- Gündem
- 06.07.2025 20:54
Psikolog ve Aile Danışmanı Mevlüt Ülgen, 10 Nisan gecesi ilan edilen sokağa çıkma yasağını ve ardında yaşananları toplumsal açıdan değerlendirdi
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Psikolog ve Aile Danışmanı Mevlüt Ülgen, 10 Nisan gecesi ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından yaşananları değerlendirerek, yaşananların toplumun devlet otoritelerine olan güvenin düşük olması ile ilişkilendirilebileceğini belirterek yaşanan kavgaları da ‘İnsanlar patlamaya hazır bir bomba gibi’ şeklinde özetledi. Koronavirüs sürecinde toplumun moral bozukluğuna düşebileceğini ve toplumsal moralin yüksek tutulmadığı takdirde virüs ile mücadeleyi zorlaştıracağını belirten Ülgen, “Böyle zamanlarda güvenli ve yeterli düzeyde bilgi oldukça önemlidir. Kamu otoritelerinin topluma güven vermesi, güvenli ve sağlıklı bilgi paylaşımı yaşamsaldır. Güven vermeyen yaklaşımlar belirsizlik ve flu alanı artırır. Toplumun salgınla mücadelesini zorlaştırır. Birlik ve dayanışma duygusunu zedeler. Bireylerin alınan önlemlere uymasını ve inanmasını olumsuz etkiler. Böyle dönemlerde kamu otoritesi, bilim insanları, sağlık meslek örgütleri ve bireyler olarak hepimize çok büyük sorumluluklar düşmektedir. İşbirliği, açıklık, kapsayıcılık ve paylaşım oldukça yaşamsaldır” dedi.
GÜVEN EKSİKLİĞİ VAR
“Bu süreç bize şunu gösterdi toplumun devlete ve kamu otoritelerine güveni düşük” sözlerine yer veren Ülgen, “Bir kısım insanlar sokağa çıkma yasağı ile birlikte temel ihtiyaçlara ulaşma kaygısı yaşadı. Bir kısmı alınan önlemleri inandırıcı bulmuyor; bunun da izlenen süreç yönetimi ve kamu politikaları ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki siz insanlara yaşamı tehdit eden bir durum var evde kalın önlem alın çağrısı yapıyorsunuz ama bir yandan da günlük yaşam işçiler, küçük esnaf, günlük işlerde düzensiz çalışan bireyler için devam ediyor. Siz sosyal mesafeden, fiziksel önlemlerden söz ediyorsunuz ama işçiler, çalışanlar günlük yaşamada fabrika da, servislerde, kamu toplu taşıma araçlarında bu mesafe kuralların ihlali ile yaşıyor. Bu insanlar nasıl inansınlar sizin önlemler konusundaki ciddiyetinize ve önemine. Bu durum toplumda bilişsel çelişki yaratıyor. İnsanlar bilişsel çelişki durumunda o anda kendine en uygun olanının ve en kolayını seçmeye eğilim duyar. Kısaca siyasi iktidar, kamu politikaları inandırıcı olmaktan uzak” ifadelerine yer verdi. Mevlüt Ülgen, ‘EvdeKal Türkiyem’in inandırıcı olabilmesi için iş güvencesi sağlanarak, ekonomik ve sosyal önlem ve politikaları oluşturularak herkesin evde kalma koşullarının sağlanması gerektiğine de dikkat çekti. PSİKOLOGLARA İHTİYAÇ VAR
Bilim Kurulu’nda iletişimcilere ve psikologlara da yer ayılması gerektiğini bildiren Ülgen, “Bilim Kurulu veya danışma kurullarında, kamu politika ve önlemlerinin alınmasında ruh sağlığı profesyonellerine, sosyal bilimcilere, sosyal psikologlara ve iletişim uzmanlarına da ihtiyaç var” Bilim Kurulunda bildiğim kadarıyla psikolog ve psikiyatrist yok olmaması önemli eksiklik. Salgınla mücadele ve önlemleri yalnızca bedensel sağlık açısından ele almak yeterli ve sonuç alıcı değil diye düşünüyorum. Bu dönemde toplum katılımı ve uyumu, dayanışma ve moral çok önemli. Bunun için ruh sağlığı profesyonelleri ve sosyal bilimcilerinde sürecin içinde olması gerekiyor” sözlerine yer verdi.
KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLERE YOL AÇABİLİR
Yaşamsal öneme sahip zorunlu önlemlerin günlük yaşam pratiğimizi köklü olarak değiştirmeye yol açmakta olduğuna da vurgu yapan Ülgen, “Bizleri uyum sağlamamız ve alışmamız gereken birçok yoksunluk ve kısıtlılık hali ile baş başa bırakmaktadır. Kısıtlılıklar ve yoksunluklar, alışılmış yaşam tarzının değişmesi, günlük rutinin bozulması için stres kaynağıdır. Gerginlik, huzursuzluk, öfke duygularına vesile olabilir. Korku, kaygı ve endişe düzeyinin yükselmesine, umutsuzluğa, moral çöküntüsüne yol açabilir. Bu dönemde mümkün olduğunca alışık olduğumuz günlük yaşam rutinimizi korumamız ve sürdürmemiz önem kazanmaktadır. Günlük yaşam rutiniz arasında yer alan uyku, duş alma, diş fırçalama, yemek öğünleri gibi rutinlerimizi aksatmadan yapmak olmalıdır. Günlük rutinimizde olan kişisel bakımımızı (tıraş, makyaj vb.) sürdürmek, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacaktır. Yaşam sevincimizi düşürecek dağınıklık veya boş vermişlikten uzak durmak moral ve motivasyonumuz sürdürmemiz açısından önemlidir. Evimizi sıklıkla havalandırmak çok yorucu olmayan ve zorlamayan hafif egzersizler yapmak bu dönemde iyi gelecektir” diye belirtti.
ZOR BİR DÖNEM
Son olarak toplum olarak bu salgına zor bir dönemde yakalandığımızı da ifade eden Ülgen, “Kırılganlığımızın arttığı bir dönemde salgınla mücadele etmeye çalışıyoruz. Bu durum mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Bu dönemler aynı zamanda duygu kanallarının da açık olduğu, birbirimize sarılma ve morale çok ihtiyaç duyduğumuz dönemlerdir. Bu süreci toplumsal dayanışma ve işbirliği artırarak, güven ve umut verici adımları büyüterek aşabiliriz. Bu dönemde hükümetin atacağı adımlar toplumun işsizlik, yoksulluk, iflas, gelecek endişesini; başta sağlık ve gıda olmak üzere temel gereksinim ve hizmetlere ulaşamama kaygısını giderecek, toplumsal güven ve umudu artıracak adımlar olmalıdır” açıklamalarında bulundu.