İşçi çıkartmak çözüm değil!

PERYÖN Ege Şubesi Başkanı Serdar Kalaycıoğlu, İnsan Kaynakları Yönetimi hakkında ciddi bilgiler verdi. Kalaycıoğlu, şirketlerin eleman çok mantığı ile hareket etmesinin yanlış olduğunu ifade ederek, kriz dönemlerinde işçi çıkartmanın çözüm olmadığını söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 24.01.2017 08:24
  • Güncelleme Tarihi : 24.01.2017 08:24
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İşçi çıkartmak çözüm değil!

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL HABER

Günümüzde iş bulmak gittikçe daha da zorlaşıyor. İş arayanlar ve üniversiteden yeni mezun olanlar iş arayışlarında ilk adımda İnsan Kaynakları Yöneticileri ile karşılaşıyor.

Dünyada profesyonel anlamda İnsan Kaynakları kavramı tam manasıyla oturmuşken Türkiye’de ve Türk şirketlerinde İK departmanları tam anlamıyla yerini bulmuş gözükmüyor.

İş arayanların en çok şikayet ettiği konuların başında ne yapacağını ve nasıl davranacağını bilmeyen İK (İnsan Kaynakları) yöneticileri ile karşılaşmak olurken, İK yöneticilerinin en büyük sorunu ise verilen iş alanlarına ilgili ilgisiz herkesin başvuru yapması oluyor. Konu irdelendiğinde hem iş arayanlar hem de işverenler açısından haklı olunan birçok konu ortaya çıkıyor.

İşverenlerin, İK yöneticilerinin ve iş arayanların durumunu konunun uzmanlarından olan Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) Ege Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Kalaycıoğlu’na sorduk. İş arayanlar ve işi veren konunun uzmanları açısından durum tespiti yapmak ve çözüm üretmek adına PERYÖN Ege Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Kalaycıoğlu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

“İLANI 24 SAATTE KAPATIYORUZ”

Öncelikle insan kaynakları uzmanlarının adaylara geri dönüş yapmadıkları konusu hususunda çok fazla şikayet aldıklarını belirten Kalaycıoğlu, bu konuda yaptıkları çalışmalarda üyeleri ve gönüllüleri bir araya getirdiklerini söyledi. Kalaycıoğlu, seminerlerden bu konunun üstüne çok fazla gittiklerinin altını çizen Kalaycıoğlu, “Eğitim ve seminerlerde İK uzmanı arkadaşlara, adaylara geri dönüşlerde duyarlı olmalarını, olumlu ya da olumsuz adaylara mutlaka geri bildirim verilmesi hususunda hemfikir oluyoruz. Ancak geldiğimiz noktada iş ilanlarının olduğu sitelerde iş arayan milyonlarca kişi var. 15 milyondan fazla bir veriden söz ediliyor. Onlar bu kadar kişinin olmasından gurur duyuyor ancak işsizlik açısından bu hiçte iyi bir durum değil. Kariyer ve özgeçmiş sitelerine özgeçmiş bırakan ve dolduran kişiler artık iş bulmak adına rastgele başvuru yapıyor. Kendi branşının dışında kalkıp branşı olmayan bir uzmanlık alanını insanlar işaretliyor. Böyle olunca da bu sitelerde çalışan işveren ve insan kaynakları yöneticisinin önüne başvurulan ilanın özelliklerinin dışında ilgili-ilgisiz bir sürü e-posta düşüyor. İş bulmak adına maalesef herkes bunu yapıyor. Yüzlerce başvuru bir anda gelince ilanı 24 saatte kapatıyoruz. Her bir başvuruya bir dakika ayırsanız bütün gününüz gidiyor. Bazı yerlerde ise bu e-posta yoğunluğundan dolayı stajyerlerin bu başvurulara baktırıldığını duyuyoruz” dedi.

“DOĞRU ADAMI DOĞRU YERE YERLEŞTİRMEK ZORLAŞTI”         

Şirketlerin nasıl olsa eleman çok mantığı ile çok rahat davrandığını ve bu yüzden adaylara geri dönüş noktasında sıkıntıların olduğuna değinen Kalaycıoğlu, adaylara geri dönüş noktasında şöyle devam etti: “Bir hafta on gün içinde mutlaka adaylara geri dönmek gerekir. Adaya mutlaka bir geri dönüş sağlanmalı. Bu kadar işin içinde doğru adamı doğru yere yerleştirmek zorlaştı. İş arayan işsizlerin yanında gizli işsiz diye tabir ettiğimiz işini beğenmeyen ve iş değiştirmek isteyenler ile birlikte biz çok fazla ilana denk geliyoruz. Bunları da düşününce çok fazla ilanla uğraşıyoruz. Bazen ise adaylarla mülakata başladığınızda adaylara tam geri dönecekken pozisyonu durduruyorlar. Tam eleman aramaya başladığınızda ondan sonra duruyorsunuz. Çok uluslu şirketlerde yurtdışından gelen kararlarla hareket edenler de olduğu için bunlar çok fazla oluyor. Bu konuda herhangi bir yaptırım yaptıramazsınız. Normalde insan kaynakları yönetimine baktığınız zaman eleman alımları bir yıllık planlanır. Geçen seneye baktığınızda ise 2016 Ocak’tan 2017 Ocak’a neler yaşadık. 2016 öngörüsü yapanların çoğu doların 3.15-3.20 TL civarı gibi rakamlarda olacağını konuşuyordu. Kim derdi ki doların 4 TL eşiğinde dolaşacağını bu öngörüleri kimse tahmin edemezdi. Bu tip kriz döneminde herkes eleman çıkartırken, yeni hedefleri bir takım giderleri kısarken İK pozisyonunda olup kriz yönetmek gerçekten çok zor.”

“İK TÜRKİYE’DE MESLEK OLARAK GÖRÜLMÜYOR”

Kalaycıoğlu, gerçek İK yeteneğine sahip olanların İK pozisyonlarında bulunması konusunun kanayan yaraları olduğunun altını çizerek, soruna şöyle açıklık getirdi: “Eskiden gerçek bir insan kaynakları okulu yoktu şimdi sadece bir iki üniversitede açıldı. İK eğitimi veren yerler arasında Sakarya Üniversitesi, Açık öğretim, Akdeniz Üniversitesi’nde meslek yüksekokulu ve diğer okulların iktisadi idari bilimler fakültelerinin açtığı yüksek lisans programları ile çeşitli özel kuruluşların açmış olduğu sertifika programları var. Biz zamanında alaydan yetiştik. Türkiye’de insan kaynakları malesef bir meslek değil. Şu an İzmir’de 6 üniversite var ancak birinde bile insan kaynakları bölümü yok. Türkiye’de 200’e yakın üniversite varken sadece iki tanesinde var. Böyle mi olması gerekiyor? Şirketlerin en temel ihtiyacı insandır. Bir şirketi ileriye götürecek olanda, batıracak olan da insandır. Ancak bu insanı seçme, yerleştirme, performans değerlendirmesi yapma, ücretlendirme yapma ve eğitim verme konusunda yetişmiş eleman yok. O yüzden biz doğru adamı doğru işe yerleştirmeyeceğiz. Doğru işe doğru adamı yerleştireceğiz. Hamili kart yakınımdır mantığı hala devam ediyor. Ama eğer kişinin çok üstün bir performans yeteneği yoksa bu kişiler arada elenip gidiyor.”

“KRİZDE İLK AKLA GELEN İŞÇİ ÇIKARTMAK”

Şu anda iş bulma ve işe yerleşme konusunda sıkıntılı bir süreçten geçildiğini ifade eden Kalaycıoğlu, şirketlerin kriz dönemlerinde ilk olarak işçi çıkartmaya çalışmasını eleştirdi. Kalaycıoğlu, insan çıkartmaktan başka yapılacak daha iyi çözümler olduğunu belirterek şunlara değindi: “Böyle ortamlarda ilk akla gelen insan çıkartmaktır. Ancak ilk çözüm bu değil. Birçok çözüm yolu iş kanununda yazıyor. Bunları bilmeyen birçok patron ve yönetici var. Bizim denkleştirme hesabı dediğimiz çok basit bir şey var. Mesela haftada 6 gün çalışacağınıza 5 gün çalışın. Cumartesi hiç çalışmayın o günü hafta içine yayın. Bir dükkanın kepengini kaldırmak işçi çalıştırmaktan daha masraflıdır. Çalışma saatlerinde yapacağınız ayarlamalar ile masrafları en aza indirebilirsiniz. Esnek çalışma modelleri, telafi çalışması, gibi sayabileceğimiz daha birçok yöntem var. Adam çıkarmadan önce yapılması gereken çok şey var; stokları azaltmak, genel giderleri kısmak, yeni pazarlar bulmak, kiralık araçlardan tasarruf etmek gibi. Doğru hesaplamaları yapmak gerekir. Bu konuda üyelere bilgilendirme seminerleri düzenleyeceğiz. Bu seminerlerde doğrularını ve yanlışlarını görecekler. Örnek vermek gerekirse devletin verdiği teşvikleri çoğu insan bilmiyor. Birçok KOBİ, KOSGEB’i kullanmıyor. KOSGEB her 15’te bir bilgilendirme toplantısı yapıyor ama kimse bilmiyor. İŞKUR’un ve SGK’nın teşviklerinden yararlanmak için çok güzel hesap yapmak gerekir. Çok fabrika ve işletme geziyorum. Gerçekten araştırma yapıp var olan şeyleri görüp bunları uygulayalım bunlar olmuyorsa işçi çıkartalım. Bu devirde en kolay iş, işçi çıkartmaktır ama en zor iş de işçi çalıştırmaktır.”

“İYİ ELEMANA İYİ MAAŞ VERİN”

İşi bilmeyenlerden dolayı işe alınabilecek insanların kaybedildiğine vurgu yapan Kalaycıoğlu, “Öncelikle maaşlarda dürüst olun. İyi elemana iyi maaş verin. Ona verdiğiniz maaş size daha fazlasını kazandıracaktır. KOBİ ve aile şirketlerinde biraz tutuculuk var. Aile şirketlerinde çalışanlar kariyer planlarında kendilerine bir kariyer çizemiyor. Aile şirketlerinde çocuklar sadece işin yönetim kurulu safhasında olmalı. Şirketlerin tepe noktasında tabi ki onlar olacak ama işi profesyonellere vermek gerekir. Aile şirketlerinde çocuklara kendi şirketinde değil başka şirketlerde işi öğretmek gerekir. Şirketler İK pozisyonların hep masraf çıkaran yer olarak görülüyor. Dolayısıyla biz insana yatırım yapmıyoruz. Ben üretici ya da mühendis değilim. İnsan kaynaklarında benim şirketlere verebileceğim bir şey yok. 5 kişilik ekip yerine 3 kişilik ekip kuran insan kaynakları çok güzel işler çıkartıyor. Ancak bunlar görülen şeyler değil. İnsan kaynaklarının maalesef böyle kötü bir tarafı var.”

“MEZUN ÇOK, İŞE YARAYAN YOK”

Son olarak gençlere işe alım süreçlerinde ve iş bulma noktasında öğütler veren Kalaycıoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: “Gençlerimiz sadece üniversiteden mezun olduğu ve okuduğu ile kalmayacak. Kendini okul sırasında geliştirmesi gerekiyor. Üniversitelerdeki seminerlerde hep aynı örneği veriyorum; ‘Diplomalı olmak iyidir, başarının garantisi değildir’ Mezun olurken kendinize artı değerler katmak zorundasınız. Şu an Türkiye’de 800 bin kişi her yıl üniversitelerden mezun oluyor. Bu 800 bin kişinin kaçı iyi şirketlerde iş buluyor. Yalnızca 50 bin kişi diyebiliriz. 800 binde 50 bin olmak için muhakkak staj, part time ve bazı projelerde çalışmak, piyasayı öğrenmek gerekir. Her işe başvurmayacaksın. Özgüvenini bu kadar insanın içinde ispat etmen çok zor. Üniversiteden mezun olmak da yetmiyor. Üniversiteler arasında da seçici olmak gerekir. Bir yabancı dil ve bilgisayar çok iyi bilinmelidir. Ancak bilgisayar bilmek sosyal medya bilmek değil. Bütün bunların yanında gençlerimiz bir işe girdiği zaman hemen yükselmek istiyor. Gençlerimiz biraz sabretmeli bir kariyerleri olsun. Staj konusunda da ciddi sıkıntılar var. Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirip elini torna tezgahına değdirmeyen öğrenciler var. Bunlardan dolayı yetkin eleman bulamıyoruz. Çok fazla mezun var ama işe yarayan mezun çok az. Üniversiteye giripte mezun olamayanı görmedim. Gençlerin çok dikkatli olması gerekir. İş istiyorsan işin içine gireceksin.”

Haber Merkezi