İTO’dan lezzet tarihine yolculuk

Urla Şarap Üreticileri ve Bağcılık Derneği Başkanı Can Ortabaş, Urla’yı yeniden ayağa kaldıracak olan Bağ Yolu projesinde Urla’daki 7 tane bağı bir yılda 150 bin kişinin ziyaret ettiğini belirterek, hedeflerinin yıllık 250 bin ziyaretçi olduğunu söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 01.06.2017 07:40
  • Güncelleme Tarihi : 01.06.2017 07:40
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İTO’dan lezzet tarihine yolculuk

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN

İzmir Ticaret Odası (İTO) tarafından düzenlenen Müze Buluşmaları’nın 5’incisi “İzmir’de Yeme-İçme Kültürünün Turizm Serüveni” başlığıyla düzenlendi. Müze buluşmalarının konuşmacıları Gastronomiyi turizmle birleştiren Yazar, Otel İşletmecisi ve Profesyonel Turist Rehberi Müjde Tönbekici ile şarap kültürünü turizmle birleştirmiş olan Urla Şarapçılığın sahibi Can Ortabaş oldu.

Etkinlikte konuşan Urla Şarap Üreticileri ve Bağcılık Derneği Başkanı Can Ortabaş, Urla’yı yeniden turizmde ayağa kaldıran Bağ Yolu projesini anlatarak, “Bu proje benim 20 yıllık rüyamdı. Projemizin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu sürede bölgedeki 7 bağı 150 bin kişi gezdi. Hedefimiz ise yıllık 250 bin kişi” dedi.

İYİ BİR YIL GEÇİRDİ

Dernek başkanı ve aynı zamanda Urla Şarapçılık ortağı ve Uzbaş Çiftliği’nin sahibi Can Ortabaş, bundan sonra oturmuş bir sistemle çalışmaların süreceğini belirtti. Projenin kendini devam ettirebilecek ivmeyi yakaladığını açıklayan Ortabaş, 80 yıl öncesindeki gibi bölgeyi şarapçılık alanında atağa geçireceklerini vurguladı. Bu projeyi çok uzun süredir tasarladığını vurgulayan Ortabaş, “Yaklaşık 20 yıldır bunun hayalini kuruyordum. Daha ilk yılda ‘Bağ Yolu’ projesinin bölgeye neler kazandırdığını gördük. Turizmde ülkemiz son derece kötü bir yıl geçirirken biz ise tam tersine ziyaretçi sayımızı yüzde 35-40’lar seviyesinde arttırdık. Yani turizm bizde son derece iyi bir yıl geçirdi” diye konuştu.

GÖSTERİŞİN İFADESİ

Gastronomiyi turizmle birleştiren Yazar, Otel İşletmecisi ve Profesyonel Turist Rehberi Müjde Tönbekici ise yeme içme tarihi hakkında bilgiler sundu. Tönbekici, yeme içme kültürünün tarihini iki bölümde incelemek gerektiğini belirterek, “Antik dönem yemek kültürünü Yunan ve Roma dönemi olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Yunan mutfağı o dönemde daha sade iken yemek kültürü taşra ve şehir olarak ikiye ayrılıyordu. Taşrada evin hanımları yemekleri hazırlarken, şehirlerde ise aşçı köleler vardı. Sempozyumlar düzenlenip yemekler yenirdi. Mekanlarda sofra yerine sedirlerde oturulur yemekler orada yenirdi. Ekmek elle kırılarak yemeğe başlanırdı. Müzik ve dans gösterileri sunulurdu. Yemek sonuna doğru eller gül sulu kâselerle yıkandıktan sonra ev sahibi tarafından yolluk ikram edilirdi. Bunun içinde ufak atıştırmalıklar vardır. Yunan döneminde az baharat kullanılırdı. Roma mutfağı döneminde ise aksine baharat yoğunluğu vardı. Roma döneminde, ağır baharatlı yemekler vardır bu da gösterişin ifadesidir” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi