Kurban Resmi

İhracata odaklanalım

Mücadeleyle geçecek olan bir yılın kendilerini beklediğini belirten EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, uyarılarda bulunarak “Katma değerli üretime ve ihracata odaklanmamız gerekmektedir” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 01.01.2018 10:32
  • Güncelleme Tarihi : 01.01.2018 10:32
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İhracata odaklanalım haberinin görseli

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN-KENAN YEŞİL-ÖZEL RÖPORTAJ

Kurdaki dalgalanma, yüksek enflasyon, üretim maliyetlerindeki artışlardan dolayı zor bir yılı geride bırakan sanayiciler, Türkiye’nin 3. çeyrek büyüme rakamlarıyla yılsonunu umutlu kapattı. Ege Bölgesi, Türk sanayisinin her zaman lokomotif bölgelerinden biri olarak dikkat çekmiştir. Bu başarıda pay sahibi olan sanayicilerin patronu Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, Türkiye’nin 3. çeyrekte yüzde 11 gibi dikkat çekici bir büyüme oranı yakalamış olmasının önemli olduğunu belirterek, asıl önemli noktanın ise bu büyümenin dönemsel değil sürdürülebilir nitelikte olması gerektiğini vurguladı. Başkan Yorgancılar, gazetemize yapmış olduğu açıklamalarla, Türk ekonomisinin 2017 yılını değerlendirirken gelecek yıl için ise uyarılarda bulundu.

2017 yılını ekonomik olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Bütün yılı nasıl gördünüz?

2017, ekonomik veriler açısından oldukça hareketli geçen bir yıl oldu. Döviz kurunda, enflasyonda ve işsizlik oranındaki artış ile karamsar bir tablo çizilirken, güvenlik endişesiyle turizmde ve uluslararası yabancı yatırımlarda yaşanan gerileme de bu görüntüyü pekiştirmiştir. Tabii ki, yaşanan tüm bu sıkıntılar ulusal eksenli olduğu kadar uluslararası ölçeğe de dayanıyor. Uluslararası dengelerdeki değişimler ve politik eksende yaşanan küresel ölçekli krizler, pek çok risk ve belirsizlikle yüzleşmemize ve geleceğe yönelik endişelerimizin artmasına da sebep oluyor. Ülkemiz ise coğrafi ve jeopolitik konumu gereği, tüm bu olayların merkezinde yer aldığından, ekonomimiz de derinden etkileniyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Hükümetin proaktif adımları meyvesini vererek, üçüncü çeyrek itibariyle yüzde 11 gibi dikkat çekici bir büyüme oranı yakalamış olmamız önemli bir başarıdır. Ancak, asıl önemli nokta ise bu büyümenin dönemsel değil sürdürülebilir nitelikte olmasını sağlamaktır.

ZORLU BİR YIL OLACAK

2018 yılında beklentileriniz neler? İzmir ve Türkiye ekonomisinde hangi adımlar atılmalı? Öncelik ne olmalı.

Küresel ve ulusalda yaşanan gelişmelere baktığımızda, 2018’in de ciddi bir mücadele yılı olmaya devam edeceğini ifade edebiliriz. Küresel ölçekte henüz çözüme kavuşturulamayan sorunlar, ciddi gerginliklere sebep olmaya devam ederken, ekonomik açıdan da zorlu bir yıl bizi bekliyor. Kur ve enflasyon baskısı, özel sektör başta olmak üzere iş dünyamızı etkilemeye devam ederken, istihdamı ve büyümeyi sürdürülebilir kılmak çok daha fazla mücadele gerektirecek. Bu ortamda, ülke ve kent ekonomimizdeki temel adımın, katma değerli üretim ve ihracat olması gerektiğine inanıyorum. 2008 global krizi, üretim olmadan büyümeyi sürdürülebilir kılmanın mümkün olamadığını açık bir biçimde ortaya koymuştur. Bununla birlikte, içinde bulunduğumuz akıl çağı üretimin de katma değer yaratmasını gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda, katma değerli üretime ve ihracata odaklanmamız gerekmektedir. Uluslararası yabancı yatırımlar açısından gözde bir kent olan İzmir özellikle bu anlamda ciddi avantajlar taşımaktadır. Enflasyon, işsizlik ve döviz kuru artışı gibi kemikleşmiş sorunlarla mücadeleye yönelik adımlar ise 2018’de bir diğer mücadele alanımız olacaktır.

ENDÜSTRİ 4.0 BİR ZORUNLULUK

Son yıllardaki en önemli konulardan biri de Endüstri 4.0. Siz de her ortamda Endüstri 4.0 önemini vurguluyorsunuz. Türkiye ve İzmir Endüstri 4.0 için neler yapmalı?

Bu alanda küresel ölçekte kaydedilen gelişmeler, ekonomik büyüme ve kalkınma için Endüstri 4.0’ın bir gereklilik değil zorunluluk olduğunu gösteriyor. İş dünyamız ve gündelik hayatımız, teknoloji odağında hızla değişirken küresel ekonominin liderliğini teknolojiye hakim olmayı başaran firmalar ve ülkeler üstleniyor. Biz, durumun önemini “Uyum Sağlayamayan Kaybedecek” vurgusuyla ifade ediyoruz. Konuyla ilgili ülkemizde ve kentimizde atılacak ilk ve en önemli adımın, konuyla ilgili bilinci artırmak olduğuna inanıyorum. Bunu da ancak, eğitim sistemimizi Endüstri 4.0 odağında yenilemekle mümkün kılabiliriz. Bu açıdan, Eğitim 4.0’ı Endüstri 4.0'a giden anahtar olarak görüyoruz. İzmir’in özellikle yabacı sermaye kültürü açısından önemli bir cazibe merkezi olması bu alanda da ciddi avantajlar taşıdığını gösteriyor. Hem yeni teknolojilere adaptasyon hem de yetişmiş işgücü açısından kentimizin dijitalleşme ve Endüstri 4.0 alanında mevcut potansiyelinin doğru kullanılmasını çok önemsiyoruz.

YATIRIM ÖNCESİ NAKİT DESTEĞİ

Sanayicinin en büyük sıkıntısı nedir? Sanayici hangi teşvik ve desteklerden faydalanıyor. Yeni ne gibi destek ve teşvik politikaları üretilmeli.

Güncel ortamda sanayicinin en büyük sorunu, kurlardaki oynaklıktır. Artan oranlar sebebiyle, hammadde ve aramalı girdi maliyetleri çok yükselmekte, bu da üretim hacmimizi artırmamızı engellemektedir. Özellikle, katma değerli ve teknoloji üretiminin şart olduğunu dikkate aldığımızda, katlanmak zorunda olduğumuz maliyetlerin daha da arttığını gözlemliyoruz. Dış politikada yaşanan gerginlikler, 2018 için ihracat ayağında bizleri zorlayacak gibi görünmektedir. Üretim reform paketi kapsamında sanayicilere sunulan teşvik ve destekler, bizler için sevindiricidir. Ancak, katma değerli üretimin daha fazla teşvik ve desteğe ihtiyaç duyduğunu da vurgulamak isterim. KOSGEB tarafında son dönemde Sanayi 4.0 kapsamında da verdiği destekler önemli olmakla birlikte yetersiz ve kısa sürelidir. Diğer yandan ne yazık ki bizdeki destekler yatırım sonrasını desteklemekte olup, vergi indirimi, istihdam desteği vs. şeklindedir. Özellikle de doğrudan yabancı yatırımların azaldığı bir süreçte bizim, fikri olup ama nakit sıkıntısı çeken yatırımlar için yatırım öncesi nakit desteği sağlayan teşviklere yönelmemizde fayda görmekteyim. Diğer yandan, birçok kurum birçok alanda farklı destekler vermekte ve bunlar ne yazık ki iş dünyası açısından sağlıklı bir şekilde etüt edilememektedir. Verilen desteklere ulaşma konusunda da iyileştirmeye ihtiyacımız vardır.

ÜRETİM YOKSA KALKINMAK HAYALDİR

Türkiye’nin büyüme oranlarına baktığımızda inşaat sektörü ilk sırada geliyor. Sanayi ise maalesef daha geri planda kalıyor. Bu konudaki düşünceleriniz neler? Sürdürülebilir büyüme için sanayi ne kadar önemli?

İnşaat sektörü bir ülkenin gelişmişliği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan, inşaat sektörünün büyümesi, birçok sektör için itici güç olduğundan ekonomiyi büyük ölçüde desteklemektedir. Ancak, sadece inşaat sektörüne dayalı bir büyümenin sürdürülebilir olmadığı da bir diğer gerçektir. 2008 global krizi, üretim olmaksızın büyümenin dönemsel bazda sınırlı kaldığını somut bir biçimde ortaya koymuştur. Bu açıdan, biz durumun önemini, “Üretim Yoksa Kalkınmak Hayaldir.” sözüyle vurguluyoruz. Bilgi odaklı ekonomiyi esas alarak, yüksek katma değerli üretimle ve nitelikli işgücü yaratan büyümenin kalkınma açısından da öncelikli olması gerektiği ve teşviklerin de, izlenecek eylem planlarının da bu kapsamda yapılması gerektiği inancındayım.

SANAYİ 4.0 İÇİN EĞİTİM 4.0

Endüstri 4.0 kadar Eğitim 4.0 önemini her zaman dile getirdiniz. Endüstri 4.0 için eğitimde neler yapılmalı? Meslek liseleri ve Meslek yüksekokullarında Endüstri 4.0 için uygun bir eğitim imkanı var mı?

Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak; kendimize misyon edindiğimiz Sanayi 4.0 sürecini anlatırken her zaman Eğitim 4.0’ın altını çizdik ve ayrı düşünülemeyeceği vurgusunu yaptık. Çünkü teknolojide öne çıkan, katma değerli üretim ile refah seviyesini artıran toplumların eğitimdeki başarılarına baktığımızda doğru orantılı bir ilişki olduğunu çok açık görmekteyiz. Eğitim 4.0, sadece yüksek öğretim dönemiyle sınırlandırılabilecek kadar dar kapsamlı değildir. Zira dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefimiz sadece Endüstri 4.0’a uyum sağlamayı değil, rehberlik etmenin de gerekli olduğunu ortaya koyuyor. Bu da, bireylerin küçük yaşlardan itibaren yazılım, bilişim ve teknoloji konusunda detaylı bir eğitim almalarını gerektirmektedir. ABD ve Avrupa ülkelerinin son 5 yıl içinde Kodlamayı ilkokul sıralarına taşıması da konunun önemini ortaya koymaktadır.

Üniversitelerde de atıl bölümlerin kaldırılması ve yeni mesleklere yönelik bölümlerin açılmasını ve bu konuda artık geç kalınmamasını çok önemsiyoruz. Diğer yandan, Meslek liselerinin de bu açıdan, önemli olduğunu düşünüyorum. Mesleki liseler, teoriyi pratiğe dökme açısından daha fazla olanak sunduklarından, daha fazla önem taşımaktadırlar. Bu açıdan, Endüstri 4.0’a geçişimizde, en büyük rol meslek liselerine düşecektir.

EĞİTİM VURGUSU

Meslek liseleri TOBB’a verilsin gibi bir öneriniz vardı. Bu görüşünüzün hala arkasında mısınız? Sizin düşüncenizdeki Meslek Lisesi modeli nedir?

Sanayicinin en büyük sıkıntısı istediği işçiyi bulamamasıdır. O nedenle, işveren açısından geleceğin eğitim sisteminde, bu tür mesleki becerilerin geliştirilmesi önceliklidir. Tabi ki günün teknoloji düzeyine göre bu eğitimler verilmelidir. Bugün, başta Almanya ve Avusturya olmak üzere birçok ülke mesleki eğitimde istenilen başarıyı yakalamıştır. PwC’nin Genç İstihdam Endeksi çalışmasına göre, ne eğitimde ne istihdamda olan nüfusu en aza indirmeyi başaran üç ülkenin başarısı mesleki eğitim politikalarına dayanıyor: İsviçre’de genç nüfusun yüzde 70’i, 200 farklı branşta aktif olan mesleki eğitimden faydalanıyor. Almanya’da hayata geçirilen Mesleki Eğitim Politikası, 500 bin civarında şirket odaklı eğitim hizmetinin ortaya çıkmasını sağladı. Avusturya’da uygulamaya konan genç istihdam politikası, gençlerin okurken istedikleri şirkette staj ve eğitim görmelerini sağlıyor. Avrupa Birliği içinde en gelişmiş meslekî eğitim sistemine sahip olan Almanya’da; öğrenci, dersleri ile birlikte, fabrikalarda da uygulamalı eğitim görmekte, mezun olduktan sonra da orada çalışabilme imkanına sahip olmaktadır. Böylelikle, mesleki okullar öğrenciler açısından cazip hale getirilmiştir. Öğrenciler isteyerek, gönüllü olarak o okulları seçmektedir. Güncel teknolojiye uygun ders programları, atölye dersleri ve teknolojiyi takip eden öğretmenlerin olması bu sistemi güçlü yapmaktadır. İşveren de, bu sistem ile istediği çalışanı kolayca bulabilmektedir. Alman Mesleki Eğitim Sistemi, eğitim ve iş dünyası işbirliğine dayandığı için Dual Sistem (ikili sistem) olarak anılmaktadır. Sistemin temelleri esasen Ortaçağ’daki lonca sistemine dayanmaktadır. Sürecin temel aktörleri; ilgili Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı, Federal Eğitim ve Öğretim Enstitüsü ve Ticaret ve Sanayi Odaları ve firmalardır. Federal Eğitim ve Öğretim Enstitüsü’nde ticaret ve sanayi odaları da ayrıca temsil edilmektedir. Dual sistem çerçevesindeki mesleki eğitimin okul kısmının finansmanı Eyalet ve belediye, firma kısmının finansmanı ise firmanın kendisi tarafından sağlanmaktadır. İşte bu modelin esas alınarak ülkemizde mesleki eğitimin özel sektöre devredilmesini daha dinamik ve daha etkin işletilmesini talep ediyoruz. Buna da TOBB’un liderlik yapması, başarıya ulaşmamızı sağlayacaktır.

Genç nüfus sanayide teknik eleman ve ara eleman olmak istemiyor. Sanayicinin ise en büyük derdi ara elemanın yetişmemesi, olmaması. Bu ikilem nasıl çözüşebilir. Gençleri sanayiye nasıl çekilebilir?

Özellikle de yoğun üretim yapılan ülkelerde, çalışanın o sektöre uygun teknik beceriye sahip olması istenilmektedir. Neticede bir ülkede herkes, doktor, avukat, mühendis olamaz. Öncelikle bunu ailelerin ve bireyin kavraması gerekmektedir. İyi yetişmiş işçiler, fabrikaların devamı için önemlidir. Yakın gelecekte, bu alanlarda robotlar çalışacak gibi görünse de, nitelikli bir işçi her zaman tercih sebebidir. Mesleki eğitime öğrenciler teşvik edilmelidir. Buralarda verilecek eğitimler, pratikte uygulaması olan ve son teknolojileri içeren teorik bilgilerle pekiştirilmelidir.

EN BÜYÜK PAY SANAYİYE DÜŞÜYOR

Türkiye’nin 2023 yılı doğrultusunda 500 milyar dolar ihracat hedefi için sanayi sektörünün payı ne olacaktır? Bu hedef için sanayiciye ne gibi görevler düşüyor? Devlete hangi görevler düşüyor?

Bir kez daha vurgulamak gerekirse, artık katma değerli üretimin ve teknoloji ihracatının ön planda olduğunu dikkate alarak, 500 milyar dolar ihracat hedefimiz doğrultusunda en büyük payın sanayiye düştüğünü ifade edebiliriz. Bizi bu hedefe taşıyacak olan, akıllı üretim ve akıllı ürünlerin ihracatıdır. Sanayicimiz ve devlet, işbirliği içerisinde hareket ederek, akıllı üretimin hayata geçirilmesi yönünde sonuç odaklı politikalar uygulanmalıdır. Örneğin tekstil ihracatta güçlü olduğumuz bir alan ve ciddi istihdam sağlaması açısından da ülkemiz için önemli bir sektördür. İşte bu noktada, emek yoğun üretimden akıllı tekstile bazı firmalarımızın geçişi konusunda onları hem maddi hem de motivasyon açısından desteklememiz gerekmektedir. Benzer şekilde sağlık sektöründe de Türkiye olarak ciddi bir ivme sağlayabiliriz. Planlı ve akılcıl bir yol izlememiz sonucunda başarılı olmamamız için hiçbir sebep görmüyorum.

İZMİR’İN ÖNEMİ YETERİNCE BİLİNMİYOR

İzmir’in en büyük eksikliği sizce nedir? İzmir’de tüm imkanların var olduğu belirtiliyor ancak somut bir sonucunu görmek neredeyse imkansız. Sizin İzmir özelinde düşünceleriniz nelerdir?

İzmir’in en büyük sorununun kentimizin vizyonunun ve öneminin ülke içerisinde yeterince bilinmemesine ve bu doğrultuda destek almamasına dayandığını düşünüyorum. Uluslararası pek çok değerlendirmede, başarılı sonuçlar alan ve farklı alanlarda model gösterilen kentimizin ülkemiz için de hak ettiği konumda olduğunu görememek, oldukça üzücü bir durumdur. İzmir’in doğru anlatılması ve tanıtımı konusunda da birtakım eksiklerimizin olduğunu kabul ediyorum. Bu açıdan, öncelikle İzmir’in sahip olduğu avantajlar konusunda tam olarak bilinçli olmamız gerekiyor. Artık, yerelde kalkınmanın öne çıktığını dikkate aldığımızda, İzmir’in de potansiyeli itibari ile bir dünya şehri olması gerektiğini düşünüyorum. Ülke olarak her şeyi İstanbul ve Ankara merkezli düşündüğümüz için potansiyel arz eden illerimizi biraz geride bıraktık. Artık bu anlayıştan kurtulmamız gerekmektedir. Hükümet bu noktada İzmir’e dair önemli projeler başlattı. Gönül isterdi ki, en az 10 yıl önce bu projeler İzmir’de hayata geçmiş olsun. O nedenle geciktiğimiz ve bazı adımları atmakta yetersiz kaldığımız bir gerçektir. Ancak, hiçbir şey için de geç değildir. Belki geriden geliyor olabiliriz ama İzmir’in emin adımlarla yol aldığını ve yakın gelecekte İzmir’in çok konuşulacağını şimdiden söyleyebiliriz.

İZMİR YERLİ OTOMOBİLDE AVANTAJLI

Yerli otomobil konusunda İzmir bir atılım içerisinde. Yerli otomobil için altyapıya sahip miyiz? Yerli otomobilin üretim merkezi İzmir olması açısından İzmir’in avantajlı-dezavantajlı noktaları neler? Lobi faaliyetlerine başladınız mı?

Üretim tarihimizde önemli bir yeri olan yerli otomobil üretimi konusunda en somut girişimin atılmış olması oldukça sevindiricidir. İzmir’in üretim merkezi olması konusunda, gerek lokasyonu gerekse üretim deseni açısından avantajlı bir konumda olduğuna inanıyoruz. Bu inanç doğrultusunda, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanımızın öncülük yaptığı ve Başkanlığını yürüttüğüm kurulan komisyon, yerli otomobil için üretim merkezinin İzmir olması yönünde çalışmalara başlamıştır. Lobi faaliyetlerimiz de planlı bir şekilde devam etmektedir. İzmir’in avantajlarını biz şöyle sıralıyoruz: Öncelikle, Dengeli Kalkınma Modeli için Marmara aksı işlevini tamamlamıştır. Kocaeli-Bursa’nın optimizasyona ulaşması ve Bölgeye ölçeğin üstünde yüklenilmesi, İzmir-İstanbul otoyolu (2018-19), İzmir-Ankara hızlı tren (2019) İzmir-Ankara otoyolu (2023), İzmir-İstanbul hızlı tren (2023) projeleri, Çandarlı Limanı, Türkiye’nin 2. büyük konteyner taşıma kapasitesine sahip Alsancak Limanı, Serbest Bölgeler Şehri Statüsü, Mühendislik alanında eğitim veren güçlü üniversitelerle birlikte, İYTE’nin Türkiye’deki 10 araştırma üniversitesinden biri olması, bilgi ve iletişim teknolojilerinin İzmir’in yükselen sektörleri arasında öncelikli yer alması, Dış pazar için lojistik avantaj, BMW, Mercedes, Audi, Skoda, Seat’a kadar birçok dev firmanın tedarikçisi güçlü yan sanayi ve Opel-BMC tecrübesi ile bu kültüre vakıf olunması, Büyükşehir Belediyesi’nin öncü olması ve altyapı desteği.