İstanbul'da deprem gerçeği: 1,5 milyon riskli konut var! 

İstanbul'un Silivri ilçesi merkezli 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbul'daki riskli yapı stoku bir kez daha gündeme geldi. Uzmanlar, İstanbul'da riskli olduğu belirtilen 1,5 milyon konutun depreme karşı güçlendirilmesi veya dönüştürülmesi için acele edilmesi gerektiğini vurguladı.


  • Oluşturulma Tarihi : 24.04.2025 11:22
  • Güncelleme Tarihi : 24.04.2025 11:22
  • Kaynak : AA
İstanbul'da deprem gerçeği: 1,5 milyon riskli konut var!  haberinin görseli

İki yıl önce yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından riskli yapıların güçlendirilmesi ve dönüştürülmesi noktasında farkındalık artsa da riskli yapı stoku hala milyonlarla ifade ediliyor. Son 22 yılda ülke genelinde 3,5 milyonu aşkın konutun dönüşümü sağlanmış olsa da hala riskli olduğu aktarılan 6 milyon civarındaki konutun varlığı bu konuya verilmesi gereken öneme işaret ediyor. Uzmanlar, ülke genelindeki 6 milyon, İstanbul'daki 1,5 milyon civarındaki riskli konutlarda oturan vatandaşları binalarını bir an önce dönüştürmeleri veya güçlendirmeleri konusunda uyarıyor. İstanbul'da acilen yıkılacak 600 bin evin bulunduğu belirtiliyor.

Beklenen İstanbul depreminde 500 bin bina tehlikede

Şehircilik ve Kentsel Dönüşüm Derneği Genel Başkanı Hüseyin Kılınçarslan, İstanbul'da 7 ile 7,5 şiddetinde yaşanacak muhtemel bir depremde 500 binden fazla binanın hasar görmesinin beklendiğini dile getirerek, 48 bin binanın ağır, 146 bin binanın ise orta derecede hasar alacağının öngörüldüğünü söyledi.

Dünyanın en önemli metropollerinden biri olan İstanbul'un deprem riski gibi ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu anlatan Kılınçarslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kentsel dönüşüm ve güçlendirme kentin fiziksel, sosyal ve ekonomik açıdan yenilenmesi için kritik bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kentsel dönüşüm, yalnızca yapıların güçlendirilmesi veya yenilenmesi değil, aynı zamanda yaşam kalitesinin artırılması, çevresel sürdürülebilirliğin devamı, sanayinin depreme dirençli hale getirilmesi ve afetlere dirençli bir şehir yaratılması anlamına gelir. Özellikle sanayinin kent içindeki dağılımı ve etkileri de bu süreçte dikkate alınması gereken unsurlardır."

"İstanbul'un geleceği dönüşüm ve güçlendirme çalışmalarına bağlı"

Hüseyin Kılınçarslan, 1999'da yaşanan depreminin ardından gündeme gelen "İstanbul'daki konut stokunun iyileştirilmesi" hedefinin tam anlamıyla hayata geçirilemediğini kaydederek, eski ve dayanıksız binaların yerine depreme dayanıklı yapılar inşa edilmesi, mevcut binaların güçlendirilmesi ve yapı denetim sistemlerinin sıkılaştırılması gerektiğini vurguladı.

Sanayinin kent içindeki etkisinin bir diğer kritik konu olduğunu dile getiren Kılınçarslan, sanayi tesislerinin organize sanayi bölgelerine taşınmasının önemine değindi.

Kılınçarslan, "Bu durum hem çevresel etkileri azaltacak hem de kentsel dönüşüm projeleriyle yeşil alanların ve yaşam alanlarının genişletilmesine olanak tanıyacaktır. Sanayinin şehir dışına kaydırılması, aynı zamanda ekonomik aktivitenin daha dengeli dağılmasını sağlayarak bölgesel kalkınmaya da katkıda bulunabilir." diye konuştu.

İstanbul'un geleceğinin kentsel dönüşüm ve güçlendirme çalışmalarının başarısına bağlı olduğunun altını çizen Kılınçarslan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu süreçte kamu, özel sektör ve sivil toplumun işbirliği şarttır. Planlı, bilimsel verilerle ve katılımcı bir anlayışla hareket edilmelidir. İstanbul'un bu dönüşümü başarabilmesi, onu yalnızca bir şehir olmaktan çıkarıp küresel bir örnek haline getirecektir. Kentsel dönüşüm ve güçlendirmeler şehrimizin ve ülkemizin en önemli beka sorunudur. İktidar, muhalefet ve özel sektörün birlikteliği süreci hızlandırılabilir."

"Tüm taraflar ortak bir vizyon etrafında birleşmeli"

Gayrimenkul ve İnşaat Platformu Başkanı Mustafa Ekiz de bu sürecin en önemli adımlarından birisinin vatandaşların bilinçlendirilmesi ve teşvik edilmesi olduğunu belirterek, "Kentsel dönüşümün ve yapı güçlendirmenin hayati önemini, olası risklerini ve uzun vadeli faydalarını anlatmalıyız. Bu bilgilendirme çalışmaları vatandaşlarımızın sürece gönüllü katılımını artıracaktır." dedi.

Bürokratik süreçlerin hızlandırılmasının ve kolaylaştırılmasının kritik öneme sahip olduğunu aktaran Ekiz, şu ifadeleri kullandı

"Mevcut yasal düzenlemelerin sadeleştirilmesi, onay süreçlerinin kısaltılması ve tek bir merkezden koordinasyonun sağlanması projelerin daha hızlı ilerlemesine olanak tanıyacaktır. Ayrıca, kentsel dönüşüm alanlarında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik mali destek ve teşvik mekanizmalarının çeşitlendirilmesi de süreci hızlandıracaktır. Örneğin, düşük faizli kredi imkanları, kira yardımları veya vergi muafiyetleri gibi destekler artırılabilir ve çeşitlendirilebilir. Son olarak yerel yönetimler, merkezi hükümet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Ortak bir vizyon etrafında birleşerek, kaynakların etkin kullanımı ve projelerin koordineli bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır."

"Riskli bölgelere öncelik verilmeli"

Mustafa Ekiz, inşaat süreçlerinde endüstriyel üretim tekniklerinin ve prefabrikasyonun yaygınlaştırılmasının maliyetleri düşüreceğini ve yapım süresini kısaltacağını kaydederek, teknolojik çözümlerin yeni binalara entegre edilmesinin uzun vadede güvenlik ve dayanıklılık açısından büyük fayda sağlayacağını anlattı.

İstanbul'un deprem riski haritası dikkate alınarak, en riskli bölgelerdeki dönüşüm çalışmalarına acil öncelik verilmesi gerektiğini vurgulayan Ekiz, şu açıklamalarda bulundu:

"Bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızla daha yoğun iletişim kurulmalı ve özel destek mekanizmaları geliştirilmelidir. Kentsel dönüşüm süreçlerinin her aşamasına vatandaşların aktif katılımı sağlanmalı, onların her zaman görüşleri alınmalı ve süreç hakkında daima bilgilendirme yapılmalıdır. Kentsel dönüşüm için ayrılan kamu kaynaklarının artırılmasının yanı sıra özel sektör yatırımları teşvik edilmesi ve uluslararası finansman olanakları araştırılmalıdır. Bu amaçla kamu-özel sektör işbirliği modelleri geliştirilebilir ve yatırımcılar için cazip koşullar sunulabilir."

Ekiz, vatandaşların da süreçte artık daha aktif yer almaları ve dönüşüme gönüllü bir şekilde katılmaları gerektiğini belirterek, "Riskli yapılarda oturanlar dönüşüm için daha fazla geç kalmamalı." diye konuştu.

"Güçlendirme, hız ve maliyet avantajı sunuyor"

Bina güçlendirme uzmanı Sinan Türkkan ise ülke genelinde 6 milyon civarında riskli konutun bulunduğunu vurgulayan, "Bu konutların 5 milyonu güçlendirmeyle kurtarılabilir. İstanbul'daki yüksek riskli 600 bin konutun 150 bini için ise hemen harekete geçmeliyiz." diye konuştu.

Büyük bir yıkımın önüne ancak güçlendirme ve dönüşümle geçilebileceğinin altını çizen Türkkan, tamamen bilimsel metotlara dayalı olan güçlendirmenin, kentsel dönüşüme göre daha kısa süreli ve daha düşük maliyetli olduğunu anlattı.

Türkkan, riskli konutlarda oturan vatandaşlara binalarını bir an önce dönüştürmeleri veya güçlendirmeleri çağrısı yaparak, "Binaların yıkılması ve çökmesi asla kader değildir. Doğru zemin, doğru malzeme ve doğru sistem bir araya geldiğinde asla çökme olmaz. Daha önce yapılan konutlarda belki bu 3 şart gerçekleşmemiş olabilir. Ancak o riskli yapıyı dönüştürerek veya güçlendirerek kurtarabiliriz. Bu nedenle vatandaşlarımız bunu ihmal etmemelidir." uyarısında bulundu.

Deprem  gerçeğiyle yüzleşmeli

Sinan Türkkan, kentsel dönüşümde imar artışının İstanbul'un her bölgesinde mümkün olmadığı için riskli yapıların depreme karşı güçlendirilmesinin daha cazip olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Güçlendirme bir tadilat veya onarım değil riskli yapıyı deprem yönetmeliğine uygun güvenlik seviyesine çıkarma çalışmasıdır. Doğru projelendirilmiş ve doğru uygulaması yapılmış bir güçlendirme sayesinde bina depremde ayakta kalmakta ve yaşayanların sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam etmesini sağlamaktadır. Bunun en canlı örneği olarak 2008 yılında güçlendirilen binanın Hatay'daki depremi başarıyla atlatmasını gösterebiliriz."

Türkkan, zaman, ekonomi ve çevreye verilen zararın azaltılması açısından güçlendirilerek kurtarılabilecek binalarda güçlendirme çalışmaları yapılması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Bir an önce gerçeklerle yüzleşip binamızın deprem performans analizlerini yaptırmalı ve muhtemel bir depremdeki davranışını öğrenmemiz gerekmektedir. Bundan kaçınmak arabanızın frenlerinin çalışıp çalışmadığını bilmeden otobana çıkmak gibidir. Yapmamız gereken önce binamızın durumunu anlamak, sonra da dönüştürecek miyiz yoksa güçlendirecek miyiz ona karar vermek."

"Güçlendirme süreci hızlandırılmalı, destek artırılmalı"

Sinan Türkkan, güçlendirme sürecindeki bürokratik engellerin kaldırılması ve güçlendirme kredisinin güncellenmesi gerektiğinin altını çizerek, "Karar sayısı hala 5'te 4 olarak uygulanmakta. Bu düşürülmeli. Özellikle daire sayısı az olan binalarda bir kişi bile güçlendirme sürecini durdurabiliyor." diye konuştu.

Türkkan, güçlendirme inşaatından alınan KDV oranının düşürülmesi ve belediyelerde bu konuyla ilgilenen personelin uzman ekiplerden oluşması gerektiğini sözlerine ekledi.

Yazarımız Kim ?

AA