Sayfa Yükleniyor...
Pandemi nedeniyle ülkelerin küresel ve bölgesel lojistik ve ticaret merkezler konusunda stratejik davranılması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, iki Asya ülkesi Hong Kong ve Singapur’u anlattı
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Ekonomi eski Bakan Yardımcısı ve Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım, Hong Kong ve Singapur’un ekonomisini, ticaretini, lojistik avantajlarını ve dünya ekonomisindeki yerlerini anlattı. Yıldırım, söz konusu iki ticaret merkezinin gelişim hikayelerini, güncel ekonomik göstergelerini ve çok uluslu şirketlerin yapılanmasındaki yerlerini kısaca özetleyip benzer yeni merkezlerin oluşumunda alınacak dersleri sıraladı.
DOĞRU ANLAMAK GEREKİR!
Yıldırım, “Pandemi döneminde küresel boyutta bölgesel lojistik ve ticaret merkezlerinin sağladığı avantajların biraz daha belirgin hale gelmesi, ihracata dayalı büyümeye çalışan ülkelerin ekonomilerinin geleceği için bu merkezlere sahip olmanın ya da yakınında bulunmanın stratejik önemini artırmıştır. Ayrıca bu merkezler, dış ticaret yapan şirketlerin gelecekteki hedef pazar(lar) vizyonuna uygun uluslararası ticari yapılanma lokasyonlarının seçiminde de belirleyici olmaktadır. Özel modellerle hızlı gelişen bölgesel lojistik ve ticaret merkezleri (HUB) denilince ilk akla gelen şehirler, ülke şehir konumunda olan Hong Kong ve Singapur’dur. Dünya nüfusunun yüzde 60’ının yaşadığı Asya coğrafyasında hızlı büyüyen ekonomiler ile büyük ekonomilerin ortasında yer alan bu iki kentin coğrafi avantajlarına ek olarak serbest bölge enstrümanı, düşük oranlı ve az sayıda vergiler ile bürokratik işlemlerde sağladığı kolaylıklarla oluşan cazibesini doğru anlamak ve iyi değerlendirebilmek gerekir. Bu merkezler, parçası olduğu ülkelerle birlikte yakın coğrafyasındaki ülkelerin de ticaretine ve küresel ekonomiye entegrasyonuna ciddi katkılar yapmaktadır” ifadelerine yer verdi.
HONG KONG 36 YILDA 180 KAT BÜYÜDÜ!
1960’lara kadar mütevazi bir tarım ve balıkçı kenti olan Hong Kong’un 7,5 milyon nüfusunun yüzde 92’sinin han Çinlilerinden oluştuğunu belirten Yıldırım, Hong Kong’un 36 yılda 180 kat büyüdüğünün altını çizdi. Yıldırım, “Hong Kong, Çin’deki rejimden kaçan küçük sanayiciler ve özellikle Şangay’dan gelen tekstilcilerin yatırımları, getirdikleri dinamizm ile deniz taşımacılığının bileşimi ve serbest ticarette yeni açılımların etkisiyle önce imalat sanayisinde, sonraki yıllarda ise hizmet sektörlerinde inanılmaz performans göstermiştir. 1961-97 arası dönemde ekonomisini 180 kat büyüten Hong Kong 2020’de tahminen 341 milyarlık dolar (PPP 440 milyar dolar) büyüklüğü ile dünyanın 35’inci ekonomisidir. Ekonomik büyüklük açısından 1993 yılında Çin ekonomisinin yüzde 27’si iken Çin’in hızlı ve agresif büyümesi ile bu oran yüzde 3’lere kadar gerilemiştir. Hong Kong’un cazibesi, bölge ülkeleri yanında (başta Çin’le olmak üzere) bölge ile ticaretini artırmak isteyen çok uluslu şirketler için de devam etmektedir. Son dönemde (2015-2019) Amerikan şirketlerinin ilgisinin azaldığı, Çinli ve Avrupalı şirketlerin daha çok tercih ettiği Hong Kong’ta bulunan şirketlerin yüzde 73’ü Çin’le iş yapmak için bulunduğunu söylemektedir. Politik geleceği hakkında duyulan endişelere ve yaşanan gerginliklere rağmen Hong Kong dünyada iş yapma kolaylığında 1’inci, ekonomik özgürlükte de 1’inci sırada yer alırken, finansta ise 2’nci sırada yer alıyor. Hong Kong ayrıca deniz taşımacılığı ve lojistikte 8’inci, rekabetçi şehirlerde 6’ncı, yolsuzlukta (iyiden kötüye listesinde) 16’ncı, düşük vergi oranı (kurumlar vergisi oranı yüzde 16,5; az sayıda malda gümrük vergisi) 44 ticaret anlaşması, 8 serbest ticaret anlaşması ile dünyanın en serbest ülkesi hüviyetiyle bölge coğrafyası ve küresel ekonomideki yerini sürdürebilmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
NEDEN SİNGAPUR?
‘Neden Singapur olunmalı?’ sorusunu cevaplayan Yıldırım, şunları söyledi: “Toplam 5,7 milyon nüfusunun yüzde 76’sı Çinlilerden oluşan Singapur, bağımsızlığını elde ettiği 1965 yılından 1995 yılına kadar geçen 30 yıllık dönemde ekonomisini yıllık ortalama yüzde 6 büyüterek Güney Kore, Hong Kong ve Tayvan’la birlikte Asya kaplanları arasında yer aldı. Hong Kong’un 1997’de Çin’e devri sonrasında, dış ticarette ve doğrudan yatırımlarda Çin’e bağımlılığı giderek artarken, 392 milyar dolar (PPP 615 milyar dolar) büyüklüğü ile dünyanın 31’inci büyük ekonomisi Singapur’un her iki konuda da Çin’e ya da herhangi bir ülkeye bağımlılığı bulunmamaktadır. Singapur’un, dış ticarette ve yabancı sermaye girişinde bölge ülkeleri ile dünyanın geri kalanı arasında dengeli bir ilişkisi vardır. Örneğin Hong Kong ticaretinin yüzde 5’ini Çin’le yaparken Singapur için bu oran sadece yüzde 13’tür.”
SİNGAPUR TERCİH EDİLİYOR!
Hong Kong’un siyasi geleceğinin belirsizliği nedeniyle Singapur’un son yıllarda daha fazla tercih edildiğini dile getiren Yıldırım, “Singapur, düşük vergi oranları ve akılcı uygulamaları ile dünyada, deniz taşımacılığı ve lojistikte 2’nci, iş yapma kolaylığında 2’nci, ekonomik özgürlükte 2’nci, inovasyonda 3’üncü, rekabetçi şehirlerde 3’üncü, yolsuzluk endeksi (iyiden kötüye) sıralamasında 4’üncü, İngilizce konuşan ülkeler arasında 5’inci sırada yer alıyor. Singapur, ayrıca düşük vergi oranları (yüzde 17 kurumlar vergisi, yüzde 7 KDV, yüzde 15 kar payı stopaji), 88 ticaret anlaşması, 24 serbest ticaret anlaşması ile ‘vergi cenneti’ olarak değerlendirilmekte, bölge coğrafyasındaki ülkeler ve küresel çok uluslu şirketler için giderek daha fazla tercih edilmektedir” dedi
Haber Merkezi