İHD savaş dursun dedi

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi son dönemlerde yaşanan terör olaylarıyla ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Grup adına konuşan derneğin Ege Temsilcisi Ali Aydın,“Bugün burada, devlet kurşunu ile ölen insanlarımızın yaşam hakkını savunmak için toplandık” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 16.08.2015 06:13
  • Güncelleme Tarihi : 16.08.2015 06:13
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İHD savaş dursun dedi

FADİME DUMLUPINAR- İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Konak Meydanı’nda gerçekleştirdiği basın açıklamasında devlete yönelik sert eleştirilerde bulundu. Grup adına açıklamayı gerçekleştiren İHD Ege Bölge Temsilcisi Ali Aydın, “Bugün burada, devlet kurşunu ile ölen insanlarımızın yaşam hakkını savunmak, cezaevlerinde sağlığı elinden alınan hasta mahpusların sesini duyurmak ve yine devlet güçleri eli ile alınıp kaybedilen insanlarımızın akıbetini sormak için toplanmış bulunuyoruz. Bugün ülkenin gündemini savaş naraları işgal etmektedir. Haziran seçimlerinden istediğini alamayan siyasi iktidar, göstermelikte olsa sürdürmeye çalıştığı barış ortamını bozarak dağı taşı bombalamaya başlamıştır. Şehirler, kasabalar, köyler ablukaya alınarak halka her türlü şiddet uygulanmaktadır. Yıllarca nafile operasyonlarla bu ülkenin gençlerinin ölümüne sebep olup sonucun alınmadığı bile bile yeniden aynı şeylerin tekrarı yapılmaktadır” dedi.

“ANALAR AĞLAMAYA BAŞLADI”

Yeniden savaş politikaları gündeme sokulduğunu iddia eden Aydın, şunları söyledi: “Yeniden cenazeler gelmeye, ülkenin dört bir yanında analar ağlamaya başlamıştır. Yeniden yasak bölgeler, güvenlikli bölgeler adı altında kuşatılmış alanlar yaratılarak Kürt halkı göçe zorlanmakta. Bu ablukaların sonucu milyonlarca insanın göçüne, on binlerce insanımızın kaybına ve ölümüne sebep olduğunu hepimiz biliyoruz. İşte biz insan hakları savunucularının kayıp eylemleri geçmişte yapılan ve şimdi geçici hükümet tarafından yeniden denenmeye çalışılan durumun sonucu olduğunu bilmekteyiz ve tüm kamuoyu da bunu bilmektedir. Ülkeyi yönetenlerin haziran seçimlerinde istedikleri sonucu alamayınca, ve düşüşü hazmedemediği için çareyi ülkede ‘kaos’ yaratma, cenaze sayılarını arttırarak yeniden iktidar olmanın hesabını yapma düşüncesi kamuoyunun çoğunluğunca kabul görmektedir. Her ölümün anketleri kendi lehine nasıl değiştiğinin hesabını tutmak ve cenazeleri deyim yerinde ise oya tahvil etme düşüncesi kamuoyu tarafından kabul gördüğü anlaşılmaktadır.”

“DAĞLAR TAŞLAR BOMBALANIYOR”

Operasyonlar sonucu binlerce insanın çeşitli bahanelerle gözaltına alındığını iddia eden Aydın, “Dağlar taşlar bombalanıyor. Ormanlar yakılıyor. İnsanlarla beraber doğa da savaşın tehdidi altında kalmıştır. Kürt illerinde güvenlik güçlerinin bombalamaları sonucu ormanlar yanmaktadır. Yangını söndürmek isteyen halk güvenlik gerekçesi ile engellenmektedir. Ormanların yakılarak insanlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ihlal edilmektedir. Şiddet tüm ülkeye yayılmış durumdadır. Savaş sadece ülkenin doğusunda değildir. Şu anda her yerdedir. Çığırından çıkmış şiddetin her türü insanlarımıza uygulanmakta, hatta bu şiddet ölülere kadar uzanmaktadır. Yargısız infazlar tekrar yapılmaya başlanmıştır” diye konuştu.

“CENAZELERİN AİLELERİNE VERİLMEMESİ YANLIŞ”

Devlete karşı eleştirilerini sürdüren Aydın, konuşmasına şöyle devam etti: “Dünyanın ve çağımızın en barbar, tecavüzcü, katil örgütü IŞİD'e karşı savaşta ölen insanların cenazelerini ülkeye almayarak şiddeti ailelere ve cenazelere kadar vardırılmıştır. Şiddet her yerde ve herkese uygulanıyor. İşte bu şiddetin en vahimi çocuklara uygulananıdır. Ağrı ilinde 2 fırın işçisi çocuk dükkan taranarak öldürüldü. Her zaman olduğu gibi çocuklar terörist ve silahlı olarak ilan edildi. Basından edinilen bilgilere göre; ‘Ağrı'nın Diyadin İlçesi’nde fırında çalışan Orhan Aslan (16) ve Emrah Aydemir (15) isimli çocuklar iş yerinin taranması sonucu öldürülmüştür. Murat Mahallesi'nde ise kimliği öğrenilemeyen bir yurttaşın cesedi bulunmuştur. Valilikten yapılan açıklamada ise ‘3 terörist ölü ele geçirildi’ şeklinde olay kamuoyuna duyurulmuştur. 12.08.2015 gece saatlerinde Ağrı-Diyadin İlçe Jandarma Komutanlığı'na yapılan saldırının ardından özel harekât timleri, Jandarma Komutanlığı'nın karşısındaki bölgeyi rastgele taramış, Atatürk Mahallesi'ndeki fırında çalışan ve odun almak için dükkânın karşısındaki depoya giden Orhan Aslan (16) ve Emrah Aydemir (15) isimli çocuklar da kurşunların hedefi olduğu iddia edilmiştir. Çocuklar olay yerinde yaşamını yitirirken, iş yeri kan gölüne dönmüştür. Çocukların infaz edildiği işyerinin üst katında yaşayan ailelerin evlerine baskın düzenleyen özel harekât timleri evdeki herkesi darp ettiği ve görgü tanıkları olduğu nedeniyle gözaltına alındığı iddia edilmiştir. İddiaya göre çocukların öldürüldükten sonra üzerlerine gerilla kıyafeti giydirildiğini söyleyen görgü tanığı polislere ‘Bunlar çocuk. Fırında çalışıyorlardı’ diyerek tepki gösterdiği. Bunun üzerine polislerin görgü tanığını gözaltına almaya çalıştığı; tanığın gözaltına alınmasına engel olmaya çalışan aynı aileden üç kişi de polislerce darp edilerek gözaltına alındığı belirtilmiştir.’”

“ÖLÜME TERK EDİLMEKTEDİRLER”

Yapılan operasyonlar sonucu binlerce kişinin gözaltına alındığını ve halen alınmaya devam edildiğini belirten Aydın,  Geçici hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalara göre 1300 civarında gözaltı olduğu ve bunlardan 150'ye yakınının tutuklandığını söyledi. Aydın, “Bu bizlere 12 Eylül, 1990 ve 2009'daki kitlesel gözaltılar ve tutuklamaları hatırlatmaktadır. Yine binlerce, on binlerce tutuklu, tıka basa dolu cezaevleri, cezaevlerinde hasta mahpuslar ve ölümlerin artacağının işaretidir. Bugün cezaevlerinde derneğimizce tespit edilen 700 civarında hasta mahpus bulunmaktadır. Bunların 300'e yakını ölümü beklemektedir. Tüm hukuk kuralları ayaklar altına alınıp, hasta mahpusların hakkı olan dışarıda tedavi olma istekleri reddedilmekte ve içeride ölüme terk edilmektedirler” dedi.

“TARAFLAR ELLERİNİ TETİKTEN ÇEKSİN”

Bu uygulama bir insanlık suçu olduğunu ifade eden Aydın, “Bu durum bizlere on binlerce kayıp, faili meçhul cinayetler, yargısız infazları hatırlatmaktadır. Bu şu anlama gelmektedir: ‘Biz insan hakları savunucuları olarak bu alanları daha çok dolduracağız, kayıpları arayacağız, hasta mahpusların sorunlarını haykıracağız ve faili meçhullerin akıbetini sormaya devam edeceğiz’ demektir. Operasyonların şiddetinin artmasına paralel olarak cezaevlerinde bulunan siyasi mahpuslar üzerinde uygulanan hukuksuzluklar da artmaktadır. Bu hukuksuzluklar karşısında Manisa T tipi cezaevinde 11 mahpus açlık grevine başlamıştır. Yine basından aldığımız bilgilere göre ülke genelinde yapılan gözaltılar, tutuklamalar, Kürt illerine yapılan operasyonlar, IŞİD'e karşı savaşta ölen ülke vatandaşlarının cenazelerinin ailelere verilmesinin engellenmesi, orman ve arazi yakmalar ve meydana gelen ölümler nedeniyle mahpusların açlık grevine gidecekleri belirtilmiştir. Bu bizce, yeni ölümler, hasta mahpusların olacağının habercisidir. Biz insan hakları savunucuları olarak ülkeyi yönetenlere diyoruz ki; İktidarda bulunan yetkililer, halkın iradesine saygı duymalı, seçim sonuçlarını kabullenmeli ve bu durumu bir kaos nedeni yapmaktan vazgeçmelidir. Ülkeyi yönetenler, ülkenin temel sorunlarından olan Kürt sorunu başta olmak üzere diğer sorunlarını terör sorunu olarak algılamaktan vazgeçmeli; bu sorunu hak temelli bir sorun olarak kabul edip çözüme hak temelli bakmalı, Savaşan taraflar ellerini tetikten çekerek barış ortamına geri dönmeli, öncelikle ülke gençlerinin ölümünü durdurmalıdır. Operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalara son verilmelidir” şeklinde konuştu.

 

Haber Merkezi