Sayfa Yükleniyor...
Kırklarelinde anne ve babası işitme engelli olan Yasemin Öztürk, 5 yaşındayken zorunlu olarak öğrendiği işaret dilinde 36 yıldır sessizlerin sesi oluyor
Tıp literatüründe Child of Deaf Adult (CODA) diye tanımlanan ve Türkçe karşılığı ebeveyni işitme engelli olup kendisi işitme engelli olmayan; iki dil ve iki kültürle yaşayan çocuklar olarak ifade edilen kişilerden Yasemin Öztürk, konuşma çağına geldiği yaşlarda sözcükler telaffuz etmek yerine anne ve babasının yaptıklarını taklit ederek işaret dilini kavramaya başladı. Çocukluğunda işitme engelli anne-babası ile yakınlarına, hastane ve resmi kurum gibi yerlerde tercümanlık yapan Öztürk, işaret dili alanında kendisini geliştirdi.
RESMİ TERCÜMAN
Meslek edindiği işaret dilinde 25 yıl Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ve çeşitli engelli derneklerinde görev alan Öztürk, 11 yıl önce atandığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının taşra teşkilatlarında resmi tercüman olarak mesleğini sürdürüyor. Öztürk, yaptığı açıklamada, anne ve babasının işitme engelli olması nedeniyle öğrendiği işaret dilini, kendisini geliştirerek meslek edindiğini belirtti.
ZOR AMA GÜZEL
CODA olarak dünyaya gelmenin birçok zorluğu bulunduğunu aktaran Öztürk, konuşmayı öğrenmeden önce mecburi olarak işaret dilini öğrendiğini söyledi. İnsanlara yardım etmeyi çok sevdiğini anlatan Öztürk, işaret dili tercümanlığı yapmaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi. İşaret dili tercümanlığının zor ama bir o kadar da güzel bir meslek olduğunu aktaran Öztürk, Ben bir CODAyım. Annem ve babam işitme engelli. Annemin ve babamın sayesinde bu dile başladım, öğrendim. Biz zaten Türkçeden önce işaret dilini öğreniyoruz. İlk başta anne ve babayla iletişim kuruyoruz. Ondan sonrada sağır ve sessiz dünyanın içerisinde büyüyoruz. Tabii büyüdükçe işitme engelli annemin arkadaşları olsun, etrafımızdaki işitme engelliler olsun sizden tercümanlık yapmanızı istiyorlar, destek görmek istiyorlar. 5 yaşında başladım bu işe. Öylelikle başladı, iyi ki de yapıyorum ben çok mutluyum diye konuştu.
Öztürk, işaret dilini eşi ve kızına da öğrettiğini ifade etti. CODAlığın zor ama tatlı taraflarının da olduğunu aktaran Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: Çocuklar küçük yaşta sokakta oynarken siz annenizin ve babanızın tercümanlığını yapmak zorunda kalıyorsunuz. O sorumluluğu yüklenip onlarla beraber iletişimi sağlamak zorundasınız. Aslında zor ama güzel de bir olay. İşitme engelliler haliyle kapının zilini duyamıyorlar. Şimdi teknoloji çok gelişti ama eskiden evlerde lambalar olurdu evin her köşesinde zile bağlanırdı. Zil çaldığı zaman ampuller yanıp sönerdi işitme engelliler de kapının çaldığını ve birilerinin geldiğini öyle anlarlardı. Evimizin yanında erik ağacı vardı çok tırmanıp da anneme kendimi gösterip kapıyı açtırdığımı biliyorum. AA
Haber Merkezi