŞİNİN ÖLÜMÜ
Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC)  tarafından yapılan açıklamada, kansere yol açan maddeler bakımından hava kirliliğini, tütün dumanı, UV radyasyonu ve plütonyum ile aynı kategoride sınıflandırıldığı bildirildi. Hava kirliliğinin kalp ve akciğer hastalıklarına yol açtığının bilindiği ve artık kansere de neden olduğuna dair deliller bulunduğu açıklandı. Hava kirliliğine bağlı 2010 yılında akciğer kanserine yakalananların sayısının 223 bin olduğu tahminine yer verilen açıklamada, hava kirliliğine bağlı akciğer kanserine yakalanma riskinin önemli oranda arttığı ve 3,2 milyon kişinin erken ölümüne neden olduğu kaydedildi. Hava kirliliğine bağlı ölümlerin yarısından fazlasının Çin ve Doğu Asya ülkelerinde olduğu sanılırken, özellikle hızlı sanayileşme nedeniyle Pekin gibi kentlerde yoğun hava kirliliği yaşandığı hatırlatıldı. Öte yandan, eldeki verilerin, hava kirliliği ile idrar torbası kanseri arasında da bağlantı olabileceğini gösterdiği bilgisine yer verildi. 

Haber Merkezi