“İnsanlık sınırlarını öğrenmek zorunda”

Kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen Kadın Çalıştayı’na konuşmacı olarak katılan Prof.Dr. Serpil Salaçin kadına şiddetin ana sebebini insanın sınırlarını bilmemesi olarak açıkladı


  • Oluşturulma Tarihi : 07.11.2015 07:21
  • Güncelleme Tarihi : 07.11.2015 07:21
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“İnsanlık sınırlarını öğrenmek zorunda” haberinin görseli

NİLGÜN TAZE

Karşıyaka Belediyesi, üniversiteler ve  sivil toplum örgütleri ile ortak olarak hazırlanan Kadın Çalıştay’ında kadın haklarının ihlali ile ilgili konuşma yapan İzmir Ekonomi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim görevlisi Prof.Dr. Serpil Salaçin kadın haklarının yasalarda verilmiş olmasına  ragmen uygulamada tam tersinin gerçekleştiğini belirtti.

Çok sayıda kadın derneklerinin haklarını korumak için mücadele ettiğini ve hukuk uygulayıcılarının kadın haklarını korumak için yetersiz ve isteksiz davrandıklarını ifade eden Salaçin, “Kadın hakları 1800’lü yıllarda dilelndirilmeye başlanmış ancak bir türlü içselleştirilip kabul edilememiştir. Kadına şiddetin başka bir boyutunu ele alarak imzalanmış olan bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni ele alacağım. Nereden hareketle böyle bir sözleşmeye gerek doğmuş. Bu sözleşme de şiddetin asıl nedeninin erkekler arasındaki eşitsiz güç sorunu sonucu oluştuğu belirtilmiş. Kadınlara, fiziksel, cinsel, psikolojik anlamda acı veren her türlü davranış şiddet olarak tanımlanıyor. Güçlü olanın zorlama yada keyfi olarak güçsüz olanın özgürlüğünü kısatlaması olarakda açıklayabiliriz. Bu da insan hakları ihlali olarak anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarında da kadına şiddet aynı şekilde tanımlanıyor.  Bunun anlamı ise kadın erkek farketmeksizin yaşam özgürlüklerimizin sınırlarını bilmememizdir” şeklinde konuştu.

“GELİŞİMİN ÖNLENMESİ ŞİDDETTİR”

Aile içinde yaşanan şiddetle ilgili T.C. Anayasası’nın aynı haneyi paylaşsada paylaşmasada eşler ya da partnerler arasında meydana gelen her türlü cinsel, fiziksel, ruhsal sömürünün şiddet anlamına geldiğini vurgulayan Salaçin, “Anayasamız mağdur ne demek, kadın ne demek onu anlatıyor. 1980’li yıllardan bu yana şiddetin türlerini tanımlayarak şiddetin anlamını daraltıyoruz. Herşeyden önce kadının psikolojik ve ekonomik gelişiminin engellenmesi de kadına yönelik bir şiddettir. Kadın emeğinin sömürülmesi, değersizleştirilmesi, savaşlarda kadın bedeninin silah olarak kullanılması, bedeninin ticari meta olarak kullanılması ve kadının ucuz iş gücü olarak köleleştirilmesi, çocuk yaştyken kadınların evlendirilmesi aile içi şiddet kapsamına girmekte. Kosova Savaşı sırsında sistematik olarak ırzına geçilen yaklaşık 20 bin tane yaşayan ve öldürülmüş kadın tespit edildi. Bu kadınların kendilerini kirli hissetmemeleri asıl zihniyetleri kirlenenlerin erkekler olduğunu anlatmak için her kadın için çamaşır iplerine bir beyaz kıyafet asıldı” dedi.

“TRAMVALAR AĞIR OLUYOR”

Akla hayale gelmeyen şiddet türlerinin kadınlara uygulandığını ve insanlığın buna sürekli olarak sessiz kaldığını belirten Salaçin, cinsel saldırıya uğrayan kadınların çoğunun yaşadıkları tramvanın üstesinden gelemediklerini ifade ederek, “Şiddetin ayrımı yoktur aslında.  Büyük resme bakmamız gerekiyor çünkü hepsi bunun içinde. İnsanın içindeki kontrol etme  ve ikincilleştirme amacını görmemiz gerekiyor. Sadece bizim ülkemiz değil diğer ülkelerde aynı şekilde da vranıyor. Yalnızca suçlulara ceza verilmesi gibi bir yaklaşım eksik bir yaklaşım oluyor. Cinsel şiddette kadın cinsiyetinin aşağılanması, kadın gibi ölmektense erkek gibi yaşamak gibi kelimelerin içinde dahi kadının aşağılanması mevcut. Erkeklerin kadınların bekaretini kontrol etme, kadını yönetme hakkını kendilerinde tutmaları bu  acıların yaşanmasına sebebiyet vermektedir” ifadelerini kullandı.