İGC öldürülen gazetecileri andı

İGC, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü kapsamında İGC Basın Müzesi’ni ziyaret etti. Ziyarette konuşan Başkan Gappi, “Düşünceleriyle, yazdıklarıyla yaşamaya devam edecekler” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 06.04.2022 13:14
  • Güncelleme Tarihi : 06.04.2022 13:14
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İGC öldürülen gazetecileri andı

SULTAN GÜMÜŞ KAYA

İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü kapsamında İGC Basın Müzesi’ni ziyaret etti. Ziyarete; Mamak’ta öldürülen yayıncı İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost, polis tarafından öldürülen Evrensel Muhabiri Gazeteci Metin Göktepe’nin kardeşi Meryem Göktepe, 1992 yılında uğradığı silahlı saldırı sebebiyle hayatını kaybeden gazeteci Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, İGC Başkanı Dilek Gappi ve üyeler, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, CHP İzmir Milletvekili Attila Sertel, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi Birinci Başkan Vekili Mustafa Özuslu, sivil toplum kuruluşları üyeleri ile çok sayıda basın mensubu katıldı.

HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCU

Müzeye ziyaret gerçekleşmeden günün anlam ve önemini belirtmek adına bir konuşma gerçekleştiren İGC Başkanı Gappi, tüm baskı ve yıpratmalara karşın basın sektörünün hiçbir zaman değerini yitirmeyeceğini vurguladı. Gappi, “Halkın haber alma özgürlüğüne hiçbir zaman ket vurulamaz. Doktordan hastayı iyileştirmeyi bekliyorsanız gazeteciden de halka gerçekleri söylemesini beklersiniz… Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Metin Göktepe, Hrant Dink, Musa Anter gibi nice isimler bunu yaptıkları için belki bedenen aramızda değiller ama söyledikleriyle, düşünceleriyle, yazdıklarıyla yaşamaya devam edecekler. Anıları önünde saygıyla eğilirken, bizlere teslim ettikleri mesleğin onurunu her zaman korumak için, onlar kadar cesur, onlar kadar bilinçli, onlar kadar donanımlı olmak zorunda olacağız. Bugün içinde yaşadığımız gerçekler geçmişten çok farklı değil. Haber hala tutsak. Hala kendi derinliklerini koruma derdi adına basın özgürlüğüne tahammülleri yok ve hala olanların birinci hedefi gerçeklerden taviz vermeyen kalemler, gazeteciler. Ama biz demir yumruğuz. Tanık olduğu çağ içerisinde toplumun vicdanı olmuş, yitirdiğimiz tüm gazeteci dostlarımızı, düşün insanlarımızı büyük bir özlemle anıyoruz” dedi.

KIZI OLDUĞUM İÇİN GURUR DUYUYORUM

Konuşmasını yapmak için davet edilen Alaz Erdost ise “Aslında babasızlık diye bir şey yok benim için. Çünkü babamla hiç beraber olamadım. Onu ailemden dinledim, kitaplardan okudum, fotoğraflardan tanıdım, türkülerden dinledim. Bir akşam Arat Dink’le beraberdik. O diyor ki ‘ben daha şanslıyım, babamı tanıdım.’ Ben diyorum ki ‘ben daha şanslıyım, babamı hiç tanımadığım için. Böylece yokluğu daha az acıtıyor.’ Aslında öyle değil tabi. Ben Hrant Dink’e yandığım kadar babama yanıyorum. Babamı özlediğim kadar Hrant Dink’i anıyorum. Ben doğdum babam vardı, büyüdüm babam anlatıldı. Babam her yerde benimle. Tanımadan seviyorum. Tanıyıp kızı olduğum için gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.

KARANLIK ZİHNİYETLER ÖLDÜRDÜ…

Rahşan Anter, yaptığı konuşmada, “Böyle bir müze olduğu için gurur duyuyorum. Bu hem doğuda hem batıda beraber olduğumuzu ve bir olduğumuzu temsil ediyor. Babamın burada, ayrım olmadan sadece insan ve gazeteci olarak değer görmesi çok güzel bir şey. Burada karanlık zihniyetler tarafından katledilen gazeteciler sebebiyle bir aradayız. Güzel günleri, bayramları ortak yaşamak yerine ne yazık ki acıları paylaşıyoruz. Bu müzede emeği olan herkese tekrar teşekkür ediyorum. Karanlık zihniyetler öldürdü ama siz ölümsüz yaptınız” dedi.

METİN BİR KAHRAMANDI

Söz alan Meryem Göktepe ise basının hiçbir dönem bu kadar baskı altında kalmadığını belirterek, “Metin öldürüldüğünde kabul edilmemişti ama kamuoyu baskısı sayesinde en azından en tepedeki isim bile özür dilemek zorunda kalmıştı. En azından muhalefet ve iktidar mensupları açık oturumlarda tartışabiliyordu. Soru sorabiliyordu gazeteciler. Şimdiki kadar kamplaştırılmamıştı hem halk, hem de gazeteciler. Muhalif diye adlandırılan, bence gerçeği halka ulaştıran gazete ve televizyonlar ya yüksek miktarda, ödeyemeyeceği miktarlarda para cezasıyla ya da kapatılarak cezalandırılıyor. Gazeteciler yazdıkları veya söyledikleri nedeniyle cezaevinde tutuluyor. Gazeteciler özgürlüğünü yitirirken toplumumuz haber alma hakkını, ülkemiz de demokrasisini kaybediyor. Bugün 70 gazeteci söyledikleri ve yazdıkları gerekçe gösterilerek cezaevinde tutuluyor… Metin’den sonra gazetecilik mesleğini seçen pek çok gençle konuştum. Onların içinden daha çok da kadın gazeteciler beni duygulandırır… Annem bana ‘dışarı çıkma’ diyor. Demek ki Metin bir kahramandı ve o yüzden çıkmıştı dışarı. Ben de o nedenle oradan etkilenerek gazeteciliği seçtim” cümlelerini kullandı.

AMA BAŞARAMAYACAKLAR…

Gazetecilerin her dönemde bazı siyasi amaçlar için hedef yapıldığını ifade eden CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel de 1909-1980 yılları arasında 16, 1980 yılından sonra 47 gazetecinin öldürüldüğünü dile getirerek, şöyle devam etti: “Eskiden gazeteciler öldürülüyordu. Şimdi cezaevlerine konuyorlar. Hatta bu yetmiyor hücrelere kapatıyorlar. Burada yavaş yavaş ölmeleri isteniyor. Ama başaramayacaklar.”

Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay ve Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu ise acılı ailelere bir kez daha baş sağlığı dileyerek, Türkiye’de özgür gazeteciliğin var olması için mücadele etmeye devam edeceklerini kaydetti.

Öte yandan, Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü özelinde Meryem Göktepe ve Alaz Erdost katılımıyla ‘Hafızanın ışığında anmak ve anlamak’ isimli panel gerçekleşecek.

 

Haber Merkezi