- Gündem
- 08.07.2025 19:45
İzmir Mimarlar Odası Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, İzmir’in 10 yıl içinde İstanbul’u yakalayacağını belirterek, “Beş yıl önce İzmir köy kaldı diyerek, hakaret edercesine konuşanlar şimdi o köye gelmeye çalışıyor” dedi
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL HABER
Son yıllarda İzmir’de, ardı ardına yapılan büyük inşaat projeleri İzmir’deki dikey yapılaşma hızını bir hayli artırdı. İzmir dışından gelen inşaat firmalarının gözdesi durumunda olan İzmir’de birçok projenin yapımına hızla devam ediliyor. Yapılan yeni konut projeleriyle başta İstanbul ve Ankara’dan yoğun göç almaya başlayan İzmir, hızlı bir büyüme grafiğinin içerisinde yer alıyor. İzmir’deki şehirleşme ve dikey mimarileşmeyi değerlendiren İzmir Mimarlar Odası Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, İzmir’in bu hızla gittiği takdirde 10 yıla kalmadan İstanbul gibi olacağını savundu.
YÜKSEK YAPILAR ÖZEL BİNALARDIR
Yatırımlara her zaman destek olduklarını ancak İzmir’in son yıllarda yüksek binalarla gündeme geldiğine dikkat çeken Alpaslan, “Bu durum sadece Bayraklı’da değil, Karşıyaka için de söz konusudur. Mavişehir’deki binaları, otogarın yanındaki binaları biliyorsunuz. Ne yazık ki kentin birçok yerinde yüksek binalar ortaya çıkmaya başladı. Şimdi sorunu şöyle ele almak gerekiyor. Herhangi bir otorite baştan yüksek yapıya karşı önyargı ile yaklaşmaz. Yapı yapıdır, gerekirse yüksek, gerekirse alçak yapılır. Dünyada da böyledir zaten. Şöyle bir şey var, yüksek yapılar özel binalardır. Siz beş katlı bina yapar gibi, 50 katlı bina yapamazsınız. Çünkü bu binaların çok ciddi bir yapılma sistemleri vardır. Öncelikle mühendislik, mimarlık bilgisi gerektirir. 7-8 katlı bina yaparken rüzgarın yönünü çok fazla düşünmezsiniz, ama 50 katlı binada bu çok önemlidir. Bu binalar kentsel anlamda da çok önemlidir” dedi.
PLANLARA UYULMADI
Yüksek yapıların bir kenti diğer binalara göre daha çok etkilediğine vurgu yapan Alpaslan, “Güneş alımından, trafik yükünden elektrik yüküne, su yüküne, kanalizasyon yüküne kadar her şey kente etki yapabilir. Gerektiği şekilde yapılırsa, yüksek yapıya kimse karşı çıkmaz. Ama her yere yüksek kat verirseniz, bu kentte çok sıkıntılara yol açarsınız. İşte bir örneği de Basmane. Şimdi burasını düşünün, diğer olumsuzlukları bir kenara koyun, trafik yükünü ne yapacaksınız. Basmane zaten şu anda sıkışan bir bölge. 90’lardan itibaren İzmir’de yüksek binalar artmaya başladı. Mimarlar Odası dedi ki; ‘Siz gerekli olduğu şekilde planlama yaparsanız, bu kente yüksek yapılar yapabilirsiniz. Ama böyle olur olmaz yerlere yüksek yapı yapamazsınız. 3-5 parseli birleştirip bina dikerseniz, bu doğru bir şey olmaz.’ Ama ne yazık ki bu yine çok dinlenmedi. Rahmetli Ahmet Piriştina zamanında bu konuda biraz daha dikkatli davranılıyordu. Bayraklı bölgesi bazı ilkeler çerçevesinde yüksek yapılarla dolacaktı. Ama bugün geldiğimiz noktada bu ilkelerin yerinde yeller estiğini görüyoruz. Mesela Bayraklı’da yapılar yükselecekti ama çevresi kamusal alan olacaktı. Ama bugün baktığımızda yüksek yüksek yapıların altında alışveriş merkezleri var. Planlama karmaşası da söz konusu” şeklinde konuştu.
KİMSE BİZE FİKİR SORMUYOR
Türkiye’de birçok kurum planlama yapma yetkisine sahip olduğunu ve bunun da birçok soruna yol açtığını belirten Alpaslan, “Yani normalde ya belediye yetkili olur, bu da en doğrusu ya da bir başka kurum. Türkiye’de belediye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Özelleştirme İdaresi yetkili ve birçok kurum planlama yapabiliyor. Dolayısı ile planlamanın doğru bir şekilde ya da sağlıklı bir şekilde takip edilebilmesi çok zor. Süreç nasıl işliyor derseniz, plan değişikliği yapılıyor. Genelde bu yüksek yapılar, böyle plan değişiklikleri ile ortaya çıkıyor ve bu plan değişikliği ilan ediliyor. Bu değişikliği kim yapabiliyor. Bahsettiğim gibi genelde belediye veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı plan değişikliklerini yapıyor. Sadece bu ikisi ile sınırlı değil, daha birçok kurum da yapabiliyor ama ağırlıklı olarak bu ikisi yapıyor ve ilan ediliyor. Biz bu plan değişikliklerini takip ediyoruz. Takibi de kendimiz yapıyoruz. Kimse bize bir şey bildirmiyor ve fikir sormuyor. Bu ilan sürelerinde sakıncalı durum görürsek plan değişikliklerine itiraz ediyoruz” dedi.
KAHİN OLMAYA GEREK YOK
İzmir’de yapılaşma ve betonlaşmanın böyle devam etmesi halinde, 20 yıla kalmadan başka yere göçmek zorunda kalacaklarını dile getiren Alpaslan, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu konuda kahin olmaya gerek yok. İstanbul’a bakmak yeterli. Şu anda insanlar İstanbul’dan kaçıyorlar. İstanbul artık yaşanmaz hale geldi. Hava kirliliği bir yandan, trafik bir yandan, diğer unsurlar bir yandan. Bu hızla giderse İstanbul’un yaşadığı sonucu 10 yıla kalmaz İzmir’de yaşayacaktır. İzmir’de bunun son 5-10 yılda artmasının nedenlerinin başında inşaat sektörünün aşırı bir şekilde teşvik edilmesi gelir. Son yıllarda ekonomi çok büyük oranda inşaata dayanmaya başladı ve ne olursa olsun, ister doğa pahasına, tarih pahasına, kültür pahasına olsun yeter ki inşaat olsun dedik, birincisi bu. İkincisi artık İstanbul yaşanmaz hale geldi ve artık kar edilemez hale geldi. İstanbul’da kar edemeyen çevreler yavaş yavaş kendilerine başka mecralar aramaya başladılar. İzmir yaşam kültürüyle, konumu ile daha ön plana çıkarıldı. İstanbul’u yaşanmaz hale getiren çevreler, İzmir’e daha fazla ağırlık vermeye başladılar. İşte onun için de bir miktar yükseklik artışları ile muhatap oluyoruz. Beş yıl önce İzmir köy kaldı diyerek, hakaret edercesine konuşurlardı, şimdi herkes o köye gelmeye çalışıyor. Bu kente köy diye dalga geçenler, buraya akın ediyor.”
Avuka ve Altınsoy ailelerinin mutlu günü
Ödemiş yangından sonra havadan görüntülendi