İdlib saldırısı İzmir’de protesto edildi

İzmir’de Memur-Sen Konfederasyonu’nun çağrısı ve birçok sivil toplum örgütünün katılımıyla gerçekleşen basın açıklamasında Esad rejiminin İdlib’de gerçekleştirdiği kimyasal saldırıları protesto edildi


  • Oluşturulma Tarihi : 08.04.2017 07:42
  • Güncelleme Tarihi : 08.04.2017 07:42
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İdlib saldırısı İzmir’de protesto edildi

ASİYE ARSLAN

Memur-Sen Konfederasyonu’nun çağrısı ve birçok sivil toplum örgütünün katılımıyla Konak Meydanı’nda bir araya gelen İzmirli Müslümanlar Esad rejiminin İdlib’de gerçekleştirdiği kimyasal saldırıları protesto etti. Konak Meydan Camiinde kılınan cuma namazı sonrası yapılan basın açıklamasına İzmir Valisi Erol Ayyıldız ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi de katıldı. Saldırıda ölen ve yaralanan savaş mağduru insanların fotoğraflarının yanı sıra “Esed Gitmeli Zulüm Bitmeli”, “Müslüman Susma Kardeşine Sahip Çık”, “Katledilen Suriye Ölen İnsanlığımız” sloganları atıldı.

“SUSARSAK KALBİMİZ KURUSUN”

Grup adına basın açıklamasını okuyan Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi Ali Musa Bina, “Yine Suriye, yine katliam. Yine ölümün kucağındaki bebek ve çocuklar… Ortadoğu’nun yeni vahşet üçlüsü: Esed, Putin, Hamaney. Ölüm kusmaya devam edecekler biz sustukça. Ya haykırıp ses vereceğiz ya da onursuzca çocukların katlini seyredeceğiz. Biz ses vermek için buradayız. Putin’e, ‘Elini Orta Doğu’dan çek!’ İran’a ‘Esed’i desteklemekten vazgeç!’ uyarısını yapmak için buradayız. ‘Esed gitmeli zulüm bitmeli’ iradesini ortaya koymak için bu alandayız. İdlib ne ilktir; engellemezsek ne de son olacak. Hama’da, Halepçe’de, Halep’te yaptıklarını İdlib’de tekrar ettiler. İnsanlık, Baas rejiminin vahşetini boş gözlerle izledikçe, İran, Rusya ve Esed soykırımı da aşan vahşetlerine devam ediyor. Vahşetin üç atlısı, üç maymunu oynayan uluslararası toplumdan güç alarak vahşet galerisini büyütüyorlar. Esed’in yaşaması için kardelenleri kanla suluyorlar. Barış ve huzur güvercinlerini kanatlarından vuruyorlar. Susmayacağız. Susarsak kalbimiz kurusun” diye konuştu.

BM’NİN DEFOSU

Rusya ve İran başta olmak üzere rejimi destekleyen bütün unsurların son kimyasal katliamdan da, öncekilerden de Suriye rejimi kadar sorumlu olduğunu savunan Bina, “Rusya, rejimin Doğu Guta’da gerçekleştirdiği kimyasal katliamdaki tavrını bugün de yineliyor. Esed’i ve rejimini temize çıkarmanın peşinde koşuyor. Güvenlik Konseyi’ne sunulacak tasarıyı veto edeceğini ilan ediyor. Rusya’nın ve Çin’in vetosu; ölümü seyretmekten ve ölü saymaktan başka bir işe yaramayan BM’nin defosudur. İnsanlık, vahşete karşı birleşip hem Rusya’yı ve İran’ı hem de Esed’i veto etmelidir. İran, Hama katliamında Hafız Esed’e verdiği desteği bugün de zulüm varisi Beşşar Esed’e vermektedir. İran, mazlum ümmetin Selahaddin’i olabilecekken, Brutus’u olmayı tercih etmiştir. Suriye, emperyalizmin kapitalist ortaklarının yeni paylaşım sözleşmesini yazacakları ve imzalayacakları kanlı masasıdır. En çok kan akıtanın en çok payı aldığı bir kanlı sofradır. Kirli dünya düzeni, kendi hesaplaşmasını masumlar ve mazlumlar üzerinden yürütüyor” ifadelerini kullandı.

TRUVA ATI OLMAYI TERCİH EDİYOR

Son üç yılda Suriye’de gerçekleştirilen 162 kimyasal saldırı karşısında BM’nin sessiz kaldığını kaydeden Bina, şunları söyledi: “BM, İslam dünyasında kurulan sistematik kan tezgâhının hem sorumlusu hem de sürdürücüsüdür. Küresel vesayetin kurucu iradesi BM, taşıyıcı unsuru Güvenlik Konseyi’dir. Filistin’e, Bosna’ya, Arakan’a göz kapatan vetolar bugün Suriye için sahaya sürülüyor. Güvenlik Konsey’i, insanlığın güvenliği için değil, kapitalizmin ve emperyalizmin güvencesi için varlığını sürdürüyor. BM’nin varlık nedeni olan tüm ilkeler, vetoya dayalı vesayet sistemi nedeniyle, bizzat BM’nin gözetiminde ve korumasında çiğneniyor. BM bu sistemle, insanlık için Nuh’un gemisi olmayı değil, insanlığa karşı bir Truva atı olmayı tercih ediyor. Bu nedenle ‘Dünya 5’ten büyüktür’ iradesi, insani trajedilerle her geçen gün daha çok sarsılan insanlığın geleceği için umuttur.”

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ İRADESİ

Memur-Sen olarak, çağın vicdanı olma sorumluluğunu omuzlarında taşımanın bilinciyle yaptıkları yardımlar, eylemler, programlar ve dualarla Suriye halkını desteklemeye devam edeceklerini açıklayan Bina, “BM’nin yapısının değişmesi için her platformda ‘Dünya 5’ten büyüktür!’ iradesini savunduk, savunacağız. Eğer Çanakkale geçilmez iradesini Suriye’ye taşıyamazsak daha uzun zaman çocuk tabutları taşımak zorunda kalacağız. BM’den, AB’den, NATO’dan himmet beklemenin, kendi ellerimizle başımızı giyotine sokmaktan farksız olduğunu biliyoruz. O halde, Türkü, Kürdü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı ile bir araya gelip; nasıl ki Çanakkale’de destan yazdıysak, nasıl ki 15 Temmuz’da işgal girişimini çöpe attıysak, coğrafyamızın ve insanlığın kanayan yaralarını da aynı ruhla saracağız. İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya. İşte o zaman bu tabutların içinde çocuk bedenleri değil, uluslararası dünyanın kirli tezgahları, BM’nin suskunluğu, AB’nin tel örgüleri, emperyalizmin paylaşım planları, mezhep asabiyeleri, ulusal çıkar putları, Şebbiha medyasının algı operasyonları ve ümmetin sessizliği olacak” şeklinde konuştu.

Haber Merkezi