Hıdır: Evde doğum yapmayı ve yaptırmayı yasakladık

İzmir Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mehmet Nil Hıdır, halk sağlığının çalışma alanlarını anlattı


  • Oluşturulma Tarihi : 27.12.2014 07:22
  • Güncelleme Tarihi : 27.12.2014 07:22
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Hıdır: Evde doğum yapmayı ve yaptırmayı yasakladık haberinin görseli

EMİNE ŞEKER

Halk sağlığının çalışma alanlarını detaylı bir şekilde gazetemiz ile paylaşan İzmir Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mehmet Nil Hıdır, beşikten mezara her yaş aralığında bireylerin yanında yer aldıklarını söyledi.

AİLE HEKİMLERİ SAĞLIKLI BİR NESLİN YETİŞMESİ İÇİN GEREKLİ

İzmir Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mehmet Nil Hıdır, halk sağlığının 2 Kasım 2012 tarihinde 663 sayılı kanun hükmünde kararname ile Sağlık Müdürlüğü bünyesinden ayrılıp Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu olarak kurulmuş Ankara’daki başkanlığın ildeki teşkilatı olduğunu ifade ederek, teşkilatlanma şekillerini şu şekilde anlattı: “Halk sağlığı merkezlerinin bir alt kademesi ilçelerde Toplum Sağlığı Merkezi olarak isimlendirilir. Toplum Sağılığı Merkezileri’nin de köylerde, mahallelerde ve beldelerde ki teşkilatlanma yapısı Aile Sağlığı Merkezleri’dir. Aile Sağlığı Merkezleri’nin içinde de 2-6 hekim arasında aile hekimlerimiz bulunur. Her bir aile hekimimizin yanında aile sağlığı elemanı dediğimiz ebe ya da hemşire vardır. Bu aile hekimlerimize ortalama 3 bin 650 tane nüfus bağlıdır. Bu bir köy, iki köy, beş köy olabilir. Şehir merkezinde bir mahallenin 3 bin 750 nüfusu olabilir. Ama aile hekimlerimiz bu kendi nüfuslarındaki öncelikle gebelerin tespiti ve takibinden sorumludur. Bu neden önemli? 1999 yılında Türkiye’de anne ölümleri 100 bin doğumda 150’lerdeydi. Biz aile hekimlerimiz sayesinde 100 bin doğumda 13.6’ya kadar düşürdük. Bu durum annenin hayatiyetinin devamındaki verdiğimiz önemin en önemli göstergesidir. Aile sağlığı elemanlarımız özellikle çocuklarımızın aşılarını, evdeki yaşlı ve bakıma muhtaç hastaları, çocukların beslenmesi ile gelişimlerini takip eder. Dolayısıyla sağlıklı bir neslin yetişmesi için en küçük birim aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olan ebelerdir.”

ÇOCUK, ÇOCUK DOĞURUYORDU

Birey dünyaya gelmeden önce kişinin sağlıklı olması için halk sağlığı olarak çalışmalarını başlattıklarını vurgulayan Hıdır, kişinin ölümünden sonrada hakkını ve hukukunu koruyuncaya kadarda devam ettiklerini söyledi. Hıdır, “Kişi, ‘ben doğmadan önce bana ne gibi faydanız dokunabilir?’ diye sorabilir. 2 genç evlenmeye karar verdiği andan itibaren bizim doktorlarımız çiftlere evlilik raporu verir. Bu evlilik raporlarında onları sorgular. ‘Yakın akraba var mı’ diye araştırma yapar. Yakın akraba evlilikleri önemlidir. Çünkü her iki tarafta da genetik hastalık varsa sara krizi gibi çocuğa geçme oranı yüzde 100 olur. Ama bir tarafta var diğer tarafta yok ise akraba olmayanların evliliğinde çocukta görülme şansı en azından yüzde 50’ye düşer. Dolayısıyla çocuk, genetik hastalığı ya da psikolojik hastalığı olmayan bir bebek olarak dünyaya gelme şansını biz yüzde 50 artırmış oluruz. Evlenmeye niyet etmiş olan kadının yaşı 18’in altında mı diye araştırma yapılır. Eskiden anne ve babanın rızası ile 15 yaşında ya da daha küçük kız çocuklarının evliliğine müsaade ediliyordu. Müsaade etmelerinin sebebi ise maalesef başlık parası ve diğer sebepler etken oluyordu. Yöresel bir takım geleneklerden dolayı anne ve baba küçük yaştaki kızlarını evlendiriyorlardı. Ne yazık ki borçlarının karşısında kızlarını veren aileler vardı. Bu durumun sonucunda ortaya genç anneler ortaya çıkıyordu. Kendisi daha çocukken büyük sorumluluklar altına girerek evlenmiş oluyorlardı. Hamile kalıyorlardı. Çocuk, çocuk doğuruyordu. Ya doğum üzerinde ölüyorlardı ya da üstlerine düşen sorumlulukları bilemedikleri için şiddete mağruz kalıyorlardı.  İlk defa Türkiye’de çocuk annelerin ve kadına şiddetin ilk örnekleri başladı. Bu durumu önlemenin yolu bir defa onun aklı başına gelinceye kadar evliliğine müsaade etmemektir. Bu da medeni yasamızda yer aldı. ‘18 yaşından küçük kız çocukları artık evlenemez’ dendi. Doktorlarımız bunları kontrol ediyorlar. Diğer yandan yaşı 18’i geçmiş ama bedeni zayıf, evliliğin sorumluluğunu kaldıramayacaksa bir takım tavsiyelerde bulunuluyor” dedi.

SAĞLIKLI BİREYLER YETİŞSİN İSTİYORUZ

Hıdır, evlenen çiftlere üreme ile ilgili bilgi verdiklerini söyleyerek, “Bebeğin sağlıklı doğması için anneye ebeler babaya ise sağlık memurları danışmanlık eğitimi verir. Örneğin, alkol alan baba alkollüyken anne gebe kalırsa çocuğun zihinsel özürlü olarak doğma oranı yüzde 50’lere kadar çıkıyor. Bir takım kirli birleşmeler oluyor. Ya da eşlerden herhangi birisi gayri meşru ilişkilere girmek sureti ile cinsel bir takım hastalıkları aileye taşıyor. Bu konularda biz çiftleri bilinçlendiriyoruz. Neden? Sağlıklı bireyler dünyaya gelsin diye anne ve babanın sağlığına ve üreme sağlığına dikkat ederler. Eskiden aileler hamilelik döneminde 7. ya da 8. aylarda kontrole gidiyorlardı. Mahallelerindeki ebelere kontrole gidip evlerde doğum yaptırıyorlardı. Bu durum anne ölümlerini artıran faktörlerden birisiydi. Biz artık evde doğum yaptırmayı ve yapmayı yasakladık. Kesinlikle doğum yaptıran kişinin kadın doğum uzmanı ve hastane ortamı olması gerekçesiyle yasaya koyduk. Eğer anne hastaneye gidemeyecek şartlardaysa biz anneyi kendi imkanlarımızla hastaneye götürüyoruz. 112 ambulans sisteminde artık gebe anneler de taşınabiliyor. O ambulans yeterli gelmezse helikopter ambulansla o da yeterli olmazsa uçak ambulansla gebe anneyi hiçbir ücret almadan hastaneye taşımayı görev olarak kendimize koyduk. Hastanelerde de anne otelleri dediğimiz yataklar meydana getirdik. Hangi sebeple olursa kar kış yüzünden eğer anne hastaneye gidemeyecekse aile hekimine ya da ebeye müracaat ettiğinde 15 gün öncesinden gebe anneyi alıyoruz. 15 gün yol stresinden kurtarıyoruz. Sağlıklı bir doğum yaptırdıktan sonrada evine tekrar lohusalık bittiğinde gönderiyoruz. Böylece yollarda kanamadan ya da doktorsuzluktan ölen annelerin ölümlerini de engellemiş olduk. Avrupa’da bulunan gelişmiş hizmetler artık Türkiye’de de var” şeklinde konuştu.

ÇOCUKLARIN DOĞUM ESNASINDA ÖLMESİ ENGELLENDİ

Bebeklerin doğumundan hemen sonra ebe hemşirelerin alarma geçtiğini dile getiren Hıdır, çocuk ölümlerinin dünyadaki ülkelerin kalkınmışlık kriterlerinden bir tanesi olduğunu söyledi. Hıdır, “1970-1990 yıllarında yeni doğan 0-1 yaş aralığında gerçekleşen bebek ölümleri bin doğumdan 60 tanesi ölüyordu. Ölümlere; kirli doğumlar, annenin eğitimsiz olması, anne içtiği ya da çocuğuna içirdiği suların hijyenik olmaması, enfeksiyon, evinde doğum yaptığı için kanama, çocuğun oksijensiz kalması, Doğumun ebe olmayan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi gibi sebepler neden oluyor. Tüm bunlarla ilgili tedbirler aldıktan sonra bebeklerin ölüm oranları da her bin doğumda 7. 6’ya kadar düşürüldü. Çocuklarımızın doğum esnasında ölmesi böylece engellenmiş oldu” ifadelerini kullandı.

KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ HASTALIĞI ENGELLER

Hıdır, kritik ve erken doğan bebekler için hastanelerde prematüre yoğun bakım ünitelerinin açıldığını söyleyerek, “Çok modern küvezler alındı. Yani teknolojinin getirdiği tüm imkanlar anne ve bebek sağlığı için hastanelerde yerleştirildi. Yeni doğan çocuğa vakit kaybetmeden işitme testi yaptırıyoruz. Ebelerimize gerekli olan eğitimleri veririz. Göz dibi muayeneleri yaparız. Çocuklar doğar doğmaz anne karnından gelen bir takım deformiteleri erken teşhis edilerek tedavi edilir. Örneğin tarama sonucunda işitme taraması ile sağırlığını tespit ettiğimiz bir çocuğu tedavi ettiğimiz zaman engelleyemeyebiliriz ama topluma kazandırabiliriz. Bunun için diyoruz ki; sağlığın kalbi birinci basamak sağlığı hizmetleridir. Yani koruyucu sağlık hizmetleridir. Hasta olunduktan sonra yapılacak bir şey yok. Bu durum hem topluma hem aileye hem de devlete bir külfettir. Ama koruyucu sağlık hizmetleri hastalığı engeller” diye konuştu.

OKULLARDA ‘BEYAZ BAYRAK’ PROJESİ

Bebeklerin ikinci yıla kadar mutlaka anne sütü ile emzirilmesi gerektiğini anlatan Hıdır, “1-5 yaş aralığında bulunan çocukların ailelerine ev kazalarında çocuklarını korumaları için danışmanlık hizmeti veriyoruz. 5-10 yaş aralığındaki çocukların ailelerine de okul kazaları hakkında hem aile hem de okullarla çalışmalar yapıyoruz. Okullarla ‘Beyaz Bayrak’ dediğimiz bir protokol imzaladık. Bu protokole göre okullarda 24 saat boyunca su bulunacak. Okulun girişinde bir kapı olacak. Ve o kapının girişinde bir güvenlik olacak. Merdivenler kaymayacak. Kantinde ambalajsız gıdalar satılmayacak gibi maddeler var. Milli Eğitim Bakanlığı’na yapmaları için tavsiye de ederiz. Denetleriz de. Çeşitli okullarda daha başka projelerde gerçekleştiriyoruz. 10-18 yaş aralığı ergenlik dönemidir. Çocuklar bu dönemde ailelerine kendilerini ispat etmeye çalışırlar. Biraz daha bağımsızlıklarını ilan ederler. Ama bu dönem zayıf bir dönemdir. Kötülükleri bilmezler. Bunu da bilen kötü insanlar çocukları kullanmaya başlar. Kötü yola sevk etmeye çalışır. Madde alışkınlıkları bu dönemlerde başlar. Bu sebeplerle bu ergenlik dönemini takip eden çocuk ergen sağlığı adında bir şubemiz var. 18-49 yaş aralığı çalışma hayatının başladığı aralıktır. En çok bu yaş gurubunda vücut yıpranır. Ya da kötü alışkanlıklardan dolayı hastalıklar meydana gelir. Yine bu yaşlarda biz bireylerin yanında oluruz. En çok görülen kanser türü akciğer kanseridir. Biz çıkardığımız tütün yasasıyla akciğer kanserlerinin asıl sebebi olan sigara ve tütün mamulleriyle mücadele ederiz. Dumansız hava sahalarını kontrol ederiz” dedi.

ÜÇ KANSER TÜRÜ ERKEN TEŞHİS İLE ÖNLENEBİLİR

Hıdır, önlenebilen kanser türleri ile ilgili eğitim verdiklerini ifade ederek, “Kanserlerin başında kadınların göğüs kanseri gelir. Göğüs kanserleri mahrem bir yerde olduğu için her zaman her yerde bizim ebemiz sağlık memurumuz kontrol edemeyebilir. 35-59 yaş aralığında görülen meme kanserlerinin teşhisini kadınlarımıza öğretiyoruz. Göğüs kanserinde 5 temel özellik var; ele gelen kitle, ağrı, deride renk değişikliği, meme başından akıntı ve koltuk altındaki şişliktir. Bu belirtilere kadınlarımız dikkat etmelidir. Herhangi bir farklılıkta doktora başvurmalıdırlar. Erken teşhis çok önemlidir. Geç kalındığında ölüm kaçınılmaz olur. Diğer önlenebilir kanser türü de rahim kanseridir. Erken dönemde teşhis edildiğinde tedavisi mümkündür. Bir diğer üçüncü olan önlenebilir kanser türü de kolorektal kanseridir. Bu kanser türü erkek kadın tanımaz. 49-70 yaş gurubunda gözükür. Bu üç kanser türü de erken teşhis de önlenebiliyor” şeklinde konuştu.

İNSANA OLAN SAYGIMIZIN GÖSTERGESİ

49-65 yaş arasının erken yaşlılık dönemi olduğunu vurgulayan Hıdır, sözlerine şöyle devam etti: “Her yaş gurubunda olduğu gibi yine bu yaş aralığında da danışmanlık hizmeti veririz. Bu dönemde kişilere sakin bir hayat geçirmeleri gerektiğini belirtiriz. Kişiler verdiğimiz tavsiyeleri tutarlarsa yaşlılığa hazırlanmalarını isteriz. Verilen tavsiyeler tutulursa 65-80 yaş aralığında orta yaşlılık dönemlerini daha huzurlu ve mutlu geçirirler. Bu orta yaşlılık dönemleri kişinin başkalarına muhtaç olduğu dönemlerdir. Bu dönemde ailesini kaybetmiş olan kişilere devlet el uzatır. Bizim sağlık birimlerimiz 444 38 33 telefon numarasından gelen ihbarlar üzerine tespitte bulunur. Evde bakılan yaşlıya bizde sağlık hizmetlerimizi veririz. İhtiyaç varsa belediyeye haber veririz. O yaşlı kimse hakkın rahmetine kavuştuğu zaman onun en son hakkını hukunu korumak için ölüm bildirim raporunu veririz. Bu durumda bizim insana olan saygımızın bir göstergesidir. Verdiğimiz raporda vadesiyle mi ölmüş? yoksa başkası tarafında mı öldürülmüş? buna bakarız. Birinci basamak sağlık hizmetleri görünmeyen sağlık hizmetleridir. Ama çok önemlidir. Beşikten mezara her yaş aralığında bireylerin yanındayız. Biz kendi personelimizle bu saydığım tüm hizmetleri yaparız. Ama muhtarlar, öğretmenler ve aileler gibi bizim birçok paydaşımız var. Onlar bize kolaylık gösterir. Bizde var olan hastalıklarla mücadele ederiz.”