- Gündem
- 19.05.2025 21:50
Hidrosefali hakkında bilgi veren Op.Dr. Meriç Çağrı Ağır, hidrosefalinin her yaşta görülebileceği gibi, sıklıkla çocuklarda ve 60 yaşın üzerindeki kişilerde görüldüğünü belirti
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Hidrosefali, beynin odacıklarında bulunun sıvı miktarının artması sonucunda kafa içindeki basıncın yükselmesi ve beynin zarar görmesidir. Hidrosefali her yaşta görülebileceği gibi, sıklıkla çocuklarda ve 60 yaşın üzerindeki kişilerde görülür. Her bin kişiden birinde hidrosefalinin görüldüğüne dikkat çeken Op.Dr. Meriç Çağrı Ağır, konuyla ilgi bilgi verdi.Ağır, “Hidro: Su, Sefal: Kafa, demektir. Kafa yapısı içinde beyinle beraber ‘BOS’ diye kısalttığımız Beyin Omurilik Sıvısı bulunur. Normal beyin yapısı içerisinde ventrikul olarak adlandırılan boşluklar bulunur. Bu boşluklar, BOS ile doludur. BOS sıvısı, beynin korunmasına ve beslenmesine yardımcı olmaktadır. BOS sıvısındaki herhangi bir artış, kafa içerisindeki basıncı yükseltecektir ve beynin zarar görmesine neden olacaktır” dedi.
Hafif olgularda sağlıklı doğumun gerçekleşebildiğine ve BOS sıvısındaki artışın hidrosefali olarak adlandırıldığına vurgu yapan Op.Dr. Meriç Çağrı Ağır, “Hidrosefalinin görülme olasılığı her 1.000 kişide birdir. Hidrosefali, gebelik takiplerinde ultrason incelemelerinde fark edilebilir. Hidrosefali tanısı ultrason ile konulsa da, Fetal Mr ile tanı desteklenir” diye konuştu.
“ERKEN VEYA GEÇ BAŞLANGIÇ”
“Gebeliğin herhangi bir döneminde ultrasonun normal olması, ilerleyen dönemlerde gelişmeyeceği anlamına gelmez” ifadelerini kullanan Ağır, “Erken veya geç başlangıç olabilir. Hidrosefali, bazı durumlarda farklı hastalıklarla beraber çok ağır seyredebilmektedir. Ancak izole ve hafif olgularda, hidrosefali ilerleme göstermeyerek sağlıklı bir doğum süreci gerçekleşebilmektedir” sözlerine dikkati çekti. Gebelik süreçlerinde tüm organların incelenmesi gerektiğini vurgulayan Ağır, şöyle ekledi: “Hidrosefali saptandığında ultrason ile bebeğin omurilik yapısı incelenmelidir. Bunun yanı sıra mutlaka başta omurga ve kalp olmak üzere diğer tüm organlar da kontrol edilmelidir. Ayrıca hidrosefali neden olabilecek enfeksiyon testleri (CMV, HSV, kızamıkçık vb.) yapılmalıdır. Beraberinde eşlik eden kromozomal bozukluk olup olmadığını anlamak için amniyosentez işlemi de yapılabilir. Amniyosentez, anne karnından amniyo sıvısının alınması işlemidir. Temelde ağrısız bir işlem olan amniyosentez sayesinde bebeğe ait kromozomlarda olan problemler tespit edilebilmektedir” diye konuştu.
NELERE DİKKAT EDİLMELİ
Aileler istemediği sürece bebeğe dokunulamayacağını ve Hidrosefali hastalığında durumun ağırlığının doğru bir şekilde tespit edilmesi gerektiğini belirten Ağır, şu şekilde konuştu: “Durumun ağırlığı tespit edildikten sonra aileler doğru bir biçimde bilgilendirilmelidir. Ağır olgularda aileye, istemeleri durumunda heyet raporu ile gebeliği sonlandırma hakları olduğu belirtilmelidir. Aileler tarafından bilinmesi gereken şey: Aile istemedikten sonra bebeğe dokunulmayacağıdır.” Gebeliğin devam ettirilmesi sonrasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini sıralayan Ağır, “Gebeliğin devamında aileye, doğum ve doğum sonrası bakım ve tedavi hakkında bilgi verilir. Doğumun planlanacağı merkez önceden seçilmeli, çocuk hekimi ve yoğun bakım hekimi bebek hakkında önceden bilgilendirilmelidir. Sadece hafif hidrosefali olan ve beraberinde ek bir anomali olmayan durumlarda bebeğin sağlıklı doğma ihtimali ve hidrosefalinin gerileme ihtimali mevcuttur. İlerleyen ve ağır olgularda ise BOS sıvısını azaltmak için ameliyatlar yapılabilmektedir” dedi.