Hollandalı Foto Muhabiri Koene’den Afganistan izlenimleri

Hollandalı Foto Muhabiri Ton Koene, Afganistan’da geçirdiği 3 yıllık deneyimi İzmirli gazetecilerle paylaştı. Koene, savaş bölgelerinde geçirdiği yıllarda insan ırkının karanlık tarafına tanık olduğunu belirtti


  • Oluşturulma Tarihi : 30.09.2019 12:36
  • Güncelleme Tarihi : 30.09.2019 12:36
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Hollandalı Foto Muhabiri  Koene’den Afganistan izlenimleri haberinin görseli

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN
İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Hollanda Büyükelçiliği ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi, Basmane Aya Vukla Kilisesi’nde dünyanın en prestijli haber fotoğrafı yarışması World Press Photo 2019 Sergisi kapsamında ödüllü Hollandalı Haber Fotoğrafçısı Ton Koene’yi konuk etti. Koene Aya Vukla’da açılan sergi öncesinde İzmirli gazetecilere ve davetlilere ‘Zor Koşullarda Gazetecilik’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Hollanda Büyükelçiliği tarafından davet edildiğini ve sunumu gerçekleştirdiğini ifade eden Koene, “Genellikle çatışma bölgesindeki noktalara odaklanıyorum son 20 yılda bütün çatışma bölgelerinde fotoğraflar çektim. Afganistan, Irak, Somali gibi zor bölgelerde çalıştım. Size Afganistan ile ilgili önemli bir konu anlatmayacağım. 3 yıl boyunca bir olay yaşamadan nasıl yaşadım onu anlatacağım” dedi.



EN BÜYÜK RİSK TRAFİK
Afganistan ile ilgili gazeteciler için en büyük 3 riskin ne olduğu sorusu ile sunumuna başlayan Koene, “Afganistan gibi bölgelerde güvenlik, politik riskler ve kaçırılma çok büyük risk olarak görülüyor. En büyük risk ölümdür. Saldırı ile ölebilirsiniz diyebilirsiniz ancak bir gazetecinin maruz kaldığı en büyük risk trafiktir. İnsanlar bu bölgelerde arabaları deli gibi sürüyorlar. Afganistan’da bulunduğum süre içerisinde ne Taliban ne de suçlulardan korktum” şeklinde konuştu.



ÇALIŞMAK İÇİN KABUL GÖRMELİSİNİZ
Afganistan’ın gördüğü en güzel ülkelerden biri olduğunu ve farklı etnik grupların olduğu Afganistan’da 3 yıl aralıksız çalıştığının altını çizen Koene, “Afganistan’da bulunduğumuz dönemde ordu ya da milis güçlerin koruması altında değildik. Bildiğiniz üzere 30-40 yıldır Afganistan’da bir iç savaş oluyor. Bütün insan popülasyonu mahvolmuş ve travmatize olmuş durumda. 30 yıllık savaşın görüntülerini gün be gün görebiliyorsunuz. Bu tip yerlerde çalışabilmeniz için 3 strateji var. Birincisi kabul görmeniz lazım. İkincisi sizi bilmeleri ve üçüncüsü de sizi sevip korumaları gerekiyor. Misyonerleri biliyorsunuz değil mi? Gittikleri bölgede toplumun parçası olurlar ve insanlar onları severler. Gazeteciler de öyledir. Ancak dünya değişiyor ve hem STK’lar hem de gazeteciler artık koruma altında olmaya başladı. Böyle yerlerde gazeteciler de artık yüksek duvarları olan bekçilerin koruduğu yerlerde yaşıyorlar” diye konuştu.
İÇGÜDÜLERİNİZE GÜVENMELİSİNİZ
3 yıl boyunca 300 tane belgesel çektiklerini dile getiren Koene, “Zamanın yüzde 80’i işin lojistik kısmı ve güvenlik ile geçiyordu. Yüzde 10’luk kısmı da iş ile geçiyordu. Kadınlarda dahil olmak üzere Afganlar çekingen insanlar değildi. Bizimle çok rahat konuşuyorlardı. Afganistan’da çalışan gazeteciler orduda bir hafta geçirip daha sonra ülkelerine dönüyorlardı. Biz ise belli bir ordunun koruması altında değildik. 2 ayda bir askeri ekiplerle devriyelere katılıyorduk. Orada şahit olduğum bir şeyde şuydu; askerlerin ülkede olup biten hakkında hiçbir fikirleri yok. Bir gün Amerikan devriyesine gittik. Bana kimsin dediler. Hollandalı gazeteciyim dedim. Bana dışarıda nasıl yaşadığımı sordular. Bende onlara eğer iyi bir tercümanınız varsa tehlikede olmazsınız dedim. Nasıl yemek yiyorsun ve parasını nasıl ödüyorsun dedi. Afgan parası ile ödüyorum dedi. Bana gösterir misin ben hiç Afgan parası görmedim dedi. Orada anladım ki askerler içinde faaliyet gösterdikleri ülke ile ilgili çok az fikre sahiptiler. Bizler onlardan daha fazla görüşe sahiptik. İki tercüman ile çalışıyorduk. Bir tercüman iletişim için yanımızda bir tercüman da bizden 20 metre ileride duruyordu ve insanları dinliyordu. İçimizden bir tanesi ortama güvenmeyince biri parmağını şıklatıyordu ve oradan hemen ayrılıyorduk. Çünkü böyle ülkelerde içgüdülerinize güvenmelisiniz” dedi.
İYİ OTELLERDE KALMADIK!
Afganistan’da görev yaptığı süre içerisinde hiçbir zaman en iyi otellerde kalmadığına vurgu yapan Koene, “Çünkü ülkenin en iyi otellerinde dışarıdan gelen diplomatlar kalıyordu. Oradaki gruplar da bunu bildikleri için oraları hedef alıyorlardı. Patlatılan oteller hep en iyi oteller oluyordu. Biz bu yüzden daha düşük standartlardaki otellerde kalıyorduk. Diplomatlar,Hindistanlılar, Pakistan ya da ABD’den gelen kişiler bizim otele yerleşince biz o otelden hemen çıkıyorduk. Çünkü istisnasız o otellerin hepsi patlatılıyordu.
İMAJ YERSİZ VE HAKSIZ
Koene, Afganistan’da Taliban ile iyi bir teması olduklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bağımsız gazetecilerdik. Bu yüzden Afganistan’daki tüm gruplarla konuşmanın önemli olduğunu düşünüyorduk. Taliban, Amerika’yı batı olarak görüyor ve onların Afganistan’ı işgal ettiklerini düşünüyor. Bu yüzden çalıştığınız bölgede olaylara onların bakış açısı ile bakmanız gerekiyor. Herkesle konuşmak önemli. Ayrıca Afganistan dünyanın en büyük uyuşturucu yetiştiren ülkesi olduğu için bu adamlarla konuşmak da büyük bir riskti. Ama benim konuştuğum herkes bana misafirperver davrandı. Yüksek otoriteye sahip olan insanlar bile sizin huyunuza gidebiliyorlar.Yani insanların onlarla alakalı imajı yersiz ve haksız. Kimin kim olduğunu bildiğinizde durum daha az tehlikeli oluyor.”
TALİBAN BİZİMLE BULUŞMAYIN DİYORDU
Taliban ile hep haberleştiğini ancak hiçbir zaman karşılaşmadığını da sözlerine ekleyen Koene, “Çünkü Afganistan’da bir sürü alt gruplar vardı. Taliban içinde de alt gruplar vardı. Taliban’ın bize dediği; bizle buluşmaya kalkmayın çünkü sizi kaçırmaya kalkabilirlerdi. Çoğu tercüman bana sonradan anlatıyordu senin için 10 bin dolar verdiler ancak seni satmadım diyordu. Bende onlara sana yüzde 99 oranında güveniyorum diyordum. Çünkü tercümanların çoğu Peştu’ndu ve Taliban’dakilerin çoğu da Peştu’ndu. Onlar da bana yüzde 99 güvenmiyordu. Benim Hollanda istihbaratına çalıştığımı düşünüyorlardı. Ben şahsen Taliban’ın siyasi bir taraf olmasını isterim. Rus işgalinden sonra Afganistan’da uzun yıllar büyük bir iç savaş oldu. Bir grup çıktı ve savaşı durdurdu. Taliban, kim kimi öldürürse biz onu öldürürüz dedi ve çatışmalar durdu. Afganlara sorunca bu iyi oldu diyorlar. Kökten dinci şeriat ile yönetiliyoruz ama sokağa çıkıp ekmek alabiliyoruz diyorlar. Taliban Afganistan’da hala güçlü. Git gide daha fazla bölgeyi kontrol altına alıyorlar. Bence bütün grupların saygı duyduğu biri ancak Afganistan’ı kurtarabilir” şeklinde konuştu.
ÖDÜLÜN HAYATIMA ETKİSİ OLMADI
Afganistan’da en çok korktuğu zamanların askeriye ile seyahat ettiğim zamanlar olduğuna dikkat çeken Koene, “Seyahat süresince askeri kurallara uygun biçimde davranıyorduk. Askerlerin dediği her şeyi yapıyorduk ve bütün güvenlik önlemlerini alıyorduk. Sokaklarda takılmak ise gerçekten çok güzeldi. Çok güzel yerel yemekler ve çaycılar vardı. İnsanlar bize saygılı davranıyorlardı. WorldPress Photo ile ilgili de söylemek istediğim bir şey var. Bu ödülü kazanmanın hayatıma bir etkisi olmadı. World PressPhoto’nun fotoğrafçılığınıza katkısı var ancak hayatınıza bir katkısı olmuyor. Afganistan’da çalışan polislerin portre fotoğraflarını çekmiştim. O portrelerin tanesini 75 dolara sattım. Ancak Hollanda’da evimin önünde çektiğim karlı bisiklet fotoğrafını 750 Euro’ya sattım. Aradaki farkı anlayabiliyorsunuz değil mi?” dedi.
KANITSIZ HAPİSTE YATAN KADINLAR VARDI
Kadınların Afganistan’da burka ile dolaştığını ve burkalı kadının fotoğrafını yanında eşi varken asla çekilemeyeceğinin altını çizen Koene, “Ancak bir fotoğrafçı olarak siz de burkalı kadın fotoğrafı çekmek istiyorsunuz. Kendi kendinize sokak acaba kamusal alan mı diye düşünüyorsunuz ama Afgan kültüründe burkalı kadınların fotoğrafını çekmek duyarsız bir düşünce oluyor ve çoğu zaman ikilemde kalıyorsunuz. Buna rağmen çok fazla burkalı kadın fotoğrafını da çektim. Ancak pek çok yerde fotoğraf çekmek mümkün değildi. Size şöyle bir örnek vereyim; Afgan hapishanelerinde çok sayıda kadın vardı. Hapishanedeki kadınların fotoğrafını çekmek istemiştim ancak oradaki görevli kadın beni oradan fotoğraf çekmeden çıkarmıştı. Orada çok değişik hikayeler vardı. En çok karşılaştığımız durum ise herhangi bir kanıt olmadan kadınların Afganistan’da hapse girebilmesiydi. Erkekler karım beni aldattı deyince kadınlar kanıta ihtiyaç bile duyulmadan hemen hapse girebiliyorlardı. Bu da erkekler için eşlerinden kurtulmanın mükemmel bir yolu oluyordu. Bu yüzden kadınların hayatı Afganistan’da çok zor.Çoğu kadın çok ilerici de olabiliyor ama resmini bana çektirince kendini tehlikeye atıyor. Afganistan’da ya da Somali’de kadın olmayı istemezdim” diye konuştu.
EN ÇOK DOMUZ HİKAYESİ OKUNDU
Afganistan’da bazen basit hikayeler de yakaladıklarını sözlerine ekleyen Koene, “Kabil hayvanat bahçesinde tek başına yaşayan bir domuz vardı. Bunun da basit bir hikayesi vardı. Ancak Hollanda’da en çok okunan haber bu oldu. Bir hikayenin çok ilgi görmesi diğerlerini gereksiz olarak göstermiyor. İnsanlar bazen daha iç açıcı şeyler görmek istiyorlar. Bir klinikte 300 kadar çocuk tedavi görüyordu. Orada çektiğim fotoğrafları hiçbir yerde yayınlamadım. Çünkü insanlar perişan halde olan şeyleri görmek istemiyor” dedi.
KARANLIK TARAFA TANIK OLDUM
Koene, Afganistan’da kaldığı 3 yıl boyunca gün be gün insanların yaşadığı sefaleti görmek çok zor ve dayanılmaz bir durum olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bir haftada 200 çocuk ölüyordu. Annesi ölen çocuğunu hasta yatağından alıyor ve köyüne gidip çocuğunu gömüyordu. Yatağa ihtiyaç olduğu için aynı yatağa başka bir çocuk hemen yatıyordu ve 2 saat sonra o da ölüyordu. İşin en zorlu tarafı bana olan şeyler değil gün be gün tanık olduğum kötü şeylerdi. Savaş bölgelerinde geçirdiğim yıllarda insan ırkının karanlık tarafına tanık olarak geçirdim. Hollanda’ya dönünce insanları seviyorum ama insan ırkından nefret ediyorum dedim.”